Henüz küçük bir çocukken size uzanan bir el vardır. Tabii ki kader, bize, anne ve baba sevgisiyle büyüyebilme güzelliğini sunabilmişse. Şefkatli bir el , içten bir bakış ve sevgi dolu kucaklayış... Düştüğünde yanında varlığını eksik etmeyen, duasını en uzak diyarlardan bile hissettiren ve ölene kadar onların çocuğu olmanın, canı ciğeri, yavrusu, bambaşka bir aşkı olmanın ayrıcalığını yaşatan anne ve babamızdan söz etmeye ne dersiniz?
Anne ve baba sevgisini hiç tadamayanlara veya onlarla çok az bir ömür paylaşanlara bu soruyu nasıl sorabilirim ki! Onların bize kendimizi ayrıcalıklı hissettiren güçlü sevgilerini nasıl betimleyebilirim ki! Elbette her şeyin kötü örnekleri olduğu ve olacağı gibi, anne ve babanın da kötü örnekleri olabilir. Hayırsız evlat olduğu gibi, sevgisini, duasını, desteğini evladına hissettiremeyen anne ve baba da olamaz mı? Ne yazık ki ve ne acıdır ki her ikisi de yaşamın içinde. El ele, gönül gönüle hayat yolunda yürüyen anne, baba ve evlat olduğu gibi birinin diğerinden vazgeçtiği, kalbinden adeta söküp attığı anne, baba ve evlat örneği de var. Kimi zaman evlat küser anaya babaya. Kim bilir kaç bayram sabahı çalmazlar baba ocağının kapısını. Elleri uzanmaz o emektar ellere. Bazı anaların ve babaların imtihanlarıdır belki de o evlatlar. Duasından nasiplenmeyi, hanelerinin, ömürlerinin o içten dualardan bereketlenmesini o taş kalpleri unutmuştur belki de. Mühürlenmiştir kalpleri.Acaba manevi dünyalarında bir kıtlık, bir yoksulluk baş göstermiş olabilir mi? Ne dersiniz, ebedi yolculuğa çıkarken en kıymetli azığı, ana baba rızasını almadan veda etmenin derin manasından bihaber olabilirler mi? Elbette bütün bu söylediklerimin tersini de düşünebiliriz. Evladına iyi ana ve baba olamayan, rızkını temin etmede, hayata hazırlamada sorumluluklarını yeterince yerine getiremeyenler de var elbette. Kimi zaman çok kötü örneklere de rastlanabilir her iki taraftan da. Sözün özü hayırsız evlat olduğu gibi çocuğuna pek hayrı olmayan ana babalar da olabiliyor. Bu örneklere, kimi zaman gazetelerde, kimi zaman yakın çevremizde rastlayabiliyoruz ne yazık ki!
Soruyorum size çok mu zor el ele verip yaşamak? Belki de el ele olmanın en güzel anlamı o üçgende saklıdır. Anne, baba ve evlat. Toplum , o üçgenin her bir unsurunun birbirine sevgiyle , saygıyla ve merhametle bağlanmasıyla güzel bir hayat bulur. Dünya, bu sıcacık ve sımsıkı bağlılığın hayatta kalmasıyla, aile bağının kuvvetlenmesiyle güzelliğini koruyabilir. O çatının altında yeşeren sevgi, saygı ve merhamet, topluma ve tüm insanlığa ışık olur. Birbirini anlamaya, dinlemeye ve sevmeye yönelen kalpler, el ele vererek hem dünyadaki hem de ebedi hayattaki cennetlerini inşa edebilirler. Içimizdeki sevgiyi, bağlılığı söndürmedikçe ocağımız da sönmez. Aile olmanın güzelliği, onların el ele vermesinin gücü her dilde, her dinde ve her coğrafyada aynıdır. Şu tablo her dilde aynı anlamı barındırır. Bir zamanlar çocuktunuz ve elinizden tutan anne ve babanızdı. Bugün siz büyüdünüz ve onlar sizin uzatacağınız şefkatli ellerinize muhtaç. Siz elinizi uzatıp onlarla el ele yürüyorsanız bu dünyada iyilik ve güzellik hayat bulur.
Elin elimde anne
Omuzlarımda yük değilsin.
Tıpkı bir zamanlar
Benim de sana yük olmadığım gibi
Insan hep sevgilisine söyler ya!
Ben de sana söylüyorum
Seni seviyorum anne!
Tüm annelere, babalara evlatlara selam olsun! Birbirinize sevginiz hiç eksilmesin!