...ömrümün elli beşinci yılı anısına...
Yetmişte çıkmışız yola
Yürüdük, vermedik mola
Şükür, kul olmadık kula
Sakarya geride kaldı
Samsun kapımızı çaldı
Dizler yitirdi dermanı
Azaldı ömür harmanı
Gönül dinlemez fermanı
Dünya kovan, ömür baldı
Elli beş kapıyı çaldı
Biz yolcuyduk, ömür yoldu
Kimi nefsine kul oldu
Günler geçti, mühlet doldu
Kimi yükseldi, alçaldı
Elli beş kapıyı çaldı
Ganimet bilmedik günü
Hoyratça harcadık dünü
Deniz bitti, gördük sonu
Hayat sanki bir masaldı
Elli beş kapıyı çaldı
Göreceğimizi gördük
Süreceğimizi sürdük
Artık son viraja girdik
Aklım bey, gönlüm hamaldı
Elli beş kapıyı çaldı
Ömür zincir, halka sene...
Hükmetmek müşküldür düne
Selâm olsun yeni güne!
Başı toy, sonu kemâldi
Elli beş kapıyı çaldı
Doğarken her şey güzeldi
Ne varsa bize özeldi
Geçen yıllar bir gazeldi
Bütün aynalar cemâldi
Elli beş kapıyı çaldı
Şakaklarımdaki aklar,
Dünün sırlarını saklar
Bir el sol yanımı yoklar
Vakit geçti, gün ufaldı
Elli beş kapıyı çaldı
Günler deveran eyledi
Bir yılı bir ân eyledi
Yürek feveran eyledi
Kader falcı, ömür faldı
Elli beş kapıyı çaldı
Çoğu gitti, azı kaldı
Dünün yalnız pozu kaldı
Şerefli bir mâzi kaldı
Hayat bir verdi, beş aldı
Elli beş kapıyı çaldı
Trabzon'a varır mıyız?
Torun torba görür müyüz?
Yarınlara yürür müyüz?
Zihnim derinlere daldı
Elli beş kapıyı çaldı
M. NİHAT MALKOÇ