Yücelerden yüce gördüm
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alem okur kelâm ile
Sen okursun hece Tanrı
Âsi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyü
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsm uca Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gerelim bilece Tanrı
ŞATHİYE
Ben dervişim diyene,
Bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine,
Varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir,
Kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne,
Evler yapasım gelir
Altında gayya vardır,
İçi nar ile pürdür
Varuben ol gölgede,
Biraz yatasım gelir
Oda gölgedir deyu,
Ta'n eylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun,
Biraz yanasım gelir
Ben günahımca yanam,
Rahmet suyunda yunam
İki kanat takınam,
Biraz uçasım gelir
Derviş yunus bu sözü,
Eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken
Bir molla kasım gelir
( Yunus Emre )
ŞATHİYE Çıktım erik dalına
Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
Uğruluk yaptı bana
Bühtan eyledim ona
Çerçi de geldi aydır
Hani aldın gözgünü
Kerpiç koydum kazana
Poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana
Bandım verdim özünü
İplik verdim cullaha
Sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar
Gelsin alsın bezini
Bir serçenin kanadın
Kırk katıra yüklettim
Çift dahi çekemedi
Şöyle kaldı kazını
Bir sinek bir kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu
Bir küt ile güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü
Kafdağı'ndan bir taşı
Şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü
Bozayazdı yüzümü
Balık kavağa çıkmış
Zift turşusun yemeğe
Leylek koduk doğurmuş
Baka şunun sözünü
Gözsüze fısıldadım
Sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler
Dilimdeki sözümü
Bir öküz boğazladım
Kakladım sere kodum
Öküz ıssı geldi der
Boğazladım kazımı
Bundan da kurtulmadım
Nideyim bilemedim
Bir çerçi de geldi der
Kanı aldın gözgümü
Tosbağaya sataştım
Gözsüz sepek yoldaşı
Sordum sefer nereye
Kayseri'ye âzimi
Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ'na yüzünü
( Yunus Emre )
Yeri göğü ins ü cinni yarattın
Yeri göğü ins ü cinni yarattın
Sen ey mimar başı eyvana mısın
Ayı burcu günü çarhı var ettin
Ey mekan sahibi rahşancı mısın
Denizleri yarattın sen kapaksız
Suları yürüttün elsiz ayaksız
Yerleri temelsiz göğü direksiz
Durdurursun acep iskancı mısın
Kullanırsin kanatsızca rüzgarı
Kürekle mi yaptın sen bu dağları
Ne yapıp da öldürürsün sağları
Can verub can alırsın sen cancı mısın
Sekiz cennet yaptın sen Âdem içün
Adın büyük bağışla anın suçun
Âdem’i çıkardın cennetten niçün
Buğday nene lazım harmancı mısın
Bu kışlara bedel bu yazı yaptın
Evvel bahara karşı güzü yaptın
Mizanı iki göz terazi yaptın
Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın
Kazanlarda katranların kaynarmış
Yer altında balıkların oynarmış
On bu dünya kadar ejderhan varmış
Şerbet mi satarsın yılancı mısın
Esirci misin koydun cehenneme Arab
Hoca mısın okur yazarsın kitab
Aslın katib midir görürsün hisab
ihtisabın mı var yoksa hancı mısın
Yüz bin tamun olsa korkmam birinden
Rahman ismi nazil değil mi senden
Gaffâr-uz-zünûbum demedin mi sen
Affet günahımı yalancı mısın
Bilirsin ben kulum sen sultanımsın
Kalpte zikrim dilde tercümanımsın
Sen benim canımda can mihmanımsın
Gönlümün yârisin yabancı mısın
Beni delil eyler kendin söylersin
İçinden Azmi’yi pazar eylersin
Yücelerden yüce seyran eylersin
İşin seyran kendin seyrancı mısın
Azmi
Cümle kaplumbağalar
Cümle kaplumbağalar
Kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş
Kırım suyun içmeğe
Bir pire bir med tuzu
Yüklenmiş gider yola
Geh at olup yorgalar
Geh kuş olup uçmağa
Bir karınca devenin
Tepmiş oyluğun ezmiş
Bir budunu götürmüş
Dönüp ister kaçmağa
Çekirge buğday ekmiş
Manisa'nın çayında
Sivrisinek derilmiş
Irgat olup içmeğe
Balıkçıl köprü yapmış
O çayların birinde
Yüklü yüklü ördekler
Gelir andan geçmeğe
Ergene'nin köprüsü
Susuzluktan kurumuş
Edirne'nin minaresi
Eğilmiş su içmeye
Kaygusuz'un sözleri
Hindistan'ın kozları
Sen de bu yalan ile
Gidem dersin Uçmağ'a
Kaygusuz Abdal
Kelebek buğday ekmiş Manisa ovasına
Kelebek buğday ekmiş Manisa ovasına
Sivrisinek derilmiş ırgad olup biçmeğe
Bir sinek bir devenin çekmiş budun koparmış
Salunuben seğirdir bir yar ister kaçmağa
Bir aksacık karınca kırk batman tuz yüklenmiş
Gah yorgalar gah seker şehre gider satmağa
Donuz düğün eylemiş ayuya kızın vermiş
Maymun sındı getirmiş kaftan gömlek biçmeğe
Deve hamama girmiş dana dellaklık eder
Su sığırı natır olmuş növbet ister çıkmağa
Kaygusuz’un sözleri Hindistan’ın kozları
Bunca yalan söyledin girer misin uçmağa
Kâf u nûn hitâbı
Kâf u nûn hitâbı izhar olmadan evvel
Biz bu kâinatın ibtidâsıyuz
Kimseler vâsıl-ı dîdâr olmadan
Ol “kaabe kavseyn”in ev ednâsıyuz
Yok iken Âdem’le Havvâ âlemde
Hak ile Hak idik sırr-ı mübhemde
Bir gececik mihman kaldık Meryem’de
Hazret-i İsâ’nın öz babasıyuz
Bize “Peder” dedi tıfl-ı Mesîhâ
“Rabbi erinî” deyü çağırdı Mûsâ
“Len terânî” deyen biz idik ana
Biz Tûr-ı Sînâ’nın tecellâsıyuz
“Küntü kenz” remzinin olduk âgâhı
“Hakk al-yakîn” gördük cemâlullahı
Ey hoca bizdedir sırr-ı ilâhî
Biz Hacı Bektâş’ın fukarâsıyuz
Zâhidâ şânımız “İnnâ fetahnâ”
Harâbî kemteri serseri sanma
Bir kılı kırk yarar kâmiliz amma
Pir Balım Sultan’ın budalasıyuz Edip Harabi (Ahmed Edip)