10.05.2023
BIST DU TÜRKEI?
Yaşlı bir adam geldi. Beni görünce irkildi. Tipim, görüntüm İsviçreli olmadığımı belli ediyor, belki ondandı irkilmesi... Gözlerini kısıp bir daha baktı:
- Bist du Türkei?
-Ya...
Motomot çeviride "Sen Türkiye misin?" demek ama "Türkiye'den misin?" anlamında sorduğunu düşündüm.
- Wie ist deine Familia? (Ailen nasıl?)
-Gut. Gott sei Dank...(Allah'a şükür iyiler...)
-Gut... Wie ist deine stadt? (Şehrin nasıl?)
- Kötü... Komşularım, arkadaşlarım, arkadaşlarımın bebekleri, anneleri, babaları... Çok kaybımız var...
Gözlerim doldu. Baktım adamın da gözleri kızardı. Yutkundu, boğazını temizledi, yukarı baktı... Derin bir nefes aldı, bıraktı. Bana döndü:
-Koltuk... Televizyon seyrederken, kitap okurken... Rahat bir koltuk arıyorum. Var mı?
- Var... Masajlı olan da var, eğer isterseniz...
- Hmm... Güzel... Bakalım.
Koltukları gösterdim.
-Kitap okurken uyuyakalınca, boynum ağrıyor. Başımın altında yastığı da olsun, düşürmesin boynumu, dedi.
-Tam da başının altını destekleyecek, isterse arka dayanma yerini yatıracak, isterse ayaklarını uzatacak bir koltuk bulduk. Çok beğendi.
- Masajlı da olsa iyiydi ya... Şimdi ağır olur onu taşımak. Bu, bana yeter, dedi.
Fiyatını sordu. Normal zamanlarda 120 derim, pazarlıkla 100'e düşeriz. Bugün biraz da deprem haberlerinin etkisiyle, fazla konuşmak istemedim, doğrudan "100" dedim. Adam;
- Okey, dedi.
Koltuğun ayarlarını kapattık, mümkün olan en küçük hâle getirdik, adamın arabasına taşıdık. Arabanın bagaj kapağı hafif açık kaldı, orayı da iple bağladık. Torpido gözünden reflektörlü bir band çıkardı, onu da açık kalan kapağın görünen yerine yapıştırdı.
İsviçreliler, kurallara tamamen uyar. "Bu da şimdilik böyle olsun" demez.
Cüzdanını açtı, bana önce 20 frank uzattı, sonra 100...
- 100 demiştim, dedim.
- Biliyorum... Ama ben 120 vermek istiyorum, dedi.
-Teşekkürler, dedim.
Aldım parayı. E biraz da sevindim tabii ki...
Adam arabasına bindi, gitti.
Ben içeri girdim, bilgisayardan deprem haberlerini açtım. Durumları anlamaya çalışırken telefonuma cevap vermeyen arkadaşlarımı, aramaya devam ettim. İnsan, her "İyiyim" haberinden sonra ağlarmış, bunu da yaşadım.
Biraz sonra, deminki koltuk alan adam tekrar girdi içeri... Bir şey mi unuttu acaba diye merak ettim. Bir, bilgisayarın ekranına baktı, bir bana baktı.
- Türkei, dedi yutkundu. Bist du Türkei?
-Ja, ich bin Türkei...
-Ich bin Türkei auh, (Ben de Türkiye'yim) dedi...
Cüzdanını açtı, 50 euro çıkardı. Bana uzattı.
- Benim için deprem bölgesine gönderir misin? Dedi.
Daha fazla tutamadı gözyaşlarını. O ağladı.
Ben ağladım.
Ağladık...
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın