ESKİCİ HİKÂYELERİ- SELAM ALEYKÜM

18.08.2023

SELAM ALEYKÜÜM

İlk günden beri içeri gülümseyerek ve "Selam aleyküüm" diyerek girer. 70'li yaşlarında İsviçreli bir hanım... Bir yerlerden duymuş, ezberlemiş ve müslüman görünümlü birini görünce böyle selam vermeyi alışkanlık hâline getirmiştir, diye düşünüyordum. Bir gün cevaben ben de "Selam aleyküm" dedim. 

- O nayn... Ich sage Selam aleyküm, du sagst Aleyküm selam, dedi. (O hayır... Ben Selam aleyküm diyorum, sen Aleyküm selam diyorsun.)

Ben de hemen düzelttim. "Evet haklısınız" diyerek...

- Ben müslümanım. Endonezyalı'ydı benim koca... Ben okudum Almanca Kuran. Sonra ben de müslüman oldum. Koca öldü, ben hâlâ müslüman, ben dönmedim, dedi. 

Ben de hazır bulup müslüman olmaktan daha iyidir, araştırıp müslüman olmak... diye düşündüm. 

Getirdiği şeyler genellikle, yeni ve kullanılmamış olurdu. Bazen bir tencere, bazen kepçe seti, belki bir mutfak aleti... Ama yeni, ve hiç kullanılmamış. 

Bir gün bana yaşımı sordu, söyledim.

Gözleri dolu dolu oldu, "Kızım yaşasaydı senin yaşında olurdu." dedi. Ben de üzüldüm. Bilmiyordum kızının öldüğünü. Hemen derin bir nefes aldı verdi... 

- Büyük imtihan... Allah öyle istedi... Ben çok değerliyim, Allah zor bir imtihan verdi bana, dedi.

- Allah rahmet eylesin, diye Türkçe söyledim. 

- Rahmet... Evet... Dua ettin değil mi?.. Danke şön, dedi. 

Bugün de geldi. Yine gülümseyerek girdi içeri;

- Selam aleyküüm, dedi.

- Ve aleyküm selaam, dedim. 

- Soğan doğrama makinesi getirdim. Bazıları sevmez soğan doğramayı, dedi. 

- Annem... Hamilelikleri esnasında soğandan tiksinmiş. O doğrayamazdı, biz de küçüktük. Komşulardan rica ederdi, dedim. 

- Ama sonra siz büyüdünüz, soğanları doğradınız değil mi, dedi.

- Evet, robot da aldım ona. Ben yokken robot doğrasın diye, dedim. 

Gözleri doldu... Sonra gülümsedi... 

-Ah anneler ve kızları... Ve büyük imtihan, dedi.

Kızını hatırlattım istemeyerek. Birdenbire içim yandı. 

Kadın, "Çav çav" deyip gitti. 

Ardından bir müddet baktım. Keşke konuşmama dikkat etseydim diye kendime kızıyordum ki içeri önceden tanıdığım, Türk komşularımdan biri girdi. Giden kadının arkasından baktı...

-Yüzünde gülümseme, gözünde kocaman hüzün...Her zamanki gibi... Fatima'nın annesi... Kendisi müslüman oldu, kocasından etkilendiği için. Sonra çocukları doğdu, onlar da iki kültür arasında bocalamasınlar diye hep beraber Endonezya'ya gittiler. Orada yaşıyorlardı. Büyük çocukları hâlâ orada. Kocası ölünce, küçükleriyle İsviçre'ye yeniden geldi. Burada okusunlar, meslek sahibi olsunlar diye... Önceleri bizlerle arkadaş olmuşlardı. Beraber büyüdük... Ama sonraları arkadaş çevrelerini seçemediler. Oğlan uyuşturucu bağımlısı oldu, tedaviyle falan zor kurtardılar. Fatima da okul arkadaşımdı. Daha 15 yaşındaydı. Hem camiye giderdi hem okuldaki dersleri iyiydi... Sonra bir gün kayboldu. Dağ taş demeden aradılar polis, itfaiye, arama kurtarma... Sonra buldular... Kaçırılmış, dövülmüş, öldürülmüş... Çok zor bir durum... Normal bir ölüm değil... Allah sabır versin... 

- Gerçekten... Bilmiyordum... Kötü oldum şimdi yaa... 

- Yaa hiç sorma... Kafayı yerdim ben olsam... Kadın çok ağlamadı... Durgunlaştı, donuklaştı önce... Sonra "Belki daha kötü olacaktı, şimdi en azından Allah aldı onu, belki cennettedir." dedi. "Yaşı küçüktü kızımın, ne kadar günahkâr olabilir ki" dedi. "Müslüman olmasaydım, bu acıya dayanamaz, intihar ederdim." dedi.  

- Hazır bulanlardan daha güçlü imanları oluyor araştırıp da müslüman olanların, dedim yine. 

Evet, dediği gibi, gerçekten de büyük bir imtihandaymış... Bundan böyle her "Selam aleyküüm"ü duyduğumda yavrusunu çok acı bir olayla kaybeden, yaralı bir kadını göreceğim. Kızına kavuşmak için ölümü bekleyen, sınavını sabırla süsleyen bir anneyi göreceğim, onun gülümsemesine karşı kendimi tutamayıp ağlamasam bari... 

 

 

 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar