Eskici Hikâyeleri- SIFIRIN ALTI

11.05.2023

SIFIRIN ALTI

-Merhaba abla, biz geldik...

O sesle irkildim.Dükkânda Elbistanlı bir hanımla depremi konuşuyorduk. Köylerinden haber alamadıklarını, baba evlerinin yanındaki evin yıkıldığını duyduklarını ama kendi akrabalarının durumlarını bilmediklerini anlatıyordu. Bana seslenen gençlere döndüm. Siyah sakallı, gözleri ışıl ışıl iki genç... Daha önce de gelmişlerdi. 

-Siz?.. Haa Vanlılar... Hoş gelmişsiniz.

İkisi de gülümsedi.

- He vallaa Vanlılar... Gelecez dedik, gelemedik, size karşı yalançı çıkmayak dedik bir uğrayak da hele gaçmadığımızı, sahtekar olmadığımızı bilin istedik.

-Estağfurullah... Vanlıyam, şanlıyam, gılıcı ganlıyam'dan sahtekâr çıkar mı? 

- Ha anam, atana rahmet... Sosyal büro'nun adamı para vermedi daha. Evde büssürü şeye ihtiyacımız var, alamadık. Size de mahcup olduk.

-Alırsınız... N'olacak, burda "sosyalın adamları", iyi bakıyor ilticacılara...

-Valla, geçen geldiğimizde, emmiye halı ayırttık, battaniye ayırttık, kap kacak, bardak çanak... Bir yerden bir yere giderken kıyafetimizi koyacak bavul istedik, bu da hediyen olsun dedik. Bavulları alıp gidiyorduk. "Durun bakiim nereye?.. Hediyeyi peşin mi alıyonuz?" dedi. Düşündük, doğru söylüyor. Biz n'apıyok böyle, dedik bıraktık bavulları. 

-Yılmaz Erdoğan repliği gibi olmuş... "Araba nerde müşteride, para nerde yarın getirecekler..." 

-Ayynen öyle oldu hee... Biz parayı alalım, gelip eşyaları alacaz. Başkasına satmayın, demeye geldik.

-Tamam... Merak etmeyin. İlk günler biraz zor geçiyor da parayı falan verdiklerinde, ev tuttuklarında, hayat bir şekilde, yoluna giriyor...

- Ümüdümüz de o zaten... Siz depremi konuşuyordunuz. 

-Evet, maalesef... Sizin de en iyi bildiğiniz konudur. 

-Allah kimseye yaşatmasın. Van depremi hepimizin üstünden geçti. Çok yakınlarımı kaybettim, ellerimle çıkarıp kefenleyip gömdüm hepsini. 

Gözleri doldu, sesi titredi. Biz de sustuk ve yutkunduk. 

-Allah rahmet eylesin, dedim.

-Amin... Şimdi de habere neyim bakamıyom, Türkiye'de olsam, oraya giderdim, yardım etmeye amma...

- Tabii ki... Ben bilmiyom ne yapacağımı, gidersem ancak kuru kalabalık olurum. Bir de bana bakmak zorunda kalırlar. Bunu daha önce yaşayanlar, bilgi tecrübe sahibi olanlar gitmeli. Doktorlar, mimarlar, mühendisler, maden işçileri, inşaat işçileri, iş makinesi operatörleri...

-Bir de yardım tırları var. İyi çalışan kriz masaları lazım. Görevlendirme sağlanmalı. Kimin nereye gideceği hızlı bir şekilde söylenmeli. 

-Tabii ya... Tam tekmil, kurtarıcı köpekleriyle birlikte iki takım arama kurtarma ekibi gitti İsviçre'den. Adana Havaalanında bekletilmişler. O bekleme sırasında kaç kişi can vermiştir, göçük altında... 

-Çok hızlı olmak gerekiyor, doğru... O sesleri duyup bir şey yapamamak zor, zamanla seslerin kesilmesi ondan da zor... Ama yine de o ilk şok var ya... İşte onu en hızlı atlatmak gerekir. Bu defa beş yüz yılın felaketi diyorlar, diğer depremler gibi değilmiş, bağımsız iki deprem aynı bölgede oluyor. Artçılar da çifter çifter geliyor ardından.

-Allah yardım etsin...

-Amin... Siz Adanalıydınız he mi?

-He... Adanalıyık... Adana merkezde yıkılan binalar var. Biz Kozanlıyız, çok sarsılmış da hasar falan da varmış ancak yıkılan ev yokmuş Kozan'da. Tabii ki hasarlı binalarda kalmıyor insanlar. Herkes dışarda şimdilerde.

-Çok geçmiş olsun. 

-Sağ ol... Adana'da yıkılan bir mahalle var. Binalar çok katlı. Yıkılınca altında bir sürü insan kalıyor. Yine de durumu en az hasarla atlatan şehir, Adana'ydı bu defa. Depremin merkezi olmadığından... Yoksa orası da deprem bölgesidir. Nasıl unutup da öyle 20 katlı binalardan ev alırız bilmiyom ki... 

-Hemi de dünyaca para verip de...

-Sizde şimdi durum neçedir, buralarda ne yapıyorsunuz?

-Geçici bir oda verdiler. Ev de tutacaklarmış. Sonra para verecekler, eşyayı alacaz. Sonra iş miş bakacaz. Bir depremzede de biziz şimdilik. 

-Allah korusun. Sıfırdan başlama, böyle bir şey gerçi...

-Yok abla sıfır değil, sıfırın altından başlama... Ölüm olmayan deprem gibi... Aile, akraba, başının üstünde çatın, sırtında esvabın yok. Başkasının yardımına muhtaçsın... İkinci el'i bile başkasının parasıyla alıyon. Beele işte...

-Buraya kadar gelmişsiniz, yollarda donmadan, sularda boğulmadan... Bundan sonrası kolay, merak etmeyin.

- Hele de buraya gelip sizi gördük, ulan dil yok diş yok nasıl anlatacaz halımızı derken, Türkçe konuşup anlaşıyoruz ne güzel... Şanslıymışız. Bir de bağlamamız olsa... 

- Bağlama mı, saz mı?..

- Hee... Ben bağlama çalarım. Buraya getiremedim. İçim kurudu içimden geçenleri çalamamaktan. 

- Ararım, sorarım senin için... Geçenlerde bir tane geldiydi, çok sevindiydim. Önce görmedim bir baktım, teknesinde kocaman bir yarık varmış... Aman ne üzüldüm. Emminiz attı, kırıkmış diye... 

-Yaa... Sesi çıkardı gene de... Sazımız yok, sözümüz boğazımızda kalıyor. 

- Bilmem mi?.. Ama ararım, sağa sola sorarım, merak etmeyin. 

-Sağ ol abla yaa... Bir dee... Önce geldiğimizde cezve sorduydum, bakacağım demiştin. O ne oldu?

-Sıfırın altından çıkma, sıfırı bulma üstüne bir de sazlı sözlü kahve içme hayalimiz var, çok şükür... 

- Hayal olmasa ne ederdik, olsun o kadar... 

- Olsun olsun... Cezvee... Dükkânda yok şu günlerde. Ama evden getiririm sizin için. Bilmem mi kahvesizlikten kurumayı?.. 

- Vallaa mı, söz mü?.. Amaan ne güzel... Bak abla söz verdin unutma. 

-Unutursam, sana elektrikli cezvemi veririm, pek bakır cezve zevki vermez ya... O da iyi pişiriyor. Dibek kahvesi de bulursak, içeriz birlikte...

-Dibek mi?.. Abla nerden biliyon dibek kahvesini.

-Vanlıyam, dedin. Urfalıyam deseydin mırra derdim. Türkiye vatanımız değil mi?.. Bütün illeriyle, gölleriyle... Akdeniz'iyle, Karadeniz'iyle, Marmara'sıyla, Van Denizi'yle... Mırrası, dibeği, menengiçi, damla sakızlısıyla bütün kahveleri de bizim.

-He valla doğru dedin.

 

****

Dükkândan iki Vanlı geçti bugün. Ağlamalı, gülmeli, heyecanlı ama umut dolu sohbetleri, ortalığı aydınlatan ışıltılarıyla hep hasret kaldığımız saflığı, berraklığı, yiğitliği yeniden hatırlattılar. 

Ne diyelim, şansları bol, yolları açık olsun...

 

 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar