Eskici Hikâyeleri- Soğuk Bir Sohbet

27.12.2020

-Selamün aleyküm.

-Ve aleyküm selam, hoş geldiniz.

-Hoş bulduk. Geçiyordum, uğradım.

-Ne iyi ettiniz. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Nasılsınız? Çocuklar nasıl?

-Çok şükür iyiyiz. Sizler nasılsınız, sizin çocuklar nasıl? Büyüyen, evlenen var mı?

   Ayaküstü hâl hatır sormalarımız; üstünkörü geçiştirilen cevaplar, etrafa atılan kaçamak bakışlarla devam etti. Müzeyyen Hanım, önceki senelerde sık sık bir araya geldiğimiz, birbirimize misafirliğe gittiğimiz, düğünde dernekte karşılaşıp konuştıuğumuz eski tanışlardandı.

   Dükkânı dolaşmaya başladı. Fındık/ ceviz kıracağı, konserve açacağı gibi ufak şeylere bakıyordu. Bu arada sohbetimiz  de devam ediyordu.

-Kahve yapıyorum, gezintiniz bitince büroya buyrun.

-Tamam bir 15 dakkam var, biraz dolaşayım, içerim kahveni.

   Bu arada başka müşteriler de girip çıkıyordu. Kimi aldığı şeyi sardırıyor, kiminin para üstünü veriyordum. Bazen de telefona bakıyor, randevu alıyordum.

   Misafirim yanıma geldi, “İşler iyi herhâlde?..” dedi. “Rızık Allah’tan... İşimiz de sebebimiz. Çok şükür...” dedim. “Evet... tabii ki...” dedi.

Elindeki ceviz kıracağını gösterip “Alayım ben bunu, kaç para?” diye sordu.

-Hele bir içeri girin, bir kahvemi için. Alırsınız n’olacak...

-İyi hadi gireyim.

   Ben kahveleri yaparken gözleri etraftaki  eşya yığınları üzerinde dolaşıyordu.

-Güzel şeyleri kendine mi ayırıyorsun? Dağıtsana dükkânın içine.

-Bazıları rezerve edildi, bazılarının parçaları sökülüp çalınıyor onun için burada, bazıları da hiç açılmamış, kartonuyla duruyor. Bazıları pahalı eşyalar... Soran olursa çıkarıp gösteriyoruz.

   Karşılıklı oturduk, bir gözüm gelen-geçende, bir gözüm misafirimde sohbete devam ettik.

   Uzunca zamandır bir temizlik firmasında çalışıyormuş. Büro, atölye gibi işyerlerinin temizliğine gidiyormuş. Verdikleri, çokça  bir para değilmiş de eşinin geliriyle birlikte iyi idare etmişler şimdiye kadar. Büyük kızlarını da evlendirmişler. Damat Türkiye’den gelmiş, ilahiyat mezunuymuş. Ondan bahsederken gözleri gururla parlıyordu.        

   Yakın bir zamanda kızlarına bir de ev almışlar.

-Hayırlı olsun, güle güle otursunlar. Allah mesut etsin.

-Allah razı olsun.

-Ne güzel... Gençler bu yaşta, ev sahibi olmuşlar. Allah daha çok versin.

-Ay evet... Bunca zaman fabrikalarda çalıştım, markette, dönercide çalıştım, özel temizliklere gittim. Anca geçiniyorduk. Damadım yol gösterdi de bu işe girdim, bilseydim  daha önce girerdim.

   Aklımdan ilk geçen şey, temizlik işiydi. Anlamadığım da Türkiye’den gelen damadın ne bildiği ve hangi yolu gösterdiğiydi.

-Belli bir maaşınız mı var, yoksa?..

-İş oldukça paramı alıyorum. Şu sıralar salgın da var, işim çok o yüzden.

   “Salgından dolayı, biraz daha detaylı temizlik yapılıyor demek ki.” diye düşündüm.

-İşi kendiniz aramıyorsunuz değil mi, sizi çağırıyorlar?

-Evet... en çok hastaneden çağrılıyorum.

   Hem de hastane temizliği... Tabii ki virüsün en çok dolaştığı yerler değil miydi hastaneler... Sağlık çalışanlarının yaşadığı risk neyse aynısını yaşıyordu hastane temizlikçileri... Aklımdan geçenleri onaylatmak istercesine;

-Zordur herhâlde, dedim.

-Hayatın bir gerçeği... Zor da olsa birinin yapması gerekiyor. İlk günden alıştım. Düşünsene hem kutsal bir iş yapıyorsun hem de para kazanıyorsun.

-Emek, kutsaldır zaten.

   Bir yandan da düşünüyordum işini ne güzel özümsemiş, “Temizlik imandandır.”ı kendine düstur edinmiş. Yaptığı işi kutsal kabul etmiş...

-Benden söylemesi... Bu aralar benimle iyi geçineceksiniz. Hepinizin bana işi düşecek ne de olsa...

-Tabii ki... Hastane önemli... Allah düşürmesin, yokluğunu da vermesin.

-Hastane mi?.. Camii ve dernekler de çağırıyor.

-Temizlik için mi?

-Yok canıım... Ne temizliği?.. Ben Diyanetten “Gassal Sertifikası” aldım. Şimdi buraların kadrolu gassalı benim yani. Öldüğün zaman seni de ben yıkayacağım.

   - ...

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar