KategorilerYAZILARAnı HatıratEskici Hikâyeleri-USEYN

Eskici Hikâyeleri-USEYN

06.02.2022

Eskici Hikâyeleri- Useyn

 

Yaşlıca bir kadındı. Konuşkan, cana yakın... Markete giderken uğramış. Elinde büyük bir poşet vardı, bana uzattı. Aldım, bir de ne göreyim... Bu bir bebek... Bu havada hem çıplak hem de bir poşetin içinde. Annesinin koynunda olması gerekirken...

-Güzel, değil mi?

-Evet.

-Kıyafeti yok ama...

-Olsun, ben giydiririm. Uyuyor mu?

-Uyuyor.

-Çok güzeel... Keşke gözlerini açsaydı ara sıra...

-Bu tip “Puppe”leri (Oyuncak bebek) böyle yapıyorlar. Gerçek gibi görünsün diye...

Gerçek gibi... İlk elime aldığımda ben de gerçek bebek sandım. Daha önce de görmüştüm bu bebeklerden. Prenses yatağında, bebek arabasında veya beşikte uyuyor gibi süslemişlerdi. O zaman da “İyi ki gerçek bebeklerim oldu, yeteri kadar oyalandım onlarla” demiş, sadece yanlarından geçmiştim. Çok pahalıydılar. Biraz da ondan dolayı ilgilenmemiştim. Nasıl bir materyal kullanmışlar da pembe, yumuşak, parlak cildi nasıl tutturmuşlar merak etmiştim.

Kadın;

-Bebeğe iyi bak, satacaksan pahalı sat, dedi.

-Satmam, ben oynarım, dedim.

Çıplak bebeği, montumun içine sardım. Kucağıma aldım, dolaştım dükkânı. Oyuncak bebekler için elbiseler vardı bir çanta dolusu. Önce onu aradım, buldum sonra çantayı, yataklardan birinin üstüne döktüm. Bebeğimin vücuduna uyacak bir tulum, bir zıbın, bir de yelek buldum. Kıvırcık ama tüy gibi zayıf saçlarını kapatacak bir de başlık...

Giydirirken incitmemeye özen gösteriyordum. Zıbını, tulumu giydirdim. Yeleğini, örgü patiklerini ve başlığını da... Uzun bacaklı bir oğlan bebekti. Rengi zenci-beyaz karışımı melez...

-Aman sen ne şekersin öyle... Bacakların uzunmuş, büyüseydin koşucu mu olacaktın ki... Aman da aman tatlı mısın sen, karamel misin sen, sütlü çikolata mısın sen?

Dükkânda yok yok... Oh ne iyi. Bir de bebek battaniyesi buldum. Bebeği battaniyeye sardım. Yine montumun içine yatırdım. Minicik ellerini öptüm. Bebek teninin yumuşaklığını nasıl elde etmişler, yine inanamadım.

-Bebeğine burada bakmak zor olmuyor mu?

Sesi duyunca, şarkı söylerken yakalanmış çocuklar gibi birden utandım, kızardığımı hissettim. Dönüp baktım, başka bir kadındı. Bir kaç parça eşya almış, parasını ödemek için beni bekliyormuş. Bebekle ilgilenmekten kadını fark etmemişim. Gülümsedim.

-Hep uyuduğu için sorun olmuyor.

-Ha... Küçük ya... Tabii ki genelde uyur.

Kadın benim oyunuma devam ediyor, şaka yapıyor sandım.

-Adı ne?

-Adı mı?..

Renginin karalığına, bacaklarının uzunluğuna, büyüseydi koşucu olma ihtimaline baktım... Aklıma ilk gelen ismi söyledim:

-Useyn... Useyn Bold gibi... Useyn...

-Ne demek?

-Güzel adam.

-Hangi dil?

Kadın hâlâ oyuna devam ediyor.

-Arapça... Yani İslamiş name (İslamî isim).

-Guut (iyi)... Güzel adam...

Bebeği kucağıma aldım,  birlikte yürüyüp büronun önüne kadar geldik. Bana aldıklarının parasını ödedi.

-Esmerliği babaya benziyor galiba. Yüzü aynı sen... Burnu, yanakları, ağzı... Ah evet o dudaklar... Seninkiyle aynı... Anne güzel, tabii ki bebek de “Güzel adam” olacak.

-Aaa... Iıı... Danke şön (Teşekkürler)...

Şaka yapmıyor... Bebeği, gerçekten, gerçek sanmış.

Ne desem ki... “Hayır, bu bir “Puppe”... Bebek değil. Ben, gerçek gibi göründüğünden, teninin yumuşaklığından, kokusundan etkilendiğim için öyle davrandım. Adı falan da yok zaten. Çıplak geldi, giydirdim. Yani... Sadece bir oyuncak... İçimdeki büyümeyen, o küçük kızın oynadığı bir oyuncak...” desem, kadın üzülecek gibi...

Hiçbir şey diyemedim. Giderken döndü bir kez daha baktı. El salladı:

-Çüüs şöne Frau, Çüüs şöner Man... (Hoşça kal güzel kadın. Hoşça kal güzel adam).

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da