ESKİCİ HİKAYELERİ-Yıldızlı Gökyüzü

20.12.2019

ESKİCİ HİKAYELERİ- Yıldızlı Gökyüzü

-Merhabalar!.. Nerdesiniz?!

-Merhaba Nesrin Hanım hoş geldiniz. Burdayım.... Uzun zamandır görünmüyordunuz.

-Evet yoktum... Biraz memlekette kaldım, biraz burdaydım... Evden çıkamıyom ki hayat pahalı anacıım. 

-Bu durumda en çok bize gelinmesi lazım. Pahalı hayatın ucuza alınabilecek eşyaları burda. 

-Ay evet... Tıklım tıklım müşterisi olması lazım buranın. 

-Da... yılbaşı hediyesi alacaksanız yenisini alırsınız. Eskicide ne işiniz olur? Ancak antika tarzı falan düşünürseniz gelirsiniz. 

-Evet... öyle... Ben biraz yılbaşı süsü alacaktım. Camları ışıl ışıl görünce çok hoşuma gidiyor. 

-Hayatın karanlık yüzünü bir kaç gün ışıklarla süslesek ne olur sanki... doğru... haklısınız.

-Ay evet... madem başka günler yapamıyoruz. Biz de bugünlerin bahanesine saklanalım n’olacak... 50 sene olmuştur... İlk gelen kafileydik. “İş gücü” diyorlardı bizim için. Önce babam geldi. Sonra bizi aldırdı... Biz, Türkiye’den gelenler aynı yerlerde, topluca yaşadık. Birbirimize her konuda yardımcı olurduk. Bayramlarda yaptığımız çörekleri birbirimize ikram ederdik. Aramızda İstanbul’dan gelen Ermeni asıllı komşularımız da vardı. Yaşımız gereği, biz çocuk olanlar, burda okula gittik. Okulda bir dünya çocukla karşılaştık. Herkesle bir arada, herkesin bayramını kutlayarak geçti yıllarımız. Büyüdük, çalıştık, evlendik, Çocuklarımız oldu. Şimdi kimse kimseyi tanımıyor. Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım... 

-Son 50 yılın değişimi desek... Anlatacak çok şey var değil mi?

-Işık hızıyla değişti her şey. Anlatmaya nefesim yetmez.

-Evet... Bence de... Buraya gelen eşyaların anlattıkları da öyle... 

-Ay ne anlatıyorlar? Sen duyuyorsundur. 

-Mesela içine köz konan demir ütü... Ütünün Almancası ne? “Eisen” yani “Demir”, İngilizcesi de “Demir; iron”... E közlü ütüler demirdi çünkü. Sonra elektrikli ütüler çıktı ısınınca fişi çekilen. Sonra ısınınca kendiliğinden kapanan, sonra su püskürten, sonra buhar da püskürten, sonra bir anda 10 çarşafı presle ütüleyen, bakıyorsun elbiseyi askısında ütüleyen... sonrasını ben de sayamıyorum. 

-Teknoloji ilerlerken, sınıfları ayrılan ve birbirini göremeyen insan kalabalıkları...Neyse... ben ışıklı zincirlerimi alayım, evde cama takarım. 

-Adaptörlü olanların adaptörünü ayrı alıyorlar. Onunla uğraşmak istemezsiniz herhalde. 

-Evet...  bir de adaptör aratmayım sana.

-Fişli olanları deneyelim. Uzunluğuna bakın da... pencerenize uygun olanı siz biliyorsunuz. 

-Tamam... Bu, bu, bu... Geçenlerde    Basel’de kristal ve mineral fuarı vardı. Ayy altı saat dolaşmışım. Bütün standlara girdim çıktım. Çok güzellerdi... ama çok da pahalıydılar... 

-Sizi en çok çeken, adeta çağıran bir taşa cevap verecektiniz. Hepsi olmasa da birini gözünüze kestirebilirdiniz.

-Karar vermek zor oldu. 

-“Almazsam, eve gittiğimde aklım hangisinde kalır acaba?” diye düşüneceksiniz, bu durumda. 

-Aa... evet... keşke sana sorsaymışım. Ama aldım bir tane... Aldığıma da çok sevindim. Bazen durup durup seviniyorum... Belki pırlanta bulsam bu kadar sevinmezdim. 

-Güle güle kullanın.

-Sana da geliyordur taşlar...

-Geliyor... önce ben dokunup bakıyorum. Hangisi benim elimde olmaktan mutlu... hangisi kendimi iyi hissettiriyor... duymaya çalışırım. Değişen ruh hallerimiz var. O günkü halime göre, hangi taşın iyi geleceğine, taş kendisi karar veriyor. 

-Allah seni inandırsın tam altı saat... ayaklarıma kara sular inmese belki daha dolanacaktım... Siyah bir taş buldum. Önce bildiğin granit sandım. Elime aldım... elime alır almaz içinde nokta nokta ışıklar parlamaya başladı. Masaya bırakınca gene siyah bir taş... hiç özelliği yok gibi... Acaba etraftaki ışıklar mı gözümü yanıltıyor dedim. Elime aldım, kapattım, gölge yaptım. Karanlıkta daha çok parlıyordu. 

-Ben görmedim öyle bir taş... Ama geçenlerde bir köye gökten bir taş düşmüş... Haberlerde gösterdiler. “Şahsen gidip dokunmak isterim.” demiştim. Ne de olsa uzay görmüş, atmosferi geçmiş, geçerken büyük ihtimal iyi de yanmıştır... ama kömür olsa kim takar... “Uzak yoldan geleni terli terli öperler” de mi ama...

-Ay aşk olsun... 

-Siyah, bir çok kusuru kapatır. Gecenin suçları, kötülükleri kapattığı gibi. Bazen zor geçen günleri temsil eder. Ama gecenin en karanlık anından sonra şafak sökermiş der, umudu unutmak istemeyiz. Hele o karanlığın içinde minik de olsa ışıklar görebilmek ne güzeldir. 

-Bana taşımı anlattın sanki.

   Bu arada cama takacağı ışıkları seçtik. 

-Belki bir gün tanıştırırsınız taşınızla. 

-Fotoğrafını göstereyim. Pek parıltılı çıkmadı ama...(Telefonundan gösterdi.)

-Güzelmiş...hayırlı olsun.

-Çok sağol... Adı neymiş biliyor musun?

-Neymiş?

-Der Himmel mit Stern

-Yıldızlı gökyüzü... Vaay... deminden beri karanlık geceden, yıldızlardan  bahsediyoruz. Bilmişim sanki...

-Bildin bildin... Ben ışıklarımı alayım da gideyim artık... Hoşça kal... Hayırlı işler.

-Teşekkürler... Yine bekleriz.

   Nesrin Hanım gidince, yıllardır fuar fuar dolaşıp biriktirdiğim ara sıra cebimde taşıdığım, bazen koluma veya boynuma taktığım, bazen kendi ellerimle tesbih yaptığım taşlarımı düşündüm. Bu dükkanı aldığımız günden beri gelen taşları önce ben inceliyordum. Arkadaş, hısım, akraba... kimseden saklamadan hediye etmeyi de seviyordum taşları... Beyaz renkte ama mavi parlayan “ay taşı”, her bir zerresi ayrı parlayan sarı-turuncu ışıltılı “güneş ışığı” taşı görmüştüm fakat ilk defa duyuyordum "yıldızlı gökyüzü taşı"nı. 

   İçeri yaşlıca bir hanım girdi:

-Grüezi (selam)

-Grüezi

-Kızım evden ayrıldı. Sevgilisiyle birlikte ayrı ev tuttular. Bendeki eşyalarını size getireceğim... Başlangıç için...biraz takısı vardı. Alır mısınız?

   Elinde şeffaf bir poşet tutuyordu. İçi metal, plastik, cam takılarla doluydu. 

-Tabii ki alıyoruz. Çok teşekkürler. 

-Ben teşekkür ederim... İyi günler...

-İyi günler...

   Kadın gidince poşeti açtım. Birbirine dolanan takıları ayırıp sergileyecektim. Boncuklu, metal aksamlı, kurdeleli, camlı... bileklikler, kolyeler, çiçek motifli küpeler...

   Poşetin dibinde siyah, kalp şeklinde bir taş vardı. Oniks, granit, belki -zor bir ihtimal ama- oltudur derken... Elime aldım... her bir zerresinden ışıklar çıkmaya başladı...

 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar