“EŞREF BEY İLE ZÜHRE HAN” DESTANININ TÜR ÖZELLİKLERİ SEÇENEKLERİ ÜSLUPLARI VE TANIMLAMALARI HAKKINDA

19.11.2019

EŞREF BEY İLE ZÜHRE HAN” DESTANININ TÜR ÖZELLİKLERİ, SEÇENEKLERİ, SANATSAL ÜSLUPLARI VE EPİK TANIMLAMALARI HAKKINDA
 
Prof. Dr. Salide Şerifova
Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi Nizami Genjavi Edebiyat Enstitüsü,
Azerbaycan Yazarlar Birliği Üyesi, 
Filoloji Bilimler Doktoru,
 
“Eşref Bey ile Zühre Han” destanı tür açısından farklı türlerin karışıklığının simbiyozu ile karakterizedir. Bir yandan, eserde nazım ve nesirin karışıklığını gözlemliyoruz, diğer taraftan da destanın farklı varyantları arasında ciddi bir fark olması dikkat çekiyor. Destanın sanatsal imgesi sisteminde aşk destanlarına has suretlerin aparıcı, kahraman suretlerinse sinkretik karakter taşımasını ve tarihi şahsiyyetlerinin yansımasını gözlemliyoruz. “Eşref Bey ile Zühre Han” destanının ilgi çekici özelliklerinden biri de sanatsal imgelerin yerini değiştirmesidir.
“Eşref Bey ile Zühre Han”destanının ilginç özelliklerinden biri de onun nesir ve nazim karışık bir halk hikayesi olmasıdır. Destan nesirle nezimin biri-birini yedeklemesi prinsipi üzerine kurulmuştur. Destanda kahramanın başına gelen türlü haller ve olaylar nesirle söylenmiştir. Nazım kısmındaysa konuyla alakalı his ve duyguları yansıtan şiirlerde ifade edilmişdir. Manzum kısımlarda genellikle Eşrefle Zührenin aşk, yürek çırpıntıları yansıtılır.
Ne yazık ki, hikayenin ne için nesir ve nazım karışık biçimde yapılandırıldığı, destanın nazım ve nesir karışık olmasına yol açan amiller tektik edilmemiş, buna yol açan faktörleri araştırılmamıştır. “Eşref Bey ile Zühre Han” destanının araştırılması farklı tarihsel dönemlerde, coğrafi bölgelerde ve kabilelerde oluştuğuna dair tezler ortaya konabilir. Birbirinden ciddi şekilde farklı olan destan varyantları bu düşünceyi doğrular nitelikdedir. Destanın farklı varyantları vardır ve bu varyantlar hem metin açısında hem de tür özellikleri açısından bir digerinden farklıdır. Hikayenin bir kahramanlık veya aşk hikayesi olup olmadığı konusunda araştırmaçılar arasındakı tartışmalar devam ediyor. Öte yandan, araştırmacılar hangi varyantın esas metin olabileceği konusunda keskin bir fikir ayrılığına sahipler.
 
ANAHTAR KELİMELER: aşk destanı, “Eşref bey ve Zühre Han” destanı, tür karışıklığı, nazım, nesir
 
ABOUT THE GENRE FEATURES, OPTİONS, ARTİSTİC STYLES AND EPİC DESCRİPTİONS OF THE EPİC “ASHRAF BEY AND ZUHRE KHAN”
 
The epic “Ashraf Bey and Zuhre Khan” is characterized by the symbiosis of the confusion of different species in terms of species. On the one hand, we observe the confusion of poetry and prose in the work, on the other hand, there is a significant difference between the different options of the epic. In the system of the artistic image of the epic, we observe the expressions of love epics and the syncretic character of heroic surrogates and the reflection of their historical personalities. One of the interesting features of the “Ashraf Bey and Zuhre Khan” epic is the displacement of artistic images.
One of the interesting features of the epic “Ashraf Bey and Zuhre Khan” is that it consists of prose and poetry. Epic prose is based on the principle of backing up one-to-one. Any story that happened to the hero in the epic was told by prose. In poetry part, the poems reflecting the feelings and emotions related to the subject, generally reflect the love and heart flutter of Asharaf and Zuhre.
Unfortunately, the factors that cause confusion of prose and verse have not been investigated. Theses that “Ashraf Bey and Zuhre Khan” epic occur in different historical periods, geographical regions and tribes can be put forward. This thesis confirms the existence of epic variants that are significantly different from each other. Interestingly, these options differ in both text and type properties. Scientific debates around the epic genre continue. On the one hand, the disagreement continues with the fact that the team is a hero or Epic of love. On the other hand, researchers have a sharp disagreement about which option is the first.
 
KEY WORDS: love epics, “Ashraf Bey and Zuhre Khan” epic , confusion of species, the prose, the poetry.
 
Azerbaycan edebiyat şünaslığının ilgisinden mahrum kalmış, lakin Azerbaycan halkının kültürel mirasının önemli bir parçası olan “Eşref Bey ile Zühre Han” destanı, Türk bilim adamları tarafından derinden incelenmiştir. Bu açıdan, Yrd. Doç. Ali Berat Alptekin’e, Ahmet Özdemir’e, Yrd. Doç .Dr. Doğan Kaya’ya, Şahamettin Kuzuculara ve emeği geçen diğer araştırmacılara minnettarlığımı bildirmek isterdim.
“Eşref Bey ile Zühre Han” destanı (farklı türlerdeki halk hikâyelerinin özellikleri ile birleşerek teşkil edilmiş karakteristik bir halk hikâyesidir) tür açısından farklı türlerin karışıklığının simbiyozu ile karakterizedir. Bir yandan, eserde nazım ve nesrin karışıklığını gözlemliyoruz, diğer taraftan da destanın farklı seçenekleri arasında ciddi bir fark olması dikkat çekiyor. Destanın sanatsal imgesi sisteminde aşk destanlarına has suretlerin aparıcı, kahraman suretlerinse sinkretik karakter taşımasını ve tarihi şahsiyetlerinin yansımasını gözlemliyoruz. “Eşref Bey ile Zühre Han” destanının ilgi çekici özelliklerinden biri de sanatsal imgelerin yerini değiştirmesidir.
 
“Eşref Bey ile Zühre Han” Destanının Karakteristik Özellikleri
 
“Eşref Bey ile Zühre Han” destanının ilginç özelliklerinden biri de onun nesir ve nazım karışık bir halk hikâyesi olmasıdır. Destan nesirle nazmın biri-birini yedeklemesi prensibi üzerine kurulmuştur. Destanda kahramanın başına gelen türlü haller ve olaylar nesirle söylenmiştir. Nazım kısmındaysa Konuyla alakalı his ve duyguları yansıtan yerler ise şiirlere ifade edilmiştir. Manzum kısımlarda genellikle Eşref’le Zühre’nin aşk ve yürek çırpıntıları yansıtılır.
Şahamettin Kuzucular “Eşref Bey ile Zühre Han” destanında nesirle nazmın biri-birini izlemesi özelliğine şöyle bir izah getirir: “Hikâyemizin özellikle Kars varyantında çok sayıda manzum parçalar bulunur. Fakat bu manzum parçaların tamamını göz önüne aldığımızda bile nesir anlatımının esas olduğu, manzumelerin ise bir süs olarak kaldığı görülür. Bu yüzden Eşref Bey hikâyesinin bir türkü ya da başka bir manzum parçanın üzerine kurulduğunu söylemek güçtür.”[Eşref bey ile Zühre Han. s. 32]
Ayrıca, destan'ın nazımla yazılmış kısımlarında âşık yaratıcılığının etkisine de rastlıyoruz. Buta içip de bayılmış Eşref Bey’i uyandırmak için Abdullah Hoca ve Murat arasındaki deyişme tam olarak sevgililerin arasında olan deyişmeleri hatırlatıyor. Bu deyişmeye dikkat edelim:
Abdullah Hoca:
Kâh giderem medreseye ders ohurum
Hakk üçün Bazı işret eyliyerem dünyada safa içün,
Deli gönül ah çekiyor Cenneti Âla içün
Aslımız Hz. Adem ismim Abdullah ola
Pir Murat:
Eşref yavrum derde düştü bulamaz dermanını
Verseler hicran eline gurdaramaz gülbanını
Biner aşkın semendine açarsan yelkenini
Adımız Pir Murat iken gorharam bi murat ola. [Eşref bey ile Zühre Han. s. 155]
Destandaki deyişmeler, soru-cevap halindeki diyaloglar şeklindedir. Eşref Bəy’lə Zühre Hanım’ın deyişmeleri de manzum soru-cevap şeklindeki diyaloglar halindedir. Bu deyişmeler üstat âşıkların maharetli deyişmelerine pek benzemese de, atışma ve deyişme özelliklerini taşır.
Aldı Eşref:
Name yazar gönderirler
Zühal Han’a bildirirler
Eşref Bey’i öldürürler
Niçin beni uyandırdın?
Aldı Zühre:
Zühre’yem canım çürüdü
Damarda ganım gurudu
Sultan mum aldı yürüdü
Onun üçün uyandırdım. [Eşref bey ile Zühre Han. s. 202]
Ne yazık ki, hikâyenin ne için nesir ve nazım karışık biçimde yapılandırıldığı, destanın nazım ve nesir karşık olmasına yol açan amiller tetkik edilmemiş buna yol açan faktörler araştırılmamıştır.
“Eşref Bey ile Zühre Han” destanının araştırılması farklı tarihsel dönemlerde, coğrafi bölgelerde ve kabilelerde oluştuğuna dair tezler ortaya konabilir. Birbirinden ciddi şekilde farklı olan destan varyantları bu düşünceyi doğrular niteliktedir. Destanın farklı varyantları vardır ve bu varyantları hem metin açısından hem de tür özellikleri açısından bir diğerinden farklıdır.
Destanın türü etrafındaki bilimsel tartışmalar halen sonuçlanmış değildir. Hikâyenin bir kahramanlık veya aşk hikâyesi olup olmadığı konusunda araştırmacılar arasındaki tartışmalar devam ediyor. Öte yandan, araştırmacılar hangi varyantın esas metin olabileceği konusunda keskin bir fikir ayrılığına sahipler.
Destan metinlerinin toplanması ve baskısı alanında daha çok iş görmüş Şahamettin Kuzucular, destanı hem aşk, hem de kahramanlık destanı olarak kabul etmiştir. “Eşref Bey Hikâyesi hem aşk, hem de kahramanlık hikâyelerinin özelliklerini birden taşıyan ilginç bir hikâyemizdir.” [Eşref Bey ile Zühre Han. s. 225] Şahamettin Kuzucular bu düşüncesini kanıtlamak için M.H. Tehmasib’in düşüncelerini alıntı alarak yazmıştır: “Bu nedenle bu hikâye M.H. Tehmasib’in “Mehebbet destanları”nın alt gurubu olarak ele aldığı “Mehebbet gehremanlıg hududlarına dayanan” hikâyeler arasındadır.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 225]. Aynı zamanda Şahamettin Kuzucular Pertev Naili Boratav’ın “Eşref Bey ile Zühre Han” destanını “bir aşk hikâyesi olarak” değerlendirmesi görüşü ile hemfikir olmamış, gerekçe olarak da tahkikatçının destanı daha detaylı tahlil etmemesine bağlamış veya Boratav’ın bilmediğimiz bir varyantına bakarak bu düşünceye sahip olmuş olabileceğini öne sürmüştür. “Fakat Boratav, ya bu hikâyeyi iyi analiz edememiş yahut da bilmediğimiz bir varyantına dayanarak bu kanıya varmıştır.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 225]
Şahamettin Kuzucular “Eşref Bey ile Zühre Han” destanında “İgnacz Kunos, Nihat Sami Banarlı, İsmail Habib Sevük, Hikmet İlaydın, Mustafa Nihat Özön, Pertev Naili Boratav, Memmed Hüseyn Tahmasib, Edmond Saussey gibi araştırmacıların bazı tasnif denemeleri vardir” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 19] kaydını düşerek, onların farklı tesnifat bölgülerini vermiş ve aynı zamanda bu bölgülere kendi tutumunu da bildirmiştir. Bölgülerin bazılarına katılmayan Şahamettin Kuzucular, kendi tutumunu da açıklamıştır.
Şahamettin Kuzucular’ın “Eşref Bey ile Zühre Han” destanını hem aşk, hem de kahramanlık destanı olarak düşünmesi bilimsel açıdan tartışmalı bir konudur. Belirtmek gerekir ki, Şahamettin Kuzucular “Eşref Bey ile Zühre Han” destanının hem aşk hem de kahramanlık destanı olduğunu iddia etmiş, destanın ilk bölümünde Murat’la alakalı olayların tasvirini kahramanlık destanına, ikinci bölümünü olan Eşref’le Zühre’nin aşkını anlatan sevgi dolu olayları aşk destanına ait olmasıyla alakalandırmıştır. “Murat’ın eşkıyalığını anlatan birinci bölüm tamamıyla kahramanlık hikâyesi özelliği taşır. Eşref ile Zühre’nin aşkını anlatan ikinci bölüm ise; asıl aşk hikâyelerimizin tüm özelliklerini taşımaktadır.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 225]. Şöyle ki, destan kendisinde kahramanlık destanlarına has özellikleri değil de, aşk destanlarına uygun olan özellikleri taşıyor.
İster kahramanlık, isterse de aşk destanlarında farklı semiotik kodlar ve yapılara sahip olan folklor ürünlerinden biridir. Bu açıdan, farklı semiotik kodları yansıtan mifoloji ve tarihi yapıların farklı yanaşmalarını talep eden kahramanlık ve aşk destanlarının kahramanları da farklı oluyor.“Eşref Bey ile Zühre Han” destanında epik kahramanlar kahramanlık destanının kahramanlarını değil, aşk destanlarının kahramanlarının özelliklerinin taşıyıcılarıdır. Kahramanlık destanları halkın ananelerini, savaş kudretini, toprak uğrunda candan geçmek idealını yansıtıyor. “Eşref Bey ile Zühre Han” bu özelliklere sahip olan karakterler olsa da, onlardan bunları yapan kahramanların olmaması sırf destanın edebiyatta kahramanlık destanı örneği gibi değil de, aşk destanı örneği olmasını kanıtlıyor.
Aşk destanları saf aşk, sevgi uğrunda iki aşığın birlikte mücadelesini yansıtıyor ve genellikle, mutlu sonla bitiyor. Ana karakterler, ister kız isterse de erkek; kendi isteklerine kavuşuyor. Aşk destanlarında aşık kişinin maksadına ulaşması işin muhtelif engelleri aşmak zorunda kalması ve daima ölüm tehlikesi altında olması bariz bir şekilde bu destanda da gözükmektedir. Bu açıdan “Eşref Bey ile Zühre Han” destanında âşıkların kavuşması, Eşrefin ölümle yüzleşmesi gibi örnekler destanı aşk destanı gibi düşünmemize esas teşkil etmektedir.
Çok planlı ve çok katlı olan bu destanda aşk destanlarının bir sıra ananevi özellikleri olan kahramanın buta alması, butanın ardınca sefer etmesi, buta uğrunda mücadele etmesi, aşıklarla deyişme gibi epizotların kendilerini yansıtması destanın sadece aşk destanı olduğuna dair delaletler olmaktadır. Destanlarımızın inkişaf tarihini izlerken “Arzu-Qember”, “Tahir-Zöhre”, “Aşık Qerib-Şahsenem”, “Şah İsmayıl-Gülzar”, “Abbas-Gülgez”, “Alıxan-Peri”, “Qurbani”, “Novruz-Qendab”, “Letif Şah”, “Şahzade Əbülfez”, “Mahmud və Ağcaquş”, “Emrah”, “Memmedhan və Selbi Hanım”, “Yahşı və Aşık”gibi diğer destanlarda da buta akdinin asıl aşk hikayelerinin ana unsurlarından birisi olduğunu göstermektedir.
Destanda Zühre’ye buta verilmesi sahnesinin tasviri aynı zamanda İlahi tarafından programlaştırılmış kader gibi de gösteriliyor. Hızır, Zühre’ye buta verilme anını şöyle açıklıyor: “Kuzum fazla üzülme rahatsız olma. Sana bade vereceğim gizim. Allah sana muradını verdi. Verceğim badelerin birini Allah, birini Pir, birini de bir yiğidin aşkına içeceyhsin.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 151]
İnanç değer dünyası ve etnik-tarihi hafızasıyla günümüze kadar gelmiş destanda Hızır tarafından Eşref’e buta verilmesi kısmındaki tasvir diğer destanlarımızdaki buta verme motifine birebir benzemektedir.
“Eşref Bey ile Zühre Han”destanının süjet hattının başkahramanı Eşref Bey’in faaliyet üzerine kurulmuş, buta da bütün faaliyetin programlaştırılmış planı gibi kendisini gösteriyor: “Hz Pir, üçüncü badeyi de doldurdu. Eşref’e uzattı.
- Bunu da Şiraz’da Zühal Han’ın qızı Zühre aşkına içeceyhsin.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 150]
Hızır’ın ne Eşref’in, ne de Zühre’nin başka biriyle evlenemeyeceğini söylemesi de sırf buta verilmesinin tasviri ile alakalandırılıyor. Hızır belirtiyor ki, “O kimseye gidemez; sen kimseyi alamazsan. Yar yoluna canını feda edip, ya bulacan yarını; ya verecen serini (başını).” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 150]
Destanda butanın Eşref Bey’i hikâyenin ana omurgasına bağlayan güç gibi kendisini gösterdiğini görüyoruz. Eşref Bey’in butadan sonra Hakk aşığı oluvermesi, isteğine ermek için gurbete çıkması, aşk destanlarının ana konusunu teşkil eder. Hakk aşığının sınav meydanına dönüşen gurbete çıkma ve yaban ellerde başına felaketlerin gelmesi epizotları, aynı zamanda kahramanın isteğine erme alanına dönüşüyor.
Destanda Eşref’e buta verilmesi sonrasında Eşref’in âşıklık ve saz çalma yeteneğine kavuşup şiir söyleyebilmesi motifi de bizde merak uyandırmaktadır.
Hocam bu sözlerin sahi degildir.
Suyumu getiren Mahi degildir.
Sevdigimin adı Mine degildir.
Mukadderat beyle çaldı kalemi. [Eşref Bey ile Zühre Han. s. 157]
Kahramana buta verilmesi, kahramanın ikileşmesi, yani âşık ve maşuğun mutlak şekilde kendilerini göstermesi, Hızır Nebi’nin bade içirme sahnesinde ortaya çıkması gibi faktörler aşk destanlarının en önemli özelliklerindendir. Aşk destanlarında ilahi aşkın tasviri, ilahi aşkın kendisini sevenlerin davranışlarında kendisini göstermesi, butanın âşıklara verilmesi sahnesinin tasvirleri, butanın ilahi aşkın sembolü olduğuna kanıt olduğu gibi bu hikâyenin de aşk hikâyesi olduğunun ispatıdır. Bu sebepten de,“Eşref Bey ile Zühre han” destanını aşk destanı örneği gibi belirtmek gerekiyor. 
 
Destanın Varyantları ve Sanatsal Dili
 
Belirtmek gerekir ki, “Eşref bey ile Zühre Han” destanının varyantları çevresinde bilimsel tartışmalar devam etmektedir. Türkiye’de aşıklar tarafından söylenilmiş “Eşref Bey ile Zühre Han” destanı Şahamettin Kuzucular tarafından kapsamlı izahı “Eşref Bey ile Zühre Han” (Metin-Tenkit-İnceleme) [Eşref Bey ile Zühre Han] ismiyle kitap halinde okuyuculara sunulmuştur. Eşref Bey ile Zühre Han” (Metin-Tenkit-İnceleme) kitabında gösterilmiş “Eşref Bey ile Zühre Han” destanının varyantlarının özetleri de aktarılmıştır. Bu varyantlar Yrd. Doç. Ali Berat Alptekin’in Erzurum’da Behcet Mahir’den derlediği variant”, “Ahmet Özdemir’in 1975 yılında Sivas’ın Kayadibi nahiyesine bağlı Çongar köyündeki Âşık Hasan Kalputçu’dan derleyerek lisans tezi olarak hazırlanan derlemesi”, “Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaya’nın 1992 yılında, Sivas, merkeze bağlı Savcun köyünden Noksanı mahlası Ahmet Turan Ünal’dan yaptığı derleme”, “Erzurum’da lisans tezi olarak Şenkaya Halk Hikâyelerinden Derlemeler içerisinde Eşref Bey hikâyesi” açıklanmıştır. Kitapta destanın metinlerinin farklı varyantlarının tahlili destanın, destanın kesin olarak Kars’la bağlılığını ortaya koymaktadır. Kısaca tüm varyantlar bu destanın Azerbaycan’ın kültürel sahası içerisinde gösterebileceğimiz Kars’ta ve şimdiki Türkiye coğrafyasının içinde oluşmuştur.
Bundan dolayı da ,“Eşref Bey ile Zühre Han” destanının “yörede tanınan usta bir halk ozanı” Bayram Köroğlu tarafından anlatılan Kars varyantı Şahamettin Kuzucular tarafından en kapsamlı varyant - hatta esas metin - olarak seçilmiş ve takdim edilmiştir. Şahamettin Kuzucular, destanın 1994 yılında Kars’ın Selim ilçesine bağlı olan Akyar köyü doğumlu – şeceresi de Azerbaycan’a uzanan - Akyarlı Bayram Köroğlu’ndan derlendiğini, anlatıcı destanı anlatırken sesinin Karslı Aşık Şeref Taşlıova tarafından kasete kaydedildiğini, kendisinin de bu ses kaydını dinleyerek yazıya aktardığını belirtmiştir. [Eşref bey ile Zühre Han. s. 123]
Şahamettin Kuzucular hikâyenin yayıldığı alan hakkında da şunları ilave eder. “...Hikâyenin Anadolu variyantlarının Kars, Erzurum, Şenkaya, V5, Behcet Mahir, V2, Sivas, V3 ve V4te olduğunu gözönündə bulundurursak, hikâyenin Doğu Anadolu’da yaygın olarak bilinen bir hikâye olduğu anlaşılır.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 228]. Bu düşünceyle de destanın başlıca varyantını Kars varyantı olarak kabul etmiştir.
Şahamettin Kuzucular’ın hikaye “Terekeme, Türkler tarafından yaratılmış olmalı” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 29] görüşü çok dikkatimizi çekmiştir. Bu tez, Azerbaycan'ın edebi eleştirisi için önemlidir. Terekeme Türkleri denilen etnik gruplar, Azerbaycan halkının etnogenezisini etkileyen etnik gruplardan biridir. Böylece, Eşref Bey ile Zühre Han destanı, varyantları ile metinlerinin analizi, destanın Azerbaycan halk kültürünün tarihi ve edebi bir ürünü olduğunu göstermektedir.
Bir yandan destanda adı geçen Azerbaycan’a ait, şehir ve ilçe isimleri de bu görüşün kanıtıdır. Gence ve Karabağ hikâyenin ana mekânlarıdır. Şeki, Şirvan, Hoy, Erdebil gibi Güney ve Kuzey Azerbaycan’a ait yer isimlerinin bulunması da düşündürücüdür. Hikâyede - Azerbaycan kültürel sahasına dahil olan - onlarca diğer yerlerin isimlerinin olması da önemlidir. Örneğin, destansı Karabağ'ın adının gelişimine odaklanalım: “Karabağda olan biten her yanı baca (haraç) bağladı.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 130] Ve ya “Ben Genceliyem. Gence’den geliyirim.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 174]
Öte yandan, destanın dilinin Azerice yakın olduğunu görüyoruz. “Eşref Bey ile Zühre Han” hikâyesinin dil ve anlatımı da ilginçtir. Eşref Bey Hikâyesindeki anlatım dilinin Türkçe’nin hangi şivesine ait olduğu konusu da eserde incelenmiştir. Şahamettin Kuzucular, Kars varyantındaki anlatım dilinin Azerbaycan dili ile alakası üzerinde durmuştur. Bu noktadan hareketle Zühre Han ile Eşref Bey Hikâyesinin anlatım diline Azerbaycan’da konuşulan Türkçenin kuvvetli bir şekilde yansıdığını müşahede etmekteyiz. 
Şahamettin Kuzucular hikâyenin Azerbaycan şivesinin ve Kars ağzının söyleyiş hususiyetleri ile anlatıldığını hikâyeden birçok alıntı ve örnekler göstererek ispat etmeye çalışmıştır. “Hikâyenin dili, Kars ağzı ve Azeri Türkçesinin özelliklerini taşır” [Eşref Bey ile Zühre Han. s. 226]
Şahamettin Kuzucular, destanda geçen Arapça ve Farsça kökenli sözcüklere de dikkat çeker. “Hikâyede, Arap ve Fars kökenli birçok kelime de vardır.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 226]
Fakat Şahamettin Kuzucular destanda geçen Arapça ve Farsça sözcüklerin destanın diline halel getirmediğini Arapça ve Farsça kelimelerin destanın dilini baltalamadığını da vurgular. “Hikâyede birçok Arapça ve Farsça terkip, tamlama sanatlı söyleyişlere rastlanılsa da hikâyeye güzellik katan asıl unsurlar sevimli halk deyişleri ve söyleyiş güzellikleridir.” [Eşref bey ile Zühre Han.. s. 226]
Destanı okurken, Arapça ve Farsça kelimelerin kullanımının destan dilini etkilemediği müşahede edilmektedir. Örneğin, “Ben bir zenne (zenne farsça da kadın demektir) gız olduğuma göre gene gendi kapımdan, gendi terefimden mektub sayrı (ulak-postacı) gönderdim”. Zenne kelimesi Farsça bir kelimedir. Bu kelimenin destanda kullanımı destanın diline zarar vermemiştir ve destan okurken bile anlaşılabilir. 
 
Destanın Sanatsal Karakterleri
 
Azerbaycan destanlarını dünyadaki diğer hikâyelerden ayıran karakteristik özellikler: aşk destanlarının ana karakterlerinin Âşık ve Meşuk olması, onlara yardım eden veya engelleyen güçlerin bulunması, dönemin tarihi figürlerinin destanlarda yer alması vb unsurlardır ki bu destanda da bu unsurlar açıkça görülmektedir.
Halk tefekkürünün bir yansıması olan destanın ana konusu Eşref Bey ve Zühre'nin aşk öyküsü olsa da, Eşref’in babası Murat, hikâyenin ana unsuru olarak gözükmemektedir. Murat'ın eşkıyalık yaptığını bilmemize rağmen, onun destandaki etkinliği Eşref ve Zühre kadar önemli olmamıştır. Murat'ın hikâyesi Eşref Bey’in tarihi şeceresine dikkat çekmek açısından önemlidir. Yani, Murat’ın nasıl han olduğu, İnci hanımla nasıl evlendiği, Eşref Bey’in dünyaya nasıl geldiği vs.
Aşk destanlarımızdaki kahramanların “mucizevi doğuşunun” Derviş, İmam Ali ve Hızır Nebi gibi sakral çevrelerin yardımları ile alakalandırılması, Hz Pir'in mistik bir karakter olarak tasviri, mitolojik düşüncenin buta geleneğinin ve mistik söylemdeki bir yansıma biçimi ve bununla ilgili inançların bir devamı olarak düşünülmelidir. Hızır Nebi'nin tasviri, onun dili ve dedikleri diğer aşk hikâyelerimizde de gözüken Hızır imajının özelliklerine aydınlık getirmektedir. Örneğin, Eşref Bey Hikâyesinde Hızır (veya Hz Pir) şu şekilde tasvir edilmiştir. “yeşil imameli, yeşil sarıhlı beyaz cübbeli, sekiz cennet gohusuyla etrafında yarenleri...” [Eşref bey ile Zühre Han. s.148] Bu tasvir halk düşüncesindeki Hızır imajının resmini çizmiş de olur.
Hızır'ın kendisi olarak tanımlanan Hz. Pir destanda şöyle açıklıyor: “Yavrum ben Pirim. Senin Pirinim! Dar yerde, derunder yerde, üç kere: Ya Hızır! Ya Hızır! Ya Hızır! Pirim... çağır. Gelim; dan yerde, derunder yerde, dağda, derede, ummanda, deryada, tufanda seni gurtarim! Sen de muradına yet!” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 149]
Hızır'ın Eşref’i ölümden kurtarması epizodu da ilgi çekiyor. Hebib Bey’in kardeşi Deli Behram, Eşref’i öldürmek üzere iken Hızır, dar gününde imdada yetişerek Eşref’i ölümden kurtaran mistik bir varlık olarak karşımıza çıkıyor. Aşk hikâyelerinde sakral karakterlerin kahramana yardımcı olmaları yaygın bir unsur olmaktadır.
Destan kahramanları genellikle diğer destanlardaki ortak özelliklere sahip ananevi karakterler olmaktadırlar. Bu kahramanların ananevi özellikleri kahramanlarının statüleri ile de alakalıdır.
Eşref Bey ve Zühre han da bu anenevi özelliklere sahip olan kahramanlardır ve her ikisi de Han ve Bey evlatları olan yüksek statüye sahip aile çocuklarıdır. Kısaca her ikisi de destan geleneklerimizin tipik özelliklerini içeren bir işleve sahiptirler. Destanlarda, kahramanların durumu, âşıklık mertebeleri vb kahramanlarının adlarına da yansır. . Destanın kahramanı olan Eşref (Eşref) adı Arapça kökenlidir. (Eşref saati olarak kabul edilen bin yılda bir denk gelen bir saate doğduğu için bu adı almıştır.) Zühre adı da Arapça kökenli olup, güneş sistemine giren yedi yıldızdan biri ve gökteki yıldızların en parlağı olan Venüs’ü işaret etmektedir. Venüs (Hikâyemizdeki karşılığı olan Zühre - Nahit) figüratif olarak bir aşk tanrıçasıdır.
Hikâyede tarihsel figürlerin yer alma olasılığı araştırmacılar tarafından da belirtilmiştir. Şahamettin Kuzucular, “Eşref bey ile Zühre Han” destanındaki tarihi olaylara değinmiş ve çağın olaylarını Şah Abbas zamanına bağlamıştır. Şahamettin Kuzucular, destanda geçen olayların 1630' lu yıllara tekabül ettiği görüşü içindedir. “Hikâyenin zamanı 1630 lu yıllarından önceki Azerbaycan, Güney Azerbaycan ve İran zemini ve zamanıdır.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 226] Hikayenin kendisi de şu hikayeyle ilgilidir: “İran’da Şah, Şah’a garşı İstanbul’da Padişah otururken, İstanbul da Ali Osman devletini temsil eden Padişah, İsfahan’da Şahoğlu Şah Abbas zamanının hikayesi…” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 126] Kitaptaki tarihsel olayların tanımlanmasına ek olarak, Şah Abbas, Murat Han ve Habib Bey gibi figürlerin tarihi figürler olduğu gerçeği, Şahamettin Kuzucular tarafından vurgulanmaktadır.
Genel olarak, destan araştırmacıları destanlarda yer alan bazı karakterlerin tarihi figürlerle ilgili olduğunu iddia etmişlerdir. Örneğin, “Abbas-Gulgaz” destanının on altıncı ve 17. yüzyılın başlarındaki Ashug Abbas Tufarganli ile ilişkilendirilmiş olması literatürümüzle ilgilidir.
Efsanede Eşref ve Murat ana karakterler olmasına rağmen, Abdullah Hoca, Habib bey, Behram, Mehmet, Şah-ı Duhter, Kahveci Rüstem ve diğerleri yardımcı tipler olmaktadırlar. Yardımcı tiplere destan karakter sistemini içermeyen ama destanın manevi değerlerini taşıyan destandaki olayların gerçekleşmesinde rol alan kişiler olarak görmekte fayda vardır.
“Eşref Bey ile Zühre Han” destanındaki karakterlerin işlevleri de çok merak uyandırmaktadır. Destanda bu tür karakterlerden biri Murat'ın karakteridir. Murat imajının Pehlivan Murat - Deli Murat - Eşkıya Murat, Han Murat - Pir Murat zincirindeki imajına dönüşümünü gözlemliyoruz. Murat imajının böyle bir dönüşüm Murat’ı destandaki işlevlerinin sürekli olarak değişmesi ile ilgilidir. Genel olarak, destandaki karakterlerin işlevini değiştirmek iki açıdan ortaya çıkar. İlk olarak, kahramanın imajı destanda farklı bir şekilde sunulur. Dolayısıyla, destanın başlangıcında, karakter yapısı ya pozitif ya da negatif ya da negatif, pozitif bir görüntüdür. Bu açıdan bakıldığında, bu tür bir karakter, karakter değişikliğinden dolayı tartışmalı bir görüntü olarak algılanır. Bu yüzde Murat karakteri aynı destanın farklı versiyonlarında farklı ve bir diğerlerine benzemeyen zıt karakterler halinde anlatılmıştır.
Murat'ın hikâyesindeki karakteri bir yetim imajı olarak sunulmuştur. Murat, Şah Abbas'ın eğitim politikası altında eğitim görmüştür. “Gencede, babası, anası rehmete gavuşmuş; sahapsiz, umutsuz, bir umudu Allah olan, Murat ismindeki, bir Yusuf-I Kenanı temsil eden, yaratılışı güzel, ahlağı güzel, hüsniyeti güzel bir cocuğu da ohula aldılar.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 127]
Murat'ın soyguncuya dönüşmesinin nedeni aynı zamanda halkın içinde bulunduğu koşullar nedeni ile de alakalı olduğu dikkati çeker. “Murat gelen gide Avrupa bezirgânları soydu. Ağayı, beyi, köyü, gazayı, vilayeti çoh aciz durumda bırahdı” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 130] Murat'ın arkadaşları olan Recep ve Çintirgırış de Nazım Han tarafından belirlenen kurallara itiraz ederek ölüme mahkum edildikleri için eşkıya olmuşlar ve dağa çıkmışlardır. Bu dönüşüm destanda yansıtılıyor: “…Böyle bir hana, vezire, ağaya, beye isyan eden yarın, memlekete böyük zarar açar. Daggada bunların idamını, bunların asılıp kesilmesini, emredeceysin.” [Eşref bey ile Zühre Han. s. 129]
Sonuç olarak, Azerbaycan halkının destanlarıyla karşılaştırmalı olarak “Eşref Bey ile Zühre Han”destanı'nın karşılaştırmalı olarak incelenmesi ve Azerbaycan'da modern Azerbaycan okurları için uyarlanması ve yayınlanması için acil bir ihtiyaç vardır. Umarım bu yazı “Eşref bey ile Zühre Han” destanına adanmış makale ve araştırmaların başlangıcı olacaktır.
 
Kaynakça:
Şahamettin Kuzucular. Eşref bey ile Zühre Han (Metin – Tenkit - İnceleme) Akıl Fikir Yayınları, Ocak 2018, - 234 s.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Gaye Yorulmaz

Gaye Yorulmaz

5 years ago

İnceleme konusu olan kitabı okumadım ama bu inceleme o eserin kayda değer bir çalışma olduğunu ortaya koyuyor. Karşı çıkılan yanlarının olması konunun henüz tamamen çözülemediği algısını yaratmış. Bu tip çalışmalar oldukça bilim dünyasnıın bir şeyler yaptığını görüp seviniyoruz. Fakat tıpkı bu yazıdaki gibi anlamını bilmediğimiz pek çok kelime ve terim var. Sayın profesörümüze ve söz konusu kitabın yazarına tebriklerle...

Şahamettin Kuzucular

Şahamettin Kuzucular

4 years ago

En saygın dergilerde dahi bu tip yazı ve analizlerin okunma sayıları maalesef üç beş yılda bir kaç yüz tıklama sayısına dahi ulaşamıyor. Ama bir kaç ayda bine yakın bir okuma elde etmesi bile analizin değerini ortaya koymuş durumda. Vakit ayırabildiğim zaman bu yazıya bir cevap yazıp, Eşref Bey hakkında bir başka başlık daha açmayı istiyorum. Çünkü hikayedeki Astrolojik unsurlar Mihr_i vefa gibi İran kökenli bazı mesnevilerin astrolojik açıdan kullandığı metod ile ilişkili. Hikayenin kuzey Azerbaycan da bilinmemesi, ilki kahramanlık, ikincisi aşk konulu iki hikayeden birleşmiş, bir hikaye gibi gözükmesi, Eşref Bey hakkında çözümlenememiş bir çok husus daha olduğunu düşündürüyor. Üzerinde düşündükçe merkezi mekan Gence olsa bile hikayenin Güney Azerbaycan sahasında teşkil etmiş olabileceğine dair ihtimaller de ortaya çıkarmış oluyor.