EŞREF BEY İLE ZÜHRE HAN HİKAYESİNDE DİNÎ MİTOLOJİK MENKIBEVİ UNSURLAR

19.01.2018

 

 

 

 

KİTAP SATIŞ NOKTASI 
 

DİNÎ MİTOLOJİK MENKIBEVİ UNSURLAR

           
          Anlatıcı, anlatımında sık sık Allah adını anar. Bunların dışında Eşref, hacet namazı kılıp, yattıktan sonra rüyasında Pir’i görür. Kahraman, zaman zaman Allah’tan yardım ister. Bazı ayetlerin ismi zikredilir. Kahramanın o ayetleri “Salat selamı dilde zikretti. Ayet el-kürsiyi ” şeklinde okuduğu söylenir.

            V4’te Murat, babasının mezarına her cuma günü gidip dua eder. Eşref veya diğer kahramanlar V1’de sık sık Allah’a yalvarıp, ondan yardım isterler.

            “Ey yokları var eden yüce Tanrı, Ey Perverdiger” gibi sözlerle başlayan dualara sık sık başvurulur. Namaz, niyaz, ilahi, cami gibi İslami terimler sık sık kullanılır. Kahramanlar zaman zaman namaz kılarken anlatılır. “Yönünü kıbleye döndü; iki rekât hacet namazı kıldı.” Ayrıca anlatıcı, bir yerde sazın günah olduğunu söyleyen hocalara Abdullah Hoca’nın dilinden cevap vererek, karşı çıkar. Pir Murat, günah olduğunu söyleyerek saz çalmak istemez.

          Eşref Bey’de birçok mitolojik kahramanların isimlerine ve onların maceralarına telmihler vardır. Bu mitolojik kahramanların sayısı fazla olmamakla beraber anlatıcı tarafından onların hikâyesinin bilindiği anlaşılmaktadır. 

            Dinî ve mitolojik kahramanları tanıtırsak: Bunlar, Rüstem-i Zal hayatı menkıbeleşmiş olan Hz. Hamza ile Yusuf peygamberdir.

Murat,  sık sık Rüstem-i Zal’e benzetilir. Hatta Murat’ın Isfahan’a yolculuğu esnasında, sıcak havada, çeşitli hayaller ve özlemlerle giderken ki durumu Rüstem-i Zal’in gidişine benzetilir.

           İran destanlarında meşhur olarak bilinen, divan edebiyatımızda da kullanılan ve Heft Han olarak bilinen bu efsanevi yolculuğun iki türlüsü vardır. Birisi Rüstem-i Zal, diğerinin ise İsfendiyar’ın geçitidir. Kahramnları farklı olsa da eski edebiyatta çok bilinen ve çok kullanılan yolculuk macerasında Rüstem’-i Zal,  Mazenderan’da  hapiste bulunan Keykavus’u hapisten kurtarmak için yola çıkar. Rüstem ve İsfendiyar, her biri diğerinden daha büyük tehlikelerle dolu olan  bu yedi menzilin her birinde cinler, devler,  cadılar ve askerlerle savaşmıştır. Her menzilde çok büyük bir tehdidi mağlup eden Rüstem ve İsfendiyar,  her menzili aştıktan sonra ziyafetler vermişler, han-ı işret sofraları kurmuşlar, içki içmişler ve aştıkları he menzilde zaferlerini bu şekilde kutlamışlardır.

        Hikâye musannifinin veya anlatıcı Bayram Köroğlu’nun bu efsanevi yolculuğu bliyor ve zihninde canlı tutuyor olması da manidardır.

         Murat’ın pehlivanlığı ve yiğitliği Hz. Hamza’ya da benzetilmiştir. Esedullah olarak da bilinen Hz Hamza için “pirimiz, ustamız” şeklinde sıfatlar kullanılır. Hikâyede Eşref ve Murat’ın fiziki tasvirleri yapılırken hep Yusuf-ı Kenan’ın güzelliğinden ve Yusuf-u Kenan’ın özelliklerinden yararlanılır.

        Hikâye’de, Eşref’e bade içirmeye gelen Hz Pir’in yanında, Hızır A.s de vardır. Hz Pir, ikinci badeyi uzatırken Eşref’e şunları öğütler “Yavrum ben Pir’im. Senin Pir’inim! Dar yerde, derunder yerde, üç kere: Ya Hızır! Ya Hızır! Ya Hızır! Pir’im... çağır. Gelim; dar yerde, derunder yerde, dağda, derede, ummanda, deryada, tufanda seni gurtarim!  “

Hızır, diğer halk veya divan edebiyatının edebi türlerinde de çok sık karşımıza çıkan bir motiftir. Hızır kelimesi  (Arapça da "Yeşil adam" “yeşil, yeşilliği çok olan yer” anlamına gelir. Bu kelime daha çok bir sıfat olarak gözükse de özel anlamı ile Hızır( A.S.) Peygamberin adıdır.  

            Kuran’ı Kerim’in Kefh suresinde Hızır’dan şu şekilde söz edilir. “Mûsâ (a.s.) iki denizin birleştiği yere ulaşmaya karar verir. “Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim." (Kehf, 18/60)” Bunun üzerine ( Genç bir adam görümünde olan ve kimliğini gizleyen) Hızır’la birlikte yola çıkar.  İki denizin birleştiği yere varınca yanlarına aldıkları kurutulmuş balığı bir kenarda unutmuşlar,  balık da canlanarak denize atlamıştır.”( bkz Edebiyat ve Sanat Akademisi.com /edebiyat-terimleri-mazmunlar/hizir-a-s-siirlerimizde-hizir-tasavvuru)

         Hızır  ve Musa ab-ı hayatı bulduklarına inanılan iki peygamberdir. Hızır:  ölümsüzlük suyunu bulan,  ölmüş balığı dirilten, iki denizin sularının birleştiği yeri bulmuş olan,  gelecekte olacak olanları bilen, hatta buna göre tedbirler alan, geleceğe dahi yön verebilen kutsanmış bir kimliktir. Hızır, her anda her yere yetişebilen,  ölümsüz olan,  gizli hikmetleri olan,  yunus balığının karnından çıkan vb özelliklerine de sahiptir.  “ Hızır gibi imdada yetişti” , Kul bunalmayınca Hızır yetişmez” atasözleri bu menkıbeler ve inançlarla ilgilidir.

         Hikâyemizde divan edebiyatında sık sık karşımıza çıkan Cem’in veya İskender’in aynasına benzer özellikler taşıyan kudret aynası motifi de bulunmaktadır.

         Hikâyemizdeki kudret aynası Hz Pir’in elindedir.  Hz Pir, Eşref ve Zühre’ye üçüncü badeyi içirdikten sonra kudret aynasından Şiraz’daki Zühre’yi Gencedeki Eşref’e; Gencedeki Eşref’i de Şiraz’daki Zühre’ye göstermiştir.  “Hemen gudret aynasını Eşref’in önüne goydu, gızın elinden duttu Eşref’e gösterdi.

Eski devirlere ait edebi metinlerde Cem’in veya İskender’in aynası olarak  karşımıza çıkan bu aynanın diğer bir adı da  "Ayîne-i âlem-nümâ (Cihanı gösteren ay­na)"dır. ( Bkz Edebiyat ve Sanat Akademisi.com /edebiyat-terimleri /ayine-i-iskender-ve-ayine-i-alem-numa-4879.aspx)

          Ayîne-i âlem-nümâ menkıbelere göre birkaç türlü anlatılır. Cem’in kadehi, Cem’in aynası, Ayine-i İskender, Cam-ı Cihannümâ vb gibi adlarla bilinen aynaların hepsi, çok uzaktaki kişileri ve nesenleri yakından gösteren bir ayna özelliği taşır.

Bu aynalar Cem ‘in kadehi, Cem’in aynası ve İskenderin aynası olmak üzere bir kaç türlü olsa da işlevleri bir hayli biri birine benzer.

      İskender’in aynası ile ilgili üç türlü rivayet vardır. Birinci rivayette, İskender, Mısır’daki İskenderiye şehrini kurduğu zaman orada bulunan hekim­lerden Belinas, Hermis ve Valines, İskender için bir bir ayna yapmışlar ve yüksek bir yere koymuşlardır. İskender bu aynaya bakarak oraya gelmekte olan gemileri daha çok uzakta iken görüyor ve bu aynaların ışığını tutarak uzaktaki gemileri yakıyormuş. İskenderin bu aynası ile diğer varyantlarında hocası Aristo tarafından yapılmış, bu aynanın başına bekçiler konmuş, bu bekçiler bir gün uyurken, İskender’in düşmanları bu aynayı denize atıp kırmışlardır.

          İskenderin diğer aynası ise Cem’in kadehine ve aynasına benzeyen bir aynadır. İskender yalan söylediğinden şüphelendiği bu insanların yüzüne bu aynayı tutmakta ve aynanın girdiği renge göre o kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlamakatadır. Yedi renkli yedi ayrı değerli madenden yapıldığı söylenen bu aynayı İskender’e Hint imparatoru hediye etmiştir. ( Bkz Şahamettin Kuzucular,   AYİNE- İ İSKENDER ve AYİNE-İ ALEM NÜMA, edebiyatvesanatakademisi.com)

      Cem’in kadehi de iskender’in yalan söyleyenleri açığa çıkarttığı aynanın benzeri bir aynadır.  Cem, bu kadehine bakarak ahalsinin neler yaptığını, sahtekârları yalancıları vb görür, halkın ve memurlarının neler yaptığını bu aynaya bakarak seyreder, suçluları vb bu ayna sayesinde bulur, memeleketinde olan biten şeyleri bu aynadan izlermiş. ( Bkz Şahamettin Kuzucular, Câm-ı Cem, Câm-ı cihannüma, Câm- âlemnüma, edebiyatvesanatakademisi.com )

Birçok çeşit efsanesi olan bu ayna daha çok bilinmeyen şeyleri gösteren sihir ve büyücülükte kullanılan, ikiyüzlüleri ve yalancıları ortaya çıkaran, gelecekten haber veren, çok uzakta olanların neler yaptığını gösteren, hatta gelecekten de haber veren bir ayna olarak karşımıza çıkmaktadır.

         Hikâyemizde Hz. Pir’in elindeki “ Kudret aynasının” da Ayîne-i âlem-nümâ ile aynı veya benzer işlevleri gösterdiğine dikkat etmek gerekir.

Bu hikâyemizde birtakım simgeler yoluyla gizliden gizliye değinilen bir takım mitolojik diğer unsurlar da bulunmaktadır.  Sözgelimi Zühre, Zühal, Behrem, isimleri sembolik yönlerden birtakım mitolojik ve astrolojik İnançların izlerini taşımakta ve işaret etmektedir.

            Eşref saati, Zühal yıldızının on dört bin yılda bir devrinin gelmesi, Behram’ın Yunan mitolojisindeki Ares’le ilişkisi, gibi belirtliler bizi bu düşüncelere götüren sebeplerin başında gelir.

            Rüstem-i Zal’in ismi hikâyede defalarca geçer.  “Kahraman-ı gatil” tabiri Rüstem için kullanııyor olsa da Kahraman-ı Katil sözcüğü bize İran destanlarında Rüstem gibi gücü kuvveti ve kahramanlığı ile öne çıkan Kahraman adlı diğer efsanevi karakteri de hatırlatmış olur. 

           Murat,  Rüstem-i Zal gibi bir cihan pehlivanı olur. Rüstem’in, Keykavus’u kurtarmaya gittiği Heft Han yolculuğu Murat’ın yolculuklarına benzetilir. Murat’ın görünüşü aslan şeklindedir ve heybeti kaplan gibidir. Rüstem de efsanelerde üstünde kaplan postundan yapılmış bir elbise ile tasvir edilmiştir.

            İranlıların efsanevi bir kahramanı olan Rüstem,  annesinin rahminde çok iri bir bebek olarak gelişir. Rüstem’in doğumu normal bir doğum olamayacağından Simurg gelerek Rüstem’in annesinin karnını yarınca Rüstem’in doğumu gerçekleşir. Rüstem delikanlı olunca iriliğinden dolayı bastığı taşları yere gömer. Devlerle, Türk hükümdarı Efrasyap ve adamlarıyla savaşır. Keykavus’u ve Bijen’i kurtarır. Sonunda kardeşi Şahgerd’in mızraklı ve hançerli kuyusuna düşürülerek öldürülebilir. Hikâyede Rüstem’den sık sık söz edilir.  Bu haliyle Murat’ın Rüstem’in özelliklerine büründürüldüğü anlaşılır. Murat, bir ölçüde Rüstemleştirilmiş, kısmen ona benzetilmiştir. Murat’ta Rüstem gibi kaplan postundan bir elbise giyer ve baş edilmez bir savaşçıdır. Bazı varyantlarda tek başına Şah’ın ordularını yener.

               Ayrıca hikâyede Rüstem isimli soyguncu bir hırsız vardır. Kahramanın başyardımcısının ismi ise Habib’dir. Habib ise H.z. Muhammed’in sıfatlarından biridir. (Habibullah, Habibci gibi.) Bu isimler belki de H.z Muhammed’in Burak ve Raf Raf’la Miraç’a çıkması da telmih edilmektedir. Çünkü Miraçta H.z Muhammed göğün en üst tabakası olan arşa kadar çıkmıştır. İslam İnançlarına göre Hz. Muhammed, Miraç’a, Zühre yıldızının burcunda olduğu zamanda çıkmıştır. Hikâyede bu olaya da işaret vardır. Bu olgu dahi kahramanların isimleriyle Astrolojik İnançların ilgisine delil olabilmektedir. Üstelik Miraç arştadır ve tüm burçların üstündedir. Dolayısıyla Hz. Muhammed astrolojik olarak da en üst mertebededir.

Habib, Hz Muhammed’in (S.A.V.) güzel huylarının bazılarına sahiptir. Sevecen, yardım sever, dostları için canını ortaya koyan Eşref ve Murat’a her zaman hamilik yapan çok iyi bir insan olarak tasvir edilir.

            Bunlardan başka hikâyede yer yer Nuh Tufan’ı ve Lokman Hekim’e telmihler vardır. 

İlgili Linkler

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar