Fanus ve Fanus u Hayal
Osmanlıca yazılışı: fanus - fânûs : فانئس
Fanus sözcüğünün Osmanlıca Sözlüklerdeki anlamları: “ Fener. Sâbit ve süslü fener. Bazı şeylerin üstüne kapatmak için camdan yapılmış kapak. Süslü fener.” Şekillerindedir.
Fanus kelimesinin günümüz sözlüklerindeki diğer anlamları şu şekildedir. Süs balıklarının evde beslendiği cam kavanoz, camdan veya sert plastikten yapılan silindir, yuvarlak kap, süslü ayaklı fener, saat, mikroskop vb. araçları tozdan korumak için üzerlerine kapatılan, yarım küre biçiminde cam kap, silindir biçiminde olan mum, gaz lambası vb. aydınlatma araçlarının çevresini kapatarak rüzgârdan koruyan cam. Anlamlarındadır.
Divan şiirimizde fanus daha ziyade fanus u hayal adı verilen bir fanus etrafında oluşturulan mecaz, teşbih ve gerçek manalar açısından girmiştir.
Fânûs-ı hayâl, günümüz dilinde hayal feneri anlamına gelen eski devrilerde kullanılan bir tür eğlenceli ışıldaktır. Fanus-u hayal denilen bu fenerler eski devrin panayırlarında, pazar yerlerinde ve dükkânlarında da aydınlatma aracı olarak kullanılmış, üzerine değişik şekiller, resimler ve yazılar yazılmış ham ipekten imal edilen bir fanustur.” Bürüncekten ( İpekten) yaparlar. Ve içine gunagun suver-i eşkalü kitabe vaz’ederler. Mumun şulesi döndükçe taraf taraf ol eşkal nümayan olur “[1] İpekten yapılan bu fanus fenerlerin içine resimlerin yapıldığı, yazılar yazıldığı, içine mum yakılınca bu yazıların ve resimlerin büyüdüğü, fener de döndükçe bu resimleri ve yazıları etrafa büyüterek dağıttığı anlaşılmaktadır.
Ne dem kim âh idersem üstühˇân üstünde ten ditrer
Sabâdan nitekim fânûs üzre pîrehen ditrer Bursalı Rahmi
“Bu fanusun İçinde yanan mum alevi ipek üzerindeki şekilleri büyüterek yansıtmakta olduğundan seyredenlerin çeşitli hayaller kurmasına vesile olurmuş. Bu fenerlerin bazıları rüzgârda dönecek şekillerde yapılırmış ve rüzgârın etkisiyle döndüğünde etrafında renk ve gölge cümbüşü”[2]oluştururmuş. Bu nedenlerle bu fenerlere Fanus u hayal denmiş
Tahmin edilebileceği gibi bu fanuslar divan şairlerine çok çeşitli hayaller kurdurmuş, çok çeşitli benzetmeler yapmalarına vesile olmuştur.
Sûretâ raks etmez isek ma‘nîde raks üzreyiz
Biz hayâl-i âlemiz âlem bize fânûs olur Gaybi ( Deveran Gazeli ) [3]
“Görünürde raks etmiyorsak da gerçekte sürekli raks halindeyiz. Biz âlemin hayâliyiz, âlem bize bir hayal fanusu olur. “ diye n “ Gaybî, kainatı dönen bir hayal fenerine, hakikat adına bilinen her şeyi de bu hayal fenerinin etrafa saçtığı gölgelere benzetmektedir. “
Sâgar habâb-ı mevce-i mehtâbdır bu şeb.
Fânûs bahr-i nûrda girdâbdır bu şeb. Şeyh Galip,
"Sanki bu gece mehtabın dalgaları üzerindeki hava kabarcıkları bir kadeh; gökyüzünde fanusu andıran dolunay da bir nur denizindeki girdaptır”[4]
Aşık- ı haste dilin niteki fânûs u hayâl
Nar*ı aşk ile yanıptır ciğeri döne döne Baki
Çevirir devleti mânende- i fânûs u hayâl
Şem’i engüş-i hıredle ona layık Hatem Nabi
Semâ ettikçe şem’i şevk Mevlanâ ile Sâbit
Dönüp cism –i nizârım şekli fânûs u hayâl olsun.
Benzer felek ol çenber fânûs u hayâle
Kin nakş-ı temâsili serîü’l cereyandır. Ziya Paşa [5]
Şem '-i bezm-i şevka fânus-ı billûrîn olmaya geldim Nedim
Şûh olsa zülf-i pür-şiken olmazsa gam degül
Fânûs-ı şem‘-i encümen olmazsa gam degül Semerkândî-i Âmidî Âgâh
Söner şem'-i revâcın mahv olur cânâ bu sûretler
Ki fânûs-ı hayâlinle döner pervâne kalmaz hîç Şeyh Muhammed Es'ad Galib Dede Efendi
"Şem'idir kalbimizin can ile mal ü namus
Hıfz için bad-i sitemden olur adlin fanus Şinasi
Şîşede bâdeyi fânûsda gör şem‘i hemân
‘Âşık-ı gam-zedenüŋ mahfaza-i râzına bak KÂTİB-ZÂDE SÂKIB
KAYNAKÇA
[1] Burhan Katı tercümesinden alıntı ile A. T. Onay, Eski Edebiyatta Mazmunlar, MEB, 1996, shf 228
[2] Doç. Dr. Ömür CEYLAN, GAYBÎ’NİN BİR DEVERÂN GAZELİ VE ŞERHİ- (ÖNCE AŞK VARDI Şiirin Aynasında Osmanlı Kültürü Üzerine Denemeler, Kapı Yayınları, İstanbul 2005)
[3] Doç. Dr. Ömür CEYLAN, GAYBÎ’NİN BİR DEVERÂN GAZELİ VE ŞERHİ- (ÖNCE AŞK VARDI Şiirin Aynasında Osmanlı Kültürü Üzerine Denemeler, Kapı Yayınları, İstanbul 2005)
[4] İskender Pala, Bir mehtap seyri, https://www.zaman.com.tr/yazarlar/
[5] A. T. Onay, Eski Edebiyatta Mazmunlar, MEB, 1996, shf 228