Faruki Nedir Eski Devirde Panzehir ve Tiryak
“Fârûk kelimesi Arapça fark (furk, furkan) kökünden türemiş mübalağalı ism-i fâildir. Fark kelimesi sözlükte “iki nesnenin arasını ayırmak” “Haklıyı haksızdan ayıran, adaletli” “Keskin, “ “Hz. Ömer'in lakabı” manalarına gelir. Hak ile bâtılı ayıran bir kitap olduğu için Kur’ân-ı Kerîm’e “furkan” adı verilmiş, yine hak ile bâtılın açıkça ayrıldığı bir savaş olan Bedir’e de Kur’an’da “yevme’l-furkan” denilmiştir (el-Enfâl 8/4). [1]
Fakat bu sözlük anlamlarının dışında fârûk kelimesi özel bir tiyak ( panzehir) adı olarak edebiyatımızda isimi geçer. [2] Tiryak kelimesi “ Bitkisel, hayvansal ve madensel maddelerin karışımından yapılan macun veya panzehir” anlamındadır. O halde Fârûk bir panzehirdir. A.T. Onay adı geçen eserinin “ Fârûk “ maddesinde “bu tiryakın Mısır’da Kalavon hastanesinde yılanın yağlarından ve zehirlerinden yapıldığını, bu tiryakın özellikle Avrupa’da çok makbul tutulduğunu, Evliya Çelebi’nin de eserinde ( C.X ) bu macunun hazırlanışı ve kullanılışına dair epey bir izahat yaptığını ” [3] yazmıştır. A. Talat Onay’ın verdiği bu bilgilerden hareketle “fârûk” adı verilen tiryakın Mısır’da yılan zehirlerinden veya yılanın yağlarından yapılan bir panzehir türü olduğu anlaşılır. Hatta tiryaklar içinde en meşhuru olan Tiryak-ı Faruk olduğu, bu tiryakın yapım formülünde yılan etinin, yılan yağının ve yılan zehrinin de yer aldığı anlaşılmaktadır.
Panzehir bir zehrin etkisini önleyen veya yok eden maddeye denir. Bu panzehire “ Haklıyı haksızdan ayıran, adaletli” “Keskin,” anlamından hareketle Fâruk dendiği de izah bulmuş olmaktadır. . A.T. Onay, Prof. Dr. Sadi ırmak’ın bir yazısından hareketle Fatih Devrinde yaşayan Amasyalı Tabip Sabuncuoğlu Şerafeddin’in “Mücerrebname” adlı eserinde böyle bir tiryakı yapmış olduğundan söz ederken dağ keçilerin göz çapaklarından da bu türden bir tiyak elde edildiğini de yazmıştır.
Divan şairlerinin Fâruk adlı panzehir hakında epeyce bilgi sahibi oldukları bu panzehir türünün şiirlerde adının sık sık geçmesinden bellidir. Fâruki tiryak Hz Ömer ile tevriyeli olarak yılan, mar, zehir, kakül ve hat sözcükleri ile tenasüplü olarak kullanılmış, zülüfler yılana, sevgilinin yüzündeki ince ayva tüyleri ve sevgilin gözlerindeki bazı manaları ise yılana benzeyen zülüflerin saçtığı zehre panzehir olarak tasavvur edilmiştir.
Miskîn Yûnus zehr-i kâtil ‘ışk elinden tiryâk olur
İlm ü ‘amel zühd ü tâ'at pes ‘ışksuz helâl olmaya Yunus Emre
Yılan zehirinin panzehr olarak kullanılmasının çok eskiden beri bilindiği Yunus’un bu beytinden de anlaşılır.
O fârûki – nihadın hatırı tiryak-i fârûka
Eder ser kufte dest-i kusurda mâr-ı tâban Seyyid Vehbi
Ruyunda görüp sebz-i hatt-ı mâ’şûku
Panzehir ile yâd etmeyelim fârûku
Her zâhid mâr-ı firkatin körlüğüne
Ey dil görelim zümürrüdü mehuku Sami
KAYNAKÇA
[1] Mustafa Fayda , “Faruk” TDVİA, 1995, cilt: 12, sayfa: 177
[2] A.Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB 1996-, shf, 229
[3] A.Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB 1996-, shf, 229