FASTNACHT

11.03.2019

Fastnacht

   Baharı karşılıyoruz. Dünyanın her yerinde,  değişik isim ve temalarda karnavallar düzenleniyor. Yüzlerce yıldır İsviçre’de de düzenlenirmiş. Anlamı zamanla baharı karşılama etkinliğine dönüşse de asıl anlamı çok eskilere dayanıyormuş. 

   Bir zamanlar Avrupa’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi buralarda da Derebeylik sistemi varmış. Yüksek saraylarda, şatolarda oturan, askerlerce korunan ve halkın vergileriyle lüks içinde yaşayan derebeyleri, “Sizi dış güçlerin hatta komşu derebeyliklerin saldırısından ben koruyorum.” bahanesiyle halkı fakirliğe mahkum etmiş, itiraz edenleri zindanlara atmış, bu baskı ve zulme boyun eğmeyenlerin de boyunlarını koparmışlar.

   Baskı baskı baskı... nereye kadar? Derebeyler de karşı tarafın insan olduğunu,  birikmiş enerjilerinin boşaltılması gerektiğini anlamış olmalı ki senede bir defa protestolara, sloganlara, ıslıklara izin vermişler. 

   İnsanlar yetiştirdikleri ürünlerin en kalitelilerini saraya verip kendileri de çürüklerle idare etmekten bıkınca bütün çürük sebzeleri, çürük yumurtaları derebeyin şatosuna fırlatmaya, bağırmaya, protesto etmeye başlamışlar. Ertesi gün yakalanıp zindana atılmamak veya “vatan haini” yaftasıyla giyotine gitmemek için bu protestocular, büyük maskeler takmışlar, farklı kostümler giymişler. Kimin kim olduğu bilinmeden rahat rahat eylemlerini yapmışlar. 

   Zamanla derebeylik bitmiş. Ülke demokrasiye kavuşmuş. Bu etkinlik yine bayram olarak kutlanmaya devam etmiş.    

   Şimdilerde ülkeyi en çok ilgilendiren, basında en çok haber yapılan konu üzerine tema oluşturup maske ve kostümler hazırlanıyor ve karnaval geçidi bu şekilde yapılıyor. 

   Bütün sivil toplum örgütleri, çeşitli iş yerleri, çiftlik sahipleri, köylüler, postane, futbol kulübü, hava yolu şirketi gibi ülkeyi direkt ilgilendiren kurum ve kuruluşların temsilcilerini kostüm, bildiri, reklam olarak görmek mümkün. 

   Günümüzde geçide katılan araçlarda maskeli-kostümlü insanlar kendilerini izlemeye gelen halka şeker, sakız, cips, oyuncak...  yanında sebzeler, meyveler, çiçekler de atar. Normalde, günlük hayatta bulması kolay olan şeyleri, araçlardan kapmak için büyük çaba sarfeden halk, bunun bir eğlence, oyun olduğunun farkındadır. 

   Bir araçtan bir şey kapamayınca, arkadan gelene bakılır. Bir yerde takılıp kalınmaz. 

   O gün konfeti yağmuru altında da olsa şekerleme, çiçek, oyuncak kapanlar, taşıdıkları torbalarda bunları biriktirir, günün sonunda “Fastnacht  ganimeti”  olarak eve götürürler.    

   “ 7’den 70’e” deriz ya... öyle değil.  Minik bebekten 90’lık yaşlıya herkesi görmek mümkündür. Gelenek böyle devam ediyor demek ki. 

   İlk olarak Pagan inancı döneminde başladığı sanılan bu eğlenceyi, Hristiyanlığın kabulünden sonra da kimse engellememiş. Biz de, buraya sonradan gelenler olarak,  geleneklerine bağlı kalan bu insanların bayramlarına iştirak ediyoruz. 

   Karnavalda kocaman kafalı, uzun burunlu, kabarık saçlı maskelere “Waggis” diyorlar. Karnaval geçidini izlerken atılan şeker-sakız-soğan-patates...’lerden kapmak isteyenlerin “Blaggedde” denilen karnaval rozetini yakalarına takmaları gerekiyor. Çünkü bu rozetlerin satışından elde edilen gelir, karnavala katılan kurum ve kuruluşlara dağıtılmaktadır. Yoksa çuval çuval konfetinin içinde kalırız. 

   Bilinen, programlanan geçidin dışında da herhangi bir caddede, bir sokakta herhangi bir grupla karşılaşmak mümkündür. Her daim bir yerlerden müzik sesi gelir, sokak konserleri verilir. Gece kağıttan fenerlerle de eğlence sürer. Bütün ışıklar söndürülür, kağıt fenerler yakılır, şarkılar söylenir, bir de büyük bir ateşin etrafında geceye devam edilir. Ateş gecesi, görsel olarak güzel olsa da eğlence anlayışları bize pek uymadığından  konser biter bitmez eve döneriz. 

   İçkilerin su gibi aktığı ve epey kalabalık olan bu tip etkinliklerde görebileceğimiz tek kötü şey, sızıp kalmış insanlardır. Onları da ambulanslar ve polisler toplar zaten. Ne bir hırsızlık, yankesicilik ne de taciz-tecavüz olaylarıyla karşılaşırız. Herkes ortak bir amaç için toplanıp yanlarında aileleri de olunca biraz daha dikkatli davranıyor sanki. 

   Bütün bir sene  Fastnacht için hazırlanan grupları, taşıdıkları kostümleriyle, temaya uygun hazırladıkları araçlarıyla ve de bandolarıyla izlemek büyük zevktir. Her zaman kurallı, temiz, gürültüsüz yaşayan şehir, bu günler müzikli, sirenli,konfetili olarak kurallara biraz ara verir. 

   Okullar da iki haftalık tatile girmiştir. Neyse ki “çocukların okulu tatilde, hadi bir yerlere gidelim” diyenler yok denecek kadar az. 

   Dün geçidi izledim. Şekerleme, sebze, çiçek kaptım. Torbam epey doldu, Bir Waggis’in bana bir tane pırasa vermesine çok sevindim. (Anlayın olayın psikolojisini) Başımdan aşağı konfeti de yedim. Ama güzel bir gündü. “Waggis”ler başörtümden, mantomdan dolayı önyargılı davranıp konfeti yağdırsalar bile yakamdaki “Blagedde”yi görünce en güzel çiçeklerini bana verdiler.    

   Kendi değerlerimizden taviz vermeden, onların değerlerine saygı gösterip, birlikte vakit geçirmek, İsviçreliler ve yabancılar (yani bizler) olarak herkesin aynı ortamda mutlu olduğunu görmek güzeldi. 

   Duygu düşüncelere yasak konduğu için konuşamamak, insanca yaşamak için kötü uygulamalara dikkat çekip iyi ve doğru olanı gösterememek ne kadar zormuş. İyi ki de o günler geride kalmış. 

 
Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da