01.02.2016
Ferhad ( Kuhken )
Esas konusu Mezopotamya mitlerinden gelen Hint- İran Kökenli bir halk hikâyesinin kahramanıdır. Sümer, Babil, Akad mitlerindeki “Tanrı Baal “ figürü zamanla Ferhat ile Şirin hikâyesine dönüşmüştür.
Baal bir elinde demir gürz diğer elinde yıldırım tutan ve fırtınalara hükmeden bir tanrıdır. Baal değişik kültürlerde Tammuz ve Marduk olarak da geçer. Baal ve Tammuz adına Yedi katlı Zigguratlar yapılan ( Bkz BABİL VE BABİL KUYUSU ) Ön Asya kültürlerinin en büyük tanrısıdır. Asur, Sümer, Akat, Babil, mitlerinde Baal Kış ayları yer altına inerek uykuya yatar. İlkbaharın başlangıcında ise yer altından çıkarak gökyüzü fahişesi İştar ile ilişkiye girer. Meşe ağacı ile simgelenen İştar bitkilerin tanrıçasıdır. İştar’ın diğer adı ise diğer Mezopotamya mitlerindeki İnanna’dır. İnanna işlev olarak Ege Uygarlıklarındaki kibele, Yunan ve Roma mitlerindeki Afrodit ve Venüs’ün karşılığıdır. ( bkz Afrodit ( Aprodite – Venüs ) Kimdir) Netice olarak baharda yağmurların yağmasının nedeni İştar ile ilişkiye giren Baal’ın spermlerinin göklerden dökülmesi olarak düşünülür. Dökülen bu spermler, baharı getirir, bitkileri canlandırır. Bu olayın başlangıcı ise 21 Mart olarak kabul edilir. (BKZ . Nevruz Bayramının Kökeni) . Kırmızı gül ise Baal ve İştar için kurban edilen çocukları simgeler. [1]
Hikâyeden ilk söz eden Firdevsi (bkz Firdevsi'nin Şehnamesi Konuları Önemi ve Etkileri ) olmuştur. Genceli Nizami , ( 1140- 1203) bu hikâyeyi mesnevi haline getiren ilk şairdir. Nizami’nin hikâyesinde Ferhat üçüncü derecede bir karakterdir ve Şirin, Hüsrev-i Perviz adlı hükümdarın sevgilisidir. Hüsrev, Şirin ile arasına girmeye çalışan Ferhad’ı yok etmeye çalışan bir âşıktır. ( bkz Genceli Nizami Husrev-i Şirin ve Etkileri ) Hüsrev ile Şirin adlı mesnevide Hüsrev âşık, Şirin Maşuk, Ferhat ise Şîrin’e olan aşkı dolayısıyla onu elde etmeye çalışan İran Hükümdarı Hüsrev’in kendisini ortadan kaldırmak istediği rakibi durumundadır. Nizaminin eserinde üçüncü rolde olan Ferhat suyolları yapmakla görevlendirilen bir mühendis-mimar ( Ferhat ile Şirin hikâyenin sonraki dönemlerinde duvar ve taş süslemeciliği yapan bir nakkaş) veya ressam hüviyetindedir.
Şirin, hikâyenin başında Hüsrev’e âşık Ferhat’a kayıtsızdır. Ferhat ise Şirin ile Hüsrev arasındaki aşka engel olamayan güçsüz bir âşık şeklindedir. Fakat Hüsrev ile Şirin hikayelerinde Hüsrev Hz. Muhammed’in mektubunu yırttığı için oğlu tarafından öldürülürken Ferhat ile Şirin ilahi aşka ulaşan iki aşık olarak anlatılır. [2]
Türk edebiyatında hikâyenin Hüsrev ü Şirin veya Ferhat ile Şirin şeklinde yazılmış 47, hatta 52 hikaye olduğu tespit edilmiştir. Bu hikâyelerin 35 adeti Hüsrev ü Şirin hikayesi, 17 tanesi Ferhat ile Şirin şeklindeki varyantlardır. [3]
Kısaca Hüsrev-i Şirin hikayesi zamanla Ferhat ile Şirin hikayesine dönüşmüş, Hükümdar Mehmene Banu yeğeni Şirin’e aşık olan Ferhad’a dağları delip su getirmesi şartını koşmuş, dağları delen Ferhat , Şirin’in öldüğünü duyunca gürzünü havaya atıp altına başını koyarak ölmüştür. Ferhadın Şirin’e âşık olması ve dağları uğruna delmesi motifi temel olmak üzere hikayenin pek çok türevleri oluşmuştur. Fakat adı Ferhat ile Şirin olan bu türevlerinin hepsinde Ferhat, temel kahraman ve Bisutun dağını delen dağ delici Kûhken dir. Ferhad aynı zamanda bir nakkaş, mimar ve mühendistir.
Divan edebiyatında Ferhat çok sık kullanılan, çok sık işlenilen, şairlerin benzetme, telmih, amacıyla kullandıkları bir füğür olmuştur. Ferhat ile Şirin aşkı ve hikâyesi Türk Halk edebiyatı kadar divan edebiyatının da ilgisini çekmiştir. Divan Şairler en büyük müşkülleri yenen dağdelen ( Kuhken) olarak adını sık sık anmışlar,” Bisutun” adı verilen dağı aşkı için delerek su getirdiği halde sevgiline kavuşamayan bahtsız bir aşık olarak anmışlardır. Ferhatla birlikte Şirin, Kûhken, Kasr-ı Şirin, nakış, Bisutun dağı, suları getirmesi, dert, gam, aşk , maşuk, Ferhat’ın nakkaşlığı , külüng, Gülgûn, Hüsrev, Şebdiz, Cûy-ı Şir… kelimeleri tenasüplü ve tevriyeli olarak karşımıza çıkarlar. Cuy—Şirin ise Şirin içi akıtılan su, ( gözyaşı veya Ferhadın dağları delerek akıttığı su) Cuy-ı Şir ise Şirin için akıtılan süt, cennette süt akan nehir anlamına gelmektedir. Bu süt nehri Ferhat'ın uzaktaki otlaklardan Şîrin’in bulunduğu yere süt akıtmak için açtığı kanaldır. Bu kanala “bennâ-yı çeşme-i şîr” de denmektedir.
Hüsrev, Nuşirevan’ın torunu Hükümdar Perviz’in oğludur. Gülgun, Şirin’in doru atının adıdır. Şebdiz ise Hüsrev’in diğer atlardan on karış yüksek olan , her ayağına on çivili nal çakılan efsanevi atıdır.
Ferhad divan şiirinde, başlı başına bir mazmundur ve sevgilisine kavuşma uğruna gerçekleşmesi imkânsız İşleri başaran, aşkına kavuşmak için derin acılar çeken, dağları delen sabrı ve azmine rağmen vuslata eremeden ölen âşıkların sembolü olmuştur
Divan şairleri genellikle Ferhat ile Kendi aşklarını kıyaslamışlar kendi aşklarının veya kederlerinin; aşmaları gereken dertlerin ve tasalarını Ferhat’ın aşkından veya dertlerinden büyük olduğunu dile getirmişlerdir. Divan şairlerine göre kendi dertlerine ve gamlarına kıyasla Ferhat da Mecnûn gibi huzur ve rahat içindedir.
Olsaydı bendeki gam Ferhad-ı mübtelada
Bir ah ile verirdi bin Bisutunu bâdâ Fuzuli
Can u dil Ferhôd'mı şadân kıldın ey sabâ
Yohsa uğrayu mı geldin kasr-ı Şirin üstine Mesihi
Hâkinin bir zerresi Ferhat’ın eylermiş fiğan
Bîsütun’da bir kişi çağırsa Şirin adını Hayali Bey
Diyesin ey sabâ Ferhad u Kays'a
Felek bir tâze Mecnûn itdü peyda Kanuni Muhibbi
"Ey saba, Ferhat ve Kays'a felek yeni bir Mecnun ortaya çıkardı diyesin"
Ne gedâyız biz efendim ki sen oldun üstâd
Tîşe-i aşk ile kân delmede sad Ferhâda Nedim
Bir gonca benefşe koparıp tacına sokmuş
Dağlarda külüng attığı dem Ferhad Baki'
Ferhad yüz çevirdi dağlarda ah ederken
Yoksa değildi aciz bir Bîsütun elinden Nevi
Kesilmez zülfü Şirin dudağından
San olmuştur öğür Şebdiz’e Gülgun Mesihi
Öğür olmak ölümsüz dostluk kurmak demektir. Ferhad’ın aklından Şirin’in zülfü hiç çıkmaz. San ki Hürmüz’ün atı Şebdir ile Şirin’in atı Gülgun iki ayrılmaz dost olmuştur.
Kazardı Kûhken seng üzre dâ’im resm-i Şîrîn’i
Gönül levhine nakl itdüm diyü ol nakş-ı rengîni Nevi
(Dağ delici Ferhat, o renkli nakşı gönül levhama naklediyorum deyip; Şirin’in resmini daima taşın üstüne kazardı.)
Aşk derdi degme derde benzemez ey Enverî
Nice Ferhâd u nice Mecnûn siret öldürür (Enverî Divanı, vr.25a)
“Ey Enverî, aşk derdi başka dertlere benzemez. Bu dert nice Ferhatlar, Mecnunlar öldürmüştür.
Mezakın eylesin icra gelip Şirin leblerden
Kenâr-ı Cuy-ı Şir’i beklemek layık mı Ferhad’a Sünbülzade Vehbi
Nalşimden sakın ey Hüsrev –i Şirin leb ki
Dil – ü Ferhat çü ah edip dağlar eritir. Mesihi
O tıfl-ı nazı sütliman diyü zevrak süvar itsem
Yem-i pür – şûru ol şeb resşk-i Cûy –ı Şir eder mehtab Sünbülzade Vehbi
Göñül tekmil-i fenn-i ‘aşk iden üstâd-ı kâmildür
Anuñ yanında kimdür Kûhken Mecnûn ne câhildür Baki'
KAYNAKÇA
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın