Gazavatı Bahri Umman ve Sandık Destanı ve Özeti

03.10.2015

 



Gazavatı Bahri Umman ve Sandık  Hakkında

 

Gazavatı Bahri Umman ve Sandık Anadolu Türkçesinde, yazılan en eski eserler arasında yer alan ve Hz Ali Gazavatnameleri çerçevesinde oluşan 22 destan biridir. Eser den ilk söz eden  ise Vasfi Mahir, olmuştur.

 

Hz. Ali’nin Cenknamelerinden birisi olan bu eserin  Jean Louis MATTEI  ve Prof Dr. İsmail Çetin’in  yaptığı çalışmalardan sonra 14 yy başlarında ve Osmanlı  Beyliğinin  kuruluş yıllarında kaleme alınmış olduğu ortaya çıkmaktadır. Jean Louis MATTEI bu destanın  Bursa’nın fethinden önce Orhan Gazi ve Osmanlı askerleri tarafından bilindiğini ifade eder.[1]

 

Mattei’nin tespitlerine  göre bu destanı yazıya geçiren kişi  Şeyh Edebali’nin damadı, Osman Gazi’nin bacanağı ve Osmanlı askerlerinin imamı olan İlk Osmanlı Tarih yazarlarından  Tursun Fakih tarafından yazılmıştır.  (Dursun Fakih) yazdığı  mesnevi şeklindeki  bu  manzum Gazavatname üzerinde çalışmalar yapan ve Jean Louis MATTEI  ve Prof Dr. İsmail Çetin’in vardıkları sonuçlara göre   bu destan Tursun Fakı Ahilerin  Bilecik dergâhının dedesi olan kayın pederi Şeyh Edebal için yazmıştır. Mattei’ye göre destanın girişinde

 

Hoş acayib kıssayi şirin haber
Söyle buldım bu haberi ey dede

 

“Ey dede”  diye hitap edilen kişi ise Şeyh Edebali’dir.

 

Eserin  Yazma Nüshaları

 

Sanduk Hikâyesinin  nüshalarından birisi hakkında Vasfi Mahir söz etmiş, diğer bir nüshası ise Jean Louis MATTEI’in eşi tarafından Bursa’da bulunmuştur. Bilinen diğer iki nüshası ise  Ankara’da Milli kütüphanededir. [2]Vasfi Mahir eserin özel  kütüphanesinde bir nüshasının olduğunu  ve bu nüshanın Beypazarı’nda bir evin tavan arasında bulunduğunu, bu nüshanın eski b ir telif eserden kopya  edildiğini not düşerek eserin dil özelliklerinden yola çıkarak eserin 14 yy da yazılmış olduğu kanaatine varmıştır.[3]

 

Jean Louis MATTEI  ise elindeki nüsha hakkında şu bilgileri  vermiştir.  “Elimizde olan el yazması, çok eski bir orijinalden ve XIX. yüzyıla dayanan bir kopyadır. Fakat incelediğim metin arkaik bir nitelik taşıyordu ve ilk tahminlerime göre Bursa tekkelerinden birinde yazılmıştı. Metin bence XV. yüzyılın bütün özelliklerine sahipti. Fakat el yazmamız iki büyük kusuru da taşıyordu: Üstünde tarih yoktu, isim yoktu, yer ve mekân işareti yoktu.[4]

 

Hz Ali’nin Gazanemeleri  çerçevesinde oluştuğu düşünülen bu destanın en sonunda Hz Ali ve Oğulları ortaya çıkarak insanlığı  Sandık ve sandığın  yol açtığı fitne, fesat ve ifritliklerden kurtarır. İslamiyet’i yaymak, Haclı seferleri, arkasından gelen Cengiz ve Moğol İstilasını yarattığı şoklardan halkı kurtarmak amaçlı oluşan 13 . 14 yy destanlarından  biri olan   bu destan şüphesiz ki İslamiyet’i yaymak  ve Müslümanlara moral vermek amaçlı oluşan  bir destandır. Buna rağmen  Mattei’nin de işaret ettiği gibi  bu destanda kadim kültürlerin, mitlerin, efsanelerin İsrailiyat kökenli inançların da rol aldığı motiflerin bulunması ayrıca dikkat çekicidir. ( Bkz :  GAZAVATI BAHRİ UMMAN VE SANDIK İLE HATIRLATTIĞI MİTOLOJİK ÖĞELER )

 

 Destanın  Geniş Özeti

 

Kırk arkadaşıyla Umman denizine açılan Abdullah  adlı anlatıcı bir fırtına sonrasında diğer arkadaşlarını kaybedip bir karaya çıkmıştır. Buranın  hükümdarı olan  Cumhur padişah ve ahalisi bir sandığa tapmaktadır. Sandık ve tebaasının hükümdarı olan Cumhur Padişah  mitolojilerden fırlamış bir hükümdar olarak tasvir edilmiştir.

Otuz arşın boylı bir ifrit dürir
Kara yüzlü zengi çirkin it dürir

İki yüz çavuş dahi sağa sola
Yüz çavuş zerrin çıbık tutar ele

Sakiler durmış piyaleler sunur
Meclisinde mitirablar ney urır [5]

 

İfrit padışah Abdullah’a dinini ve milliyetini sorar.

 

Dinim İslâm dinidir yemnim benim
Ben Arabım Mustafa’dır hem nebim

İfrit bu cevabı üzerine

Gel beünüm de Tanrı’mı sen göresin
Secde kıluban ana yalvarasın

 

Diyerek onu alıp sandığın  kapısına götürür. İfrit padışah kapı önünde sandığa secde eder ve kapıdan içeri gel diye bir ses işitilir. İçeri girdiklerinde toparğı gümüş, budakları altın yaprakları zebercetten olan bir ağacın başında duran sandığı görürüler

 

Ey benim garib (yabancı) kulum
Secde eylegil bana öpgil elim

Ben didim ki dogri söyle ey lain
Sen bir itsin necis murdarsın hemin

 

Seyyahın bu cevabı üzerine Cumhur ayağa kalkarak seyyahın başını kesmeye kalkar. Sanduk  ise Cumhur’a “ onu kesme   götürüp ona cennetimi göster “ der.

 

Kapusundan uçmak içre girirem
Ol benim kırk arkadaşım görirem

 

Seyyah Abdullah girdiği bu sandığın  sahte cennetinde  denizdeki fırtınada kaybettiği  kırk arkadaşını dinlerini değiştirmiş olarak görür.  Sahte cennetten çıktıktan sonra Cumhur ile Sandığın  cehennemine giderler.  Sandığın  sahte Cehennemdekilerin hepsi  ise Müslüman’dır.

 

Didiler kim korkma odından anın
Dinini döndermesin cazu senin

Odı bize hiç ziyan eylemedi
Daima yâd eyleriz Muhammedi

 

Görüldüğü gibi sandık bir cazu dur. Cazu  ve cadı  Müslüman toplumlarda dişi bir büyücü olarak tasavvur edilir. Bu  cadu sandık kendisine dokunanlara şimşek gibi çakan, konuşan, kendisine ibadet edilmesini isteyen, sahte cennetler  ve cehennemlerin sahibi Abdullah’ı Hz. Muhammed’in nezdinde bir elçi olarak kullanmayı planlayan sihirler ve gizemlerle dolu bir sandıktır. Sandık Abdullah’ı Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderir ve

 

Sözimi tutub yanıma gelsin ol
Tabiinle bana tabi olsun ol

Gelmez ise göğe bulut ağdıram
Ustine yılan çıyan yağdıram

 

Der. Abdullah’ da Hz Muhammedi’in huzuruna gelerek bu hikayeyi anlatmıştır.Hz Muhammed

Mustafa çün dinledi konuk sözin
Duruben öbdi anın iki gözün

 

Hz. Muhammed, Mekke’yi müşriklerden alarak putları kıran Halid bin Velid, Sad’i Zübeyr, ibn Avvam,

Sadi Vakkas ve diğer sahabeler hikâyeyi dinledikten sonra “  Halid’i Elçi salup Cumhuru dine davet “ edelim diye karar kılarlar. Cebrail ise gökten inip ona elçi salın diye haber verir.

 

Biri Halid ve Zübeyr ibn Avvam
Sadı Vakkas bileşince ey hümam

 

Biri Halid ve Zübeyr ibn Avvam, Sadı Vakkas,  umman Denizine açılır.  Umman Denizindeki adalarda  hükümdar olan ve  Sanduk’u Tanrı kabul eden  ifrit Cumhur  ve  Sice adlı kâfirlerle savaşa tutuşurlar. Her ne kadar yüzlerce kâfiri öldürürlerse de yenilerek  eziyetler çekip geri çekilmek zorunda kalırlar. Halid Bin Velid ve arkadaşlarının bu halleri Cebrail vasıtası ile  Hz Muhammet ve Hz Ali’ye  rüyalarında malum olur. Peygamberin izni ile Hz Ali, Hasan ve Hüseyin  Halid Bin Velid ve arkadaşlarının imdadına koşar. Bu sandığı kimse ele geçirmemekte kimse onu yenememektedir. Sandığın yaydığı ifritlikler, büyüler yol açtığı felaketler baş edilebilecek gibi değildir.  Bu işi başaracak tek bir Müslüman vardır ve o da Hz. Ali ve Mahdumları olan Hasan İle  Hüseyin’dir. [6] [7]

 

Alİ, Hasan  ve Hüseyin, birçok maceralardan savaşlardan, esrarlı, sihirli büyülü mücadelelerden sonra Hz. Ali ve Oğulları Cumhur ile Sice adlı  kâfir hükümdarlardan birini öldürür. Diğerine ise Müslümanlığı kabul ettirir. Sanduk’u da öldürerek, Sanduk’un cennetine ve cehennemine de girer. Diğer Müslümanlar ile Abdullah’ın kırk arkadaşını  da kurtarıp Mekke’ye dönerler.  

 

 

İLGİLİ lİNKLER 

 

 

 

KAYNAKÇA 

 

  • [1] Jean Louis MATTEI, Hz. Ali Cenknamleri ve  “SANDIK HİKAYESİ”, Kitapevi Yayınevi İstan. 2004, shf 123-127
  • [2] Şahamettin Kuzucular Gazavatı Bahri Umman ve Sandık ile Hatırlattığı Mitolojik Öğeler,
  • [3] Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı tarihi, Meb, 1970, shf 152-153
  • [4] İsmail Hakkı ALTUNTAŞ, İSLÂMÎ GÖMLEKTE YAHUDİ SANDIĞI, https://ismailhakkialtuntas.com/ 26 Ocak 2015
  • [5] Not: Metinler  Jean Louis MATTEI, Hz. Ali Cenknamleri ve  “SANDIK HİKAYESİ”, Kitapevi Yayınevi İstan. 2004, shf 123-127- 269- 276  kitabındaki metinden alınmıştır. Metin Matte’inin Osmanlıcadan günümüz Türkçesien yaptığı tercümelere daynamaktadır.
  • [6] Prof Dr İsmet Çetin Türk Edebiyatında Hz Ali Cenknameleri , Kültür Bakanlığı, Ank. 1997,
  • [7] Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı tarihi, Meb, 1970, shf 152-153

 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar