GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK - İLBER ORTAYLI -

12.11.2019

 
Yakın zamanda tarihçi, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın yazmış olduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabı sayesinde Atatürk biyografilerine bir yenisi daha eklenmiş oldu. Bu biyografinin diğer biyografilerden ne farkı olduğunu sorarsanız tarihçi bir yazar tarafından kaleme alınmış olmasını söyleyebiliriz. Yine Ortaylı’nın “Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü yazmak için 70 yaşıma kadar bekledim.” şeklindeki sözleri kitabın kendisi için ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.
Kitap biyografi türünde yazıldığından kitabı, türünün özelliklerini ele alarak inceleyeceğiz.
Öncelikle içindekiler kısmıyla başlayalım. İçindekiler kısmına baktığımızda buranın tek sayfadan ve sekiz ana başlıktan oluştuğunu görüyoruz. Başta başlıkların sadece bu ana başlıktan ibaret olduğu düşünülüyor fakat kitabı okuduğumuzda bir hayli fazla alt başlığın olduğunu da görüyoruz. Ve bu ana başlıklara baktığımızda sanki Atatürk’ün kendisinden çok içinde bulunduğu dönem, olaylar ve şahıslar tarihsel bir boyutta işlenmiş izlenimi veriyor. Özellikle bunları kitabı okurken alt başlıklarda görmek bir hayli mümkün.
Kitabın içeriğine bakacak olursak Ortaylı anlattığı konuların birçoğunu tarihçi olmasının etkisiyle tarihi yönüne gereğinden fazla değinerek ele almış. Elbette Atatürk’ün hayatı tarihi bağlamdan soyutlanamaz lakin aşağıda da görüleceği gibi Atatürk’ün Sofya yıllarını anlatırken Bulgaristan’ın tarihi hakkında bilgi vermeyi ihmal etmemiş.
 “Bulgaristan'da bu yıllardaki sayıma göre 200 bin civarındaki köylü topraksız veya az topraklıdır. Ama orta sınıfa giren küçük çiftçilerin miktarı da 200 binin üstündedir. Bu zümre özellikle Çiftçi Partisi'ni desteklemektedir. 1912'de tarımda kullanılan makine sayısı 1890 yılına göre 24 misli artmıştır. Gene aynı dönemde tarım proletaryası üç misli büyümüştür. Bulgaristan hızla tarımda kapitalist çiftlik sistemine geçmekteydi.”  (s.97)
 Kitabı okumaya devam ettiğimizde yakındığı ve şikayet ettiği konular hususunda tavsiyeler vererek biyografi türünün özelliklerinden uzaklaşıyor.
“Maalesef yeni nesil Balkanlar’ı tanımıyor ve oradan göç edenlerin torunlarını bile bilmiyor.
 Biraz yukarıda belirttiğimiz gibi dedesi şehit düşmüş ya da muhacir olmuş; oradan bin bir zorlukla göç etmişler ama tanımıyorlar, ilgilenmiyorlar. Bunu, “geçmişe mazi” diye tanımlamanın ötesinde,  tarih örgüsüne ve şuuruna karşı mutlak bir kayıtsızlık ve bilgisizlik olarak nitelemek gerekir. “(s.93)
 
Bununla birlikte ilerleyen bölümlerde günümüz politik tartışmalara konu bağlamında cevap vererek kitabı ve türü amacı dışına taşıyor.
 
“Daha beter bir olaya da şahit olundu: Atatürk’ün Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya’ya, İsmet İnönü’ye hitaben bir mektup yazdırttığı iddia edildi. Mektup TBMM rumuzluydu. Yalnız rumuzun o tarihteki dizgi biçimiyle bir alakası yoktu; bilgisayardan çıktığını herkes anlardı. Güya Şükrü Kaya, İsmet Paşa’ya, “Atatürk sizi öldürtecek, ben koruyayım" diyormuş. Şüphesiz sahte bir belgeydi. Bir de Kâzım Karabekir Paşa’yla Türkiye’nin Mareşali Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Bu gayretin hedefinin kimler olduğu doğrusu beni ilgilendirmiyor, ama ardında yatan başka özlemler var ve bu özlem sahipleri seslerini bu gibi oyunlarla yükseltmeye çabalıyorlar.”
(s.28)
 
Yukarıdaki somut örneklerden de görüleceği üzere kitap biyografi türünün özelliklerini taşımamaktadır. Bunun en büyük etkisi ise Ortaylı’nın tarihçiliği diye düşünüyorum. Kişinin iyi bir tarihçi olması iyi bir edebiyatçı olduğu anlamına gelmediği gibi kitabın türüne de biyografi denildiğinde kitabın biyografi olacağı anlamına gelmez. Çünkü bir biyografi açık açık politik cevap vermeye, yazarın yakındığı ve şikayet ettiği konuları anlatmaya vb. gibi şeyler üzerine inşa edilemez.
Özet olarak katırcı fincanını ürkütmemek üzere yazılan bu biyografi türünde yazıldığı varsayılan dönem kitabının, Atatürk’ün hayatından çok yaşadığı dönemi vurguladığını, bazı konuları sürekli tekrar ettiğini ve bazı şeyleri muğlak bıraktığını saptayabiliriz. Son olarak herkesin iyi olduğu alanda çalışmalar yapması düşüncesindeyim. Çünkü kişi bilmediği ve bildiği sandığı alanları başka kaygılar yüzünden (maddi) yaptığında önemli bazı hususlara dikkat etmeyerek hem kendine hem de yapmış olduğu işe zarar verebilir.
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Ahmet Maral

Ahmet Maral

5 years ago

Kitap , yazarının ününden korkulmadan çok iyi tenkit edilmiş, Bence oldukça nesnel ve doğru bir yaklaşım . Kalemi tebrik ediyorum.

Vural Yıldız

Vural Yıldız

5 years ago

@vuralyildiz536 | Sağ olun efendim. Popülarite hastalığı ne yazık ki nitelikli işler yapmayı engelliyor.