Geleneksel Araba Kağnı ve Faytonculuk

12.10.2011


 

ARABALARIN TARİHÇESİ

 

Orta Asyada ortaya çıkan ve Türk kültürünün oluşum tabaklarından ilkini oluşturan Afanasyevo kültürü kağnı ve araba yapımcılığının rastlanıldığı ilk kültürlerden birisi belki de ilkidir. Hitit ve Mısır medeniyetlerinde Sümer ve Akatlar'ın da araba yapımcılığının rastlanıldığı diğer kültürlerdir. Yaygın kanaat M.Ö. 4000 yıllarından itibaren Sümerler tarafından bulunup Ön Asya uygarlıklarına ve Orta Asya’ya kadar ulaşıp oralarda da kullanılmaya başlanmış olmasıdır. İlk zamanlar savaş arabaları şeklinde büyük önemi vardı.

Afanasyevo, Anav, Andronovo, Karasug Kültürlerinde ortaya çıkan kağnı tipi İlk Türk arabaları, yük taşımağa mahsus öküzler tarafından çekilen ve atların koşulduğu araba şeklidir Türklerin kullandığı arabalara Çinliler, “Keçi arabası” demişlerdir. Bu araba dört tekerlek üzerine oturtulmuş bir çadırdan ibaretti. Eski Türklerin arabaları çadırlı ve taşınabilen göçer bir bir ev şeklinde kullandıklarına dair pek çok bilgi vardır. Kağnılar ise ok denilen uzantısı ile boyunduruk denilen ve altına öküzlerin koşulduğu iki tekerlekli bir araçtı. Dolayısı ile üzerine çadır kurulan ve Hanlara ait olanlarının onlarca öküzle taşındığı devasa arabalar ile iki tekerlekli kağnıların arasında çok fark vardır.

Tekerlekli kulübe,  mal varlığını düşmana kaptırmamak için daha güvenliydi. Nitekim kayalar üzerinde çizilmiş olan resimlerde Hunların atalarının üzerinde ‘kum denizini’ geçtikleri ‘gemi’ ye benzer bir suret tasvir edilmiştir. Bu atlar tarafından çekilen tekerlekli, kapalı bir araba resmidir. Hunlar arabayı günlük hayatta ve askeri amaçlı olarak da nakliye ve ulaşımda sıkça kullanmışlardır.

Sadece araba yapmakla kalmamışlar, ok, yay, çadır, ev, tahta çit ve tabut yapma işlerinde de usta idiler. M.Ö.8 yılında ÇİN hükümdarı, Hun Şanyüsü’nden bir yeri istemiştir. Şanyü, bu istek karşısında Hunların batı kesiminde yaşayan ahalinin Çadır ve araba yaptıklarını, üstelik bölge halkının buradaki dağa saygı gösterdiklerini, ayrıca bu bölgenin atalarını malı olduğunu, hepsinden önemlisinin de ev ve araba yapmak için halkın ağaç ihtiyacını bu dağlık araziden karşıladıklarını belirterek Çin imparatorunun bu isteğinin kabul etmemiştir. Nitekim, bir Çin kaynağında, Mete’nin bir mektubunda Çinlilere dostluk sembolü olarak bir adet deve, iki adet binek atı ile birlikte sekiz tane de araba atı gönderdiği belirtilmektedir. ( Yard. Doç. Dr. Şayan ULUSAN ŞAHİN,Türklerde Atlı Araba Kültürünün Ortaya Çıkması|,https://www.turklerinforumu.com/t)

Kağnıların arkada iki tekerleği bulunurken ön tekerleri Ok ile uzatılmış uzantısının ucuna T harfine benzeyen Boyunduruklara Öküzler olmuş oluyordu. Yani kağnıların ön tekerlekleri bir anlamda öküzler oluyor ve boyunduruğa bağlanan öküzler kağnıyı çekiyordu.

Osmanlılarda At cinslerinden koşum takımlarına, mekkâre birliklerinden harp arabalarına, deve kollarından merkep birliklerine, eyer bağlama usullerinden, manda ve öküz arabalarına kadar arabacılığa dair her şey talimnamelere bağlı idi.   Osmanlı devlet arşivlerinde bu talimnamelerden yüzlercesi bulunmaktadır.

 

MEKKÂRE VE MEKKÂRE BİRLİKLERİ VE MEKKARECİLER

Mekkâreler,Osmanlı ordusunda taşıma işlerinde kullanılırdı. At, deve, katır gibi hayvanlar, savaş zamanlarında halktan satın alınırdı. Bazen de geçici olarak savaş bölgesindeki halktan hayvan toplanır ve belirli bir ücret ödenir, böylece mekkâre birlikleri oluşturulurdu. Mekkâre, kira hayvanlarına yükletilmiş eşya ve levazım yerine de kullanılırdı. Ayrıca Bu meslekten yola çıkarak, Anadolu'da at, katır ve özellikle de eşeksırtında yapılan ticaret ve taşımacılığa Mekkâre, bu işi yapana da Mekkâreci denmiştir. ( .wikipedia.org/wiki/Mekkâre )

Osmanlılarda önceleri arabaya binme hakkı Padişaha, şeyhülislama ve kadıaskere tanınmıştı. Bir de Avrupa’ya gönderirken, elçilerin yanına devletin şerefiyle ilgili iki mükellef araba verilirdi. Bu arabalardan birisinde elçi, Padişahın mektubunu götürür, ikinci araba ise hediyeleri taşırdı. Daha sonra vezirler ve ileri gelenlerin arabaları oldu.

İstanbul’un binek arabaları; Saray, konak ve kira arabaları olmak üzere üç kısım idi. Binek arabalarından Saray arabaları, Saray-ı hümayun için bir ihtiyaç olmuştu. Valide, Haseki ve Hanım Sultanlar şehir sokaklarında dolaştırılmayıp; sayfiye, yalı, Köşk ve KASIRlarına; ya harem-i hümayun kayıkları ile veya Saray arabaları ile gitmişlerdir. Saray arabalarının başında saltanat arabası gelmektedir. ( http://www.turkansiklopedi.com/teknoloji/70-arac-ve-gerecler)

Zamanın yüksek devlet ricalinin ve zenginlerinin birer ve hatta bir kaç binek arabası olurdu. Konak sahipleri arabalarının bakımı, kullanılması ve muhafazası için konaklarında özel kişiler görevlendirmişlerdi. Kira arabaları ise, umumiyetle eski, az bakımlı konak arabalarının emekliye ayrılmışlarıydı. Konak arabalarında ve kira arabalarında plaka yoktu. Kira arabası oldukları, belediye dairesince verilen numaraların fenerleri üzerine yazılmasıyla anlaşılırdı.

On dokuzuncu asırda Dolmabahçe Sarayının atları ve arabaları, eski tüfekhane yerinde yapılan İstabl-ı Amire’ye nakledilmişti.1881 yılı Eylül ayında İstabl-ı Amire’deki büyük yangında Sultan İkinci Mahmud Hana ve daha eski sadrazamlara ait altın ve gümüş işlemeli çok sanatkârane yapılmış saltanat arabaları ve alay günlerine mahsus altın işlemeli mücevherli, incili eyer ve araba takımları tamamen yanmıştır. ( https://www.turkansiklopedi.com/teknoloji/70-arac-ve-gerecler)

Yük arabalarına çarşı arabası da denir. Kağnılar eskiden çok yaygın bir şekilde kullanılan öküz ve mandalar tarafından çekilen arabalar idi. Kağnı ve diğer yük arabaları İstiklal Harbinde, silah ve cephane nakliyesinde çok kullanıldı ve bu harbin adeta sembolü haline geldi. O yüzden kagnı motifi, Cumhuriyet I. Dönem edebiyatının hikâye, roman, tiyatro ve şiirlerinde çok sık rastlanılan bir motiftir. Bu dönemi betimleyen ressamlarından ana malzemelerinden birisi kağnı ve kağnı başındaki yaşlı, çocuk ve kadınlar olmuştur.

Arabacılık sanatında özellikle at arabacılığı ve el arabacılığı dalında Anadolu’nun çok çeşitli yörelerinde çok çeşitli il ve ilçelerde oldukça yaygın bir el sanatı türüydü. Dingilli at arabaları üzerinde çok sayıda nakış ve desenlerle süslenirken at koşumculuğu ile ilgili yan Geleneksel El SanatlarInın da yaşamasını destekliyordu.

 

EL ARABASI

Geleneksel El Sanatlarındaki arabaların en basit şekli, elle yürütülen ve hafif eşyaları taşımak için kullanılan el arabası denen tek tekerlekli arabadır. Esas olarak tekerlekleri birleştiren “dingil” ve koşum hayvanlarının bağlandığı “ok”tan meydana gelir.

KAĞNI

Çok eski bir kökeni olan kağnı günümüzde işlerliğini yitirmiştir. Maket, turistik amaçlı süs eşya yapımcılığı dışında kağnıcılık ve kağnı tamamen yok olmuştur. Bir zamanlar Anadolu köylüsünün hayatında çok önemli bir yere sahip olan kağnılar Traktörlerin ortaya çıkması ile yok olmuştur.

Kağnı yapımı basitçe şöyledir: Tekerlekleri 60 cm ebadında çam ağacından yuvarlak olarak yapılır. Ortası dört köşe delinir. İki tekerlek, mazi denilen 2 m uzunluğunda yuvarlak bir ağaçla birleşir. Tekerleğin yere değen sathına, yani dış kısmına şin denilen demir ısıtılarak takılır. 3 m uzunluğunda 2 tane kol yapılır. Mazinin kenarına tekerleklere yakın delinerek oturtulur. İki tane diş yapılarak arasına sokulur. Kolları birbirine bağlayan üç tane ağaç yapılır. Birisi en arka tarafa bağlantı olur. Diğeri mazinin üzerine destek olur. Öküzlerin ayağını tekerleklerin çiğnememesi için tahta çakılır. Bu tahtaya götlük denir. 4-5 tane çağ üçgen şeklinde olan arabaya döşenir. Boyundurukla öküzler bağlanır. Mehmet Kaya (70), Bulanık Köyü; Hüseyin Altınel (80), Geçitli Köyü ( Ülkü Önal/bizimahiska.org.tr ) Kağnının tekerleri üzerinde üzerine yük yüklemeye uygun olarak yapılan düz bir satıh vardır. Bu satıh ok adı verilen uzatma vazifesi gören bir ağaçla öküzlerin bağlandığı boyunduruk kısmına kadar uzanır. Okun üstüne yerleşen boyunduruk iki öküzün boynuna geçirilen ve öküzlerin boyunlarını yaralamaya engel olacak deri veya gön diyebileceğimiz kalın kuşaklı kemerlerle sahiptir. Öküzlerle kağnı arasında Köp denilen öküzlerin dışkısını toplayan bir bölüm vardır. “ Öküz olmadan köpe işemeye kalkmak” deyimi buradan gelir. Okun uzunluğu öküzlerin boyu uzunluğunda olur ve ok denilen alet her iki yandaki öküzleri boyunduruğa bağlatarak kağnıyı ve yükünü öküzlerin çekmesini sağlamış olur.

 

AT ARABASI

Motorlu araçlar çıkmadan önceki taşıma işlerinin tümünü üstlenen yük ve at arabacılığının 50 60 yıl ve çok daha önceki zamanlarda önemini izah etmeye hiç gerek yoktur.

Dört tekerlekli arabalarda, arkada kalan büyük tekerlekler sabit bir dingille bağlanırlar; öndeki tekerlekler ise, dönme işlemlerini kolaylaştırmak gayesiyle daha küçük ve okla beraber dönebilecek şekilde yapılırlar. Arabalarda tekerlekleri levha şeklinde veya merkezine parmaklıklarla tutturulmuş bir çemberden ibarettir. Tekerleklerin etrafında aşınmayı azaltmak için çelik veya lastik çemberler takılıdır. Arabalar umumiyetle atlara, öküzlere, mandalara çektirilir. Hayvanlar oka bağlanırlar. Sarsıntıyı azaltmak için alt yapısı ile üst yapısı arasına tekerleklerin hizasına gelecek şekilde “yay” sistemi yerleştirilir. Bilhassa yolcu taşıyan arabalar da yay sistemine önem verilip süslü olarak yapılmışlardır. ( https://www.turkansiklopedi.com/teknoloji/70-arac-ve-gerecler)

20 30 yıl öncelerine kadar önemleri azalsa da işlevini koruyan at arabacılığı ve yapımcılığı , yaşamaya çalıştığı Doğu ve Güneydoğu anadolu bölgelerinde de gündelik yaşamdan çıkmaya başlamıştır.

FAYTON

 

Fayton Kelimesi Dilimize Fransızcadan, Phaeton (Faeton) kelimesinden girmiştir. Fayton körüklü açık binek arabası. (Şemseddin Sami, Kaamûsi Türkî)

Atların bugün bildiğimiz anlamı ile faytonlara koşulmasına ise Lale Devri'nde (1718-1730) rastlanılır. Bu dönemden itibaren Fransa'dan getirtilen, süslü, iki veya dört kişilik oturma yerli, bir sürücü tarafından idare edilen faytonlar, hem taşıma ve ulaşım, hem de gezinti amacıyla kullanılmaya başlanır. II. Mahmud'un faytonsuz hiçbir yere gitmediği, Sultan Abdülmecid döneminde faytonun resmi saray arabası haline getirtildiği ve Sultan Abdülaziz döneminde ise diğer devlet görevlilerinin de hizmetine sunulduğu biliniyor. ( ttp://www.turkforum.gen.tr/vforum/fayton-nedir)

Fayton . körüklü, dört tekerleği olan bir atlı binek arabasıdır. Osmanlılar zamanında arabalara genellikl kupa adı verilirdi. Son zamanlarda talika, kinto, kâtip odası, lando denilen çeşitli tipte arabalar yapıldı. Bütün bunlarla sadece insan taşınırdı.https://www.renkliweb.com/kultursanat/fayton-nedir-f Otomobilden sonra fayton yavaş yavaş bırakıldı, büyük şehirlerde tamamen ortadan kalktı. Fakat geleneksel kültüre ragbetin artmasına parelel olarak nostalcik ürünlerin genelinde görülen canlanmaya dayalı olarak fayton kültürü bir çok şehirde çoğaldı bu yüzden de Manisa Akhisarda fayton fabrikası kuruldu bu fabrika dünyanın bütün ülkelerine fayton göndermektedir.

Son yıllarda, bu faytonların saatte altmış yetmiş kilometre hıza ulaşabilen ABS frenlilerine ve gelişmiş ses sistemi ile donatılmış olanlarına rastlanabiliyor. Günümüzde Anadolu'da sadece birkaç atölyede üretilen faytonlar ülke içine hizmet etmekten çok, yurtdışına ihraç ediliyor. Bunlar arasında İngiltere ve Fransa sarayları için üretilen çok özel tasarımlı faytonlar da bulunuyor. Ayrıca bahçeler için dekor amaçlı üretilen örnekler ve Minyatür boyutlarda tasarlanan faytonlar da var. ( https://www.turkforum.gen.tr/vforum/fayton-nedir)

Geleneksel arabacılık sanatımız diğer Geleneksel El Sanatlarımız da olduğu gibi artık tamamıyle yok olmaktadır. Fakat nostaljik gerekçeler ve ihtiyaçlara hizmet etmek amacıyla süs eşyası veya turistik amaçlı objeler şeklinde yeni bir yaşam biçimi oluşturmaya çalışmaktadır.

Kağnı, at arabası ve fayton teknolojik şartlar gereği tarihten ve gündelik yaşamdan düşmüştür. Fayton özlemli ihtiyaçlar nedeni ile yeniden canlanmaya başlarken el arabacılığı geleneksel yapısından koparak metal olarak üretilen sanayi mamulü haline dönüşmüştür. Fakat geleneksellikten sanayi üretimi bir madde halini alırken geleneksel biçimini ve şeklini korumaktadır.

Geçmişte üretilen at arabası, kağnı, el arabası ve faytonlarının yapım amacı sanat kaygısından ziyade gündelik ihtiyaçları karşılaması bakımından el Zanaat Dalları kategorisindedir. Fakat kullanım maksadından daha ziyade amaçlar için yapılarak Sanatsal nitelikleri öne çıkan arabalara el Zanaatı ürünü değil Sanat eseri gözüyle bakmamız gerekir.
 

 

KAYNAKLAR

  • Doç. Dr. Şayan ULUSAN ŞAHİN,Türklerde Atlı Araba Kültürünün Ortaya Çıkması|,turklerinforumu.
  • Ülkü Önal/bizimahiska.org.tr 
  • https://www.turkansiklopedi.com/teknoloji/70-arac-ve-gerecler)
  • https://www.turkforum.gen.tr/vforum/fayton-nedirf
  • https://www.renkliweb.com/kultursanat/fayton-nedir-f
  • org/wiki/Mekkâre

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar