17.10.2015
Giritli Aziz Ali Efendi
Doğumu Girit Kandiye- 1749- Öl. Ekim Berlin 1798 ) diplomat ve şair
1749'da Girit- Kandiye’de doğduğu tahmin edilmektedir. Esasında doğum tarihi bilinmemekte fakat öldüğünde 49 yaşında olduğu kaynaklara geçtiğinden bu tarihte doğduğu hükmüne varılmaktadır.
Babası Girit Defterdarı tarihçi Mehmed Efendi'dir. Tahsilini Girit’te yapan Aziz Ali Efendi babasından kalan serveti bitirdikten sonra İstanbul’a gelerek Hassa silahşörleri arasına katıldı. Kaynaklar babasından pek çok nakdi ve emlaki servet kaldığını fakat bu serveti safahat âlemlerinde tükettiğini yazmaktadır. [1]
İstanbul'da hemşerisi Yusuf Ağa'nın himayesine giren ve Hassa Silahşorları arasına katılan Aziz Ali Efendi hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyun arasına katılarak yüksek bir mevki elde etmeyi başarmıştır.
Daha sonra hemşerisi Yusuf Ağa'nın sayesinde Sakız Adası muhassılı (vergi tahsildarı) tayin edilir. Bu görevinde de başarılı bulunan Aziz Ali Efendi. Sonra Belgrad’a gönderildi ve bazı gayrimenkullerin satışı için resmi bir görev alır. Bu görevindeki başarısı üzerine III. Selim zamanında Mir-i manlık görevi ile 1796'de Prusya gönderilir. 1797 yılında Berlin büyükelçisi olur. Bu görevle 4 Haziran 1797 tarihinden ölümüne kadar Berlin’de devam ettirmiş, Padişah III. Selim adına Osmanlı Devleti’ni temsil etmiştir. Bu yıllardaki gözlemlerini bir sefaretname haine getiren [2] Ali Aziz Efendi en popüler seri olan Muheyyalat adlı eserini bitirdikten bir yıl sonra 29 Ekim 1798'de Berlin’de vefat eder.
Giritli Ali Aziz Efendi öldükten sonra yerine oğlu Selüver Efendi Berlin Elçisi olmuş, yanlarında götürdükleri yakın akrabalarının büyük bir kısmı daha sonraları da Osmanlı hariciyesinde görev almışlardır.[3]
İlk önce Berlin’deki Müslüman mezarlığına defnedilir. Müslüman mezarlığındaki Kabri 1866 yılında kurulan ve Berlin Türk Şehitliği adını alan mezarlığa nakledilmiştir.
Hayatı hakkında bilgi veren Osmanlı Müellifleri ve Sicill-i Osmânî’de, “âlim, hakîm ve siyâsî” bir zat olduğu kaydedilmiştir. Eserlerinden “Hurûfîliğe meyilli, gizli ilimlere meraklı, Alevî-Bektaşî meşrep ve rint tabiatlı “ [4] bir kişi olduğu izlenimi edinilmektedir. Arapça ve Farsçayı tahsil hayatında öğrenen Aziz Efendi, Girit’te Rumca ve Berlin’de de Almanca öğrenmiştir. Devrin kaynaklarının belirttiğine göre hafızası ve ezber kabiliyeti çok yüksek bir insan olduğu anlaşılır “Aziz Efendi’nin Farsçayı çok iyi bildiği ve hâfızasında Farsça 40.000 beyit bulunduğu nakledilmektedir.” [5] Bu bilgi doğru olmasa bile onun güçlü bir hafızaya ve ezber kabiliyetine sahip olduğuna delildir.
Aziz Al Efendi’nin tasavvuf, Hurufilik, hikmet felekiyat ilimleri ile ilgili olduğu, cifr, simya, remil, sihir ve tılsımla ilgilendiği [6] , Hurufiliğe meyyal bir yazar olduğu eserlerinden de anlaşılmaktadır
ESERLERİ
Muhayyelat:
Tam adı "Muhayyelât-ı ledünni-i ilahi-i Giridî Ali Aziz Efendi" olan ve Muhayyelat veya "Muhayyelat-ı Aziz Efendi" adı ile bilinen eseri en ünlü eseridir. Muhayyelat eski harflerle dahi tam beş kez basılmıştır. Bu eser Aziz Efendi’nin tabiatüstü kuvvetler, Hurufilik, mistik âlem ve gerçek hayattan aldığı yaşantılarla iç içe olan hikâye içinde hikâye sistemi ile yazılan farklı bir eserdir. Eserin 1797'de tamamlandığı sanılmaktadır.
Muhayyelat gerçek hayata dair yansımalarla birlikte efsanelerin, çeşitli ifritlerin, dervişlerin, âşıkların ve çeşitli mistik inançların iç içe geçtiği fantastik ve gerçekçi öykülerin bir arada olduğu geleneksel hikâye ile çağdaş hikâyelerin bir arada bulunduğu, hikmet ve tasavvuf kültürü ile masal tekniği ve hikâyeciliğinin harmanlandığı farklı bir eserdir.
Muhayyelat Türk Edebiyatında çağdaş öykücülüğe geçişin ilk örneği, ilk basamağı olarak kabul edilen bir eser olmaktadır. Eser: "Birinci, İkinci, Üçüncü Hayal" başlıkları altında üç bölüm halindedir. Eser daha çok Doğu hikâye geleneğinin, Sinbadname, 1001 Gece masallarının yapısal özelliklerini gösterir. Hikâyelerdeki asıl kahramanlar iç içe geçmiş hikâyeler içinde geçen kitap bitinceye kadar da değişmeyen kahramanlar olarak kalırlar ve iç içe anlatılan hikâyelerle konu bütünlüğünü sağlar.
Eser, E. J. W. Gibb tarafından İngilizceye çevrilmiş(1884), eserin eski harflerle yapılmış beş adet baskısından sonra günümüz diline de çevrilmiş Latin harfleri ile ilk kez Muhayyelât-ı Aziz Efendi adıyla Ahmet Kabaklı tarafından yayımlanmıştır (İstanbul 1973)
Ahmet Mithat Efendi'nin "Çengi" adlı romanında Muhayyelatın derin tesirleri vardır. Muallim Naci'nin "Naci" takma adını kullanmasına da Muhayyelat da yer alan "Kıssa-ı Naci" hikâyesidir.
Muhayyelat hakkında E. J. W. Gibb Ahmet Kabaklı, Recep Duymaz, Muhayyelat Üzerine Bir İnceleme Avusturyalı Türkolog Andreas Tietze çalışmalar yayınlamışlardır.
Vâridât.Vâridât-ı İlâhiyye adıyla da anılan eser bazı tasavvufî söz ve kavramların mahiyetini “Vâride” başlıklı küçük bölümlerde izah etmektedir. Yazma bir nüshası Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesi’ndedir (Üsküdarlı, nr. 169).
Çoğu tasavvufla ilgili şiirlerinden meydana gelen küçük bir yazma divandır. Yazma divançe Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan (Haşim Paşa, nr. 6/5) ve Şeyhülislam Ahmed Muhtar Molla Bey’in oğlu Ali Haydar eliyle 1302’de rik‘a hattıyla istinsah edilmiş bir nüshasında bir tevhid, bir na‘t ve otuz bir gazel mevcuttur. [7] Türkçe ve Farsça şiirleri de bulunmaktadır.
Eser Aziz Ali Efendi’nin Belgrad, Prusya ve Berlin’de geçen yıllarını anlatan küçük bir eseridir.
KAYNAKÇA
[1] Orhan Okay, AZİZ ALİ EFENDİ, TDİA, cilt: 04; sayfa: 334
[2] Doç. Dr. Mehmet Alaattin Yalçınkaya. "Osmanlı zihniyetindeki değişimin göstergesi olarak sefaretnamelerin kayak defteri" (Türkçe). Ankara Üniversitesi
[3] Doç. Dr. Mehmet Alaattin Yalçınkaya. "Osmanlı zihniyetindeki değişimin göstergesi olarak sefaretnamelerin kayak defteri" (Türkçe). Ankara Üniversitesi
[4] Orhan Okay, AZİZ ALİ EFENDİ, TDİA, cilt: 04; sayfa: 334
[5] Orhan Okay, AZİZ ALİ EFENDİ, TDİA, cilt: 04; sayfa: 334
[6] Dr Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler, 2005, SHF, 90
[7] Orhan Okay, AZİZ ALİ EFENDİ, TDİA, cilt: 04; sayfa: 334
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın