Gökyüzünün maviliğinde buluşup daha sıcak ülkelere göç etmenin mevsimindeyiz. Ağustos ayının şu günlerinde, leylekler maviliklerde süzülürken bir hüzün kaplar içimi.
Çoğu kişi gibi ben de gözlerimi gökyüzüne çevirir ve göç etmekte olan leylekleri hüzünlenerek izlerim. Gelecek yaz mevsiminde buluşacağımız aklıma geldiğinde- tabii yaşıyor olursak- yaşama sevincim geri döner. Aslında her ölüm de bir göç zamanıdır. Ancak geriye dönüşü olmayan bir göçtür ve isteğimiz dışında gerçekleşir. Ama onun da bir tesellisi vardır. Bir gün kavuşabileceğimiz umudu... O umut da olmasa her göç ne kadar dayanılmaz olurdu.
Göç zamanı geldiğinde kapımızı çalan ölüm meleğine kapıyı açmama gibi bir şansımız yoktur. Her ne kadar Dede Korkut Hikâyeleri'nden meşhur Deli Dumrul Hikâyesi'nde, Deli Dumrul, ölüm meleği Azrail'den bir şans istese de gerçekte böyle bir şansımız yoktur.
Göç zamanı gelmişse canımızı teslim etmekten başka çaremiz var mıdır? Kanatlanma zamanı gelmiştir artık. Maviliklere uçmak değildir insanın göçü. Toprakla buluşur. Ancak iyi işler yapmış ve iyi bir insan, iyi bir kul olmayı başarabilmişsek belki maviliklerde süzülebilir ruhumuz.O maviliklerle buluşmak küçük bir ihtimal de olsa göç zamanı için bir hazırlık yapmaya değmez mi sizce?