‘’Bizi tanıştırmadılar evet yalnızım
Eş dost arasında büsbütün yalnız
Aslında kararsızım dilim dolaşıyor
Gözleriniz olmasa konuşamayacaktım
Hep böyle cana yakın mı bakarsınız
Hafif koyu kestane az yeşile çalıyor…’’(A. İlhan)
Düş mahkûmlarından mısınız siz de?
Hani tutuşmuş göğün ateşli nefesi
Nevbahar’dır içimdeki cehalet
Ah, cahil cesareti ile sevmek nedir bilir misiniz?
Yongası mısınız yoksa bu sefil yüreğin?
Yoksa üstüne örtülü bir yorgan gibi
Temmuz güneşinde afalladığıma bakmayınız
Rengimle fazlasıyla mahcup düştüğüme de
Rakımı çok yüksektir ruhumun
Mağlup geldiğim her gerçek aşkta
Elbet yoktur yalnızlığımın muadili…
Geniş cephelidir yüreğim
Neresinden baksanız lebiderya hüzün enginliği
Kökümle ait olsam ne ki sevdalı şehre?
Şehir de yalnızdır benim gibi.
Bakmayınız bunca kalabalığa
Düşlerimin kovuğunda kalmış şiirlerden ötesi
Saklıdır en derinde
Sığlarla olmadı içim
Lakin biliniz ki;
Yere göğe sığmaz haşmeti duygularımın…
Bazen köpüren deniz misali
Mizansende saklı şu tek zerreme de aldanmayınız
Mavidendir mintanım
Ceplerinde saklı binlerce sözcük
Lakin tek heceye de sığarım yeri geldiğinde
Hecelediğim her şiir cilasıdır sevgimin
Metanet yüklü gölgemde dahi
Saklıdır binlerce sır
Sırlı aynanın içindeki kırıklar gibi
Kırılmadığım nerem kaldı hem?
Kırkladığımdır umut
Kıvranmadan büyütüldüğüm tevafuk yüklü hayatım
Rabbime sadık bir semazenim işin aslı
Göğsümde saklı sarnıcı o bilinmezin
Yakut gözlerinde sevdanın
Mevsimlerden ördüm ben bu şiiri
Öyle ki bir günümde ne çok mevsim
Şiarım mademki o delişmen rüzgâr
İçime esip konmadığım tepe mi kaldı?
Tefe konduğum ömür tezgâhında hala saklı tutuyorsam
Masumiyetimi
Vardır bir bildiği Rabbimin
Üstelik şikâyet etmediğim gibi
Safiyet yüklü varlığım illa ki kıblesi hayallerin
Bir hayal olduğuma dair süre gelen rivayetin
Tek tanığıdır Rabbim ve kalemim.
Kalender yüreğimde saklıdır şehir efsaneleri
Tensiye ettiğim hangi düşse
Düştüğüm ne ki aşka?
Aşk zaten saklı değil midir her birimizde
Yeter ki kalp gözüyle bakıp da insan sevebilmeli.