KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarGül Yalamak Rıfailerde Kor Demiri Isırmak

Gül Yalamak Rıfailerde Kor Demiri Isırmak

31.05.2016

 

 Gül Yalamak ( Kor Demiri Isırmak )

 Gül Yalamak Nedir

Rıfai dervişlerinin seyrek olarak da olsa yaptıkları Bürhan adını verdikleri bu ayinlerde  vücutlarına kızgın şişler soktukları, kor ateşte kızarmış demirleri dilleri ile yaladıkları ve ısırdıkları konusu bu deyimin ortaya çıkmasını sağlamıştır.  Rıfai tarikatına mensup dervişlerin ateşte kor haline gelmiş bu yassı demirleri “ Hayy! ” zikrini çekerek  yalaya yalaya söndürdükleri, bununla da kalmayıp;  karınlarına şiş, teber,  kılıç hançer gibi nesneleri sokup çıkarabildikleri, kor ateşe girdikleri,  minareden atladıkları[1]  tokmak yardımıyla kafalarına şiş çaktıkları[2]  bunları yaparken de vücutlarından kan akmadığı, yaralanmadıkları da  çok eskiden beri bilinen bir gerçektir.

Rıfai Tarikatı Hakkında

Rıfailik tarikatı asıl ismi Ahmed bin Ali el-Mekki bin Yahya olan, Ahmed er-Rüfâi tarafından kurulan bir tarikattır.  Günümüzde Rifâiyye diye bilinen bu tarikatın ismi kurucusu olan Ahmed bin Ali el-Mekki bin Yahya adı nedeni ile Ahmediyye tarikatı adı ile de bilinmiş; , bu tarikatın kuruluşu Irak’ın güneyindeki Batâih bölgesinde olduğu için Rufailere” Batâihiyye” de denmiştir.

Rifâiyye tarikatı Hz. Ali’ye ulaşan iki silsilesi bulunduğu iddiasındadır. Rıfailer , XII. yüzyılda teşekkül eden ilk tarikat olarak da dikkati çekmektedir. “Rifâiyye Tarikatı günümüzde Mısır, Suriye, Yemen, Irak, Türkiye ve Balkan ülkelerinde varlığını sürdürmektedir.”  Rifâiyye tarikatının esasları kurucusu Ahmed er-Rifâî’ye göre : “ Kitap ve Sünnet’e dayanan, tevazu ve alçak gönüllülüğün esas alındığı bir tarikattır .(el-Burhânü’l-müʾeyyed, s. 62-63, 88; el-Mecâlisü’s-seniyye, s. 17-18). Tarikata giren  dervişlerden ilk önce şeriatın emir ve yasaklarını öğrenip yerine getirmeleri , farzlarla birlikte  nâfile ibadetlerle meşgul olmaları istenir.  Müritlerden mürşitlerinin sohbetlerine katılmaları, mürşidinin sözlerine harfiyen uymaları beklenir.  Bu tarikatta her namazdan sonra mürşidin belirlediği belli sayıda Salâtüselâm okunması “Allāhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim” böylece peygambere giden bir kapı açılması hedeflenir.

Tarikatta bulunan ve Bürhan adı verilen bu ayinlerin nasıl ortaya çıktığı  menkıbelere  göre şu şekilde izah bulur. Tarikatın kurucusu olan Bağdat ile Basra  arasındaki kalan Batahi bölgesindeki  Ümmüabîde köyünde  512/1118 de doğan[3] Ahmed er-Rüfâi dayısı Mansur el-Batâihî’ ve devrin diğer mutasavvıfları tarafından eğitilmiş, icazetini aldıktan ve şeyh olduktan sonra  Hacc amacıyla Hicaz'a gelmiştir.  Medîne-i Münevvere'de Ravza-i mutahhere'yi ziyaret etmiş, [4]) Allah Rasülü'ne ettiği selam ve duadan sonra ona bir el uzanmış, o da  uzanan eli öpmüştür. ( Kaynaklar bu olayın H. 555, Miladi 1148 yılında vuku bulduğunu yazar.)

Olaya şahit olan müritler  de o eli öpmek istemişler ama amaçlarına nail olmayınca vücutlarına şiş, teber, kılıç vurmaya başlamış ve  bir kısmı da ateşle vücudunu dağlamaya çalıştıkları halde müritler hiçbir şey olmamıştır.[5] Bunun üzerine, Ahmed er-Rüfâi “ “ Ya Rab, tarikatıma girenlere, bu sırrı bahşeyle!” dİye dua etmiştir. Duasının kabul edilmesinden sonra da Rıfailere bu meziyet bahşedilmiş olur. Rıfailer tarafından  kesinlikle gösteri amaçlı yapılmayan, hatta  bu amaçla yapılması asla mümkün olmayan, şeyhlerin gerekli gördükleri zamanlarda ve çok nadir olarak yapılan bu ayinlere “Bürhan  Ayinleri “denilmiştir.

Bürhan Ayini Törenleri

Çok nadir olarak yapılan Bürhan ayinlerinde   müritler  bu ayine “evrâd-ı şerif okuyarak başlar duadan sonra müritler ayağa kalkar. Okunan esmadan sonra (lafza-i celâl ve Hayy-Hakk )  zikirleri yapılmaya başlanır.  Zakirlerin eşliğinde yapılan “İsm-i celâl zikrinin hızlandığı sırada zikri yöneten şeyh kılıç, şiş, tığ, topuz gibi aletleri zikir yapan dervişler arasından seçtiği kimselerin yanak, karın, gırtlak, göz çukuru ucu gibi vücudun değişik yerlerine saplar.” ( bkz MUSTAFA TAHRALI, https://islamansiklopedisi.org.tr/rifaiyye ) Çok nadir olarak ve belli yıl ve günlerde yapılan bu ayine Burhan Ayini denir.

Burhan ayinlerinde şeyhin müritlerin vücutlarına soktuğu kılıç, şiş, topuz, teber (bir çeşit balta) gibi âletlerin yanak, karın, gırtlak, göz ve değişik yerlerine sapladığı fakat bu aletlerin saplandığı yerlerden kan dahi akmadığı görülür. Üstelik bu muameleye maruz kalan müritlerin vücutlarında hiçbir yara bere izi de kalmaz ve müritlerde de yaralanma gibi hiçbir hadise meydana gelmez.  

Ayrıca “lâl” de­nilen bir demir parçası ateşe sokulur, akkor hâline gelince ağıza alınıp yalanır ve soğutulur. Bu hâdiseye “gül yalamak” ta denir. Bu esnada “Hayy” ism-i şerifi zikredilir[6]

Rıfailerde görülen bu türden ayinler ( Bürhan Ayinleri)  doğal olarak divan şairlerimizin şiirlerine de konu olmuştur. [7]Bürhan ayinlerinde yapılan Lal denilen demiri yalamak renginden dolayı Gül yalamak tabiRİ ile ifade bulmuş divan şiirine de bu tabirle geçmiştir. “ Rifâîlerde de  zikir esnasında ateşte kızdırıp yaladıkları demire de “gül yalamak” adı verilir. 

Bahane ile gül i lâl-i dfilberi yalayıp
Cenab-ı şeyh karıştırdı halkı tevhide     K. İzzet Molla 

 

KAYNAKÇA

[1] https://www.milliyet.com.tr/gaziantep-te-rufai-lerden-sisli-gundem-2087607/ 31 Mayıs 2016, Salı        

[2] https://toplumvetarih.blogcu.com/rifai-tarikatinda-4-bin-yillik-ritueller/10245945, son erişim, 31 Mayıs 2016, Salı

[3] Turan Atik, Rifailik Tarikatı Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2007

[4] https://www.galibi.com/UserFiles/bilim_dergisi.htm son erişim, 31 Mayıs 2016,

[5] Turan Atik, Rifailik Tarikatı Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2007

[6] İsmail Hakkı ALTUNTAŞ, RİFÂİ TARİKATİNDE USÛL, https://ismailhakkialtuntas.com/208 Ekim 2010

[7] Cemal Kurnaz,Gül, TDVİA cilt: 14; sayfa: 222

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da