talyan yazar Umberto Econun1980 de yayımlanan ilk romanıdır. Eserin. Orijinal
adı Il nome della rosa dır.[1] Roman Umberto Econun ilk ve en
tanınmış romanıdır. Roman büyük beğeni toplamış, pek çok dile çevrilmiş,
1986 yılında filme de alınmıştır. Roman aynı yıl Türkçeye Şadan
Karadeniz [2] tarafından çevrilmiştir. İtalyada
ilk yayımlanışından bu yana sayısız baskısı yapılan eser dünyada da oldukça
ilgi uyandırmıştır. Romanın başarısında yazarın ortaçağ konusundaki derin
bilgisinin önemi azımsanamaz.
Yönetmenliğini Jean-Jacques Annaudun üstlendiği film,
İtalya, Fransa, Almanya ortak yapımı olarak çevrilmiştir. (1986) Film, roman kadar geniş yankı yapmasa da,
kitaba olan ilgiyi artırmış; genel olarak başarılı bulunmuş, romana yapılan
eleştirilere nazaran daha olumlu tepkiler almıştır. [3] Film, romanın eleştiriye maruz
kalan konularına fazla değinilmeyip, bu kesitleri ayıklanarak oluşturulmuştur.
Romanın zamanı Ortaçağ, mekânı ise Vatikan ve
İtalyadır. Romanın konusu ise Papa ile İmparator arasında atama yetkisi
savaşı, Hıristiyan tarikatlar arası görüş ayrılıkları, cinayetler, bir Manastır
ve etrafında gelişen olaylar olarak şekillenir. Roman Polisiye bir öykü üzerine
kurulmuş, gözlemci bakış açısıyla anlatıcı Melkli, Dom Adsonun ağzından
aktarılmıştır. Romanın bölümleri Yedi günlük zaman dilimine bölünerek
yazılmıştır.
Umberto Eco, İtalya da Bologna Üniversitesinde profesör ve
orta çağ uzmanıdır. Umberto Eco, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi ve James
Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir bilim adamı olması sıfatıyla
eserini bu bilgi zemini üzerinde kurgulamıştır. Bu bakımdan roman hem
tarihi gerçeklere hem de, orta çağ konusunda sunduğu derinlikli bilgilerle
dikkati çeker. Eser kurmaca bir olay etrafında derinlemesine tarihi
bilgiler ve analizler ve etkileyici mesajlar ile doludur.
Dünyanın en iyi romanları arasında gösterilen Gülün Adı
romanı Le Monde gazetesinin yaptığı anketler sonucunda Yüzyılın Yüz Kitabı
Listesine de girmiştir. [4] Gülün Adı aynı zamanda 1990 yılında
İngiliz Polisiye Yazarlar Derneği (Crime Writers Association) tarafından
yayınlanmış olan Tüm Zamanların En İyi 100 Polisiye Kitabı (The Top 100 Crime
Novels of All Time) listesine de dâhil olmuştur. [5]
Konusu nedeniyle Hıristiyan din adamlarının dikkatini çeken
roman farklı çevrelerden farklı tepkiler almış, din adamları, Umberto
Ecoyu, kelimelerle fazla oynadığı, ağır ve anlaşılmaz olduğu şeklinde
eleştirmişlerdir. Anlaşılmaz süslü ve uzun cümleler kurmakla
eleştirilen roman aynı zamanda Müslüman okurlar tarafından da tepki görmüştür.
KONU
13.yy ın Avrupası siyasi çalkantılar içindedir. İmparator
ve papalık makamları bir yetki savaşına tutuşmuştur. Kilisenin halk üzerindeki
etkisi çok yüksektir ve imparator bu baskı ve yetkiler yüzünden devleti
istediği gibi idare edememektedir. Hıristiyan tarikatlar arası
sürtüşmeler, ihtiraslar ve cinayetler romanın konularını teşkil eder. Roman bu
siyasi ve dini zeminlerde oluşan bir cinayetin üzerine kurgulanmış polisiye
kurmaca etrafında 13 yy İtalyasının dini, siyasi, fikri ve inanç dünyası
betimlenmiştir. Ruhban sınıfı ölçüsüz derecede güçlü, skolâstik
düşünce egemendir. Papa, Kilise-devlet-tarikatlar arası çekişmeler yaşanırken
Manastır Kütüphanesi etrafında olaylar genişlemeye başlar. Yedi günlük
bir zaman dilimi çerçevesinde işlenen cinayetleri Frensisken ve eski sorgucu
William, yardımcısı Adso çözmeye çalışmaktadır.
Son birkaç gün içerisinde değerli rahipler teker teker
ölmüştür, Başrahip bunun bir lanet olduğu kanısındadır ama Williama göre
bunun ötesinde bir sır olmalıdır.
Başlıca karakterler
Manastır rahipleri
Roman özeti
1314 yılında, Frankfurtta beş Alman Prensi, Bavyeralı
Ludwigi imparatorluk tahtına çıkarmış ama Ren kontu ve Köln Başpiskoposu ise
Avusturyalı Fredericki , Mainde hükümdar ilan etmiştir. Bir taht için
birisi siyasilerin, diğeri ise Pikoposun atadığı iki imparator vardır.
Bavyeralı Ludwig, Pikoposun atadığı Frederickle
savaşarak onu mağlup eder. Fakat Papa XXII Ioannes tarafından afaroz
edilir. Kilisenin desteklediği rakibini yenerek gücünü kanıtlayan Ludwig
ise Papayı sapkınlık ve teamüllere uymamak ile suçlar.
Fransisken Tarikatı Ruhani Meclisi lideri Cesenalı Michelle
İsa ve havarilerinin yoksul olduğunu ortaya atarak Kilisenin ve papazlarında
yoksullar gibi yaşaması gerektiğini savunmaktadır. Bu görüş refah, güç ve
sınırsız erk kudreti içinde yaşayan Papayı ve piskoposları rahatsız
etmektedir. Bu düşünceleri de İmparatorun piskoposları seçme, Papanın
imparatoru atama gücünü dahi elinde bulundurması gerektiğini düşünen Papa,
Cesenalı Michellenin bu görüşlerinden hiç hoşlanmamıştır. Bu yüzden
İmparator, kendi çıkarlarına yakın duran Frensiskenleri ve Cesenalı
Michelleyi desteklemek istemektedir.
Akıllıca davranan Ludwig daha önce yendiği rakibi Frederick
ile de anlaşarak, Milano da yapılan bir törenle taç giyer. Ludwig in Babası,
genç Rahip Dom Adsoyu ( romanın anlatıcısı ) bu törende, Baskerwilleli
rahip William ile tanıştırır. Williamın öğrencisi ve yazıcısı olur.
İtalyanın kuzeyinde bir kilisede anlamsız bir şekilde
rahipler ölmektedir. Eski bir sorgucu rahip olan William, olayı
araştırmak üzere görevlendirilir. Rahip William çömezi Dom Adsoyu yanına
alarak manastıra ulaşırlar. William, manastırın başrahibi Abonne tarafından
karşılanır. Abonne soruşturmadan ve Williamın gelecek olmasından habersizdir.
William ile başrahip Abonne cinayet üzerine konuşurlar. Minyatür
ustası Otrantolu Adelmo Aedificium doğu kulesinin altında ölü bulunmuştur.
İntihar ihtimali oldukça düşük gözükmektedir.
Manastır kütüphanesi çok iyi korunan bir yerdir. Kütüphaneci
ve yardımcısı haricindeki diğer kişilerin kütüphane okuma salonu dışındaki
diğer bölümlere girişi yasaklanmıştır. El yazması eserler keşişler tarafından
yazılıp çoğaltılmaktadır ama hiçbir keşişin yazılan diğer kitaplardan haberi
olmamaktadır. Manastır Kütüphanesi Tinsel bir dolambaç olduğu kadar, dünyasal
bir labirenttir. İçeri girebilirsiniz, ama dışarı çıkamazsınız. Labirent
şeklinde tasarlanmış olan kütüphaneye izinsiz giren kişinin çıkması
imkânsızdır. Tek bilinmesi gerekenler dinin öğretileridir; bilim ilerlememeli,
inanç sarsılmamalıdır.
William başrahipten, rahipleri sorgulama ve manastırda
Kitaplık hariç her yerde serbest dolaşma yetkisi alır. Fakat Kitaplığa
girme yetkisi verilmemiştir. Çünkü kütüphaneci rahip ve yetiştirdiği çömezinden
başka kitaplığa kimsenin girme yetkisi yoktur. Kütüphaneci, kitapları nereye
koyacağını,nerede bulacağını,gizlilik derecesini bilmekte ve kitaplar ile
kütüphaneyi korumaktadır. Rahipler ise yazı salonunda çalışmaktadır.
Kütüphanedeki kitapların bazıları rahipler tarafından okunabilmekte diğer hiç
kimse tarafından görülememektedir. Rahipler çalışmalarına yardımcı
olması açısından bazı ciltleri okuyabilmek yetkisine sahiptir. Rahip Abonne bu
kitaplığın dünyanın en zengin kitaplığı olduğunu, katı kurallarla yıllarca
korunduğunu, bu kuralı ihlal edemeyeceğini söyler.
Rahip elyazması hazırlamakta, kopyalar yazmakta, çeviri
yapmakta ama kitaplıkta bulunan kitaplar hakkında bilgi sahibi olamamaktadır.
Çünkü bazı kitaplar, sapkın ve yalan bilgilerle doludur. Bu yüzden
bu kitapların okunmaması gerektiği düşünülmektedir. Bu yüzden de Kitaplık
içinden çıkılamaz bir labirent şeklinde, yapılmıştır. (Kitaplığa, girenin,
çıkamayıp yakalanması için. William ve Adso, dünyanın dört bir yanından gelen,
biri diğerinden ilginç rahipleri ile tanışır. Yasak kitaplık, Williamın
merakını iyice kabartmıştır.
Yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan bu manastırda,
rahip William ve Adso, cinayetin ipuçlarını bulmak için çalışmalara başlar.
Yunanca-Arapça çevirmeni Venantius, retorikle uğraşan Benno, kütüphane yardımcısı
Brengar, yazmaları kopya eden Aymora, kütüphaneci Malachi ve şifalı otlar
uzmanı Severinusun ölümleri oldukça garip, trajiktir ve gizemlidir. Hepsinin
de bir sırrı korumak için ölmüş oldukları fikrini uyandırmaktadır.
Yaşlı keşiş Jorge yenilikçi hayatını buradaki kitapları
okumaya adamış ve bu uğurda kör olmuştur. Kör olmasına karşın yasaklı kitabı
okumak isteyenler için tuzaklar hazırlamıştır. Örneğin ayin sırasında Kitaba
dokunan ve parmağına zehir bulaşan kütüphaneci Malachi, tüm keşişlerin gözleri
önünde ölmüştür.
Williama güvenmeyen başrahip engizisyon yargıcını manastıra
çağırmıştır. Bir ayin sırasında yardımcısı Adsoyu yanına çağıran William gizli
geçidin yerini bulduğunu söyler. Kimseye görünmemeye çalışarak gizli bölmeye
giderler, şifreyi doğru tahmin edip merdivenlerden çıkarlar, karşılarına siyah
cüppeli yaşlı bir rahip çıkar. Yaşlı Rahip beni buldunuz der ve
elindeki yasaklı kitabı Williama verir, ama her şey göründüğü gibi
değildir. William ve Adsonun gizli bölümden çıkmaları tamamen imkânsız
gibidir. William meşaleyle raflardaki kitapları tutuşturarak yolu bulmaya
çalışır. William elindeki Poetikaya sarılarak her şeyin bittiğini
düşünmektedir. Çıkışı bulmak imkânsız gibidir
KAYNAKÇA
0
1
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın