Belki midilliler vardı rüyanda.
Belki çamurdan kocaman bir ev yapmıştın
Yüreğini sığdırabilmek için odalarına.
Belki de bir cep dolusu şekerlemen vardı
Hesapsız dağıttığın arkadaşlarına.
Bombalar yağdırdılar rüyalarına çocuk
Cömertçe…
İyi uykular diyen anneni, tatlı rüyalar diyen babanı
Oyunlar oynadığın kardeşlerini aldılar
Kim bilir ne kadar korktun ışığı görene kadar
Sahi, çocuklar ekseri karanlıktan korkar
Ama öğreneceksin çocuk, öğreneceksin
Karanlığın bu dünyadaki en korkunç şey olmadığını.
Zalim insanları, hayâsızlığı, arsızlığı tanıyınca
Belki de karanlığı dost edineceksin
Küçücük ayakların mı, küçücük ellerin mi?
Yoksa kocaman yüreğin mi vurdu alnımın çatısından.
Utanıyorum!
Bir ağaç olsaydım keşke, bir kedi
Yahut bir taş olsaydım.
İnsan hariç bir şey işte.
Yarılsaydı yer içine girseydim ya da
Başka nasıl başa çıkılır bu utançla?
Tertemizdir yüreğin, bilirim.
Nefret yok sende, affetmek var,
Cimrilik yok sende, paylaşmak var.
Bu işte çocuk, bu işte
‘’Ne günahı var bu yavrucuğun’’ diyenlerin
Günahı var…