HANGİSİNİ DÜZELTEYİM

23.10.2016
HANGİSİNİ DÜZELTEYİM
      Öğretmenliğin en sevdiğim tarafı; dersi anlattıktan sonra, öğrencilerin gözlerine bakıp o gözlerde yeni bir şey öğrenmiş olmanın mutluluğu ve rahatlığını görmek, ayrıca bilginin ışığıyla, o gözlerin parıltısına şahit olmaktır. Öğretmenliğin sevmediğim tarafı da yazılıları okurken, çocukların cevaplarının içindeki doğru cümleleri arayıp bularak, puan vermeye çalışmaktır. 
      Bazı öğrenciler, konuyu duymuş ama öğrenememiş olabiliyor. Kendince bir şeyler yazıyor...bakıyoruz...kolay olan; üstünü kırmızı kalemle çizip (sıfır) yapmak, ama kıyamıyoruz... sağdan soldan düzeltip, doğruyu cımbızla çekip puan vermeye çalışıyoruz. Ama olmuyor, ne yaparsak yapalım, toparlayıp güzel bir not veremiyoruz. "Üç sayfa yazdım, hiç mi doğru cümlem yoktu da hoca bana kırık verdi, demek ki bana taktı." yakınmalarıyla karşılaşıyoruz. "Bak ben ne sormuşum, sen ne cevap yazmışsın, burda doğru bilgi yok ki, sen olsan kaç verirsin?" diye sorduğumda "Ben niye veriim, öğretmen sizsiniz, siz puan verecek yeri bulursunuz." şeklinde karşılık aldığım da olmuştur. Tarih sınavından çıkan bir öğrenci, arkadaşlarına; " Valla ne deyim bilmem ki, olayı hatırlıyorum ama isimleri ve tarihleri hatırlayamadım. Artık hoca,  anlattığım olayı bulup puan verirse ne âlâ" demişti. Bu durumlarda öğrencilere anlattığım bir fıkra vardı. Biz de bir zamanlar öğrenciydik, belki de buna benzer hataları biz de yaptık. Ondan olsa gerek, üniversitedeki hocalarımızdan, Dr. Halil Güntan bir gün bize bu fıkrayı anlatmıştı: 
     Adamın biri bir akşam,  eve geldiğinde karısının hüngür hüngür ağladığını görür. 
    -Ne oldu hanım, hayırdır?
     Kadın ağlamaktan konuşamaz.
    -Anlatsana n'ooldu?
    -Ay sorma bey... sorma...
    -Çocuklara mı bir şey oldu? N'ooldu be kadın?!
     Kadın ağlayarak cevap verir:
    -Bugün bir sohbet toplantısına katıldım. Kuran okundu, Mevlit okundu, dinî konular konuşuldu. Bir de bir hikaye anlattılar...Ondan çok etkilendim...
    -Neymiş? Bir de bana anlat.
    -Bir kadın evliya varmış...Hiç çocuğu olmuyormuş...Allah'a dua etmiş, çocuğum olursa sana kurban edeceem demiş...Sonra bir kızı olmuş... Kızı alıp kurban edecekken, yerin altından bir keçi çıkmış... Sonra aksakallı bir dede gelip, "onu değil bunu kurban et " demiş.
     Kadın ağlamaya devam etmiş. Adam:
    -İlahi hatun... Dinlemişsin ama öğrenememişsin...Ah ah...Hangisini düzelteyim?.. Kadın değil, erkek...Evliya değil, peygamber...Kız çocuk değil, erkek çocuk...Yerin altından değil, gökten...Keçi değil, koç...Aksakallı dede değil, melek...
     ....
     Hatasız insan olmaz, mutlaka hata yaparız, hayatta düzeltebileceğimiz hatalar yapmak dileğiyle...
    
    

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Maksud - Maksude

Maksud - Maksude

8 years ago

Bizi güzel bir anıyla maziye götürdünüz ama hafızamızda aynı şekilde canlanamadı. Nasılsa ben de dersimi almışmışımdır diyerek teselli ettim kendimi. Hocalarımız yaşıyor mu acaba, görseler bizi hatırlarlar mı? Biz bile daha doğrusu ben bile unuttuysam hemen hemen her şeyi onlar hatırlar mı bizi. Kim bilir ne fıkralara misafir olmuşuzdur. Şimdi test sınavları çocuklara alfabenin hepsini olmasa da dört beş harfini çok iyi öğretti. Hatta bağımlı oldular o harflere, duymadan anlamıyorlar. Şöyle ki soruyu açıklayarak doğru cevabın şıkkını söylemezseniz "Hangi şık?" sorusu mutlaka geliyor. Ne mutlu anlamadan geçmiyor çocuklar tesellisi rahatlatıyor bizi. Kötü cümle kötü değilmiş diyorsunuz cümle olamayınca. .. Bir dokundunuz bin işitiyorsunuz. En iyisi susayım. Yoksa size çok iş çıkacak Hocam. Güzel cümlelerle güzel günler görebilmek ümidiyle gönderiyorum selamlarımı gurbete.

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

8 years ago

Halil Güntan Halk Edebiyatçısı değil miydi?..inşaallah doğru hatırlıyorumdur..yoksa çok ayıp olacak...ama çok müthiş bir tespit yapmışsınız arkadaşım..şimdiki öğrenciler klasik soru sorduğumuzda çok kızıyorlar..aslında benim de işime geliyor test yapmak..gözler bozulunca bir kağıdın üzerinde fazla duramıyorsunuz..hem daha objektif oluyor böylesi..selamlar..

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

@seferioren-103 | Kendimi geçen yüzyılda kalmış hissettim (zaten de öyleyim), Milattan Önce-Milattan Sonra gibi, İnternetten Önce-İnternetten Sonra olarak dönemleri sınıflandıracağız galiba. Benim anılarımda-hâliyle- uzun uzun yazılılar, tahtaya kaldırılıp yapılan sözlüler, kütüphane masalarında toplanıp yaptığımız ödevler var. Testler, çocuklarımıza hızlı ve alternatifli düşünme yeteneği verseler de kendi ifadeleryle anlatma, kendi cümlelerini kurma yönünde yetersiz kalıyor. Ben bile burda,anadilimle girmediğim sınavlarda, sorular test olarak geldiğinden, yeteri kadar bilmediğim bir dilin, cümlelerini kurmadan cevap verebiliyorum...Selamlar, sevgiler...

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

@seferioren-103 | Halil Güntan Hoca, bizim Halk Edebiyatı derslerimize girmişti, Eski Türk Edebiyatından Doktora yapmıştı, tez konusu; Esrar Dede Divanı'ydı. Yazımda Tarih sınavından çıkan bir çocuktan bahsettim; "Birileri anlaşma yapmak için bir araya gelmiş, anlaşamayınca savaşmışlar." Öğretmeninin bu cümleden puan vermesini bekliyordu...Selamlar, sevgiler...