Hasan Sabbah Sabbahilik ve Haşhaşi Cennetleri

15.05.2022

 

Sabbahilik ve Haşhaşi Cennetleri

Sabbahilik, İran’ın Kum kentinde dünyaya gelen ve Rey şehrinde din tahsili gören (Hasan bin Sabbah ) Hasab Sabbah’ın 1090 yılında Alamût Kalesi'ni alarak kurduğu dinî tarikat ve siyasî örgüttür. Bu mezhep, Şia mezhebine bağlı İsmailliye koluna mensup bir mezhep olarak doğmuş, bu mezhebe bağlı dervişler veya askerlere Haşhaşiler de denmiştir.

Sabbahiliğin kurucusu olan Hasan Sabbah, önceleri İsmailliye mezhebine bağlı biri olduğu için kurmuş olduğu mezhep Şia kökenli bir mezhep ve tarikat olarak kabul edilmiş ve Hasan Sabbah’ın adı ile anılmıştır. İsmaili mezhebine bağlı Hasan Sabbah,  Fatimilerin o devirdeki Hünkârı olan Halife Müstansır’ın daisi olmuş Muntasır ona Horasan’da İsmaili tarikatını yayma görevi vermişti. Muntasır’ın ölmesi sonrasında çıkan siyasi krizde kazanan tarafa muhalif olma konumuna düşen Hasan Sabbah İran’a gelerek Batınılik düşüncelerini yaymaya başlamıştı. [1]Böylece Deylem, Gilan ve Mazenderan’daki İslamiyet’e geçmekte direnen [2]Zerdüşt dini kökenli savaşçıları ve halkını yanına çekmeyi başarmıştı. Nizamülmülk’ün takibinden kurtulan Hasan Sabbah, önce Kazvin’e kaçmış, sonra da gönderdiği dailerinin başarılı propagandaları sayesinde kale muhafızlarını ve ahaliyi İsmailiye mezhebine çevirterek ele geçirdiği Alamut’a sığınmıştı.

Alamut kalesi ve Haşhaşiler

Alamut Kalesi İran'ın Kazvin kenti Elburz Dağları'ndadır. Bu kale geniş bir vadiye hâkim, iki bin metre yükseklikte, yalnızca sarp ve dolambaçlı bir patikadan çıkılabilen büyük bir kayalık üzerindedir. Hasan Sabbah, bu kaleye gizlice ve farklı bir ad ile girmiş, muhafızları kendi yanına çekmeyi başararak kalenin asıl sahibi Mehdi’den bu kaleyi kansız bir şekilde teslim almıştı.

Durumu öğrenen Selçuklu Emiri Yuruntaş, kaleye derhal saldırdı. Ancak Alamut düşmek üzere iken Yuıruntaş öldü. [3]İki yıl sonra Nizamülmülk  ordu gönderene kadar kale tahkim edilmişti. Bu ordu Alamut’u almayı becerememiş bu esnada ise Melikşah da ölmüştü.

Hasan Sabbah, bu kaleyi tahkim ettirip, kaleye yıllarca yetecek devasa gıda depoları yaptırtmıştı.

Bu mezhebe mensup olanlar haşhaş kullandıkları için bu mezhebe mensup olanlara Haşhaşi de denmiştir. Bu mezhebin mensupları haşhaştan elde edilen afyon kullanan İsmailliye mezhebi kökenli On İki İmam’a inanan kimselerdir. Sabbahiler mezhep veya tarikat olmanın ötesinde siyasi bir örgüt şeklinde çalışmış kendi çağlarında yaptıkları suikastlar ve siyasi mücadeleler ile dikkati çekmişilerdir.

Örgüte atfedilen Haşhaşi "haşhaşiyyun, haşhaşin" sözcüğü Batı dillerine "assasini, assissini, heyssisini" şekillerinde geçmiş, [4]bu örgüt 11 yüzyılda rakip devlet adamlarına yaptıkları suikastlar ile adından çok söz ettirmiştir.

Mezhep Olarak Sabbahiler

Şia ve Şia mezhebine bağlı mezheplerin ortaya çıkış nedeni Emevilerin Arap kökenli olmayan Müslümanlara mevali olarak görmeleri, İslamiyet’i Arap Milliyetçiliği olarak göstermeleri, Hz Ali’nin öldürülmesi sonrasında ortaya çıkan ayrılıklar olmaktadır. . İmam Cafer’in ölmesi sonrasında Şiiler de iki kola ayrılmış,  kimi gruplar İmam Cafer’in oğlu Musa Kazım’ı yedinci imam;  kimi gruplar ise imam Cafer’in oğlu İsmâil bin Câ'fer el-Mûbarek'i yedinci halife olarak görmüşlerdir. İsmailliye koluna mensup olan Şiiler, Fatımi Devletini kurmuş;  ama Fatımilerde de dini hizipleşmeler ortaya çıkmış, bu hiziplerden ikincisi olarak şekillenen Nizarilik kolu Irak ve Suriye’ye yayılmıştı.  Hasan Sabbah ise Nizarilik koluna mensuptu. Kurduğu tarikat ve mezhep de dolayısı ile Şia, İsmailliye ve Nizarilik kökenliydi.

Sabbahi mezhebine göre 7 tabaka vardır. Bunlar, halîfe, üstâd-ı kebîr, dâîler ( davetçiler) , refik, fedâî, lâsık, ahalidir.  Bu mezhebin en alt tabakasında olan Lâsıklar fedâi olmaya namzet kişiler olmaktadır. [5]  Mezhebin ikinci derecesinde görülen fedaileri iri yarı, güçlü, katil ve halifeye katiyetle bağlı, her emre canı pahasına uyan kişiler olmaktadır. Fedailer , halife veya Üstad-ı kebirin ( en büyük üstatlar )  emrine kesin itaat edecek olan afyon bağımlısı kişiler olmaktadır.  Dailer ise bu mezhebin imam veya öğreticileridir. Refikler ise fedai olamamış mezhebe bağlı kişilerdir.  

Sabbahiler, Kuran’ın hükümlerini kendilerine göre yorumlayan değiştiren bir mezhepti. Bu mezhebe göre insan daima Allah ile beraber olmalı dır. Gerçek ibâdet de zaten budur. On iki İmam müntesibleri gibi Mehdî’yi bekle mezler. Onlar için mehdi ve imam, Haşan Sabbâh'tır. Hasan Sabbah, mezhebine inananlara” eğitim ve öğretimi yasaklamış ve müridlerini cahil bırakmıştır.” Ona göre “Allah akıl ve ilim ile değil imamın rehberliğiyle tanınabilir. Akıl ve ilim Allah’ı tanımak için yetersizdir.[6]

Sabbahiler Devleti ve Cennetleri

Hasan Sabbah, Alamut Kalesi merkez olmak üzere fethedilmesi çok zor olan kaleleri elde ederek fedaileri ile suikastlara dayalı bir devlet kurmuştu. Devletin kuruluşu Alamut Kalesinin elde edilmesi ile başlamış, bu kale Hasan Sabbah’ın gönderdiği dailerinin halkı Hasan Sabbah taraftarı haline getirmeyi başarması ile ele geçirilmişti. Rivayete göre Hasan Sabbah, daileri sayesinde elde ettiği Alamut Kalesine geldikten sonra bu kalenin çevresini yüzlerce tuzaklarla destekleyerek korumuştur. Hasan Sabbah 34 yıl boyunca bu kaleden dışarı çıkmamış, en büyük düşmanı olan Selçuklulardan bu şekilde korunmuştur. Hasan Sabbah’ın kurduğu fedailer teşkilatı başta Selçuklu, Fatimi, Abbasi, Moğol ve Eyyubi devletlerinin üst düzey devlet adamları olmak üzere binlerce insanı öldürmüştür.

1273 yılında İran ve Hulagu Han’ın ülkesine gelen Marco Polo, seyahatnamesinde Haşhaşileri şu şekilde anlatmıştır. “Şeyhlerine "dinin büyüğü" anlamına gelen Alaeddin diyorlardı. Şeyh iki dağ arasındaki vadide sütten, baldan ve şaraptan akan sular, güzel huriler ve çeşitli meyve bahçeleriyle donatmıştı. Şeyh bu vadiyi Muhammed’in cennetine benzetmişti. Şeyh fedailerine iksir içiriyor onları gruplar halinde bahçeye taşıtıyordu. Şeyh, Cennete gittiklerini zanneden müritlere "Gidip şunu şunu öldüresin. Meleklerim seni cennete götürecek" diyordu.[7] 

Aslında Marko Polo, Hülagu Han’ın ülkesine gittiğinde Alamut Kalesi yakılıp yıkılmıştı.  Üstelik Sabbahilere ait olan kalelerde yapılan kazılarda süt, bal ve şarap akan çeşmelere, cennete benzetilen vadilere dair pek bir iz bulunamadı. Bu nedenle Marko Polo gördüklerini değil duyduklarını yazmıştı. Ancak şurası bir gerçekti ki fedailerin hepsi birer afyon bağımlısıydı.  Sabbahilerin kalelerinde büyük balkonlar ve uzun kolonlar oluyor, balkonlar ve kolonlar çeşit çeşit sarmaşıklar ve çiçeklerle bezenip havadaki bir cennet etkisi yaratıyordu. [8] Suikast için gönderilecek olan fedailer bu cennet bahçelerine girip bakireler ile eğleniyor, en sonra da afyon içen fedailer görevine çıkıyordu.  Bu fedailer şüphesiz ki şeyhlerinin emirlerine uyduklarında sahte cennetten çıkıp gerçek cennete gideceklerini sanıyorlardı.

Sabbahiler, Kıyâm-ı Kıyâmet fermanı ile kıyametin yaklaştığını iddia edip Kur'an'daki ayetleri yasaklamış ve kendi ibadetlerini oluşturmuşlardı. Bunlardan biri de suikasta gidecek olan fedainin Cennet Bahçelerinde haşhaş çekip bakire kızlarla son bir eğlence yapma ibadeti idi.

Sabbbahilere göre Hasan Sabbah,  bu mezhebin imamıydı ve mehdi olarak yeryüzüne inmişti. Sabbahiler ibadeti “ daima Allah ile beraber olmak “ şeklinde anlıyordu. Muhtemelen en önemli ibadet ise Fedainin görevini yerine getirmesi ve öncesinde yapılan afyon içme ve cennet bahçesi fantezileriydi.

Nizamülmülk'ün bir  Haşhaşi tarafından öldürülmesini resmeden 14. asır minyatürü 

Sabbahiler ve Mücadeleleri

Sabbahiler, Selçukluların en güçlü oldukları devirde kurulmuştu. Sabbahiler, Selçuklu ve Abbasi devletlerini ana düşman olarak görmüşlerdi Nitekim Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizâmü'l-Mülk ile ile Nişabur’da tahsil görmüş çok zeki bir adamdı. Sabbahiler, Melikşah ve ardıllarının büyük baskılarına rağmen daileri ve entrikaları ile elde edilmesi çok zor kaleleri yavaş yavaş ele geçirmişler ve bu kalelerde sahte cennetler kurup afyon bağımlısı yaptıkları fedaileri ile önemli kişilere suikastlar düzenleyerek büyük bir korku ve etkinlik yaratmışlardı. Fedailer suikastlarını zehirli hançerler ile yapıyorlar ve olay yerinden kaçmayarak öldürülmeyi bekliyorlardı. Nizamülmülk dahi bu fedailerin suikastlarına kurban gitmiş, çok sayıda devlet adamı ve din büyüğü fedailer tarafından öldürülmüştü. Melikşah ve Nizamülmülk tarafından yok edilemeyen Haşhaşiler, suikastlar ve entrikalar sonucu Selçuklu devletinde iç karışıklar çıkarmayı başarmış, Sencer, Berkyaruk ile Muhammed Tapar arasındaki mücadelelere müdahil olmuş, böylece kimi Selçuklu Sultanları ve hanedanları ile de ittifak kurmayı başararak ayakta kalmışlardı. Böylece Selçuklar yıkıldıktan sonra daha güçlü hale gelmişler, Cengiz Han’ın torunu Hülagu Han’ın önce Alamut 1256,daha sonra da Lemese 1258 ve Girduh kalelerini 1270 almasına kadar varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardı. [9]

Hülagu Han, büyük bir azimle Sabbahilere ait bütün kaleleri tek tek zapt edip yıktırdı. Sabbahi artıklarının peşine düşen Mönge Kağan yüzbinlerce Sabbahi ve İsmaili müritlerini katletti.  Böylece Fedâî teşkilâtı da dağıtılmış oluyordu. Buna rağmen Sabbahiler tamamen ortadan kaldırılamadı. İran, Suriye ve Mısır'a yayılmış olan Sabahhiler gizli örgütlenmeler halinde Ağa Han dedikleri liderleri ile günümüze kadar varlıklarını sürdürmeyi başardılar. [10]

KAYNAKÇA 

[1] ABDÜLKERİM ÖZAYDINhttps://islamansiklopedisi.org.tr/hasan-sabbah

[2] HASAN SABBAH". Abdülkerim ÖZAYDIN. TDVİA.

[3] ABDÜLKERİM ÖZAYDINhttps://islamansiklopedisi.org.tr/hasan-sabbah

[4] Maalouf, Amin, Semerkant, Çeviren: Ali Berktay, Mayıs 2009, İstanbul.

[5] İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri, s. 397

[6] ABDÜLKERİM ÖZAYDINhttps://islamansiklopedisi.org.tr/hasan-sabbah

[7] Bulut, Faik, Hasan Sabbah Gerçeği, Berfin Yayıncılık, 2014.

[8]https://tr.wikipedia.org/wiki/Ha%C5%9Fha%C5%9F%C3%AEler

[9] Lewis, Bernard, Alamut Kalesi ve Hasan El Sabbah, Nokta Yayınları.

[10] Ferhad Defteri, İsmaililer, Tarihleri ve Öğretileri, Doruk Yayınları.

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar