Haşiye
Haşiye (ha:şiy - ḥāşiye) Arapça kökenli isim soylu bir kelimedir. Kelime anlamını TDK: “Dipnot. Bir eseri daha iyi açıklamak için yazılan açıklama kitabı” şeklinde tarif etmiştir.
Haşiye, eski edebiyatta da kullanılan bir terimdir. Günümüz dilindeki tam karşılığı kitaba veya metne yapılan açıklama , şerh etme, veya kolay anlaşılacak şekilde genişletme ve izah etme olarak anlatmak mümkündür. Eski edebiyatçılar Haşiyeyi bir çeşit şerh etmek olarak da düşünmüşler, metinlerin kolay anlaşılması için sayfalara haşiyeler yapmışlar, yazdıkları eserlerin kenarına, bir köşesine veya altına yaptıkları metinle ilgili açıklamalara haşiye demişlerdir.
Haşiye yapmanın amacı anlaşılması güç izahlara, kavramlara veya metinlere kolay anlaşılmasını sağlayacak izahatlar getirmektir. Anlatımı müşkül olan veya izahı müphem, belirsiz kalmış konulara açıklayıcı ilaveler yapmışlar ve daha kolay anlaşılmasını sağlamaya çalışmışlardır.
Sayfalarda yapılan bu açıklamaların çoğuluna ise “ Havaşi “ dendiği de bilinmektedir. Şu halde haşiye ve Havaşi kelimelerinin günümüzdeki benzer karşılığına rahatlıkla dipnot ve ya dipnotlar denilebilir.
Eski devrilerde yeni kitaplar yazmaktan ziyade mevcut metinlere açıklamalar eklerler buna da havaşi denirdi. Bu özellik ise havaşi ve haşiyenin günümüzdeki dipnotlardan daha farklı bir işlevinin de olduğunu da göstermektedir.
Haşiye sadece sayfa kenarlarına veya altına yapılan izahlara denmemiş, anlaşılması müşkül eserleri açıklamak için yazılmış kitaplara da haşiye denmiştir.
Bir esere haşiye yazanlar eserlerin müellifleri olmak zorunda değildir. Aksine haşiye yazanlar genellikle müellifin dışındaki kişilerdir. Bilindiği gibi Matbaanın olmadığı devirlerde eserler deri veya kâğıtlara el ile yazılır ve çoğaltılır, eserleri okuyanlar veya çoğaltanlar da sayfalara açıklayıcı bilgiler yazarlar, sayfalara haşiyeler ilave ederlerdi.
Bir esere bazen onlarca şerh ve hâşiye yazıldığı oluyor, ulemânın eklediği bu haşiyeler esere zenginlik katıyordu. Bazen de ulemalar yazılmış bir kitabı açıklamak için müstakil bir kitap halinde haşiyeler de yazıyorlardı. Yâni meşhûr bir âlimin derlediği veyâ te'lîf ettiği bir esere şerhler yazılıyor, şerhlere hâşiyeler, hâşiyelere hâmişler de ilave edilebiliyordu. .Örneğin “İmâm Buhârî’nin “el-Câmiu’s-Sahîh” adlı eserine 75 şerh yazılmıştır. Bu eserin şârihlerinden biri olan Bedruddin Aynî’nin yazmış olduğu şerh tam 25 cilttir. “
Eski edebiyatta haşiye yazmaya tahşiye, tahşiye yazana muhaşşi, haşiyeli eserlere ise muhaşşa adını veriyorlardı.