KategorilerYAZILARMakaleHeceli Şiirimizin Temelleri ve Evreleri

Heceli Şiirimizin Temelleri ve Evreleri

14.10.2011
Bu Eser 02.01.2014 Tarihinde Haftanın Yazısı Seçilmiştir


Heceli Şiirimizin Temelleri, Evreleri, Yozlaşma süreçleri ve Çözüm Önerileri (1. Yazı )

 

İlk Türk şiirden bu güne, şiirin temel elementleri pek değişmese de; geçmişten günümüze durağan bir tutum izlememiş; sürekli ve dinamik bir şekilde inkişafını sürdürmüştür. Fakat şiirdeki gelişme, yozlaşma ve yozlaştırmayı ayırt etmek gerekir. Çağımızda şiirin temel elementleri, niteliği, biçimselliği ve amaçları birbirine karıştırıldığını iddia etmek mümkündür. Şiiri temelinden uzaklaştıran sapaklara girildiğine, üzüntü verici mecralara sürüklendiğimize, bilinçsiz şiir sorunu icatlarına ve gülünç çözüm önermelerine şahitlik ediyoruz. Evrendeki ilk şiirleri oluşturan ilkellerin hissiyatla ilgili duyumsamalarını melodiyle ilişik bir lafızla ifade ettiklerini kabul etmek gerekir. İlk şiirlerin bile lirizmin patlaması ile söylendiğini düşünürüm.

Yüz, yüz elli kelimelik dile sahip, klanlar halindeki ilkellerin dahi şiir nüveleri oluşturdukları görülür. Tropikal Afrika’daki Pigmelerin şarkı ve şiir kültürüne sahip oldukları tespit edilmiştir. “ İlahi vecde gelmeden şair, şiir söyleyemez” diyen Platon, ilham gelmeden şiir oluşamaz tespitiyle, şiirin; ilham, müzikalite ve lirizmle ilgisini ortaya koymuş olur. “ Şiirin onda biri ilham, onda dokuzu emektir” diyen N. Fazıl ise Valery’in görüşünü Türkçeleştirir. Valery gibi emeği öne çıkaran bu görüşte dahi; vecde halinin dolayısı ile ilhamın şiiri oluşturan ana hareket noktası olduğu göz ardı edilemez.

Bu sözler ise; musiki ile şiir, şiir ile ilham, ilham ile hissiyat arasındaki organik bağı meydana dökmektedir. O halde şiirin temel unsurlarının: Ahenk, lirizm, hissettirilmek istenen anlam, akılda kalacak kadar kısa, özlü ve bu yüzden ritmik olarak söylenen sözler olduğunu kabul etmek gerekir. Şiirin başlangıcında oluşmamış olsa bile imgeyi şiirin temel unsurlarından biri kabul etmeliyiz. İmge, pek tabi olarak duyumsama, hissiyat ve şiirin soyutu nesnel hale getirmeye yönelen özel çabası ile alakadar bir unsurdur.Buluş değeri taşıyan fikir, anlam oyunları ve söz sanatları gibi şiirin olmazsa olmazı olan diğer unsurların şiirin gelişimi sürecinde şiirin temel unsurları haline geldiği iddia edilebilir.

Şiirin kısa ve özlü olmak mecburiyeti akılda kalıcılığını, hissi iletisinin ezberde kolay kalabilmesini sağlamakla ilgilidir. İşte tam bu noktadan az sözle çok hissi ifade etme mecburiyeti ortaya çıkmaktadır. Bu mecburiyet ezberi kolaylaştıran ölçü, durak, kafiye, nazım birimi gibi şekli hususların keşfine yol açmıştır. Şiir, “bildirmekten ziyade sezdirmek amacındayken, düzyazı izah etmek, bilgilendirmek, açıkça anlatmak, öğretmek maksatlıdır. İşte tam bu noktada şiirle düzyazının yolu ve amaçları birbirinden kopuş olur. Düzyazı; tafsilata, açıklığa, öğretmeye, anlaşılır olamaya yönelirken, şiir; ahenge, özlü olmaya, ritme, benzetmeye, hayale, ölçü, durak ve kafiye gibi akılda kalmayı kolaylaştıran yolaklara yönelir.

Düzyazı, iletinin; şiir ise anlatının harfiyen akılda kalması amacına yönelmiştir. İlkel toplumlarda kâhinlerin, sihirbazların, müneccimlerin şair olmak zorunda kalması, şiirin ruhaniyetle olan ilişkisi yüzündendir. Müzik, ritim, özlülük ve öznellik taşıyan bu husus şair Rahip Brémond, tarafından şiir lisanının “dua” , Haşim tarafından ise “ Şiir resullerin sözlerine benzer” şeklinde izahatlar bulmuştur. Saf -öz –şiir kuramcısı olan Mallarme ,bu ruhani hadiseye “ Şiir, kelimelerin dinidir” diye bir tarif getirmiştir.

Düzyazı, kelimenin cümledeki ahenkli duruşu, müzikal değeri, imgesel çağrışımları, anlam çeşnisi, zenginliği veya sıralanış yerine önem vermez. Düzyazıdaki ifade müşterek bir ifadeyken, şiirdeki ifade söyleyen şaire has melodik bir söylem taşır. Şiir, kendi şairinin ruhi söylem kimliğidir. Sanatsal olmayan düz yazıda bu gaye aranamaz.O halde bir yazının şiir olabilmesi lirizm, ahenk, ritim, imge ve özlülük unsurlarının bulunup bulunmadığıyla ilişkili olmalıdır.

Evrende demir çağına ulaşan ilk kültür olan Karasuğ kültürünün Türkler tarafından inşa edildiği arık kesin bir bulgudur. (bkz.edebiyadvesanatakademisi.com/islamiyet-oncesidonem/afanasyevo-anav-andronovo-karasug-kulturleri-ve-turklerin-ana-yurdu.) Kültürel seviye, dil, şiir ve edebiyat arasındaki bağıntıyı bildiğimize göre ilk Türk şiirlerinin

MÖ binli yıllarda oluştuğu bellidir. Hece, durak, kafiye ve dörtlük sistemi ilk Türk şairinin ilk şiirleri ile aynı anda asla oluşmuş olamaz. Şekli unsurların asırlara yayılan süreçlerde evrimleştiğini kabul etmemiz lazımdır. Diğer uluslarda da olduğu gibi ilkel şiirlerimiz ölçüsüz, duraksız ve kafiyesiz yani serbest olmalıdır. Şiirin amaçları gereği ilk şiirlerde bile kafiye ve ahenk çabası olmuş olsa gerektir.

Kök kalık teg yuklunmakz azz suksuz

Körgülüg neñ uşik ekşer tapgulugsuz

Körser sizni yig yörügçe körmeksizin

Körür olar kirtü arıg burkanlarıg

Bilinen ilk şairimiz olan Aprınçur Teğin’e (Uygur, ms.8 yy) ait olan ve tespit edilebilen bu ilk şiirimizde mısra başı kafiye ve hece ölçüsü vardır. ( geniş bilgi:bkz: edebiyadvesanatakademisi.com/asik-edebiyati/turk-halk-siirinde..) Bu ve diğer Uygur şiirlerine bakarak Karasug Kültüründen Uygurlara kadarki bin yıllık süreçte başkafiye, hece ölçüsü ve dörtlük sisteminin olduğu görülüyor. Bu ilk şiirimizde bile aliterasyon ve asonans göze çarpar. İç ahenk maksadıyla“k “ “z” ve “ z “ sesine en yakın “ s “ seslerinin tekrarı gözden kaçmamaktadır. Ama nazım biçimi, kafiye ve durak sisteminin teşekkül etmediği ortadadır. Tüm bunlar halk şiirimizin ancak binlerce yıllık bir süreçte bu günkü haline gelebildiğinin kanıtını oluşturur.

Durak, kafiye ve nazım şekillerinin D. Lüğat üt Türkî’ile Uygurlar arasındaki üç asırda tekâmül ettiği ortaya çıkmaktadır. Bir şekil uydurmakla nazım türü icat ettiğini sananların aksine K. Mahmut, bin sene öncesinden nazım şeklinin ne olduğunu bilmekte; konu, kafiye düzeni, nazım birimi, durak ve ölçüleri belirgin Koşuk ve Sağu gibi şiir biçimlerinden örnekler vermektedir.

Kaşgarlı Mahmut’tan iki asır sonra koşuklara A.Yesevi: hikmet, Yunus: ilahi demektedir. İlahi ve hikmetlerin şeklen koşuktan farkı yoktur. Bu ise nazım biçimlerinin şekli yapısı kadar, içerik ve konu ile de alakadar olduğuna iyi bir ispat olur. İlahi, hikmet ve koşukların şekli hususları aynı, konuları çok farklıdır.

İslami dönemde koşuk ve sağulardan onlarca nazım şekli çıktı. Din dışı âşık şiiri: koşma, güzelleme, varsağı, koçaklama, semai; taşlama, lebdeğmez, atışma; anonim şiir: Türkü, mani, ağıt, anonim manzum destan; Tekke ve Zümre şiiri: ilahi, hikmet, deme, saz nefes, şathiye, devriye, satranç, ayin, tapuğ, cumhur, tevhit, nutuk, duvaz, naat, münacat, vezni aher gibi nazım şekli oluşturdu. ( Dr. Doğan Kaya, https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/tasavvuf-ve-tasavvufi-asik-edebiyati/tekke-ve-tasavvuf)

Bu nazım biçimleri; şekil, konu, kafiye, durak, üslup ve ezgi açısından, kalıplaşarak kendilerine özge biçimlere girdiler. Böylelikle Halk ve tekke şairleri, aruz dâhil her ölçü, durak, kafiye, üçlük, beşleme, beyit sitemini şiirde denemiştir.

Bu süreçteki gelişimler iki tür sonuç çıkarır.

a) Divan şairleri“ köylü ırlamaları” gibi görse de, hece o dönemde bile her yönden gelişmiştir.

b) Şiirimizde, sone, terza rima, balat, O. rima, musammat, muhammes, müstezat piramit, çiçek, üçgen, beşgen; 15–20 hecelik duraklar; gazel, mesnevi, rubai, sarmal, düz, çapraz gibi kafiye sitemleri dâhil serbest ve heceli şiirin dış unsuruna ait her yöntem denenmiştir.

Şiirin bir çıkmazda olduğu mısralı her yazının şiir sayılmasından; çiçek, böcek vb. benzeterek şiirin yüceldiğinin zannedilmesinden bile belli değil midir? Aziz Nesin’in dediği gibi “ Ülkemizdeki her üç kişiden dördü” artık şairdir. Vezin, kafiye, birim gibi şiirin dış unsurlarıyla oynayarak, bu çıkmazdan çıkamayız. Grafiker, çizimci ve edebiyat pazarcısı mantığıyla şiir dışını süslemek, şiiri yüceltemez. Şekli sorunu olmayan şiirin yücelmesi çağdaş düşüceler ile temel elementlerinde şiirin ihya edilmesi ile belki mümkün olacaktır.

Bu ise gelecek yazımızın konusu olacaktır.

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da