Bafa gölünün kuzey-doğu kıyısında Milas’a 39 km. uzaklıkta, Latmos dağlarının eteklerinde, Kapıkırı Köyü’nün bulunduğu yerdedir.
Yunan mitolojisi Tanrılarından biri olan Herakles’in adı Anadolu’da birkaç kente verilmiştir. Bunlardan biri de Bafa Gölü kıyısındaki Herakleia’dır.Herakleia, Bafa Gölü’nün Latmos (beşparmak) dağlarının denize dik inen güneybatı eteklerinde antik adı Latmos körfezi olan körfezin en ucunda bulunan bir antik kenttir.
Bu kente Milas - Söke karayolunun 25.km.sinde, Çamiçi köyünden sağa dönülerek yaklaşık 10 km sonra Kapıkırı köyüne gelinerek ulaşılır. Kapıkırı köyü antik kentin üzerinde kurulmuştur.
Herakleia'nın yerleşim tarihinin M.Ö. 8.yy'a kadar gitmektedir. Strabon, kentin ilk adının Latmos olduğunu belirtir. Satrabon’un verdiği bilgilere göre günümüzde Beş Parmak dağları olarak adlandırılan dağların adı Latmos Dağlarıdır. Kentin kıyısında kurulduğu körfezin adı ise Latmos gölü ve körfezidir. [1]
TARİHÇESİ
“M.Ö. 5.yy'da önemli bir İonya kenti olan Latmos'un, eski Yunanlılar arasında bir savunma paktı olan Delos Birliği'ne Latmos Kenti adı ile katıldığını ve her yıl bir talent vergi ödediğini gene Strabon'dan öğrenmekteyiz.” [2]
M.Ö. 4.yy'da kent, Pers imparatorluğu'nun Halikarnassos ( Bodrum ) valisi Mausolos'un eline geçmiştir. M.Ö. 332 de kent, Büyük İskender ve haleflerinin eline geçer. Bu dönemde deniz ticareti sayesinde gelişen kent, eski Latmos'un hemen yanında ve biraz batısında olarak yeniden inşa edilmiştir. [3] Yeni kurulan kente, Yunan Helen istik dönemin de etkisiyle Herakleia adı verilmiştir. Bu yüzyıldan kalma bazı şehir sikkelerinde, kente adını veren Herakles ve onun koruyucu tanrısı olan Atena'nın tasvirlerine rastlanmaktadır. M.Ö. 133'de BERGAMA PERGAMON Krallığı'nın Roma İmparatorluğu'na bağlanması ile birlikte Herakleia'da Roma egemenliğine girmiştir. [4]
Anlaşıldığına göre M.Ö. 1.yyda doğru Büyük Menderes taşıdığı alüvyonlarla Latmos Körfezi'ni tıkanmaya başlamış ve Herakleia’nın denizle olan ilişkisi yavaş yavaş kesilmiş ve kent gittikçe fakirleşip ve önemini yitirmeye başlamıştır. Miletos'luların deniz ticaretine tamamen hâkim olmaları ile Herakleia' terk edilmiş, deniz ticaretini çok yakınında olan ünlü Milet şehrine kaptırmıştır. [5] Karyalıların bir kenti olan Heraklia, Karya şehirlerinin özelliklerini ve kadrini taşımıştır.
Kalıntılardan ulaşılan bilgilere göre deniz kıyısından 1300 m. yüksekliğe ulaşan dorukları ile kayalık ve engebeli arazisinin ulaşım güçlüğü ve iyi saklanma olanakları sağlaması Hiristiyan rahiplerin kenti yeniden canlandırmasına olanak vermiştir. M.S. 7.yy’da Sina ve Yemen’den gelen Hıristiyan rahipler burada ilk manastırı inşa etmeye başlar. Bu tarihlerden sonra antik kent Hıristiyanlar için önemli bir yerleşim ve sığınma yeri haline gelecektir. MS 8 ve 9.yy’larda bölgede kurulan manastır sayısı hızla arttı. 9.yy’da bölge bir piskoposluk merkezi haline geldi. Bu tarihlerde Bafa gölü çevresinde ve gölün üzerindeki adalarda pek çok manastır bulunuyordu.[6] Manastırlar surlarla çevrildi ve kalelerin içine su sarnıçları kondu. Bu kalıntılar günümüze kadar da ulaşmıştır. Bazılarının büyük bir üne kavuştuğu bu rahipler bölgeye birçok insanin gelmesine vesile olmuşlardı. Bu sayede antik kent ve civarı Anadolu’nun en büyük manastır merkezlerinden biri haline geldi ve Latmos körfezinde bu dönem 400 yıl sürdü.
MS 9. Yy da Abbasi akınları kentteki Hıristiyanlara korku salmış bu akınlar yer yer kenti tahrip etmişti. “döneminden bölgede kalan tek yapı, gölün güney kıyısında harap durumda olan bir kervansaraydır Bölge 11.yy’da Türk akınlarına sahne oldu. Daha sonra merkezi Milas’ta bulunan Menteşe Beyliği bölgeye hakim oldu. Böylece Herakleia 1280 yılında Menteşe Beyliği’nin eline geçmiş oldu. Bu tarihten itibaren manastırlar tamamen terk edildi. Menteşe Beyliği.”[7]
Resim Alıntı : https://erkmensenan.blogspot.com/2009/03/bafa-golu-ve-latmos-herakleias.html
ANTİK KENTTEKİ KALINTILAR
Karyalıların bir kenti olan Herakleia Latmos, Karyalıların ve Dor Nizamının antik mimari özelliklerine uygun olarak inşa edilmiş bir liman kentidir. Milet Antik kentinin çok yakınlarında olması bu kentin Milet’in gölgesinde kalmasına yol açmış hiç bi,r zaman da Milet Kenti kadar önemli bir şehir hüviyetine sahip olamamıştır. Buna rağmen kentteki yapılar Milet kentindeki yapılar ile doğal bir benzerlik içindedir.
“Heraklia komşusu Milet ve Priene şehirleri gibi Hippodamik stilde, yani birbirini dik kesen caddelerin meydana getirdiği satranç tahtası desenli” [8] antik ızgara planı denilen şehir planı tarzında kurulmuştur
ATHENA TAPINAĞI
Herakleia'nın en dikkat çeken yapısı Athena Tapınağıdır. Tapınak M.Ö. 3.yy'da Dor nizamına göre inşa edilmiştir. Tapınağın çevresinde bulunan bir yazıta dayanılarak yapının kentin baş tanrıçası olan Athena adına yapıldığı anlaşılmıştır. Temlum in Antis cepheli tapınakta bulunan iki sütun hemen hemen aynı büyüklüktedir. Eski limanın biraz gerisinde şehre tam hâkim kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiş bulunan tapınak, Kapıkırı İlkokulu'nun biraz üzerinde yer almaktadır.
BOULEUTERİON
Bouleuterion, Agoranın kuzeyindedir ve Miletos'daki yapı ile benzer özelliklere göre inşa edilmiştir. Oturma sıraları taştan ve U biçimlidir. Kitabelerine göre M.Ö 2.yy'da yapılmıştır. Yapının duvarlarının üst yarısı Dor düzenindeki yarım sütunlarla bezeli olduğu kalıntı parçalarından ortaya çıkarılmıştır. “Kazılarda ayrıca Architrav parçaları, triglipt frizi, bir diş sırası ve alınlığa ait parçalar bulunmuştur.”[9
AGORA
Athena Tapınağının batısında biraz aşağıda, bugünkü Kapıkırı İlkokulu'nun bahçesinin bulunduğu alan Herakleia'nın agorası idi. Agoranın güney tarafı düzgün örülmüş ve güzel bir işçilik sergileyen duvar ile teras haline getirilmiştir.
Hellenistik dönemde yapılmış olan agora, dikdörtgen şekilde bir alanı çevreleyen portikolardan oluşmuştur. Herakleia'yı gezerken elinizde bir kroki yoksa, ilkokulun duvarında böyle bir krokiyi bulabilirsiniz.
TİYATRO
Kentin kuzeydoğusunda hamamdan yukarı doğru devam edildiğinde Roma döneminde yapılan tiyatro kalıntılarına ulaşılabilir. Bugün üst basamakları ve sahne binasının üst kısımları toprak üzerinde seçilebilmektedir.
Tiyatronun hemen kuzeyinde yer alan Nymphaion'dan ( Anıtsal Çeşme ) geriye çok az bir şey kalmıştır. Biraz daha kuzeye doğru devam edildiğinde bir çok mezar nişini ve kayaya oyulma sanduka şeklindeki mezarları geçtikten sonra, hangi tanrıya ait olduğu saptanamamış bir tapınağın kalıntıları görülebilir.
NEKROPOL VE KAYA MEZARLARI
Bizans kalesi ile göl arasında kalan bölgedeki mezarlar gerçekten görülmeye değer. Ağırlıklı olarak kayaya oyulma sanduka şeklindeki mezar nişlerine rastlanıyor. Mezarlar daha çok birbirine bitişik ve yan yana olarak kayalara oyulmuş. Her birinin üzerinde ayrı bir kapak var.
Kimi mezarlar ise kıyıya çok yakın ve göl üzerindeki kayalara oyulmuş durumdadır. Herakleia Antik Kenti'nin çeşitli yerlerine dağılmış durumdaki mezarların sayısının 2500 kadar olduğu saptanmıştır.
KENT SURLARI
Kentin en önemli surları M.O. 287 yılında General Lizimahos tarafından yaptırılmıştır. [10] Heraklia bu general zamanında göl seviyesinden yaklaşık 500 metre yüksekliğe kadar çıkan duvarlarla 65 tane kule ile yaklaşık 4 mil uzunluğunda duvarlarla çevrilmiştir.
Çevre uzunluğu 6.5 km. olan surlar, düzgün kesme taş bloklardan örülmüş ve iyi korunmuş durumdadır. M.Ö. 287 yılında Lysimakhos tarafından yaptırıldığı sanılan surların yüksekliği 5.5 m. kadardır.
YEDİLER MANASTIRI
Bugün Yediler Manastırı olarak bilinen Kellibaron'daki Lavra'nın, 10. yüzyılda varlığı bilinmektedir. Lavra'nın mevcut binaları bugün harap durumda olmasına rağmen, geniş bir alana yayılmıştırç
Latros Dağı'nın güneybatı eteğindeki manastır, arazinin dik eğimi nedeniyle üç farklı seviyededir ve çevre duvarları sürekli olmayıp yer yer kayalarla kesilmekte ve avlu yükseltilmektedir. İkisi aşağıda ve bir tanesi de üst kesimde bulunan üç küçük kilisesi vardır. Manastırın yapı tarzı, bu yörede sürekli olarak düşman saldırılarının beklendiği dönemde yapıldığını göstermektedir.[11]
Bafa'nın Gölkaya köyü yakınlarındaki tarihi eserin yanındaki kayalarda Hazreti İsa'nın yaşamını anlatan freskler bulunmaktadır.
PANTOKRATOR MAĞARASI
Doğal etkenlerle oluşan ya da yapılan tahribatlara rağmen, Latmos, Bizans kalıntıları açısından da bir hazine gibidir.
Kaya Resimleri Bafa Gölü bölgesindeki Latmos (Beşparmak) Dağları'nda bulunan "Latmos Prehistorik Kaya Resimleri" ile bölgenin tarih başlangıcının M.Ö. 6 bin yılına uzandığını saplanmıştır.
İlgili Sayfalar
Edebiyat, Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya s_kuzucular@hotmail.com