KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarHümanizm Nedir Tanımı Ortaya Çıkışı Özellikleri

Hümanizm Nedir Tanımı Ortaya Çıkışı Özellikleri

19.02.2022

 Hümanizm Sözcüğünün Kökeni

Hümanizm sözcüğü insan anlamına gelen human sözcüğünden türemiştir.  Sözcüğün kökeni Latince “ humanus ( insancıllık ) sözcüğünden gelmektedir.  -Latince, homo“ veya “humanus“ (insan)-

Bu sözcük Fransızca’ya hümanizme şeklinde geçmiş dilimize de Fransızcadan girmiştir. Bu nedenle hümanizm insancılık,  anti-hümanist ise insancı olmayan anlamına gelir.

Hümanizmin Tanımları

Hümanizm insan ve insani değerleri tüm diğer değerlerden üstün gören bir anlayıştır. Martin Heidegger, hümanizmi “insanın insanca olması ve gayri insani, "inhuman" olmaması, yani kendi özünün dışında olmaması için düşünceye dalmak ve ihtimam göstermek” şeklinde tanımlar.

Ortaya Çıkışı

Hümanist düşünceler 16. Asırda Rönesans aydınlanma çağında antik Yunan ve Roma uygarlıklarını anlamak, bu uygarlıkların edebiyatını ve sanatını canlandırmak, bunun için de dinin baskısından kurtularak insan odaklı ve özgür düşünmek tavrı ile ortaya çıkan bir düşünme biçimi olmuştur. Bu nedenle Hümanizm ile Rönesans birbirlerinden ayrılamaz iki kavram olmuş, bu iki kavram yeni bir felsefi antropolojinin kurulması, eski Yunan ve Latin kaynaklarına dönülmesi[1],  dahası da insanlığın aydınlanma çağının başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

Hümanist düşüncenin ortaya çıkışı Antik Yunanlı Protagoras, Sokrates, Eflatun, Demokritos gibi felsefecilerin düşüncelerine dayandırılır. İtalyan Petrarca ( 1304-177)  öyküleri ile Rönesans ve hümanizmin ortaya çıkmasında önemli bir rol üstlenmiş ve dünya edebiyatında çağdaş öykücülüğün babası sayılmış olan Boccacio[2] ( 1313- 1375 ) ( bkz : Decameron Hikâyeleri ve Giovanni Boccaccio Hakkında  ) , Machiavelli ve Montaıgne ( bkz Montaıgne Denemeler Hakkında Bilgiler Konusu Özeti) ile hümanizm şekillenmiş hale gelir.  Ancak daha sonraları her türlü özgür düşünen, bilime, akla, deneye, mantığa uyan,  insan odaklı düşünen ideal insan olarak kabul edilen insanın düşünce biçimi olarak belirginleşir

 

Bu bakımdan hümanizmin vatanı İtalya’dır. İtalya’da aydınlanma çağı denilen Rönesans’ın doğumu ile hümanizmin doğuşu birlikte gerçekleşmiş, İtalya’dan da diğer Batı ülkelerine ve tüm dünyaya yayılmıştır.

Felsefe Din ve Düşünce Yönlerinden Hümanizm

Felsefi yönden hümanizm “  insandaki temel niteliklerin geliştirilmesini amaç edinen zihnî ve felsefi akımların tümü “ [3] olarak bilinir. “Hümanizmin geleneğin egemenliğine son verip aklın ve bilim ışığında dünyayı barış ve huzura kavuşturan en büyük adımı[4] atmak, “ Kilisenin Kitab-ı Mukkaddes üzerindeki yorum tekelini “ ortadan kaldırmak çabası olarak görülmüştür.  

Bu noktadan hareketle Hz İsa’yı da bir insan saymak, İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğu veya Mesih’in insanüstü kutsal bir varlık olarak kabul etmemek hümanizmin temel hareket noktası olmuştur denebilir.

Hümanizmin ortaya çıkışının temeli genel olarak antik uygarlıkların sanatına ve edebiyatına duyulan hayranlık ile kilise ve devlet baskısından kurtulmak arzusu olarak görülmüştür. Bu çıkış noktasından hareketle Kilise ve devlet dayatmasıyla ortaya çıkan Ortaçağ zihniyetine karşı özgür düşünceyi getirmeyi amaçlayan felsefi bir akım olarak şekillenmiştir.  Bu nedenle Martın Luther King’in başlattığı Reform Harteketinin Rönesans ve Hümanizm şekillenmesinde önemli bir payı vardır. ( bkz Şeyh Bedrettin Hayatı İsyanı ve Fikirleri)

Hümanistler özgür düşünebilmek için Yunan ve Latin öğretim metoduna yönelmeyi öneren batıl inanışları ve doğaüstü olan her şeyi özgür düşünmenin engeli olarak gören bir anlayış ortaya koymuştur. [5] Hümanistler her insanın düşüncelerini özgürce düşünebilmesi gerektiğini savunmuş, dini inançların, tanrının varlığının veya yokluğu meselesinin de tartışılması gerektiğini ortaya koymuşlardır. Onlara göre dindar olan da ateist olan da düşüncelerini özgürce söyleyebilmelidir.  Böylece hümanistler “ İsa Mesih’in ve kilise babalarının doğa, tarihin ve insanın üzerindeki otoritesini” sorgulamaya başlamıştı.

Bu yaklaşım “ Tanrı merkezci “ yaklaşıma karşı çıkmış yerine  “ insan merkezci “ bir yaklaşım önermiştir. Bu yaklaşım her otoriteye karşı insanın özgürleşmesi gerektiğini savunmuş, dini, batıl itikatları, mistisizm ve gizemciliği gibi akılcı görmemiştir.  Dini, batıl itikatları ve doğa dış gizemli şeyleri mantıkla bütünleşmeyen, bilimsel şüpheciliğe uymayan gözü kapalı kabullenmeler olarak yorumlamışlardır. Gerçeğin gizemcilik, mistisizm, gelenek ve din ile bulunamayacağını gerçeğin şüphecilik ve bilimsel yollar ile bulunabileceğini savunmuşlardır. Bu bağlamda hümanistler aşırı şüpheciliği de yararsız gördükleri gibi kadere ve kaderciliğe de karşı bir tutum izlemişlerdir.

Bu noktadan itibaren hümanistlerin pek çoğunun dine karşı, tanrının varlığına da şüphe duyan bir düşünce içine girdikleri görülür. Hatta hümanistlerin pek çoğu ateist, pek çoğu da en azından agnostik ( tanrının varlığı veya yokluğu bilinemez diye düşünenler ) veya deisttir. Ancak hümanistler ahlaka değer vermişler, ahlaki değerlerin insan doğasına ve ortak insanlık idealine uygun olduğunu savunmuşlardır.

Bu nedenle de hümanistlere cennet cehennem kavramlarına,  ölümden sonra da hayat olduğuna, ruh göçüşlerine,  tanrının bedenlere girdiği inançlarına da inanmazlar.   Temelini “ Aydınlanma felsefesinde bulan bir inanç biçimi olarak hümanizmin insanlığa vaat ettiği cennet bir yeryüzü cennetidir.”[6]

Bu düşünceler hümanistleri bir yandan bilimsel şüpheciliğe, bilimsel yöntemlere, deneye, gözleme, mantıksal analize, determinizme yaklaştırırken diğer yandan deizme ve ateizme yakın hale getirmiştir.  Tanrıya odaklı değil insana odaklı bir tutum içine hümanistler insana sayıyı öne çıkaran bir tutum içindedir.

Hümanizm kadın erkek, siyah beyaz ayrımı yapmadan insanlığı yüceltme ülküsüne sahip bir düşüncedir. Her insanı değerli gördükleri için insanların ekonomik düzeyleri, cinsiyetleri, ırkları açılarından sınıflandırılmasına karşı çıkmışlardır. “Irk, din, dil gibi ayrımlara girmeksizin insanı insan için sevmek ve şiddetin her türlüsünden nefret etmek” hümanist düşüncenin içindedir. 

Hümanistler insanlar arasında sosyal adaletin sağlanması gerektiğini savunmuşlar, toplumsal sınıfların ortadan kaldırılmasını gerekli görmüşlerdir.  Bu noktadan itibaren ise Marks ve Engels’in düşünceleri ile yakınlaşmış olurlar.

 

Edebiyatta Hümanizm

Hümanist edebiyat genellikle insan sevgisine odaklı bir edebiyat olarak düşünülür.  Bu düşünce Petrarca ( 1304-177)  ve Boccacıo sayesinde edebiyatı dini konuları ve kutsal kitap öğretilerini insan hayatına odaklı halde gösterebilmesi ile İncil’in şiirselliğinden hareketle din ve din dışı konuları örtüştürmeyi başaran esereler yazabilmesi ile başlamıştır.

Boccaccio,  Yunan mitolojilerini bilen ve onlara düşkün bir yazardır. Onun eserleri Dante’nin İlahi Komedya’sı ile birlikte İtalyanca halk dili ve Latince yazılmıştır.[7] Bu eserler Hümanizm ’in Latin ve Antik Yunan dönemine ilgi duymasına başka bir gerekçe olduğu gibi Rönesans edebiyatı ve şiirine de bir yön belirlemiş olur.

Böyle Rönesans edebiyatı ve hümanizm başlangıçta dini ve din dışı konuları birbirine bağlamak zorunda kalan ama diğer yandan da Yunan edebiyatına yönelmişlerdir. Zamanla bu çabalar gide gide tamamıyla din dışı konularda şiirler ve nesirler yazılmasına da olanak vermiş, hatta dine de karşıt olan edebi eserlerin yazılabilmesine olanak sağlamıştır. Örneğin Paul Sartre , varoluşçuluğu bir tür hümanizm olarak göstermektedir.

 

KAYNAKÇA 

[1] Meydan Larousse , Milliyet,  C. 11, s. 5443

[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/decameron-hikayeleri-ve-giovanni-boccaccio-hakkinda/130168

[3] Muhsin KADIOĞLU,” Hümanizm” https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/101256

[4] https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/modernligin_sosyolojisi/5/index.html

[5] Ömer YILDIRIM, Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve "Sosyolojiye Giriş" Dersleri Ders Notları (Diğer Ders Notları (Ömer YILDIRIM), MEB Sosyoloji Ders Kitabı, Açıköğretim Ders Kitabı

[6]Meydan Larousse , Milliyet,  C. 11, s. 5443

[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/decameron-hikayeleri-ve-giovanni-boccaccio-hakkinda/130168

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da