HUU KOMŞU!

17.11.2016
HU KOMŞU!
Yazıma başlamadan önce Dünya Komşuluk Gününüzü kutlamak istiyorum. “O da nereden çıktı?” dediğinizi duyar gibiyim. Şaka etmiyorum. Böyle bir gün varmış. Benim de takvim yaprağını okuyunca haberim oldu. “Komşuluk çoktan öldü, nesini kutlayacağımız?” mı diyorsunuz... Böyle diyeceğinize komşunuzun halini hatırını sorun en azından. Tencerelerinde et mi yoksa dert mi kaynıyor, öğrenin ve komşularınızla iyi geçinin.
Şimdi apartman komşuluğu var; kimsenin kesmeden haber yok. Komşu gezmeleri çoktan kalktı. Yolda görünce bile tanımıyor kimse birbirini. Tanısa bile tanımazlıktan geliyor.
Oysa eskiden öyle miydi ya? Herkes birbirinin yardımına koşar, derdine çare bulmaya çalışırdı. Komşu hakkı diye bir şey vardı. “Komşuda pişer, bize de düşer” derdi akrabadan ileri, arkadaştan yakın komşular ve pişirdikleri kurabiyelerden, böreklerden “kokmuştur” diye getiriverirlerdi. Kimse kimseyi küçümsemez, komşu komşunun külüne muhtaçtır, diye düşünür; Evde ekmek, şeker, kahve, çay gibi gıdalar kalmamışsa komşusundan ödünç isterdi.
Kül dedim de aklıma geldi. Bir bilgin dede varmış. Gece gündüz okuduğu için bilmediği şey yokmuş. Bir gün komşunun kızı kapıyı çalmış, dededen mangalındaki közlerden verip vermeyeceğini sormuş. Dede, “Veririm ama kızım, elinde közleri koyacak kap falan yok. Nasıl götüreceksin?” diye sormuş. Kız gülümseyerek ellerini açmış, “Avucuma mangaldaki küllerden biraz koyun, üstüne de birkaç köz yerleştirin” demiş.
Dede denilenleri yapmış. Kız da eli yanmadan közleri alıp gitmiş.
Bilgin kendi kendine, “Şu işe bak be, demiş. O kadar okudum ama şu kızın düşündüğü şeyi düşünemedim. Demek ki her şey okumakla olmuyor. Hayat bilgisi de gerek.”
Komşu kızı deyip geçme. Neler öğretir insana onlar. Gençler ilk aşklarını komşu kızlarıyla yaşarlar. Komşunun tavuğu komşuya kaz göründüğü için delikanlıların gözü komşu kızından başkasını görmez, kendisiyle konuşabilmek için her çareye başvururlar. Birbirlerini sık sık görebildikleri için aşk ateşleri sönmek bilmez, peşlerinde gezer dururlar...
Komşunun oğlu komşu kızına âşık olmuş ama ona derdini bir türlü anlatamıyormuş. Yolda konuşmaya kalksa konum komşu ne der, şu terbiyesize bak, komşu kızını koruyacağına ona asılıyor diye düşünür, rezil olurum, diye düşünüyormuş...
Derken günün birinde her şeyi göze almış ve komşu kızına bir mektup yazmış. Mektubunda onu ne kadar sevdiğini anlatmış. “Gece gündüz seni düşünüyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Bana bir yol göster” demiş. Altına şu maniyi yazmış:
“Sen kibritsin ben ateş
Kalbime doğan güneş
Ne dersin olalım mı
Ben sana sen bana eş”
Bir süre sonra kızdan kısa ve öz, manili bir yanıt gelmiş:
“Gel bir ateş yakalım
Keyfimize bakalım
Düşünmekle baş olmaz
Sarılalım yatalım”
Komşular arasında hep iyi, güzel şeyler olmaz. Kıskançlıklar, çekememezlikler, kavgalar da olur. Meraklı komşular komşularına gidip gelenleri izlerler, pencereden girip çıkanları kontrol eder, tahminler yürütürler. Başlarına bir şey gelse sevinirler, bayram ederler. Zengin komşu yoksul komşusunu küçümser, yoksul, zengin komşu hakkında dedikodu eder. Özellikle haset kişiler komşularının kusurlarını bulmak için çalışırlar.
İşte böyle bir kadın pencereden komşusunun bahçesinde ipe serili çamaşırlara bakıp dudak büküyor, kocasına, “Şuna bak, hiç de iyi yıkamamış” diyormuş.
Kocası hiç sesini çıkarmamış. Ertesi günü, karısına, “Şu çamaşırlara bir daha bak bakalım” demiş. Kadının gözleri fal taşı gibi açılmış, “Biri kendisini uyarmış galiba. Çamaşırlar tertemiz olmuş” demiş. Kocası bıyık altında gülerek şöyle demiş:
“Aslında çamaşırlarda bir değişiklik yok. Penceremiz kirliymiş.”
Ya işte böyle! Komşularımıza iyi bakalım ki onlar da bize öyle baksınlar.
“Komşusu aç yatan bizden değildir” diyor atalarımız.
Kediler, köpekler aç diye üzülenler biraz da komşularımız aç mı tok mu diye düşünmelidirler. Hayvanlara iyi davranmalıyız ama insanları, hele komşularımızı ilgi ve sevgimizle onurlandırmalı, bütün canlılara insanlığımızı, insancıllığımızı göstermeliyiz.
Hu komşu orada mısın? Ses ver de bileyim orada olduğunu
 
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Ecir  Demirkıran

Ecir Demirkıran

8 years ago

Erhan bey Allah cc. iyiliğinizi versin nede güzel anlatmışsınız komşuyu komşuluğu, bizim zamanımızda komşuluk vardı bir sokağın içinde koca bir aile gibiydik, güneş doğar doğmaz insanlar kendini sokağa atar, herkes kapısının önünü bir güzel temizlerdi derken tüm sokak pırıl pırıldı, uyku vakti gelinceye kadar herkes sokakta, kimi çorap örer, kimi sohbet eder, kimi çeyizlikleri serer, kimi temizlik yaparken pencereden sohbete katılırdı, evler tek katlı , hele eskiden transistörlü radyolar vardı ki, tadına doyum olmaz, Nuri Sesigüzel Zeki Müren in proğramı varsa günler öncesinden saat başı anons edilir, komşularda pencereden pencereye bağırır hu komşu bu gün saat 11.00 de Nuri Sesigüzel in proğramı var kız mutlaka dinle der, bu haberi alan komşu diğerine öbürü diğerine derken bütün mahalle aynı saatte radyolarını açar Nuri Sesigüzel dinlenirdi , bir müzik şöleni vardı ,ALLAHIM o ne güzel sesti öyle, İbrahim Tatlıses doğunca ya kadar, Nuri Sesigüzel in yeri doldurulamadı sonra İbrahim Tatlıses Anadolu nun bozkırlarından çıktı çıkış o çıkış, onun yeri ise hiç doldurulamadı. Zeki müren in yeri de doldurulamadı, bir ara Bülent Ersoy doldurur gibi oldu, o da olmadı, o gün bu gün komşulukta kalmadı, biz apartmanlara geçtik, ancak asansörde komşumuzu ayda bir görebiliyoruz, ikinci kattaki komşumuz sanki 5 sokak ötede oturuyor gibi yabancı kaldı. selam ve muhabbetle.

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

Dün gece yazınızı okuyunca ben de uzun bir yorum yazmıştım. Baktım benimki de bir deneme olacak duruma gelmiş, hepsini sildim. Şimdi Ecir Bey'in yorumundan cesaret alıp yeniden yazayım dedim. Benim komşularım apartmanımızın damına, izolasyonu delerek güneş ısıtıcısı monte etmişler, yağmur giderlerini de önüne beton dökerek kapatmışlar. Yağmurlar yağınca damda göl oluşmuş, su da delinen yerlerden eve akmış. Gurbetten vatana büyük bir coşkuyla gelip kapıyı açınca bizi küflenmiş, eşyalar, mantar oluşmuş duvarlar karşıladı. Kartonpiyerler komple dağılıp dökülmüştü, yuvaları açılan avizeler de kırık dökük yerdeydi. Komşularımın hiçbiri gelip " geçmiş olsun" demedi. Biz büyük bir temizliğe giriştik, bütün eşyaları atıp yenisini aldık, damda komple izolasyon yaptırdık. Komşular, "kafana göre tadilat yaptıramazsın, dam ortak kullanımdır, bize soracaktın" dediler. Hiçbirinden tek kuruş para istemediğim,sadece evi kurtarmaya çalıştığım halde. "Pekii siz söyleyin bu işin çaresi nedir?" dediğimde "üst katta oturmayacaksın" dediler. Şimdi bana dâvâ açmışlar. Sözün kısası komşudan yana dertliyim. Gerçekten Dünya Komşular Günü varsa dilerim komşularım, iki cihanda da iyi komşuya hasret kalır, çoluk-çocuğun rızkını onların bozduklarını tamir etmeye harcadım, hakkımı helal etmiyorum. En kötüsü de çocuklarım, komşularım yüzünden kendi vatanlarından soğudular, artık gelmek istemiyorlar... Vaktinizi aldım, özür dilerim. Yazınız eski günlere hasret niteliğindeydi, o günlerin komşuluğunu özlüyoruz. Saygılar,selamlar...

Ecir  Demirkıran

Ecir Demirkıran

8 years ago

@ecirdemirkiran404 | seferi hocam aynı şey beninde başıma geldi ,kızdım evi neredeyse kelepir fiyata bir garibana sattım, o parayla başa bir yatırım yaptım, bu sefer kazancım ikiye katlandı. siz yinede beddua etmeyin, evi değiştirin selamlar.

Adem

Adem

8 years ago

Güzel bir yazıydı gerçekten ben de çok beğendim.