İLAHİ AŞK İLE FANİ AŞK ARASINDAKI FARK

05.12.2016
  Tarih boyunca yaşanmış bir sürü aşklar vardır, her toplumda tarih boyunca ortaya çıkmış, ve insanların haklı saygısını ve sevgisini kazanmış aşklar, uğruna çıle çekilmiş, eziyet görmüş kara sevdaya tutulmuş dillere destan olmuş ve yüz yıllar geçtiği halde hala saygı ile anılan ve tüm yaşananlara rağmen insanların haset ettiği, ve her bireyin bire bir yaşamak için can attığı ülvi aşklar, bu kadar büyük ve nesilden nesile ulaşan aşklar ilahi aşk değildir, belki bana kızıyorsunuz, belkide ezberinizi bozuyorum amma değişik toplumlarda çıkan bu tür aşklar, ilahi aşk sayıla bilmesi için karşıda nesnel orak bir bayanın olması mümkün değil, size örnek babından bir hikaye anlatayım. Zamanın uç beyliği olan Cizre şehrimiz. aynı zamanda ilim ve irfan yuvası idi, Dini talebelerin  tedrisat gördüğü bolca medrese vamış, bu medreselerde okuyan talebeler her cuma günü dini tatil olduğundan, sabah kahvaltısından sonra bahar ve yaz mevsimi olursa piknik yapar, çeşitli oyunlarla vakit geçirirlerdi, kışında camide yine kendilerine özgü oyunlar oynar vakit geçirirlerdi.
     Her cuma bu durum devam ederken, talebeler kahvaltılarını yaptıktan sonra dışarı çıkarlardı, ardından Cizre Beyinin ve ileri gelen zevatların hanımları kızları Medreseye gelir, talebelerden arta kalan yemekleri yer cami ve medreselerin temizliğini yaparmış, bu insanların fakir oluşundan değil, ilim ehlinin yemek artıklarını yemek bereket ve hayrı beraber getirir inancı yüksekti, böyle bir cuma sabahı talebeler medreseden ayrıldıktan sonra, kadınlar içeri girer, fakat tüm gece kitap mutalaa eden Molla Ahmet El-ciziri adlı talebe içeride kalmış, bayanların içeri girdiklerini dahi fark edememişti, Molla Ahmet hoca başını kitaptan bir ara kaldırıp, bayanları fark edince, bir bayanın iki kaşının arasında Allah cc. un nurunu görür ve o andan itibaren kendinden geçer, sürekli şiirler söyler,Cizrenin etrafı tepelerle çevrili geniş bir vadi şeklindedir, her gün o tepelerden birine giden hocamız, yazdığı şiirlerle allah ın aşkından dolayı öylesine yanarmışki oturduğu yer toprak kıpkırmızı kor rengini alırmış, bu durumu fark eden bir bayan hoca gittikten sonra hamurunu getirir ve hocanın ayrıldığı yere vurur, ekmeğini pişirirmiş,  Molla Amet el cizirini  Divanı o yörede hemen hemen her evde mevcuttur, VE tüm zamanların Alimlerinin piri diye sayılır, Hocanın bu deli divane halini  duyup gören Cizre  Miri  hocayı  makamına çağırır ve derki hocam der, senin nedenli büyük bir alim ve mütefekkür olduğunu biliyorum, fakat sendeki bu durumada üzülüyorum, senin bu durumuna benim gelinim sebep ise gelinimi oğlumdan boşar, seninle evlendiririm der. Hoca efendi mahcup olur ve haşa Mirim der, gelininizi Allah cc. Oğlunuza bağışlasın, vallahı ben gelininize değil  iki kaşı arasında gördüğüm Allahın nuruna aşık olmuşum, ben gelininizi ne yapayım der bölece evliyalık mertebesine ulaşan Hoca efendi, asırlardır yazdığı şiirler d,lden dile dolaşır,Aynı zamanda Mem ile Zin adındaki iki ülvi aşıkın şiir olarak yazılmış hikayeleri de beyaz perdeye de uyarlandı. selam ve muhabbetle bu yazım sayın Şahin Öğretmenime bir cevabi yazıdır.hoşçakalın.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar