İlmâm Nedir Başkasının Eserini kendine Mal etme

04.06.2017

 

İlmâm ( Başkasının Eserini kendine Mal etme )

 

Osmanlıca yazılışı: imam – المام

 

İlmam sözcüğü Arapça kökenlidir. Arapçada toplamak, bir yere inmek anlamına gelen “lemm “ kökünden türemiştir. (https://www.lugatim.com/s/ilmam )

Edebiyatta ilmam, bir şairin, kendinden önce yazılmış bir şiirdeki veya yazıdaki güzel bir manayı az çok değiştirerek kendine mal etmesidir. İlmam kelimesi terim anlamı nedeni ile İntihal ile karıştırılır. İntihal  başkasının şiir veya yazısını kısmen değiştirerek,  yazının veya şiirin bir kısmını aşırarak sahiplenmek manasını taşır.

 

Arapça kökenli bir sözcük olan ilmâm kelimesinin sözlükteki manası ise: Kast ve irade şeklindedir. [1]Edebiyatta bir terim olarak kullanıldığında sözcüğün bu manasına da dikkat etmek gerekir. Şu halde ilmâm başkasına ait bir yazı veya şiiri, iradeli ve kasıtlı bir şekilde çok değiştirerek veya pek de değiştirmeden kendisi yazmış gibi gösterilmesidir. [2]

İlmâm tabirinin başkasına ait hayali, anlamı veya fikri de az çok değiştirerek kendine mal etme manasında kullanıldığı açıktır. Edebi eserlerin özgün olması herkesin beklediği bir özellik olsa da İlmâm tabirinin sınırlarının nereye kadar olduğu veya olmadığı biraz karmaşık bir meseledir.

Örneğin divan şairleri pek çok ortak hayal, mazmun ve benzetme kullanmış, bir çok şair nazireler yazmıştır. İlmâm tabirinin ortak mazmunlar, benzetmeler, redifler üzerinde değil daha ziyade orijinal hayaller, fikirler veya bir şiir ile yazının tamamında fak edilen çok büyük çaplı benzerlikleri ifade ettiği açıktır.

Tahir Ül Mevlevi konunun izahatına misal olmak üzere şu iki örneği vermiştir. Erzaki: “ Sedef kahramanın ağzında iken korkusundan çatlar. İçindeki incililer de onun kanından yakut rengini alır. “ Enveri ise: “  Denize kahr edecek olsan inci sedefin içinde nar tanesi rengini alır” diyerek Erzaki’nin hayalinden istifade ettiğini belirtir.

 Bazı edipler lmâm kelimesinin nakl kelimesi ile eş anlamlı olarak düşünmüşler, bir edibin bir başka edibin özgün bir ibaresini bir miktar değiştirerek kendine mal edip o ibareyi ilk kez o söylemiş gibi kendine mal etmişse bu hadiseye de mesh demişlerdir.

 

Tâ ışkuñı şehâ varak-ı câne yazmışam (432/1)
Levhi göñülde aduñı cânâne yazmışam        Ahmedi ( 14. Yy )

Sernâme-i muhabbeti cânâne yazmışam
Hasret risâlesin varak-ı câne yazmışam           Ahmet Paşa ( 15. Yy )

Aşkın mektubunu sevgiliye yazmışım. Hasret risalesini can yaprağına yazmışım.

Şunda bir canane gönül düşürdüm
Yanakları dönmüş nar danesine        Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

 

Yenile bir şuha gönül düşürdüm
Açılmış goncesi bağları taze  
          Arguvanlı Aşık Gusuri)

Ortak mazmun, ayak kafiye ve redifleri kullanan, kullanmış olan veya bir birlerine nazire yazan şairlerin şiirlerinde birçok benzerlik bulunur.  Fakat bu şiirlerin hepsini ilmâm veya intihal ile suçlamak çok da doğru bir yaklaşım değildir.  Üstelik pek çok şair veya yazarın bir diğer şair veya yazarın hayalini, fikrini kullanıp üzerinde değişiklikler yaparak  daha farklı bir şöyleme ulaştıkları da ortadadır

 

Ezel kâtipleri uşşâk bahtın kare yazmışlar
Bu mazmûn ile hat ol safha-i ruhsâre yazmışlar  Fuzuli[3]


Yazanlar peykerim destimde bir peymâne yazmışlar 
Görüp mest-i mey-i aşk olduğum mestâne yazmışlar  Nefi[4]


O hat kim safha-i ruhsâre-i cânâna yazmışlar
Tamâma irmemiş tefsîrdür Kur'ân'a yazmışlar  Şeyhülislam Yahya[5]

Hat-ı rûyun ki dikkatlerle ta’zîm üzre yazmışlar
Meğer âyât-ı Nemli safha-i sîm üzre yazmışlar       Şeyh Galip[6]

Kudemânın bulup âsârını gencîne-misâl
Ettiler cümle harâmî gibi yağmâ-yi sühan
 
Selh ü ilmâm ü tevârüd diye sonra çalışır
Aybını setre nice düzd-i tüvânâ-yı sühan    (Sünbülzâde Vehbî’den).



 

 KAYNAKÇA

 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar