İMGE NEDİR ŞİİR VE HAYAL
İmge sözcüğü günümüz Türkçesinde üretilmiş bir sözcüktür. İmge sözcüğü eski dildeki Arapça kökenli hayal sözcüğünün dilimizdeki karşılığı olarak eski Türkçede işaret anlamına gelen “im " sözcüğüne ilave edilen –ge, -ga ekiyle türetilmiştir. – Ga, - ge eki daha ziyade fillerden isim yapan bir ektir. Yon-ga, kavur-ga… Ancak im-ge sözcüğünde isimden isim yapan bir ek olarak karşımıza çıkmış olur.
İmge hakkında “Düşsel olarak tasarlanan ve gerçekleşmesi özlem olarak duyumsanan şey, düş.”, “Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal” . “Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen zihinsel tasavvur” şekillerinde çeşitli tarifler vardır. Psikolojide ise imge “duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, görüntüsü” şeklinde tarif edilir.
İmge sözcüğü hayal ve hülya sözcükleri ile eş anlamlı sayılabilir. Düş kurmak sözcüğü ile de yakın anlamlı olmaktadır. İmge ve hayal; sanatta, edebiyatta ve şiirde karşımıza çok sık çıkan bir kavramdır. Bu tarifler bize imge veya hayalin özlemi duyulan, olması arzu edilen, umulan, bir duygunun, olayın, düşün, idealin vb gerçekleşebileceğini muhayyilede tasavvur edilmesidir.
Hayalin, daha ziyade ümitvar olma haline yakın bir yanı vardır. Kurulan hayallerin çoğu iyimser olmakla birlikte kötü sonuçlar için de hayaller kurulabilir.
SANAT VE BİLİM İLE İMGE ALAKASI
İmge, tüm canlılar içinde büyük olasılıkla insana mahsus bir şeydir. Hayvanların hayal kurup kurmadıkları sorusuna bir cevap var mıdır bilmesek bile imgenin insan aklı ile irtibatı ap açık ortadadır. Daha doğrusu imge gücünün akıl derecesi ile doğru orantılı olduğu rahatça söylenebilir. Çünkü en yetenekli sanatçılar ile en büyük âlimlerin ortalama insanlara göre çok daha güçlü zekâ seviyelerine ve muhayyileye sahip oldukları rahatça iddia edilebilir.
İmge ile sanat, sanatçı ve bilim adamı arasında doğrudan ilişki vardır. Hatta sanatın ve bilimin hareket noktası imgedir denilebilir. Ancak sanatçı ile âlimin imge kurmakta amacı paralel yönde değildir. Sanatçı imge kurarken nesnel faydayı düşünmez. Bilim adamları ise hayali somut bir nesne icat etmek veya kanun ortaya çıkarmak amaçları için kurar. Deniz altında balık gibi kalmayı düşleyen âlim bu hayalinden somut bir denizaltı veya oksijen tüpü üretecekken; sanatçı, uçan adamı hayal eden ama planör veya balon geliştirmenin peşine düşmeyen hayalcidir.
ŞİİR VE İMGE
İmge daha çok şiir ile ilgili düşünülmüş; şiir ile bütünleşen bir kavram olarak anlaşılmıştır. Hemen hemen bütün kültürlerde şiir; hayal ve düşüncenin melodik ve belli bir şekil yapısıyla ifadesi olarak görülmüştür. Nitekim nesir; bilgi, düşünce, haber veya fikri öğretme, iletme ve bariz şekilde izaha odaklanırken; şiir ise duygu ve hayali melodik ve estetik bir ifadeyle aktarmaya odaklıdır.
Şiirde imge, sözcüklerin kifayetsiz kaldığı yerden doğmaya başlar. Şiirdeki imge, şairin ifade, izah, betimleme ya da çarpıcı söylem geliştirme amacıyla şairin muhayyilesinde oluşturduğu yeni formlar, düşsel tasarımlar veya görüntülerdir. Şair, sadece ifade edebilmek amacıyla da hayal kurar. Zihnindeki kavramı ifade etmeye uygun sözcükler bulamayınca hayal gücüne başvurup ifade yolları arar. Hayallerin diğer kaynağı ise şairin arzuları, duyguları, dürtüleri hatta hayalinin kendisidir. Hayaller şairin ihtiyaçlarını, umutlarını, özlemek, elde etmek ile ilgili tasavvurlarını, ruh halini ortaya seren tasarımlar olmaktadır.
Şairi imge kurmaya veya bulmaya sevk eden diğer pek çok neden vardır. Şiirde hayal kurma gereksinimi çoğu kez de ifade edebilme arayışından kaynaklanır. Şairler dilsel karşılığı olmayan duyumları, olguları ifade etmek için alışılmış veya alışılmamış bağdaştırmalar, benzetmeler, mecazlar bulmaya çalışır.
kan sızıyor bir halkın dinmeyen uğultusundan
ve eskiden bir şehire girdiğimi hatırlıyorum Turgut UYAR
Şairin uygun ifadeyi, duyguyu vb bulmak için girdiği uğraşılardan bu yönde hayaller çıkar. İmgeler çok defa şairin ilhamını, duygularını, algılamalarını izah etme gayreti sonunda oluşmaktadır. Sözcüklerle ifadesi olmayan hislerin betimlemesi, ifası veya aktarımı o dildeki sözcüklerin karşıladığı kavramlarla mümkün olamayınca şair benzetme, mecaz, teşhis ve intaklara başvurarak ifade yoluna gider. Mecaz sanatları imgenin kendisi değilse bile imgenin yakını veya imgenin gelişme yollarından birisidir.
Cilvegerdir ol kamer-hüsnün hayâli sînede
Gösterir kendin perî-ruhsârlar âyînede Nedim
Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden;
Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden. Yahya Kemal Beyatlı’
Şiir, daha ziyade soyutu ifadeye kalkışır. Bunu sağlamak için söz sanatlarına, imgelere, mecazlara başvurunca şiirdeki anlam her okuyanın farklı anlayabileceği bir ifadeye sahip olur. Bazı şairler şiirdeki bu olağan müphemliği sembollerle, alışılmamış bağdaştırmalarla, anlamı özellikle daha da anlaşılması zor hale getiren yaklaşımlara yönelir. Şiirlerdeki ifade müphemliği okurların algılarında farklı çağrışımlar ve zihinlerinde değişik tasarımlar oluşmasına yol açar. Böylece şairin hiç kurmadığı hayallerin dahi okur tarafından icat edilmesine neden olur. Bu nedenle şiirlerdeki imgeyi şairin kurduğu ve okurun icat ettiği imgeler olarak iki gruba ayırmak da mümkündür.
Özdemir İnce’ye göre imge: “İster somut-somut, ister somut-soyut nesnelerin karşılaşmasından oluşsun, bütün yaklaştırma ve çağrışımları, kaba çizgileridir.“ Bir yabancı şairin tanımına göre İmge bir karşılaştırmadan değil, birbirinden az çok uzak iki gerçeğin yakınlaştırılmasından doğar.” Doğan Aksan ise “sanatçının çeşitli duyularıyla algıladığı özel, özgün bir görüntünün dille aktarılışı” olarak tanımlamaktadır. Recaizade Mahmut Ekrem’e göre “resimde renk ne ise, şiirde de hayal odur. Hayalsiz şür, renksiz resme benzer. Şiirde güzel hayaller yaratmak, onları konunun bütünü İle ve birbirleriyle tâm bir ahenk hâlinde bulundurabilmek resimde renklerin armonilerini te'min etmek kadar güç bir iştir. Hayâl, şüphesiz ki, hakikatin değiştirilerek ifâde edilmiş şeklidir. Bu hususta garabete kaçmamak, yani hakikati aşmamak, şekilde değiştirmemek, sadece onu göze daha cazip görünecek bir hâle sokmak icâb eder”
ŞİİRDE İMGELEME ÖRNEKLERİ
Şu bakır zirvelerin ardından
Bir süvari geliyor kan rengi
Başlıyor şimdi melûl akşamda
Son ışıklarla bulutlar cengi! Yahya Kemal Beyatlı
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller. Ahmet Haşim
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını Cahit Sıtkı Tarancı “Desem ki”
Şikâr ėden dil-i mecnûnumı vâdî-i hayretde
Kim ola ėy göŋül çeşm-i gazâl-i yârdan gayri Vusûlî - Mehmet
Ey gönül hayret vadisinde mecnun gönlümü avlayan avcı, ceylan yavrusu gibi bakan yârin gözlerinden başka ne olabilir?
Çîn-i hat u çâh-ı zenâhun hûb bilür dil
Bir boylamaduk lücce vü gird-âb mı kaldı Şeyhülislam Yahya
Çîn-i hat , sevgilinin yüzündeki ince tüyler, çâh-ı zenah ise çene çukuru anlamına da gelir. Lücce ise engin deniz, umman, okyanus anlamındadır.