KategorilerYAZILARMakaleİnsanın İnsanlık Hastalığı

İnsanın İnsanlık Hastalığı

14.12.2014

Bu söylemim evrensel bağlamdadır. Sosyal yaşatılama oluşun totem tabusuyla ilgili değildir. Hiçbir hayvan kendisini çok özel ve kutsal bir varlık görmediği gibi bir köpek başka bir köpeği kutsal görmez. Bu köpeğin köpek olmasından ya da idrak edememesinden değildir. Kutsal, totem alanlı tabu kuralıdır da ondan. “Totem alan tabu kuralı” köpeğin oluşturduğu dünyada yalın (tekil) akmaktadır.

 

Siz totem alanla dünyaya bakarsanız dünyayı başka idrak edersiniz. Kutsal sız, totem alansız dünyaya bakarsanız; dünyayı başka idrak edersiniz. Bu gözün mikroskopla teleskopla evrene bakmasını andırır. Nasıl göz bu kabilden aracılarla dünyaya bakmakla dünya farklı idrak edilmektedir. İşte sosyal gruplu benliğimiz; totemdi kutsal anlayışlı aracılarla çevreye baktıklarında sosyal özneli düşünce dünyamıza dek idrakler de çok farklı olabilmektedir.

 

Oysa totem dönemde ki atalar; insanı bilmediği gibi çevredeki her insanı varlığını da kutsal kılları görmüyordular. Eğer bir dayanışmanın savunma yapısıyla, ayakta kalış ve grubunun hayatta kalışı kutsallık oluşla olası ise sadece grubunu, kutsal görüyordu. Kendisi için başka grup kutsal değildi.

 

Başka grupla karşılaşması bir kavga, bir meydan okuma, zaman zaman ölüm olmakla; biri birine av olmayla sonuçlanıyordu. Bu nedenle atalarımız da, daha henüz insan diye tanımlamadığı kendi grubu dışındaki kendisi gibi biyolojik grup varlıklarına, kutsal dememişlerdi.

 

Üstelik kendisine insan demeyi de ittifak içinde yine grubuna göre oluşla, tarif edişi benimseyip tanımlayacaktı. Bu tür tanıma neden olan durum, farklı bir düzey ve düzlemin durumuydu. Bu düzey ve düzlem de ittifakı girişmeydi.

 

Bir grup, ittifakı girişme yaptığı grupla; kendi sentezine (sentezi olan meleze) insan demeyi adlandırış yapıp anlamlandırdı. İttifakı grubu dışındaki benzerleri olan grup hemcinsleri yine insan değildiler yine insan grubu değildiler. Ta ki ittifakı gruplar arası ürün takası (ticaret) ortaya çıkana dek bu böyle sürdü.

 

Görülüyor ki o aşamada atalarımız çevreyi biyolojik yapı benzerliğinden çok “sosyaldi kutsal anlayışlı totemi girişmeleriyle” kategorize edici anlam ve bağıntıyı yapmaktadırlar. İttifakı totemi tabucu sosyal anlayışlı atalarımız, karşı ittifaklı grubu da insan ittifaklı, kendi kült merkezli gruplarının içine katmak için yeni yeni birçok sosyal anlayışlı kutsal yöntemleri de denedi.

 

Dokunulur, temas edilir; kendisi gibi anlayışla kutsanma görülüşüyle (takdisle), karşı grupla kendisi birbirine karşı, karşılıklı dokunulmaz olmanın zırhına bürünüyordu. Bu dokunulmazlıkla onu da kendi gibi insan (grup) kutsallığından sayıp can dokunulmazlığının emniyeti sağlandı. Aksi halde onun totem yiyeceğini yeme, ona elle ve cinsel yolla dokunmama anlamına değildi. Bunlar ittifakla zaten meşru olmuştu. Bu sosyal anlayışlı kutsal yol giderek ittifak merkezinden çevreye doğru genişledi

 

İnsanlar kutsallık tanımına, grup kutsallığı kavramından yaşanılasılarla yola çıkışla kutsallığı sosyal anlayış yapmıştı. Buradan ittifakın kutsallığına gelmişti. İttifakıyla, ittifakın melez kişilerini; insan deme kutsaması içine sokuşla, takdis etmeye başladılar. İttifakı kült, takdis etmeyi sosyal kurumlaşma kılışla kişilere ittifak aitliğinin kimliğini veriyorlardı.

 

Takdis, melez kişinin ittifak aiti olmasını ittifakı grup taraflarına onaylatmaydı. Takdis işini, eylemli ve meşruiyetti oluşuyla; melez olmayan, totem mesleğini ittifaka öğreten ilk yalın totemiler yapıyordu. Etnik grupların tümü olan kutsal kişilerin kurul (gruplar) konsorsiyumuydu. Melez insanın dünyayı (ittifak içini) doldurmasıyla melezlik (insan) meşru olmuştu. Totem kişilerin öğretisi o ari, o saf soy da zaten kendi miyadıyla ortadan kalkmıştı. Yeryüzü İttifakı, insanların (melezlerin) soyuyla dolmuştu.

 

Şimdiki takdisi olan “ittifakı sosyal anlayışlı kutsallıktı”.  Artık dünya yeni ittifakı kutsallıktı anlayışların idrakiyle yaşantılım ediliyordu.

 

Yalın totemi etnikti grup kişilerinin ittifak içi ürünü olan melez ürünlerini, ittifak birliği içinde kılmak için takdis etme işi, etnik ari grup kişilerinin ortadan kalkmasıyla, hükmen ortada kalkması gerekirdi. Oysa takdis (kutsama-onu öyle meşru kılmanın sosyal güç ittifakı olmanın) yeni anlamıyla ve gelenek oluşuyla, sürdü.

 

Yalın totemler ikizleşen anlamlarla emzirme, kutsal evlilik yapma yoluyla bir grubun değil de grupların da saygıladığı her biri bir sosyal yasa ( tüzelin) olmanın, anlam kodlanmalı simge, edilmesiydiler. İlah somluklarının kendileri her biri yasa olan, tüzeli olan karşılıklı ikizleşmeli ittifakı olan kutsal anlayışlı söylemin, kült merkezi temsilciliğine dönüştüler. Her biri bir şeyi düzenleyen tüzeldi yasaydılar.

 

İlahlar artık atalar söylemli aktaran ruh (özneli sosyal soyut anlama) olmaktan çıkıp; gruplar ittifaklı ahitsen sözleşmeli, ittifaka göre düzenlemeler yapmanın tüzeldi öznel anlayışına dönüşmüşlerdi. İlahlar, ittifak içinde; tüzel olmanın somut imleyeni olmak için yasa oluşla, söz oluşla, örnek eylemcisi oluşla vardı. Bu nedenle ittifak için önce söz (ahitleşme-manifesto-tüzelin-yasa) vardı.

 

İlk ittifaklar; totem gruba ait totem kişiler eliyle yapılan bir Mağına Carta manifestosuydu. İttifak içi sosyal anlayıştaki karşılığı, takdis eden somutluktu. Bu somutluğun ittifak içi temsilcisi de, kült merkezindeki kurul olan ilahlarla kurul başı olan ilah aiti eylemle temsil olunmanın sembolüydü.

 

Grup totem kutsallığı ittifakı takdisle kutsal kılınmanın ittifak birliğine (sentezine) seslenen manifesto ilanına dönüşmüştü. İttifakı takdis, melez ürünün; ”insan olma” ve ilk atalardan olmasını onaylarsan kutsama sözleşmesiydi. Yani insanın takdisi ve kutsal olmasıydı. Yani yalın som totem anlayışın değil ittifakın kutsal kılınmasıyla; ittifakın yeni anlam edinmekle sürecin ittifak üzerinden soyutlanmasıydı.

 

İttifakı insanın kutsallığı köleci dönemle adeta oradan kalkmıştı. Şimdiki kutsallık mülkün (adaletin) kutsallığıydı.  Bu kutsama takdisiyle “adalet (yeryüzünü dağıtma-paylaştırma) mülkün temeli olmuştu”. Artık adalet mülkünüze göre tanımlanıp belli oluyordu. Mülkü olan hırsız (haksız) olamazdı.

 

Çalışmanız-çalışmamanız mülke sahiplikle belli oluyordu. Mülkünüz varsa çalışmıyordunuz. Mülke sahipliğinize göre efendi ya da kul oluşla adalet gerçekleşiyordu. Efendi ya da köle olmanız, mülk ediniş biçiminizdi. Yeni totemi takdisçe kutsallık buydu. Şimdi İlahi Takdiri kutsal kılıyorduk.

 

Çalmanız-çalmamanız olan adalet yine mülke sahip oluşunuzla beliriyordu. İlk kavga, ilk ürün bu sahiplenmenin simgesi olan öldürme işi yine mülke sahip olup olmamanızla ortaya konuyordu. Darbınız, gasplarınız mala mülke sahip olamamanın müsaderesiyle (el konmasıyla) oluyordu.

 

Devlet gücü mala el komayla (vergiyle) meşru ve haklı ve adaletli oluyordu. Her şeyin temelinde mülk vardı. Ve süreci mülk ilişkilerine göre yansıtmanın adaleti vardı.

 

Sadaka veriyorsanız, yardımlaşıyorsanız, zekât veriyorsanız bunun adaleti yine mülk ilişkilerine göreydi. Başka nasıl olacaktınız ki? Ve her şeyin temelinde mülkün bulunmasıyla gerçekleşen adalet sözünü, ben demiyordum “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” veciz sözüyle bu söylemi vurgu pekişiyordu.

 

İnsanlar bir kodlama simgesi olan Fransız devrimine gelip ulus kimlikli yurttaş oluşla “adaleti” insan emeği ekseninde; emeği takdis eden kutsamayla meşrulaşmaya başlayınca, insanın insanlığı da adaletin eksen kaynağı da değişmeye başlamıştı. “Adalet mülkün temelidir” söylemi bir anı ve gelenekti hatıra olmasıyla artık şimdiden geri yavaş yavaş tarihsel aşamanın bilinci olarak kalacaktı.

 

İnsan insan olmakla yeni insan; mülkün belirleyişine göre değil de özne nesnel emek gücüne göre ilişkileri düzenlemekle adaletli ya da adaletsiz oluyordunuz. Artık bu anlayış çerçevesinde hırsızlık yerine(alma hastalığı, sosyal yaşantı öykünmesi gibi istisnaları bir yana bırakışla) sömürü çarpıklığı oluşla, sadece mülksüz olan değil mülk sahibi de hırsız olabiliyordu. Artık adalete bu şekilde oluşla bakılıyordu.

 

Şimdi yeni insan özne nesnel emek gücü oranında sürece katılan bu süreçle saygın ve adaletli olunan ve adaletli olan insandı. Yeni insan artık salt kendisine eşrefi mahlûk kutsaması kılmıyordu. Biliyordu ki kendisi sosyaldi totem anlayışça özel bağıntılar içinde kutsaldı. Oysa genel bağıntı içinde en az bir virüs, bir inorganik süreç kadar yaşamsal oluşla kutsaldı.

 

Bu nedenle bir zaman karnını doyurduğu bitki, hayvanları özel yaşam alanlarında koruyup kaloriferli ortamlarda hayat bulmalarını sağlama sorumluluğu üslenişi, kutsalı oluyordu. Sosyal insanın canlılar ve çevrenin kutsallığı deme noktasına gelmesi ve bunu açık açık seslendirmek için MS’ ki 21. yüz yıla gelmesi gerekecekti. 

Sürecek 11.12.2014

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da