İsmail Hakkı Bursevi Hayatı ve Şairliği

09.06.2012

       



Bursalı İsmail Hakkı :

HAYATI

Hicri 1060, Miladi 14 Eylül 1652 yılında bir pazar günü bugünkü Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos kasabasında  dünyaya gelmiştir. İsmi İsmail, lakabı Hakkı’dır. Otuz seneden fazla ikamet ettiği Bursa´ da vefat  ettiği  için ve aynı adlı  diğer şairlerden bilhassa  İsmail Ankaravi´ den ayırmak maksadıyla Bursevi mahlasıyla anılmıştır. İ.Hakkı'nın ailesi  İstanbul’da ikamet etmekte iken çıkan büyük bir yangında evleri ve bütün mülkleri yanar. Bunun üzerine Aydos’a taşınırlar. İ.Hakkı,  bu yangından bir yıl sonra doğmuştur.[1]

İ.Hakkı'nın babası olan Mustafa Efendi, Aydos’a taşınınca da Celvetî tarikatından Şeyh Seyyid Osman Fazlı Efendi hazretlerine intisap eder. Oğlu İsmail Hakkı’yı da üç yaşından itibaren sürekli olarak şeyhinin ziyaretine götürür. [2]Yedi yaşında anadan öksüz kalan İsmail Hakkı Hz.lerinin babası İstanbul´un Aksaray mahallesinde sakin iken büyük yangında evi yanıp kül olduktan sonra Aydos´a yerleşmiştir. Babası Mustafa bin Bayram bin Hüdabende İstanbul ahalisinden olup, o zaman için devlet erkânından pek çoğunun da bağlı bulunduğu Zakirzade´nin halifesi, Celveti meşayihinden Atpazari Osman Efendi diye şöhret bulan Şumnu´lu Osman Efendi´ye intisab etmiştir. [3] Şumnu´lu Osman Efendi, İslami ilimlerde derin bilgiye sahip bulunması ve çok sayıda eser vermiş olması yanında tasavvuf sahasında şöhret bulmuş Celvetiye tarikatı mürşitlerindendir. Şumnu´lu Osman Efendi Ruh´ul-Beyan Tefsiri müellifi olarak tüm İslam âleminde tanınmıştır. 

İsmail Hakkı, büluğ çağına geldiğinde, Osman Efendinin Halifelerinden Abdülbaki Efendi´den okumağa başlamış, tahsilini bir hayli ilerlemiştir. Osman Fazlı Efendi hazretlerinin halifesi Ahmed Efendi’den Arapça dersleri alır. Aydos’a şeyhi Osman Fazlı Efendi’yi ziyarete gelen bir diğer halife Abdülbaki Efendi ile Edirne’ye gider ve burada dinî ilimlerin yanında hüsnü hat öğrenir. Yine bir diğer halifeden de fıkıh ve kelam ilimlerine devam eder. Tahsilini tamamlayınca Abdülbaki Efendi, artık İstanbul’da ikamet etmekte olan Osmanlı Fazlı Efendi’nin yanına gönderir. İsmail Hakkı hazretleri esas olarak şeyhine burada intisap etmiştir.[4] İstanbul’dayken, Şeyhinden kelam ve feraiz (miras) ilimlerini okur. Mehmed Efendi’den tecvid ve bazı hocalardan Farsça öğrenir. Hattat Hafız Osman’dan hüsnü hat derleri almıştır. Daha sonra üç yıllık bir halvete girer ve ardından dervişlere hizmetle görevlendirilir. Bir süre sonra da şeyhi kendi yerine vaaz etmesini emreder. Şeyhinin yerine vaazlar vermeye başlar. 

İsmail Hakkı, mürşidi Şumnu´lu  Osman Fazlı'nın terbiyesi altında, tahsilini İstanbul´da tamamladıktan sonra hilafet alarak  Şumnu´lu  Osman Fazlı'nın halifelerinden birisi olmayı başarmıştır.[5] İ.Hakkı daha çocuk yaşta girdiği  Şumnu´lu Şeyh Osman Fazlı efendinin dergâhında hilafet alarak 1675'de irşadla görevlendirilir.  Beraberindeki üç dervişle birlikte Üsküp’e giden İsmail Hakkı hazretleri, muhtelif camilerde vaaz etmeye başlar. Harap bir tekke onarılarak kendisine tahsis edilir. Bir süre burada kaldıktan sonra yeni bir dergâhta irşad faaliyetlerine devam eder. Burada, 1676 yılında Şeyh Mustafa Uşşakî’nin kızı ile evlenir. (Abdullah GÖKMEN , Müfessir,agy)  

Üsküpte bulunduğu sıralarda Üsküp  müftüsünü ve şehrin bazı ileri gelenlerini  yaptıkları hatalarından dolayı eleştirmeye başlar. Tepkilere rağmen geri adım atmaz ve eleştirmeye devam eder. Bunun üzerine mahkemeye verilir. İsmail Hakkı Efendi ve davalılar Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve diğer devlet erkânı ile görüşmek için İstanbul’a gelirler. İstanbul’da Osman Fazlı Efendi tarafından barıştırılırlar. Altı yıl süren bu çekişme ortadan kalkar gibi de olsa, muhalifleri İsmail Hakkı Efendi’yi sürdürmek için tekrar faaliyete başlayınca, şeyhi Köprülü’ye gitmesini tavsiye eder ve on altı ay burada kalır. Ardından Usturumca halkının talebi üzerine Ustumca’ya  gider. [6]

H. 1092 tarihinde halkı irşad etmek, talebe yetiştirmek, tedris ile meşgul olmak, camilerde vaazı nasihatte bulunmak, vazifesi ile Köprülü´ye, oradan da H. 1093 tarihinde Üsküb´e gitmiş ve bir müddet orada da bulunmuştur.[7]1685 yılında şeyhi tarafından Edirne’ye çağrılır ve evinde üç ay misafir kalır. Bursa’daki halife Sunullah Efendi’nin vefatı üzerine de Bursa’ya halife olarak tayin edilir. Bursa’da Ulu Cami ve diğer bazı camilerde vaaz etmeye başlar. Bu vaazlarını ve tefsirleri Arapça olarak yazıya geçirir ve onun meşhur “Ruhu’l-Beyân” tefsiri ortaya çıkar.[8]

Bu arada şeyhi Kıbrıs’a sürgün gönderilmiştir. Şeyhini ziyarete gider ve burada şeyhi onu kendi yerine tayin eder. Kıbrıs’tan Bursa’ya dönerken Konya’ya uğrar ve Hz. Mevlâna ile Sadreddin Konevî hazretlerinin ve İznik’te de Eşrefoğlu Rûmî hazretlerinin kabirlerini ziyaret eder.(1-2)   Şeyhi'nin  1102 tarihinde vefatı üzerine " Hayfa hasretle didim tarihin Eyledi ahir Azizim elveda..." diyerek bir tarih düşürmüştür. Şeyhi'nin ölümü üzerine 1685'te Celveti dergahına şeyh olarak görevlendirilir.

İsmail Hakkı Hazretleri bundan sonra bir müddet Bursa´da ikamet etmiş, vaaz, nasihat ve neşr-i tarikatla meşgul olmuştur.  1710 yılında tekrar hacca niyetlenmiş ve önce İstanbul’a oradan da deniz yoluyla İskenderiye’ye gitmiştir. Oradan Kahire’ye ulaşır. Kahire’deki Kadirî dergâhına yerleşir. İki aydan fazla kaldığı Mısır’da alimler, mutasavvıflar ve halk ile irtibat kurar. Aralarında Ezher müderrislerinin bulunduğu bazı kişilere icazetnâme verir. Daha sonra hac ibadetini yerine getirmek için Hicaz’a gider.  (H.1111)´de Hac´ca giden İ.Hakkı,  Hacc  yolculuğu esanasında  yazdığı,  Esrar-ı Hac kitabı ile bazı kitapları zayi olmuştur. Abdullah GÖKMEN,agy) Hac dönüşü tekrar Bursa’ya dönen İsmail Hakkı hazretleri 1714 yılında irşad faaliyetleri için Tekirdağ’a gider. Üç yıl sonra tekrar Bursa’ya döner. (Abdullah GÖKMEN,agy) (1129)´da olunan manevi işaret üzerine Şam´a giderek, manen Şeyhü´l-Ekber Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin iltifa´tına mazhar olmak istemiştir.  Kitabü´l-Hitab , Kitab´un Necat , Amme Tefsiri´ni bu Şam yolculuğu esansında oluşturur. [9]

Şam’da on kadar eser kaleme alan İsmail Hakkı hazretleri “Tuhfe-i Recebiyye” adlı eserini Şam Valisi Recep Paşa’ya takdim etmiştir. (Abdullah GÖKMEN, agy)

Şam yolculuğundan üç sene sonra İstanbul'a gelerek  Üsküdar´a yerleşerek Celvetiye tarikatına ait bir dergâh açmıştır. Üsküdar’daki ikameti sırasında, büyük küçük otuz kadar eser  oluşturmuştur.1720 yılında Üsküdar’a yerleşen İsmail Hakkı hazretlerine Damat İbrahim Paşa bir ev hediye eder ve çeşitli ihsanlarda bulunur. Üsküdar’da ikamet ederken  Kayahan, Orhan, Ulu Cami gibi mabedlerde vaaz ve nasihatta bulunmuş, dergâhında Tefsir ve Buhari-i Şerif okutmuş, terbiye-i salikan ve irşad-ı taliban ile sohbet ve müşküllerini hal için buluşmuştur. Zaman zaman asrın sufi, mürşid ve ilim adamları ile de buluşup sohbet etmiştir. [10]Üsküdar Ahmediye Camii’nde cuma vaizi olarak görev yaparken vahdet-i vücut meselesinden bahsettiği ve İslâm akidesine aykırı sözler söylediği iddiasıyla takibat açılır. Pek çok kişinin şahitliğiyle bu suçlamanın asılsız olduğu ortaya çıkar. (Abdullah GÖKMEN,agy)

1723  yılında meydana gelen bu olaylardan sonra  İstanbul’dan ayrılıp Bursa’ya yerleşir. Burada kendi imkânlarıyla bir cami inşa ettirir. Son yıllarını irşad faaliyetiyle ve eser yazmakla geçirir. 20 Temmuz 1725 yılında vefat eder.

İsmail Hakkı Hazretleri,  75 yaşlarında 14 Zilkade 1137 tarihinde âlem-i cemale intikal etmiş ve inşa ettirdikleri Mescid ve Dergah-ı Şerifin mihrabı önünde  son nefesini teslim eder. Vefatından sonra Bursa Tuz pazarına yaptırdığı dergâhın avlusuna gömülmüştür. Türbesi halk tarafından ziyaret yeri olarak kabul edilmektedir. 


ŞİİR ANLAYIŞI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ

İ. Hakkı'nın yüzden fazla eseri vardır. Bunların çoğu şerh mahiyetindedir. Özellikle Rûh'ul Beyân tefsiri çok ünlüdür. Âlimliği ve arifliği yanında şair de olan Bursalı İsmail Hakkı'nın şiirleri de bulunmaktadır ve bunlar bir divanda toplanmıştır. 

İ. Hakkı, şiir yazmakla kalmayıp, şiir, şair, ilham, şiirin amacı, yazılış nedeni, şiirin anlamı ve tanımı hakkında görüşler belirtmiş olan çok ender divan şairlerinden birisidir. Yüzlerce eser yazan daha çok nesir eserleri ile tanınan İ. Hakkı şiirin vahye benzer ve velilere mahsus, bir bir hayal veya muhayyile kaynağı olduğu düşüncesindedir.[11]
İ Hakkı'nın şiir sanatı ve şiir anlayışı hakkında detaylı bir çalışma yapan  Doç. Dr.,Yaşar AYDEMİR,  İ. Hakkı'nın şiirlerinden ve çeşitli eserlerine serpiştirilmiş olan  beyit ve değerlendirmelerinden yola çıkarak şiir, şair, ilham ile şiirin konusu hakkındaki düşüncelerini detaylı bir şekilde irdelemiştir. Doç. Dr.,Yaşar AYDEMİR' den aldığımız alıntılarla İ. Hakkı'nın şiir, şair, şiirin konusu ve ilham hakkındaki düşünceleri ve şiirlerinde uygulamaya çalıştığı şiir anlayışı şu şekillerdedir. : 

İ. Hakkı, öncelikle Kur’an'la  şiirin ayrımına dikkat çekmiş,  Kur’an’nın hakikat,  şiirin ise kaynağının hayal olduğunu ifade  etmiştir.  Şiir yazmadaki amacını öncelikle tefekkür etmek ve  öğrencilerinin ufkunu açmak  şeklinde düşünmüştür.

Hakkı Bursavî de Kur’an’ın  şiir ve  şair hakkındaki ayetlerini ve peygamberin konuyla ilgili hadislerini zihninde belli bir yere oturtma  ihtiyacı hissetmiş, divanında dibâceye yer veren hemen her  şâir, bu ayet ve hadislere değinmiş ve onları yorumlamıştır. İsmail Hakkı, Ferâhu'r-Rûh adlı eserinin "Şiir Bahsi" ve "Şiir  Sanatına Dair" bölümlerinde şiiri "mantıkî şiir" ve "ıstılâhî şiir" olarak  ikiye ayırır. Kur'an'da sözü edilen  şiirin mantıkî  şiir olduğunu ve "ıstılahî" olandan daha fazla itibar gördüğünü söyler. Ona göre "ıstılahî"  şiir, insanları şevke getirmeye ve korkutmaya yöneliktir. Bunlar genel olarak ilahiler, kasideler adını taşır. Mantıkî  şiir ise mecaz ve hevesi, aşkı anlatan gazellerdir. "Kıyamet günü  şiir  kimsenin feryadına cevap vermez, onun sözleri baştanbaşa Yunan hikmeti olsa da"  beytini bu tür  şiirlere örnek verir. Muhammediye yazarının "Şiir ve kimya evliyanın yüce kerametlerindendir"  beytini de ilahî kasideler ve Rabbanî sözler olarak yorumlar. İsmail Hakkı, özellikle şiirlerini yazarken, kendinin yazmadığını, kendisine yazdırıldığını, kaleminin evliya himmetine uğradığını ve levha üzerine sırları nakş eylediğini söyler. [12] Bazı mısralarından ortaya çıkan bu ifadelerine göre günmüzü şairlerinin ilahm olarak adlandırdığı şiir yazmaya vesile olan   ruh halini  velilere verilen ilahi bir emir olarak nitelendirmektedir.[13]

İsamil Hakkı, ilhamdan anladığını şu şekilde ifade eder. “Ve  ilhâm-ı telkîndir –ki bâtınına râcidir- kâh bilâ vâsıta ve kâh bî-vâsıta olur. Vahy gibi. Ve ulemâ-i billâh teeddüben kendi hallerine ilham ve ahvâl-i enbiyâya vahy derler. Nitekim enbiyâya göre davet ve evliyaya  göre irşâd diye  ıtlak eylediler”Takip eden satırlarında ilham  kaynağı olarak da vahidiyyet ve ehadiyyet makamını gösterir

Füyûz-ı Rûh-ı Kudüs itmese idi imdâd 
Bu deñlü lutf-ı ma‘ânî neden iderdi sünûh

“Ruhu’l-Kudüs” Cebraildir (as.). Rûh-ı mukaddes manasınadır.” diyerek onun hususi feyzinin Hz.  İsa üzerine  olduğunu belirtir. Bir başka beytinde de câna imdad eder ve bir nefesde nice gizli sırrı ortaya çıkarır şeklinde izahlarda bulunmuştur. 

Müslüman  şâirin, şiiri amaç haline getirmemesi, konusunun, Allah’ın birliği ve  övgüsü ile hikmet içermesi gerektiği kanaatini taşır. Bu açıdan  bakılınca İ. Hakkı’nın şiiri, Hak kelâmı, mana yüklü, feyz bahşedici,  özlü ve etkileyicidir. O da geleneğe uyarak  şiirlerinin bu özelliği ile  övünür. Şiiri edebe aykırı değildir. İ. Hakkı, şiirlerini ilham, varidat, 
lâyıha vb. yollarla yazmıştır. Esasında bunlar nefsî mertebelerle  alakalı ve çoğu birbirine yakın vahyin, ilâhî ilhamın çeşitli  söylemlerinden ibarettir.[[14]
 
KAYNAKÇA

[1] Abdullah GÖKMEN , Müfessir, şair, hattat bir mutasavvıf: İsmail Hakkı Bursevî, 141. Sayı / Semerkand

[2] Abdullah GÖKMEN , Müfessir, şair, hattat bir mutasavvıf: İsmail Hakkı Bursevî, 141. Sayı / Semerkand

[3] Anonim, İ.hAkkı Bursevi, http:.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=, son erişim22-11-2012

[4] Abdullah GÖKMEN , Müfessir, şair, hattat bir mutasavvıf: İsmail Hakkı Bursevî, 141. Sayı / Semerkand

[5]  Anonim, İ.hAkkı Bursevi, http:.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=, son erişim22-11-2012

[6] Abdullah GÖKMEN , Müfessir, şair, hattat bir mutasavvıf: İsmail Hakkı Bursevî, 141. Sayı / Semerkand

[7] Abdullah GÖKMEN , Müfessir, şair, hattat bir mutasavvıf: İsmail Hakkı Bursevî, 141. Sayı / Semerkand

[8] Abdullah GÖKMEN , Müfessir, şair, hattat bir mutasavvıf: İsmail Hakkı Bursevî, 141. Sayı / Semerkand

[9] Anonim, İ.hAkkı Bursevi, http:.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=, son erişim22-11-2012

[10] Anonim, İ.hAkkı Bursevi, http:.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=, son erişim22-11-2012

[11] Doç. Dr.,Yaşar AYDEMİR, BURSALI İSMAİL HAKKI’NIN ESERLERİNDEN HAREKETLE ŞİİR GÖRÜŞÜ VE ŞİİR YAZMA ŞEKLİ, turkishstudies.net/sayilar

[12] Anonim, İ.hAkkı Bursevi, http:.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=, son erişim22-11-2012

[13]  Doç. Dr.,Yaşar AYDEMİR, BURSALI İSMAİL HAKKI’NIN ESERLERİNDEN HAREKETLE ŞİİR GÖRÜŞÜ VE ŞİİR YAZMA ŞEKLİ, turkishstudies.net/sayilar

[14] Doç. Dr.,Yaşar AYDEMİR, BURSALI İSMAİL HAKKI’NIN ESERLERİNDEN HAREKETLE ŞİİR GÖRÜŞÜ VE ŞİİR YAZMA ŞEKLİ, turkishstudies.net/sayilar

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar