İzmir İlçelerinin Tarihi Kültürü ve Doğal Güzellikleri-2

14.05.2013

 İzmir iline bağlı çevre ilçeler  tarihi kültürü ve doğal güzellikleri:

 

   

Aliağa:

Aliağa, tarih boyunca insanlık tarihinin en önemli uygarlıklarının kurulduğu Aiolis bölgesinde kurulmuştur. Tarih içinde birçok uygarlık bölgede var olmuştur. Aiolis kentlerinden Kyme ve Myrina, günümüzde Aliağa ilçe sınırları içinde yer almaktadır. Aliağa, Osmanlı döneminde bir çiftlik halindeyken süreç içinde küçük bir köye, Cumhuriyet döneminde 1937’den itibaren bir balıkçı bucağına dönüşmüştür.[1]

 

Aliağa ve Çevresindeki Antik Kentler

 

Gryneion:

Çandarlı Körfezi kıyısında, Elaia ile Myrina arasındadır. Yenişakran Temaşalık (Çıfıtkale) mevkiinde kurulmuş bir ören yeridir. Zamanında Apollon Tapınağı ve kehanetleri ile tanınmıştır. M.Ö. 334 yılında Parmenion tarafından yıktırılmıştır.

 

Myrina (Sebastopolin): 

Güzelhisar Çayının (Pythikos) denizle birleştiği yerde Çandarlı Körfezi'nin son koyunda yer alır. İki tepe üzerinde bulunan ve bir rastlantı sonucu köylüler tarafından ortaya çıkarılan  Nekro poliste (mezarlık) kalıntıları vardır.

 

Aigai :

Nemrutkale, Güzelhisar çayının başlangıcındadır. Görünürde kalıntılar vardır. Köseler Köyü'nün yakınında, Nemrud kalesi olarak bilinen bu Aiol yerleşimi, yanı zamanda antik Yunan'ın Anadolu'daki en eski kentlerinden biriydi.[2]

 

Kyme:

Çakmaklı Köyü yakınındadır. İlk kazılar Çekler tarafından yapılmıştır ve 1952 yılında Doktor Baki Örgün yönetiminde kazılar sürdürülmüştür. Buluntular İzmir Arkeoloji müzesindedir.

Aeolis Kyme'si, denizin yakınında, geniş Aliağa körfezinde bugün Nemrut Limanı olarak adlandırılan bir koyda bulunmaktadır. Geleneğe göre şehir, 1050 yıllarında “Frigio Locrico”dan gelen Aeoller tarafından daha önceleri Pelasglar tarafından yerleşim görmüş sit üzerinde kurulmuştur.[3]

 


Bayındır:

Bayındır İlçesinin bir yerleşim yeri olarak ne zaman kurulduğu tam olarak  bilinmemektedir. Araştırmalar yörede sırasıyla milattan önce 3000’li yıllarda Hititlerin, 700’lü yıllarda Frigya ve Lidyalıların, Milattan sonra 900’lü yıllarda Bizanslıların, 1084 yılından sonra Selçukluların ve 1425 yılından sonrada Osmanlıların Egemen olduğu ortaya koymaktadır.

Bayındır ilçe merkezinde Bizanslılar döneminde yerleşimin bulunduğu ancak Selçukluların gelişi ile Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın başlarında 24 Oğuz boyundan Üçoklar’ dan biri olan Bayındır Türkmen Boyunun kendi adı ile yeni bir yerleşim oluşturduğu bilinmektedir. Bir rivayete göre ilk yerleşim yerinin Ergenli Deresi kenarında kurulmuş iken bu yerleşim taşkınlar yüzünden daha sonra ilçe merkezinin şimdi bulunduğu yere taşınmıştır.[4]

 

 

 

BERGAMA PERGAMON'

BERGAMA PERGAMON, Kuzey Ege’de Kaikos (Bakırçay) Irmağı’nın doğu-batı yönünde uzandığı graben vadisinin kıyısında yer almaktadır. Kuzeyde Pindasos (Kozak), güneyde Asperdenon (Yund) Dağları ile çevrili olan kentin doğusunda Selinos, batısında ise Ketios çayı uzanmaktadır.[5]

Antik metinlerde Pergamon ya da Pergamonos  olarak geçen kentin adı, Anadolu’da çok eski dönemlerden beri bilinen mahalli bir dilden gelip ‘Kale’ veya ‘Müstahkem Mevkii’ anlamına gelmektedir. Kale Dağı’nın tepesindeki Antik Pergamon yerleşimi dışında Bakırçay Ovası’na dağılmış olan pek çok höyük bulunmaktadır. Bu höyüklerde yapılan araştırmalar ışığında kentin iskan tarihinin Eski Tunç Çağı’na (M.Ö. 3000) kadar gittiği anlaşılmıştır.( BKZ: BERGAMA PERGAMON'DA GEZİNELİM )

 

Bergamadaki antik yapılar:

  • Traianus Tapınağı
  • Büyük Tiyatro
  • Dionysos Tapınağı
  • Athena Kutsal Alanı
  • Zeus Sunağı
  • Pergamon Antik Kenti Asklepion Sağlık Merkezi [6]

           

 

Beydağ:

Çevremizdeki kaya mezarları ve Pilâv tepe, İntepe, Cintepe, Beyler Tepesi tümülüsleri, bir zamanlar yöremizde Lidyalıların egemen olduğunun belgeleridir. Tümülüsler, Lidya krallarının ya da asil ve zengin Lidyalıların mezarları olarak yapılmıştır. Tüm bu kalıntılar eski çağlardan bu yana Beydağ’ın önemli bir yerleşim merkezi olduğunun kanıtıdır.

Beydağ’ın tarihte bilinen ilk adı Palaipolistir. Palaipolis’i kuranlar ise Lidyalıların soyundan olan Kibyrahlardır.  Lidyalıların soyundan olan Kibyrahların önemli bir özelliği de demir işçiliği ve kakmacılıktır. Adagüre köylülerinin demircilik zanaatı, o zamanlardan beri devam edegelmiş olabilir.[7]

 

Paliapolis (Balyambolu, Beydağı)

Beydağlarının arasındaki Küçük Menderes vadisinin en iç kısmındadır. 

Paliapolis Hellen dilinde “Eski Kent” anlamındadır.

Beydağlarının eteklerinde, köyden biraz büyükçe bir yerleşim yeri idi. Kentin kuruluşu ve tarihi ile ilgili bilgiler yok denecek kadar azdır. Burası tarihte hiçbir zaman kent düzeyine ulaşamamıştır. Yalnızca M.S.V.yüzyılda Ephesos piskoposluğuna bağlı bir piskoposluk merkezi olmuştur.

Yörede araştırma yapılmamış, eski çağ kalıntıları ise günümüze gelememiştir. Yalnızca Beydağı’nın arkasında Orta Çağdan arta kalmış ve iyi bir işçilik göstermeyen bir burç kalıntısı dikkati çekmektedir.

 


 

 


Dikili:

Bir kıyı yerleşmesi olan Dikili, Karadağ yarımadası üzerinde yer alır. Çandarlı da aynı yarımadada Dikili'ye bağlı bir kasabadır. Dikili, Bademli, Denizköy (Hasanağa) ve Çandarlı sahil ve plaj uzunluğu 42 kilometreyi bulur. Salihleraltı'ndan başlayarak Bademli'ye kadar 20 km, Çandarlı 22 km dir.[8]

Dikili; ilk çağlardan bu yana birçok ulusa ev sahipliği yapmış, milyonlarca insan da bu topraklardan gelip geçmiştir. Bastığınız her karış toprakta bu insanlara ait izleri görmek mümkün. Avrupa'dan Anadolu'ya, Anadolu'dan Avrupa’ya gidip gelen kavimler hep Aterneus (Dikili) çevresinden geçmişler, Batı uygarlığının doğduğu yer olan Anadolu'dan bilimi ve sanatı Avrupa'ya taşımışlardır. Misyalı, Persli, Lidyalı, Makedonyalı, Romalı ve Yunanlı gibi değişik uluslar Dikili'nin havasını teneffüs etmiş, Osmanlı beyleri çiftlik, Yunanlılar köy, Yörük ve Türkmen aşiretleri de çadır kurarak Dikili'nin tarihsel dokusunu ve kültürünü oluşturmuşlardır. İlkçağı konu alan Mysia ve Eolianın anlatıldığı tüm kaynaklarda Dikili'nin kuzey doğusunda kurulduğu belirtilen tarihi ATERNEUS kenti Ege denizinin kıyısında gösterilmektedir.[9] Bugün “Ağıltepe” adı verilen bu bölge kıyıdan 3 km içerdedir. Günümüzde bu alan geniş bir ova ile kaplıdır. Heredot tarihi ve diğer yazılı kaynaklardan 4-5 bin yıl önce Ege denizinin Bergama'ya hatta Somaya kadar uzandığı, bugün Dikili'nin batısını kaplayan Ege Denizinin ise bir kara parçası olduğu anlaşılmaktadır. Egeit adı verilen bu kara parçası, bugünkü Anadolu ve Yunanistan yarımadalarını birbirine bağlıyordu. Dördüncü jeolojik zamanın sonlarinda Plyossen döneminde meydana gelen tektonik hareketler sonucunda bu kara parçası çökmüş, meydana gelen boşluğu Akdenizin suları doldurarak Ege denizini oluşturmuştur. Heredotun Aigais Patnos olarak adlandırdığı bu denize, Fransızlar Atina kralı Aigaios tan dolayı “Egéé” demişler ve dilimize de “Ege” olarak geçmiştir. Yükselti olarak kalan bölgeler deniz içinde yüzlerce ada ve karada birçok tepe oluşturmuştur.

Arkeolojik bulgular Dikili'nin M.Ö 5000 - 4000 yıllarına kadar uzanan geçmişi olduğunu kanıtlamaktadır. İlk yerleşim yerlerinden Ağıltepe (Kaletepe)'de yapılan kazılardan Akaların yaşadığı ve bu bölgeye de Aterneus denildiği saptanmıştır.[10]

 

Dikili'deki antik mekanlar:

  • Çandarlı Kalesi
  • Pitane Antik Kenti
  • Garip AdasıNebiler Şelalesi
  • Dikili tatilinizde denizin, kumun ve güneşin tadını çıkarabileceğiniz plaj ve koylar şöyledir; 
  • Hayıtlı Koyu, Çam Kamp, Ayazma, Garip Adası, Bademli, Kayra.

 


 


Foça:

Foça, İzmir'in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Kent Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiştir.[11]

Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafindan MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya'nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia'de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da baslamistir. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e de birçok sayıda koloni kurmuslardir. Foçalılar'ın tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz'deki Amysos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa'daki Elea -şimdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazılaridır.


Turistik mekanlar

Foça bircok tarihi ve turustik gezi yerlerine sahiptir.

Homeros (unlu tarihci) bahsettigi Siren Kayalıkları Foça'da yer almaktadır. Ona gore oradan gecen denizciler icin bir zamanlar bircok rivayetlere konu olmustur bu kayalıklar. Foça irili ufaklı bir çok adanın serpilmiş görüntüsüne sahiptir.

Foça Turk Rivierasi olara bilinen Mersin, Antalya dan baslayip Izmire kadar uzanan bolgenin icinde bulunmaktadir. Bu da bircok yerli ve yabanci turistleri "mavi tur"lara veya diger gezilere durak yapmaktadir. Foça'nın denizi çok berrak ve temizdir. Sayısız koylara sahip şehrin halka açık plajı bulunmaktadır.

Osmanli ve diger medeniyetlerden kalan tarihi evler ve mekanlar da, deniz, balik tekneleri ve doga butunlugu ile birlesmesi Foca ya Akdeniz kentlerini animsatmasinda buyuk etkileri vardir.

Akdeniz Foku:

Sayilari giderek azalan akdeniz fokunun yaşam alanlarından biridir, Foca. Ayrica akdeniz foklari kentte her yil yaz aylarinda duzenlenen festivallerin de onemli bir sembolu haline gelmistir. Bu sevimli Foca fokuna Merkez Bankasi 1996 yilinda ozel hatira parasi bastirmistir.

Foca'da soylarini tukenmekten korumak amaciyla devletin ve universitelerin arastirma merkezleri mevcuttur. Avlanilmasi kesinlikle yasak olan fokun balikcilar tarafindan da cok defa korunuldugu bilinmektedir.[12]

 

Ayrıca kış mevsiminde ki nüfusu 10.000 yazın ise 82.000 olmaktadır. İzmir de doğal kalmış ilçelerden biridir. Taş evleri mevcuttur. Sadece yaz değil kışında gelen turist sayısı da fazladır. Foça'da yılın büyük bölümünde Poyraz esdiğinden çok temiz ve bol oksijenli havası vardır.

 


 


Karaburun:

Üzerinde yer aldığı Yarımada' ya adını veren Karaburun' un ilk yerleşim yeri olarak ne zaman seçildiği kesin olarak bilinmemektedir. Yarımada  Kalkolitik Çağdan itibaren insan yaşamına evsahipliği yaptığına göre yerleşimin de bu doğrultuda olması beklenebilir. Tunç Devrine özel bazı eşyaların ve aletlerin Çakmaktepe mevkiinde (Karaburun Merkezinin yaklaşık 3-4 km.güneyi)  bulunması Karaburun' un da çok eski bir yerleşim birimi olduğunu düşündürmektedir.[13]

Bilinen en eski adı Mimas' tır. Bu ismin nereden geldiğini Mitolojik öykülerde bulabiliyoruz. İyonya döneminde şimdi Karaburun olarak adlandırdığımız yerde Stelar veya Stylarius isimli bir yerleşim yeri mevcuttu. Gene eski haritalarda bu bölge Capo Calaberno olarak zikredilmektedir. Yarımadanın Türk egemenliğine geçmesinden sonra Ahurlu veya Ahırlı olarak anılan şehir nihayet Osmanlı döneminde Karaburun adını almıştır.

XVI. yüzyılın ünlü denizcilerinden Piri Reis, Kitab-ı Bahriye’sinde yarım adanın kıyıları hakkında ayrıntılı biçimde bilgi vermektedir.Ve gene XVII. yüzyılın ikinci yarısında Karaburun’u ziyaret eden Evliya Çelebi Karaburun kazasının, İzmir Mollasının arpalığı olduğunu, içinde bir cami, bir hamam ve 7 dükkan bulunduğunu ve ayrıca etrafının zeytinlik ve bağlık olduğunu belirtmektedir.

Karaburun kelimesi Caleberno (okunuşu kaleberno) dan bozularak gelmiş olabilir. Ancak Türkçede Kara sözcüğünün kuzey Ak sözcüğünün de güney anlamlarında kullanıldığı düşünülürse, Karaburun ve Akburun ( Eşendere mevkiinde) isimlerinin çıkış nedeni de anlaşılabilir.

 

 


Karşıyaka:

Karşıyaka İlçesi 1865 yılında demiryolunun yapılması ile hızlı bir yerleşim alanı olmaya başlamıştır. Daha önceleri İzmir ilinin mesire yeri durumunda olan Karşıyaka, 1927 yılında Bucak, 04/03/1954 gün ve 6325 sayılı kanun ile 01/06/1954 tarihinde İlçe olmuştur. 

15 Mayıs 1919 yılında Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmir, üç yıldan fazla işgal altında kaldıktan sonra Ulusal Kurtuluş Savaşıyla 9 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtulmuştur.[14]

 

Karşıyaka Gezilecek Yerler - Karşıyaka Tarihi Mekanlar:

 

Ege tarihinin en önemli isimlerinden olan Homeros burada doğmuş, tüm deirlere ışık tutan Homeros ve İlyada Destanı bu topraklarda yazılmıştır.

Eski ismi Kordelia olan Karşıyaka ormanları, yemyeşil bahçeleri ile bir mesire ve eğlence yeri olarak gelişmiştir. 18. yüzyılın sonuna kadar bu bölgeden gelip geçmiş olan birçok seyyah Karşıyaka’dan çok güzel anlatımlarla bahsetmiştir.

 

1984 yılında ilk belediyenin kurulduğu Karşıyaka’da gezip görülecek birçok yer vardır.

Karşıyaka’nın tarihi yalıları İzmir Körfezi’ni inciler gibi süsler. Deniz kenarındaki yürüyüş parkurları gecenin geç saatlerine kadar doludur. Yalı Caddesi’nde iskele karşısında bulunan öğretmenler lokali ise Atatürk’ün şerefine verilen bir baloda dans ettiği bir mekân olarak biliniyor.

Atatürk’ün anılarını taşıyan bir başka ev ise Uşkalıgil Konağı. Latife Hanım ile evlendikten sonra Atatürk’ün yerleştiği bu evin bahçesindeki çam ağaçları ise Atatürk’ün ve Latife Hanım’ın diktikleri günden bu güne göğe doğru uzanıyor.[15]

Karşıyaka’da gezerken yakın tarihimize dair önemli izler bulabilir, deniz kenarında gezerken yalıların çevresindeki yollarda, İzmir Körfezi’nin esintisiyle gönlünüzü rahatlatabilirsiniz.

 


Kemalpaşa:

Kemalpaşa ilçesinin tarihteki adı, Yunanca’da gelin anlamına gelen  “Nif” olmuştur. İlçenin bu adı almasında yaz kış yeşillikler içinde olması, özellikle  bahar  aylarında  kiraz  ve meyve ağaçlarının çiçek açması ile bir gelin  görünümünü alması etkili olmuştur.

İlçemiz Smryna (İzmir) Kenti ile İlydia (Sardes) arasında bir geçiş noktası olması nedeniyle antik çağlarda birçok yerleşime sahne olmuş, özellikle Bizans ve Osmanlı dönemlerinde dikkate değer boyutta iskan görmüştür.[16]

Kemalpaşa ve Çevresi, Saruhan Baba Sultan Kutbeit zamanında, Hacı Emet Bey tarafından fethedilerek Saruhanlı Beyliğine katılmıştır. Daha sonra I. Murat zamanında Osmanlılar tarafından fethedilmiştir.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde İlçemiz hakkında şu bilgiye yer vermiştir. “Kalesi yalçın bir kaya üzerinde, 5 köşeli, 2 kapılı, 200 adımlık içindeki ve altındaki kubbelerden akan soğuk sular vardır. İçinden elini uzatıp bir iki tas su çıkarmak mümkün değildir.”

Kemalpaşa Merkez yerleşiminde yer alan Çarşı Camii kapısındaki taşın üzerinde ise “1306 sabahın hıfzı leyhinde (gece yarısı) yandı bu çarşı” diye yazdığından ilçenin 1890 yılında büyük bir yangın geçirdiği anlaşılmıştır.[17]

Nif yerleşimi, Saruhanlı Sancağına bağlı bir bucak iken 1900 yılında İzmir İline bağlanmış, 1901 yılında kaza olmuştur.

16 Mayıs 1922 tarihinde Yunan işgaline uğrayan “Nif” şehri daha sonra 8 Eylül 1922 sabahı Savandağ Mevkiinde yapılan küçük bir çarpışmayı müteakip Türk askerleri tarafından saat 15:00’te kurtarılmış ve Hükümet Konağına Bayrağımız çekilmiştir. Büyük kurtarıcımız Atatürk 8 Eylül 1922 günü İlçemize gelmiş ve o zaman düşman karargahı olan ve halen Askerlik Şubesi olarak kullanılan binada geceyi geçirmiştir.[18]

O güne kadar “Nif” olan ilçemizin adı, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ilçede konaklaması nedeniyle Cumhuriyetin ilanından sonra “Kemalpaşa” olarak değiştirilmiştir.

 

 


KIZ KULESİ

 

Bizans Döneminde II.Tehedodoros Laskaris yaptırıldığı söylenen bu yapı Laskaris sarayı olarak da bilinir.

Beyaz kırmızı tuğlalardan yapılmış üç katlı yapıdır.

Kemalpaşanın girişinden görmek mümkündür.

 

 

YEDİGÖZ KÖPRÜSÜ

Kemalpaşaya 15 km uzaklıkta Çambel köyü civarında bulunan yedigöz köprüsü 16.yy.başlarında inşa edilmiştir.

Eski Nif Çayı üzerinden geçmektedir.Köprü İzmir Anakra Yolundan dikkatli bakıldığı zaman görülmektedir.

 

ALAŞ KIMIZ ÇİFTLİĞİ

İzmir-Kemalpaşa 29 km uzaklıktaki Alaş Kımız Üretme Çiftliğinin Kazak otağında kımız içip, Asya Türk yemeklerinden yenilebilir ve ata binerek gezinti yapılabilir.Kemalpaşa ilçesinde yer alan çiftlik, geleneksel Türk Mutfağı ve içkisiyle (Kımız) gelenlere hizmet vermektedir. Türk Çadırı özelliğini taşıyan (Otağ) bir merkezde konuklara Türk Müziği eşliğinde servis yapılmaktadır. İzmir'e yakınlığı nedeniyle turistlerin uğradığı otantik bir merkez halindedir.

 


ÇİNİLİKÖŞK

Kemalpaşa-Torbalı yolu üzerinde Çiniliköy de bulunan çiniliköşk ,ünlü seramik sanatçısı Ümran BARADAN tarafından yaptırılmış olup çini çalışmalarının en güzel örnekleri görülebilir.

 

 


Kınık:

İzmir Kınık İlçesi Tarihi Dönemleri 

 

ANTİK DÖNEM

İlçemiz Roma İmparatorluğuna kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olup ilk çağ yerleşim merkezi olan Gambreion ‘un yerine kurulduğu sanılmaktadır. Güney doğumuzu kaplayan Karadere Ormanları içindeki Mamurt Kale -Kibele Tapınağı ile bazı kalıntılar tarihinin çok eskiye uzanışının kanıtıdır.

 

TÜRK HAKİMİYETİ DÖNEMİ

İsmini Oğuz Türkleri‘nin Bozoklar Kolunun Kınık Boyu’ndan almaktadır.

İlçe 1330 yılında Osmanlı Devleti’nin idaresi altına girmiştir.1820 ye kadar bir köy konumunda zaptiye teşkilatı ile idare edilmiştir. Kınık 1864'te Balıkesir,1875'te Manisa 1879 yılında da İzmir’e bağlanmıştır. 1910 yılında Bergama ilçesine bağlı bucağa dönüştürülen ilçe Kurtuluş Savaşı yıllarında bir süre Yunan işgaline uğramış,13 Eylül 1922 de ise düşmandan tamamen temizlenmiştir. İlçede belediye teşkilatının kuruluş tarihi 1938 dir.

Cumhuriyetten sonra Bergama’ya bağlı nahiye iken 1948 yılında ilçe olmuştur. Kınık’ın tarihi Roma imparatorluğuna kadar uzanmaktadır.[19]

 

CUMHURİYET DÖNEMİ

13 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtarılan Kınık 1948 yılında ilçe olmuştur. İlk Kaymakam olarak İzmir maiyet memurlarından Abdurrahman ÜLKÜER atanmıştır. O dönemde ilçede sağlık ve adliye teşkilatı kurulmamıştır. Aynı gün nüfus idaresi faaliyete geçmiştir. İlçenin 1923 nüfus durumu merkez ile toplam 34 köyünün nüfusu 34843 kişi idi. Cumhuriyetin ilk yıllarında verimli tarım arazisine (Bakır çay ovası) sahip olan ilçe nüfusu tarıma dayalı ekonomisini geliştirme konusunda çaba harcamıştır. 1967 yılı verilerine göre 4700 aile tarımla uğraşırken 1973 verilerinde aile ziraatı yerine tarımda makine ziraatine geçilmesi sonucu bu sayı 3210 olarak gerçekleşmiştir.

 

 


 Kiraz:

TARİHTE KELES/KİRAZ YÖRESİNE VERİLEN ADLAR

Bölge, tarih boyunca çeşitli medeniyetlere beşiklik etmesi sebebiyle, değişik isimler almıştır. Bu bölümde özetleyerek verilecek, detaylı bilgi ayrıca bölümler içerisinde anlatılacaktır.

Klaos/Kleos: M.Ö.8. yüzyılda İonlar, "Kışın sert soğuktan koruyan Kışlık Barınak" anlamına gelen “Klaos/Kleos”  ismi vermişlerdir.[20]

Kilas/Kilos: Bizans döneminde, "Çanak ova" anlamına gelen "Kilas/Kilos” ismi verilmiştir.

Kilbis/Kilbis Vadisi: M.S.2.yüzyılın sonlarında “Kilbis” olarak anılıyordu.

Koloe/Kolose: M.S. 2. yüzyıl sonlarında, Bizans Döneminde “Koloe/Kolose” adı veriliyordu. Luwi dilinden gelme Koloe adı, Helen ağzına uydurulmuş Kolose olarak söylenmiştir..

Keles/Kelas/Kilas: Osmanlı Döneminde, "Keles/Kelas/Kilas" ismi kullanılmıştır.

Kiraz: Türkiye Cumhuriyeti Döneminde 1948 yılında ilçe olan Keles’e  "Kiraz" adi verilmiştir.

Kiraz’ın köylerinin isimlerinden bazılarına dikkatle incelediğimizde, görülmüştür ki bu isimlerden 5 tanesi; Türk boylarından Avşar boyuna ve 1 tanesi de Salur boyuna bağlı aşiret isimlerini taşımaktadır. Bunlar aşağıda verilmiştir.[21]

Özellikle meyve bahçeleri ile kentin dilinden düşmeyen Kiraz, İzmir’in en lezzetli meyvelerini yetiştirerek hem gelir elde ediyor hem de kentin büyük bir gereksinimini karşılamış oluyor. Özellikle kirazlarının lezzeti dillere destandır.

  

 

 

Menderes:

Satsumasıyla, güzel koylarıyla, tarihi değerleriyle dikkat çeken Menderes ilçesinin İzmir'e uzaklığı 20 km'dir. İlçenin batısında Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadır. Menderes-Selçuk yolu üzerinde birbirine yakın konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve Lebedos Antik Kentlerine ait kalıntılar, ilçenin önemli arkeolojik kaynaklarını oluşturmaktadır. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina türü olan satsumanın yetiştirici bölgesidir. Özdere, Ege'deki dokuz büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yanı sıra amatör balıkçıların avlanabildiği turistik bir beldedir. Menderes'in Görece Köyü'nde de halkın evlerde imal ettiği değişik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabancı turistin oldukça dikkatini çekmektedir.[22]

 


Menemen:

Tarihçesi

Menemen'in kuruluşu milattan önce dayanmakla birlikte kesin bir tarih saptanmış değildir. İlçenin M.Ö 1000 yıllarında Eoliyenlerle İonyalıların hudutlarını oluşturan Gediz (Hermos) nehrinin sol sahiline yakın olan bugünkü Yahşelli Köyü civarında kurulduğu zannedilmektedir. M.Ö 263-241 yılları arasında da Asarlık köyü yakınlarına nakledildiği, Anadolu Beylikleri zamanında bugünkü yerine taşındığı bilinmektedir.

 

Tarihi Yerler

 

LARİSSA

 

Menemen'in kuzeyinde Gediz nehrine 2 Km uzaklıkta Buruncuk köyünün olduğu yerdedir. Cilalı taş devrinden kaldığı sanılmaktadır. İ.Ö. VIII. Yy. sonlarına doğru Bizans egemenliğine girmiştir. Belirgin aralıklarla yapılan kazılarda,surlarla çevrili ve Bizans öncesinden kalma kent kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Özellikle tepe'ye giden taş yolu görülmeye değerdir.

 


TEMNOS

Yıkıntıları Hasanlar ve Görece köyleri hududunda görülmektedir. Roma imparatorluğu döneminde büyük bir deprem geçirdiği tahmin edilmektedir. Nonithos ünlü hatip Hermegaras'ın doğduğu yerdir. Ancak burada bugüne kadar resmen kazı yapılmamıştır.

 

KYME

Bozköy (Bicer) ılıcası ile Aliağa arasında Eski Foça yolu üzerinde NEMRUT denilen yerdedir. 1926 yılında Çekoslavakya Üniversitesi adına burada bir kazı yapılmıştır. M.Ö.'ki zamanlara ait bina kalıntıları bulunmuştur. Deniz kenarındadır. Halen resmi kazının yanında kaçak olarak yapılan gizli kazılarla büyük kurşun borular çıkarılmaktadır.

 

LEFKE

Bu Şehir Pers generallerinden TAHOS tarafından tesis edilmiştir. Bu zat Keykavus'a isyan edip bir adaya çekilerek bu kasabayı kurmuştur. Gediz nehri yatağını doldura doldura bu adanın Lefke ile birleşmesine neden olmuştur. Lefke şimdi Tuzçullu üçtepeler mevkiindedir.

 

PANAZTEPE

Maltepe köyü sınırları içinde 1985 Temmuz ayında başlayan ilk kazı sonucunda burada Miken Uygarlığına ait antik şehrin kalıntıları bulundu. Kalıntılar arasında bir liman ile mezarlık da ortaya çıkarıldı. Panaztepe'nin Ege Bölgesindeki antik yerleşim merkezlerinin en eskisi olduğu kesin olarak ortaya çıkarılmıştır. Kazı çalışmaları halen devam etmektedir.

 

NEON NİKOS

Yanıkköy yakınlarındadır. Bir tepenin üzerindedir. Eolya site devletlerindendir.

 

NiONiTHON

Yıkıntıları, Hasanlar ve Görece köyleri arasında görülmektedir. Ancak resmi olarak bir kazı yapılmamıştır.

 

TAŞHAN

1600'lü yıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Daha çok deve kervanlarının uğrak yeri olmuştur. Moloz taş ve tuğladan imal edilmiş olup, iki katlıdır. Ticaretin canlanması ile başlayan hanların ilk örneklerindendir. Halen sağlam olarak ayakta durabilmektedir. Yakın zamana kadar Marangoz esnafının içinde barındığı Taşhan, bugün içi boş olarak restore edilmeyi beklemektedir.

 

 

MENEMEN 

KUBİLAY OLAYI... 

Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı...

23 Aralık 1930

"Kubilay Olayı", Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biridir. Menemen olayının izleri toplumsal bellekten hiç silinmedi. 

Kubilay "devrim şehidi" olarak simgeleşti. 

 

Derviş Mehmet isminde bir yobaz ve altı silahlı arkadaşı 23 Aralık 1930 günü Menemen'e gelmişler ve camiye girerek üzerinde dini ibareler yazılı bir bayrakla, camide bulunanları ve merakla cami önüne toplananları, kendileriyle birlik olmaya davet etmişlerdir. Derviş Mehmet halka hitap ederek; "Ey Müslümanlar, ne duruyorsunuz; Halife Abdülmecit hududa geldi, Sancak-ı Şerif çıktı, gelin altında toplanalım, şeriat isteyelim" diye bağırmıştır. 

Gösteriler ve tekbirlerle dini ibareler bulunan bayrağı Hükümet Konağı önündeki meydana dikmişlerdir. Toplanan halkı dağıtıp bu yobazları yakalamaya, mesleği öğretmenlik olan Yedek Asteğmen Kubilay Bey'in askeri müfrezesi görevlendirilmiştir. Kubilay Bey, şakilere nasihatta bulunarak; yaptıklarının hatalı, sakıncalı ve kötü bir şey olduğunu belirterek vazgeçmelerini ve dağılmalarını söylemiştir. Şakiler buna mavzer kurşunu ile cevap vermişlerdir. Kubilay Bey kendisini korumak için tabancasını çekmiş ise de, bir kurşunla yaralanarak yere düşmüş ve gözleri dönmüş canilerden biri, yaralı Kubilay Bey'in üstüne atılarak boğazından kesip başını gövdesinden ayırmıştır. Bu arada iki mahalle bekçisini de şehit etmişlerdir.

Olay yerine yetişen askeri birlik ve jandarmalar şakilerin teslim olmalarını istemiştir. Bu isteği reddeden yobazlar ateşle karşılık vermişlerdir. Çatışma sonucu Derviş Mehmet ve iki arkadaşı vurularak, ikisi de yaralı ele geçirilmiştir. Diğer ikisi de iki gün sonra yakalanmıştır. Araştırma sonucu; olayın bölgesel bir nitelik taşımadığı, organize bir şebekenin düzenlediği, Cumhuriyet'i yıkmak amacını güden irticai ve siyasi bir hareket olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Hükümet, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir illerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan etmiştir. Yakalananlar muhakemeleri sonunda ağır cezalara çarptırılmışlardır.[23]

 

 

 


Seferihisar:

Seferihisar ilçesi topraklarinda en eski yerlesim yeri Teos olup,burasinin M.Ö. 2000 yillarinda Akalardan kaçan Giritliler tarafindan kuruldugu ve Karyalilarin bir kenti oldugu bilinmektedir.Böylece yöreye 4000 yildan bu yana yerlesildigi söylenebilir.

Seferihisar’in kurulusu hakkinda birkaç tez bulunmaktadir.Bunlardan ilkine göre;Seferihisar III.Pön Savaslari(Roma –Kartaca Savaslari)sirasinda Roma’ya yenilen Kartacali Anibal’in,Suriye Selefkoslarina siginmak üzere Anadolu’ya geçmesi (M.Ö.150-146) üzerine Roma donanmasi’nin Teos önlerinde Myonnesos açiklarinda Kartaca donanmasi ile savasirken,Romali General Tysaferin’in konaklama yeri olarak askerlerine insa ettirdigi üs olarak kurulmus ve Tysaferinopolis adi verilmistir.

Ikinci tez ise;M.Ö.7,yüzyilda Anadolu topraklari üzerinden,Roma’ya göçen,Hind-Avrupa irkindan Etrüskler tarafindan kurulduguna aittir.Anadolu’ya geldiklerinde kiyilara yeterince yaklasmak isteyen Etrüsksler’in Seferihisar’i önce bir konaklama yeri olarak kurduklari,sonra büyük bir kisminin Teos ve Sigacik limanlarindan yararlanarak Italya’ya göçtükleri,bir kisminin ise burada kaldigi ve Seferihisar’in da M.Ö.5.Yüzyilda güçlü bir kent oldugu ileri sürülmektedir.

Seferihisar adinin Romali General Tysaferin’den geldigi,Selçuklulara kadar Tysaferin veya Tysaferinopolis olarak anildigi,Anadolu’nun Türklesmesi sirasinda adina eklenen hisar kelimesiyle Tysaferinhisar’a dönüstügü sanilmaktadir.[24]

 

KÜLTÜREL ZENGİNLİKLER

 

Cami ve Mescitler:

  • 1.Güdük Minare Cami(Seferihisar ilçe Merk.)
  • 2.Hıdırlık Cami(Seferihisar İlçe Merk.)
  • 3.Turabiye Cami(Seferihisar İlçe Merk.)
  • 4.Ulu Cami(Seferihiasar İlçe Merk.)
  • 5.Kasım Çelebi Cami(Düzce Köyü)
  • 6.Sığacık Cami ve Sığacık Mescidi)

Hamamlar Medreseler:

  • 1.Hamam(Seferihisar İlçe Merk.)
  • 2.Sığacık Hamamı
  • 3.Düzce Köyü Hamamı
  • 4.Ulamış Köyü Hmamı
  • 5.Kasım Çelebi Medresesi(Düce Köyü)

Çeşme –Anıt-Su Kemeri-Illıcalar:

  • 1.Şehitler Çeşmesi(Seferihisar İlçe Merk.)
  • 2.Ulamış Köyü Şehitlik Anıtı
  • 3.Su Kemeri(Beyler Köyü)
  • 4.Cumalı Illıcaları(Kavakdere Köyü)

Tümülüsler:

  • 1.Güneşlikent Tümülüsü(Tepecik Mah.Gemisuyu Mevki,Seferihisar İlçe Merk.)
  • 2.Tümülüs- A(Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki,Seferihisar İlçe Merk.)
  • 3.Tümülüs-B(Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki,Seferihisar İlçe Merk)

Antik Kent ve Sit Bölgeleri

  • 1.Teos Antik Kenti
  • 2.Lebedos Antik Kenti
  • 3.Karaköse Harabeleri
  • 4.Myonnesos Adası

 


https://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=SELÇUK+İZMİR&bav=on.2,or.r_qf.

Selçuk:

Apasa, Ephesos, Ayasuluk, Selcuk!

Karayolu, demiryolu ve hatta havayolu ile ulaşılabilen bir ilçedir, ülkemizin tarih, kültür ve turizm başkentlerindendir Selçuk. En çok turisti de çevre limanlara yanaşan gemilerden yani denizden alır.

Efes antik kenti başta olmak üzere sahip olduğu kültür varlıkları ile Dünya çapında seçkin bir yere sahiptir.[25]

Son yıllarda yapılan arkeolojik araştırmalardan anladığımız kadarıyla Selçuk’ta ilk yerleşmeler günümüzden 8000 yıl öncesine kadar gitmektedir. Batı Anadolu prehistoryasını ilçemizde Çukuriçi ve Arvalya höyükleri temsil etmektedir.

Bunlardan Çukuriçi Höyük’te tekrar başlatılan kazılar bize bu yerleşimin şimdilik Erken Kalkolitik Döneme kadar indiğini göstermektedir.

Günümüze doğru yaklaştıkça ilçemizdeki yerleşimin devamını şehir merkezindeki Ayasuluk Tepesi’nde görüyoruz. İÖ. 2.bin yılda Son Tunç Çağına ait bir yerleşim burada karşımıza çıkıyor. Bu dönemde ilk kez bir isim de karşımıza çıkıyor, Apasa! Ayasuluk Tepesi’nde kurulu olan Apasa, Luvi Krallığı’nın başkenti idi. Luvi Krallığı MÖ. 16. ile 13. yüzyıllarda Anadolu’nun büyük kısmına hakimdi. Yine bu dönemde ilk kez bir kral adı karşımıza çıkmaktadır. Büyük Kral Tarhuntadaru! Tarhuntadaru döneminde Luvi Krallığı en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Orta Anadolu’da Hitit İmparatorluğu’nun güçlenmesi ile Büyük Hitit Kralı  II. Murşili İÖ. 1315’te batıya düzenlediği seferi ile Arzawa’yı yenmiş onu ve kendisine bağlı bir uydu devlet haline getirmiştir.

 

İzmirin Selçuk İlçesinin Gezilecek Görülecek Yerleri

 

Başlıca tarihi eserler 

  • Artemis Tapınağı (Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri)
  • Efes ( Ephesus ) Antik Kenti
  • Meryem Ana Evi ve Kilisesi
  • St.Jean Kilisesi ve Mezarı
  • Selçuk(Ayasuluk)Kalesi
  • İsa Bey Camii
  • Yedi Uyuyanlar
  • Bizans Su Kemerleri
  • Pollio Su kemeri

  


Şirince köyü

Şirince köyünün eski kaynaklarda "Dağ` daki Efes" veya "Eski Efes" adı ile anılması, bu köyün köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Küçük Menderes deltasında üreyen sivrisineklerden kaçan Efesliler, yaz aylarında Şirince`de yaşarlarmış.

Bir görüşe göre tarihi M.S V. yy a kadar inen Şirince Köyü, Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyon ve taşkınlar nedeniyle yaşanmaz hale gelen bölge sakinlerinin dağa kaçıp, Şirince Köyünü kurdukları söyleniyor.[26]

 

Çirkince’den Şirince’ye

Eski kaynaklarda “Dağdaki Efes” adıyla anılan köyde, kesin bir ipucu olmasa da Efes kentinin dağılıp limanın Kuşadası’na taşınmasıyla, küçük bir grubun buradan dağa gelmiş olmaları görüşü hâkim. Şirince’nin eskiden Çirkince olarak anılmasının ise köyün varlığını gizlemek için olduğu söyleniyor. Dilden dile günümüze ulaşan hikâyelerden birine göre de, Aydınoğulları Dönemi’nde köye yerleştirilen bir grup Rum, civar köylerin “Yerleştiğiniz yer güzel mi?” sorusuna “Çirkince” şeklinde cevap veriyor ve Çirkince ismi bu şekilde günümüze kadar ulaşıyor.

1780’li yıllarda Osmanlılar tarafından iskân edilen Çirkince’ye, Rumlar yerleştiriliyor ve köy bu dönemde inciriyle ünlü bir merkez haline geliyor. 1924’teki Göçmen Mübadelesiyle Selanik, Kavala ve Provusta’dan gelen Türklerin buraya yerleştirilmesiyle köy yeniden canlanmaya başlıyor. Şirince ismini alışı ise Cumhuriyet’in ilk yıllarında köyü ziyaret eden dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa’nın “Böyle güzel bir yer Çirkince olamaz; olsa olsa Şirince olur” deyişiyle gerçekleşiyor.[27]

 


Tarihi dokunun günümüze yansıması

Şirince Köyü’nün meydanındaki çarşı, günün hemen her saati kalabalık bir misafir topluluğunu ağırlıyor. Köylü kadınların hünerli ellerinden çıkan dantel ve örgü ürünlerin yanında, ev yapımı sabunlar, zeytinyağları, doğal sebze ve meyveler, ayrıca birçok hediyelik eşya seçeneğini bir arada sunan çarşı, yörenin en popüler gezinti mekanı. Çarşı girişinden başlayarak Şirince’nin dört bir yanında görebileceğiniz restoranlar da hem dinlenmek hem de başta gözleme olmak üzere yerel lezzetleri tatmak için en iyi mola yerleri. Gezintinizin durakları arasında ilk sırayı şüphesiz köyün adıyla özdeşleşen ev yapımı şarapların satıldığı şarap evleri alıyor. Karaduttan böğürtlene, kavundan çileğe ve mandalinaya kadar birçok meyve özüyle vitrinleri süsleyen şaraplar, tadım etkinlikleriyle önce damaklara, ardından da beğeniye göre satılarak dünyanın dört bir yanına ulaşıyor.[28]

 


 Tire:

İzmir ilinin en mühim ve eski ilçelerinden biri olan Tire, küçük Menderes kıyısından, Güme Dağı eteklerine kurulmuştur. Kuzeyinde Bayındır ve Ödemiş ilçeleri, güneyinde Aydın ili ve ilçeleri, batıda Selçuk ve kuzeybatıda Torbalı ile komşudur.

İlçe 38’ 30 paralelleriyle 25’ 15 meridyenleri arasında yer alır. Yüzölçümü 792 kilometre kare’dir. Nüfusu 31.12.2008 tarihi itibarıyla ADNKS sayımına göre 77.015’ dir.

Önemli dağ tabakaları: Kartal Dağı, Göl Dağı, Tavşan Dağı, Kaya Dağı’dır. İlçenin kuzeyinden geçen Küçük Menderes yörenin tek ırmağıdır. Çevresinde oldukça verimli Akarca, Mahmutlar, Akkoyunlu, Yeni çiftlik, Büyükkale, Ciriyes, Kızılcaavlu, Yeğenli ovaları vardır.

Yedi tepeli kent İstanbul gibi tepeleriyle meşhurdur Tire. Toptepe, Duatepe, Maltepe, Kohoz, Hacı Kalfa, Buğday Dede ve Kara Tepe Tire’yi kuşatmıştır. Doğal güzellikleriyle, mesire yerleriyle ünlü yaylaları; Cambazlı, Arappınarı, Balım Sultan, Balpınarı, Eğridere’dir.

Yörede Akdeniz iklimi görülmektedir ve “Yeşil Tire” adını kazanacak kadar yeşil ve zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Ulaşım demiryolu ve karayolu üzerinden sağlamaktadır ve ulaşım ağı gelişmiştir. Kısacası Tire tarihi yapısı, doğal güzellikleri ile İzmir’in gözde ilçelerinden biridir.[29]

 


Torbalı:

İsmini antik çağın ünlü şehirlerinden biri olan “Metropolis” diğer adıyla Triyanna yada Tripolisten aldığı rivayet edilen Torbalı, tarihin bilinen devirlerinden beri çeşitli uygarlıkların merkezi durumundadır.

Torbalı, Küçük Menderes Havzası'nın verimli toprakları üzerine kurulmuştur. Ephesos (Selçuk), Smyrna (İzmir), Kolophon (Değirmendere), Nation (Ahmetbeyli) ve Nif (Kemalpaşa) antik kentleri arasında kalan bölgede, M.Ö. 3000 yıllarında ilk yerleşim gerçekleşmiştir.

Metropolis kentiyle birlikte yöreye gelişmiş, M.Ö. 7. yüzyılda Lydia zamanında en parlak çağını yaşamış, daha sonrada sırasıyla Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları ile Frigya, Lydia, Pers, Roma ve Bizans dönemlerini, 1071-1317 tarihlerinde Selçuklular ve Aydınoğuları, daha sonraları Osmanlı dönemini yaşamıştır.

Torbalı'nın Türk egemenliğinde bir yönetim birimi statüsü kazanması 1390 yılında Yıldırım Beyazit'ın Şehzadesi Ertuğrul Bey'in vali olarak Aydın'a atanmasıyla başlamış, Torbalı o dönemde İzmir Sancağına bağlı bir yerleşim birimi olarak kayıtlara geçmiştir.

1425 yılından sonra ise Osmanlı yönetimi altına girmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nı müteakiben 15 Mayıs 1919 - 7 Eylül 1922 yılları arasında 40 aya yakın süre işgal altında kalan Torbalı, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması ve Cumhuriyetin ilanı ile birlikte İzmir'in Sancağı olarak kurulmuş, bundan sonra İzmir'e bağlı bir nahiye olmuştur.

Torbalı 26 Haziran 1926 tarih ve 387 sayılı Teşkilatı Mülkiye Kanunu ile, ilçe haline getirilmiş, 1927 yılında ise belediyelik olmuştur.

 

 
 

Urla:

İzmir İlinin Batısında, kendi ismini taşıyan yarımadanın merkezinde bulunan Urla’nın tarihi antik çağlara dayanır. Bölge Kent devletlerinden sonra sırasıyla Pers-İskender, Roma ve Bizans imparatorluklarının hâkimiyeti altına girmiştir. Bu dönemde sırasıyla Büyük Selçukluların, Anadolu Beyliklerinin, Anadolu Selçuklularının ve Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyeti devam etmiş, Birinci Dünya Savışında üç yıl işgal altında kalarak 12 Eylül 1922’de Türkiye Cumhuriyetinin idaresine kavuşmuştur.İlçenin ismini nereden aldığına dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Halk dilinde Latince ve Rumca bataklık-sazlık anlamına gelen “Vurla” kelimesinden ve Osmanlı Padişahı Mehmet Çelebi’nin komutanlarından İbrahim Beyin sefere çıkarken kendisine “Uğurola”, “Uğurlu geldi” demesinden üretildiği söylenmektedir. Ayrıca Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde şehrin Kıdafe Kralının kızı “Ulice” tarafından kurulduğu ve şehre “Urli” adının verildiği zamanla halk dilinde değişerek “Urla” dendiği yazılmaktadır.İzmir İlinin batısında, Urla yarımadasının başlangıç noktasında kurulan İlçe Merkezi İzmir’e 38 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden 65 metre yükseklikteki İlçede hâkim bitki örtüsü; delice, zeytin, koca yemiş, defne, mersin ve makilerdir. Arazi yapısı dağlık ve tepeliktir. Dağlar bozuk baltalık ormanlarla kaplıdır. Denize dik inen ve yaz kış yeşilliğini koruyan tepelerin eteklerinde meydana gelen düzlükler ve koylar değerlendirilmesi gereken önemli turizm potansiyeline sahiptirler. Akdeniz ikliminin bütün özelliklerine sahip Urla’nın İzmir körfezinden Karaburun ve Foça açıklığının karşısında yer alması sonucu; sürekli esinti olduğundan yaz ayları sıcak, kış ayları ılık ve yağışlıdır. İlçenin önemli akarsuyu bulunmamaktadır.

 

 


Çeşme:

ÇEŞME TARİHİ

Çeşme Anadolu’nun batısında,Ege Denizi içine girmiş bir yarımadanın ucunda yer alan bir liman ve yerleşim  birimidir.Urla veya Çeşme Yarımadası diye anılan bu yarımada asıl kütlesi kuzey-güney istikametinde uzanmakta olup,kuzey kısmına Karaburun denilmektedir..Bu kütle ile hemen aynı istikamette  yarımadanın batısında Sakız adası uzanmaktadır.

Urla Yarımadası tarihi ile doğrudan bağlantılı olan Çeşme’nin tarihi kesin olmayan bilgilere göre,Milattan 5000 yıl öncesine kadar uzanır.Çeşme yöresi,M.Ö. 3000’li yıllarda Erythoros komutasındaki kolonistler tarafından keşfedildi ve yerleşim yeri oldu.Erythrai ismini alan yerleşim bölgesi,bugünkü Çeşme’ye27 km. uzaklıkta bir koyda kurulmuştu.Şehir,ilk dönemlerinde krallıkla yönetiliyordu.Cyssus adıyla anılan Çeşme,o dönemde Erythrai’nin en güvenli ve korunaklı limanlarından biriydi.Erythrai, Chios (Sakız) adasıyla birlikte köle ve şarap ticaretinden önemli bir pay alıyordu.M.Ö 494’te şehir,Pers’lere karşı yapılan ve yenilgiyle sonuçlanan Lade Deniz Savaşı’na katıldı. Ardından Antik-Delon Deniz Birliği’ne üye oldu. [30]

M.Ö. 334 yılında Büyük İskender , Erythrai’yi alarak şehre bağımsızlığını verdi. Makedonya İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra Bergama Krallığı’nın , M.Ö. 130’da Bergama Kralı Atlalas’ın ölümü ile Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine geçmiştir. Roma İmparatorluğu bölününce Erythrai, Doğu Roma (Bizans) topraklarında kalır.

Çeşme ile ilgili otantik bilgiler, M.Ö. 190 yılında Romalı’ların 3. Antiokhos’un donanmasını bu sularda mağlup etmeleri ile başlar. Bu zafer üzerine Romalılar’ın Anadolu ve Yakın Doğu’nun işgaline ,Çeşme Yarımadası’nda başladıkları kabul edilmektedir.[31]

İyoniyen dönemden ,Çeşme Yarımadası’nda üç önemli şehir günümüze kadar mevcudiyetini korumuştur. Bunlar Klazomenai (şimdiki adı Kilizman veya Urla),Eritrai(şimdiki adı Ildır) ve Teos (şimdiki adı Seferihisar)dur.

Çeşme Kalesi, Anadolu’da Türk devrinin şartlarının ortaya çıkardığı bir Türk eseridir. Fatih S.Mehmed devrinin sonlarında başlayan Anadolu kıyılarında kaleler yapılması, Kanuni S.Süleyman Han’ın ilk döneminde de devam etmiştir. Baba-kale,Çandarlı,Foça,Çeşme,Sığacık ve Güneydeki Kuşadası Kaleleri bu kale inşaatının değişik zamanlarında görülen örnekleridir. İzmir liman kalesi 1472’lerde, Sancak-kale 1657’lerde, Sığacık Kalesi 1520’lerde yapılmıştı. Çeşme Kalesi de 1508 senesinde tamamlanan, her şeyi ile Türk bir yapıdır.

 


Erythrai Antik Kenti:
 Ildırı beldesinde bulunan Erythrai Antik Kenti Antik çağdan günümüze ulaşan bir kent. Çeşme'de bilinen ilk yerleşim yeri olan Erythrai'yi görmeden tatilinizi noktalamayın.

 

Çeşme Kalesi:
 Osmanlı döneminde yaptırılmış olan Çeşme Kalesi, tatilinizde gezmenizi önerdiğimiz yerlerden biri. Kaleyi gezerken içeride yer alan Çeşme Müzesi'ne uğramayı ihmal etmeyin.

 

Germiyan Köyü:
 Çeşme'nin en eski yerleşim alanlarından biri Germiyan'dır. Osmanlı mimarisinin özelliklerinin görüldüğü bu belde, tipik bir Ege köyüdür ve Çeşme'de olup doğallığını koruyabilmiş nadir yerleşkelerdendir.

 

Çeşme Koyları ve Plajları:
 Çeşme'de görmeniz gereken birbirinden muhteşem koylar, masmavi denizin tadını çıkarabileceğiniz plajlar var. Çeşme Boyalık Koyu, Çeşme Dalyanköy Sakızlı Koy, Aya Yorgi Koyu, Çeşme Paşalimanı Plajı, Çeşme Pırlanta Plajı, Çark Plajı, Ilıca Plajları mutlaka görmeniz gereken yerler arasında.

 

Çeşme Sakız Ağacı:
 Sakız ağacının dünya üzerindeki birkaç yetişme alanından biri Çeşme'dir. Şu anda koruma altında olan Çeşme Sakız Ağacı alanını mutlaka görün.

Ege'nin en popüler tatil yerlerinden Alaçatı da Çeşme'de bulunuyor. Çeşme tatiliniz esnasında bir gününüzü mutlaka Alaçatı'ya ayırın ve Alaçatı Yel Değirmenleri'ni, Alaçatı Dutlu Kahve'yi, Alaçatı Taş Evler'ini ve Alaçatı Meydanı'nı gezin.[32]

 

 



Ödemiş:

Ödemiş, İzmir'e bağlı ilçe ve ilçe merkezidir. İzmir'e 111 km uzaklıktadır. Ödemiş Türkiye’nin batısında Ege bölgesinde İzmir iline bağlı bir ilçedir. Ödemiş 75.577 nüfusuyla İzmir'in en büyük ilçesidir. İzmir’e uzaklığı 113 kilometredir. Denizden yüksekliği 123 metre olup en yüksek noktası 2157 metre ile Bozdağlardır. Yüzölçümü 107.900 hektardır. Büyük bir kısmı ovalık olan arazinin ortasından Küçük Menderes nehri akmaktadır.[33]

 

Gölcük Yaylası:

İzmir’in Ödemiş ilçesinde bulunan Gölcük Yaylası, her mevsim farklı bir güzellikle çıkar ziyaretçilerinin karşısına. Yayla, Ödemiş’e 18 kilometre, İzmir’e ise 130 kilometre uzaklıktadır

 

Bozdağ Kayak Merkezi:

İzmir'in Ödemiş ilçesinde bağlı bir köy olan Bozdağ Köyü, kış turizmi açısından önemli bir yere sahiptir. Türkiye'nin kayak merkezlerinden biridir Bozdağ Kayak Merkezi, köyün içinde bulunan dağın zirvesinde bulunmaktadır

 

Birgi Çakırağa Konağı:

İzmir'in tarihi değerini yükselten çıtalardan biri olan Birgi Çakırağa Konağı, 1761 yılında Şerif Aliağa tarafından yaptırılmış olduğu söylense de esasında konağın stili ve mimarisi 19. yüzyılda yapıldığını gösterir. [34]









KAYNAKÇA


  • [1] https://www.aliaga.bel.tr/antik-kentler-82.html
  • [2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:%C4%B0zmir_ilinin_il%C3%A7eleri
  • [3] https://www.aliaga.bel.tr/antik-kentler-82.html
  • [4] https://bayindir.meb.gov.tr/tarihce.html
  • [5] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/234-bergama__pergamonda_gezinelim.html
  • [6] https://www.didimli.com/galeri/pergamon.htm
  • [7] https://www.beydag.gov.tr/default_B0.aspx?id=30
  • [8] https://dikili.neredekal.com/gezilecek-yerler-tarihi-mekanlar/
  • [9] https://dikili.neredekal.com/gezilecek-yerler-tarihi-mekanlar/
  • [10] https://dikili.blogspot.com/2007/04/dikili-tarihi_04.html
  • [11] https://tr.wikipedia.org/wiki/Fo%C3%A7a
  • [12] https://tr.wikipedia.org/wiki/Fo%C3%A7a
  • [13] https://izmirfx.mekan360.com/iys_ilcelerimiz,kriter39=40,sehirID=35,ilceID=445-ilcelerimiz-izmir-karaburun-tarihcesi.html
  • [14] https://www.karsiyaka.gov.tr/default_b0.aspx?content=
  • [15] https://www.karsiyaka.gov.tr/default_b0.aspx?content=
  • [16] https://www.kemalpasa.gov.tr/default_B0.aspx?content=1002
  • [17] https://www.kemalpasa.gov.tr/default_B0.aspx?content=1002
  • [18] https://www.delinetciler.net/forum/izmir-hakkinda-bilgiler/61690-izmir-kemalpasanin-tarihi-yerleri.html
  • [19] https://www.kinik.gov.tr/default_B0.aspx?content=101
  • [20] https://www.kiraz.bel.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=90&Itemid=202
  • [21] https://www.kiraz.bel.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=90&Itemid=202
  • [22] https://www.izmir.edu.tr/tr/izmir-universitesi/izmir-hakkinda/izmirin-ilceleri.html
  • [23] https://www.anadolu.eu/kubilay/kubilay.html
  • [24]https://www.seferihisar.bel.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=74&Itemid=131
  • [25] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/267-efes__%28_ephesus_%29_antik_kenti_izmir_selcuk.html
  • [26]https://www.gezikolik.com/tr/Tarih_Kultur/Genel_Bilgiler/Turkiye/SIRINCE_TARIHI/e_5429.aspx
  • [27]https://www.gezikolik.com/tr/Tarih_Kultur/Genel_Bilgiler/Turkiye/SIRINCE_TARIHI/e_5429.aspx
  • [28]https://www.gezikolik.com/tr/Tarih_Kultur/Genel_Bilgiler/Turkiye/SIRINCE_TARIHI/e_5429.aspx
  • [29]https://www.izmirdergisi.com/site/index.php?option=com_content&view=article&id=181%3Adadaki-efes-rnce&catid=195%3Agezi-rehberi&lang=tr
  • [30] https://www.cesme.gov.tr/default_B0.aspx?content=51
  • [31] https://www.cesme.gov.tr/default_B0.aspx?content=51
  • [32] https://cesme.neredekal.com/gezilecek-yerler-tarihi-mekanlar
  • [33] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96demi%C5%9F
  • [34] https://odemis.neredekal.com/gezilecek-yerler-tarihi-mekanlar/

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar