12.10.2011
İznik Çinisi
M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır.
Selçukluların 1071'de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir.
Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekânlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir.
Çini yapımında önemli bir aşama sayılan mozaik çini tekniğinin ilk örneklerine Karahanlılar ve Büyük Selçuklular döneminde İran'da rastlanır. Anadolu Selçukluları döneminde bu usul daha da geliştirilir. Çeşitli renklerde sırlanmış levhaların alçı zemin üzerinde bir araya getirilmesiyle oluşturulan bu yüksek seviyeli teknik, XIII. yüzyılda Anadolu'da geniş bir kullanım alanı bulur. Gerek yapıların duvar, kemer, eyvan, kubbe, mihrap, kapı ve pencere alınlıklarını süsleyen mozaiklerde gerekse saraylarda zengin motiflerle bezenen lüster ve sıraltı teknikleriyle elde edilen çinilerde hâkim renk hep firuze olmuştur. Hatta Anadolu Selçuklu devrinde en yaygın kullanılan renkli sır, firuze sırdır. Firuze rengin tonlarına ulaşmanın ise ancak bazı terkipler yoluyla sağlandığını görüyoruz. Meselâ, firuze sırı renklendiren bakır oksidin kurşunla karıştırılması ya da çininin hamurunda bağlantı maddesi olan alümin miktarının silise oranla artırılması halinde, firuze mavisi yeşile dönüyor. Sodyum ve potasyum iyonlarının nispetinin değişmesi de mavi ve yeşil tonların sağlanmasında önemli bir rol oynuyor. Konya, Ankara, Sivas ve Kayseri başta olmak üzere Anadolu'nun pek çok şehrinde hem beylikler hem de Selçuklular dönemine ait mimarî eserlerin firuze çinilerle renklendirilmiştir. Özellikle Konya Karatay Medresesi, Sivas Gök Medrese Mescidi ve I. İzzettin Keykavus Şifahanesi'ndeki türbe, ağırlıklı olarak firuzeden oluşan ve mozaik tekniğinde yapılan çinilerle süslüdür. Özellikle türbe cephelerinde, medrese, mescit, cami ve minarelerde tercih edilen bakır oksit karışımlı firuze tuğlalar, adeta Selçuklu mimarî yapılarının sembolü olur. XIII. yüzyılın ikinci yarısında renk olarak kobalt mavisinin kullanımı artsa da firuzenin hâkimiyetini gölgeleyemez.
Çinicilik, Anadolu Selçukluları ile çok yaygın ve çeşitli tipteki mimari yapıtlar üzerinde büyük bir gelişme göstererek Osmanlı sanatına da devreder. Osmanlı çiniciliğinin kökeni doğal olarak Selçuklu çinilerinin devamıdır. Konya, Ankara, Sivas ve Kayseri’de bulunan Selçuklu mimarisinin muhteşem taş yapılarının iç ve dış yüzeylerinde kullanılan çinilerin renk, desen, işcilik ve zevk anlayışı Osmanlı çinilerine de aksetmiş, Osmanlı döneminde başlangıçta İznik şehri çiniciliğin merkez kenti olarak sivrilmeye başlamıştır. Bu görüşü destekleyen bulgular : "İznik tuğla ve kireç ocaklarında yapılan kazılarda Prof.Aslanapa ve Prof. Altun bulunan Osmanlı seramiklerinde Selçukluların etkisi olduğunu görmüşlerdir. Yapılan son araştırmalarla ortaya çıkan beyaz sert seramikte kullanılan materyalin Osmanlı döneminde kullanılan yumuşak porselene benzeyen materyalle aynı olduğunu ortaya çıkarmıştır. " ( Anonim, İznik Çinileri ,https://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-1832/iznik-cinileri.html )
1963-64 yıllarında İznik’te Oktay Aslanpa başkanlığında yapılan kazılardan çıkarılan buluntular İznik çinileri konusunda pek çok noktaya ışık tutmuştur.
14.yüzyılda Ortadoğu’da çokça görülen Çin porselenlerine özgü desenler İznik’te 1400 dolaylarında kullanılmaya başlandı. Kırmızı hamurlu çiniler İznik çinisinin ikinci döneminde (14. yüzyılın ikinci yarısı ve 15. yüzyılın başları) üretildi.
Osmanlı devrinden zamanımıza kadar gelen en eski İznik çinilerini 1391 tarihinde inşaatı tamamlanan İznik Yeşil Cami minaresinde görmek mümkündür, Bursa Yeşil Cami ve türbesi (1421), Bursa Muradiye Cami (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’ (1472) İznik’te üretilen çinilerle süslenmiş ve günümüze kadar ulaşmış tarihi yapılardır.
İznik'te 15.asrın ilk senelerinde başlayan çinicilik çok kısa bir zamanda büyük bir gelişme gösterdiğinden şehre çinili İznik adı verilmiştir. İznik çinilerinde görülen bu üslup gelişmesi, değişik yörelerden gelen ustaların şehre yerleşmelerine bağlanabilir. Bu gelişmede ustalarla II. Mehmet’in Topkapı Sarayı’nda açtığı nakkaş hane arasında kurulan ilişkilerin de payı olsa gerektir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. İznikli çini ustaları Osmanlı Sarayı’nın himayesindeki kaşici başı tarafından bir locada örgütlenmişlerdi. İznik çinilerinin desenleri ve renkleri Venedik ve Cenovalı tüccarların dikkatini çekmeye başlayınca Venedik ve Ceneviz tüccarları İznik çinilerini Avrupa’daki ve ticari ilişkide bulundukları dünyanın diğer ülkelerine de pazarlamaya başladılar. Osmanlı mimarisinde çini süslemelere çok önem verilmesi İznik çinilerine olan talebin sürekli hale gelmesine ve İznikli çini ustalarının bu talebi karşılamak için İznik surları dışında da çini fırınları kurmalarına vesile olmuştur.
16.yy'da İznik'te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaş hanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır.
Osmanlı devrinde mimari eserlerin iç tezyinatında kullanılan çiniler 24x24 cm. ebadında ve 2-3 cm. kalınlığında tabakalar halinde yapılmıştır. Umumiyetle Selçuk çini tezyinatı Osmanlıların ilk devirler de bazı küçük değişikliklerle devam etmiştir. İstanbul Çini Köşk Müzesi mihrabında, Selçuklu hendesi ve yıldızlardan müteşekkildir. İznik çinilerin de hendesi şekiller yerine zarif kıvrık dallar üzerine serpiştirilen Hatayi ve Rumi tezyinata önem verilmiştir. Bugün birçok mimari eserimizi süsleyen ve bazı Avrupa müzelerinin en mutena köşelerinde muhafaza edilen İznik çini ve seramiğinin yapılma işine 16.yy.büyük önem verilmiştir. Çinicilikteki bu inkişaf 16.asırda artan inşa faaliyetlerine sıkı sıkıya bağlıdır.16.asrın 1.yarısın da imal edilen çinilerde beyaz zemin üzerine çiçek motifleri, rumiler ve palmetler mavi, lacivert ve sarı renkte işlenmiştir. 16.yy'ın ikinci yarısından itibaren çinilerin renk ve motiflerinde kendini gösteren değişme neticesinde büyük bir zenginlik ve kalite yükselmesi görülür. Beyaz zemin üzerine natüralist çiçek ve yaprak, şakayık, lale, sümbül, karanfil, gül, erik ve narçiçeği motifleri itina ile işlenmiştir. Sırlar parlak ve çok temizdir. ( Anonim, İznik ve çinicilik, https://www.iznikcinileri.com/ )16. yüzyılın ikinci yarısındaki yapılarda düz levha çinilerin çok kullanılmış olmasından dolayı, gerek İznik’te gerekse Kütahya’daki imalathanelerde levha çini üretimine ağırlık verilmiş, kâse tabak, ibrik, vazo v.b. eşya yapımı giderek azalmıştır. Levha çinilerde mimari bezemeyle daha çok uyuşan canlı ve parlak renklere yer verilmiştir. Bu da İznik çiniciliğinde yeni bir üslubun gelişmesine ve yeni dönemin başlamasına yol açmıştır. Bu dönemin gözde renkleri kobalt mavisi, turkuvaz ve domates kırmızısıdır. Siyah renkse, figürlerin dış çizgilerinde boyaların akmasını önlemek için kullanılmıştır. ( Anonim, İznik Çinileri ,https://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-1832/iznik-cinileri.html )
1557'den sonra ortaya çıkan mercan kırmızısı, çinilere ayrı bir güzellik vermektedir. Çiniler üzerinde kabartma şeklinde görülen domates veya mercan kırmızısının 17 yy. başlarında birden kaybolduğu görülür. Osmanlı döneminde 60 yıl süren Mercan Kırmızısı ile yapılmış çini tekniği birden bire sır olmuştur. Bu günki teknoloji ile dahi Mercan Kırmızısı hala bulunup üretilememiştir. Mercan kırmızısına benzer renğe, Japonları 350 yıl önce yaptığı narina porselenleri ile İran çinilerinde de rastlanılmıştır. Ancak bu rengi günümüzde ortaya çıkaran yoktur. ( Sıtkı Olcar, Kütahya çinicilikte İznik'i geçti,https://www.karalahana.com/karadeniz )
16.yy. İznik çinileri ile Topkapı Sarayı harem dairesinde altın yol, 1557 yılında inşaatı tamamlanan Süleymaniye Camii'nin mihrabı, Rüstem Paşa Camii ve türbesi, Sokullu Mehmet Paşa Camii ile diğer bazı mimari eserler tezyin edilmiştir. Ayrıca bu yüzyıl çinilerinde çiçeklerden en fazla lale motifine yer verilmiştir. Rüstem Paşa Camii çinilerinde kırk bir çeşit lale motifinin bulunduğu tespit edilmiştir. 17.yy. başlarında İznik çini sanatı ve tekniğinde bir duraklama görülür. Desenler bozulmaya renkler birbirine vurmaya başlar. Lale ve karanfil motiflerin de 16.yy. ikinci yarısında görülen mercan kırmızısı kaybolur. Yerine soluk bir kırmızı gelir. Bu yüzyılın çinilerinde zemin beyaz, yeşiller mavimsi, firuze mavisi de yeşilimsi bir renk alır. 16.yüzyılda yapılan panolarda çiçek ve ağaçlar doğrudan doğruya yerden çıkmış gösterildiği halde,17.asırda artık vazoların içinden çıkarılmaya başlanır. Bununla beraber 17.yy. başlarında fevkalade güzel çiniler imal edilmiştir. Sultan Ahmed Camii, Revan ve Bağdat Köşkleri, Topkapı Sarayının sünnet odası kapısının iki yanı bu devir çinileriyle süslenmiştir.
17.yy.da İznik’i gezen Evliya Çelebi, şehrin dokuz mahallesinde çini ve çanak çömlek imal edildiğini ve İznik'te 340 adet çini fırının bulunduğunu anlatmaktadır.
17.yy sonlarında İznik çiniciliğinde başlayan gerileme, Osmanlı Devleti'nin duraklaması ile alakalıdır. Dahili ve harici huzursuzluklar ve harplerle yıpranan devlet, sulh ve sükun devrinde sanata gösterilen alakayı gösterememiştir. 17 yy dan itibaren gerilemeye başlayan Osmanlı imparatorluğunda Mimari faaliyetler ekonomik nedenlerle çok azalınca İznik çiniciliğine olan talep de git gide azalmaya ve bozulmaya başlamıştır. Sipariş alamayan çini imalathaneleri yavaş yavaş kapanmaya başlamış ve 1716 senesinde İznik'te çini faaliyeti tamamen sona ermiştir. 18.asırda III. Ahmet’in veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa İznik'teki çini ustalarını toplayarak 1725 senesinde İstanbul' da Tekfur Sarayı'nda çini imalathanesi açarak çiniciliği tekrar ihya etmek istemiştir. Bu imalathanede İznik çinisi ayarında çini yapılamamıştır. İznik’te çiniciliğin bitmesinden sonra devlet çini ihtiyacında da dışa bağımlı hale gelmiş, ihtiyaç duyulan çiniler Avrupa ülkelerinden temin edilmeye başlanmıştır.
17.Ve 18. Yy dan itibaren İznik’teki çini atölyelerinin kapanması ile İznik çiniciliği tarihe karışmış atölyeler ise toprak altında kalmıştır. 17 yy dan itibaren gerilemeye başlayan Osmanlı imparatorluğunda Mimari faaliyetler ekonomik nedenlerle çok azalınca İznik çiniciliğine olan talep de git gide azalmaya ve bozulmaya başlamıştır. Sipariş alamayan çini imalathaneleri yavaş yavaş kapanmaya başlamış ve 1716 senesinde İznik'te çini faaliyeti tamamen sona ermiştir. İznik çinisi ayarında çini yapılamamıştır. İznik’te çiniciliğin bitmesinden sonra devlet çini ihtiyacında da dışa bağımlı hale gelmiş, ihtiyaç duyulan çiniler Avrupa ülkelerinden temin edilmeye başlanmıştır.
Bu tarihlerden sonra İznik çinileri kalitesinde Çini üretmek artık imkânsız hale geldiği gibi İznik çinilerinin ve çiniciliğinin pek çok sırrı da kaybolmuştur.
GÜNÜMÜZDE İZNİK ÇİNİCİLİĞİ
Günümüzde İznik çini atölyelerini ve İznikli sanatçıları buluşturan Süleymanpaşa medresesi restore edilerek Turizm’e açılmıştır.
Renklerini ve desenlerini İznik doğasından alan İznik çinileri yapımında kuvars, cam tozu ve kil kullanılmaktadır. Bu malzemeler fırınlanıp öğütüldükten sonra hamur haline getiriliyor kalıplarda şekil verdikten sonra bir hafta kurumaya bırakılıyor daha sonra astarlama yapılarak tekrar kurutuluyor ve 930 derecede fırınlanıyor bir gün süreyle bu ısıda kalan plakalar fırın kapatıldıktan sonra kapağı açılmadan soğumaya bırakılıyor. Desenleme kısmında parşümen kâğıdının üzerine çizilen motifin üzeri iğneye delinip kömür tozu dökülerek desenin plakanın üzerine çıkması sağlanıyor. Boyama kısmında İznik kırmızısı adı verilen kırmızının bulunması için yapılan işlemler ve kullanılan malzemeler genellikle ustalar tarafından saklanıyor. Boyama işleminden sonra plakalar sırlanarak 1000 derecelik fırında pişiriliyor.İznik çinilerinde en çok Çin temani , hatai, haliç işi, narlı desen, minyatürler, İznik kuşu , gül , karanfil motifleri kullanılmaktadır. ( https://www.bursakultur.gov.tr/ )
GÜNÜMÜZ İZNİK ÇİNİCİLİĞİNDEKİ SON DURUM
İznik kent merkezindeki Eski İznik çini fırınlarının bulunduğu alanda kazı çalışmaları -2010 yılı içerinde devam etmektedir. Osmanlı devri İznik çini fırınları ve ocaklarının yerleri temel kazılarına kadar inilmiştir. Son yıllarda İlçede yapılan kazılar ve atölye çalışmalarıyla birlikte İznik Çiniciliğinde bir hareketlilik gözlenmektedir. Bu hareketlilik İlçede faaliyet gösteren çini atölyelerini umut verici çalışmalarıyla da kendini göstermektedir.
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 20 yılı aşkın süredir yaptığı kazılarla İznik Çinilerinin yapımındaki sanat ve kullanılan teknikle ilgili ipuçları bulunabilmiş, 1996da Çini Atölyeleri, 1993 yılında kurulan İznik Vakfı ve 1995 yılındaki Çini ve Seramik Araştırma Merkezi 16.yüzyılın çinilerini yansıtmakta faydalı olurken bir yandan da Çiniciliği İzmit'te yeniden canlandırmaya olanak sağlamaktadırlar.İznik Vakfı bilim vakıflarını ve Türkiye'deki TÜBİTAK (Marmara Araştırma Merkezi) gibi sivil örgütlerini, İ.T.Ü (İstanbul Teknik Üniversitesi) ve İ.Ü (İstanbul Üniversitesi) konuya ilişkin araştırma yapmak üzere desteklemektedir.
İznik Çinileri kurslarından pek çok öğrenci mezun edilmiş, Türkiye ve Yurtdışında yaz okulları da açılmıştır. İznik çinisinin renkleri ve desenleri orijinal olarak kullanılmakta fakat birçok atölyede Kütahya alt yapısı kullanılmaktadır. Yapılan Karolar orijinal olmasa da günümüz teknolojisi ile aslına en yakın alt yapı kullanılabilmektedir. Günümüzde de İznik’te "Çiniciler Sokağı " adı verilen bir sokak üzerinde ve İznik'in diğer semtlerinde çeşitli küçük işletmeler açılmaya ve geleneksel İznik Çinileri üretilmeye başlanmıştır. Bu küçük işletmelerde İznik çinileri geleneksel usullere, desen, motif, teknik ve renklere uygun olarak üretilmeye ve pazarlanmaya çalışılmaktadır.
Üretim işletmelerinde Üniversite mezunu gençlerin çalışması veya işletme sahibi olarak boy göstermeye başlamaları İznik Çiniciliğinde gelecek açısından umut vaat eden ve sevindiren gelişmelerdir.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR
https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turklerde-cini-sanati-kaynak-prof-dr-serare-yetkin/112021
www.iznik.gen.tr
Anonim, İznik ve Çinicilik ,https://www.iznikcinileri.com/
https://www.bursakultur.gov.tr/
Sıtkı Olcar, Kütahya çinicilikte İznik'i geçti,https://www.karalahana.com/karadeniz
https://www.gezikolik.com/tr/Genel_Bilgiler/Turkiye/IZNIK
https://tr.wikipedia.org/wiki/iznik-çinisi
Anonim, İznik Çinilerinin Türleri, https://www.cinicim.com/cinicilik/cini/71-iznik
Anonim, İznik Çinilerinin özellikleri, https://www.cinicim.com/cinicilik/cini/6 )
Anonim, İznik Çinileri ,https://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-1832/iznik-cinileri.html
0
0
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın