KategorilerYAZILARDenemeKâbe’den Uzaklarda Hayaldir Zengine Mutluluk

Kâbe’den Uzaklarda Hayaldir Zengine Mutluluk

24.07.2018
 
 
Kâbe’de putları kırarken
Akıl yaratanı sorarken
Nefsimde bir umut  görürken
Yüreğim teslimdir yokluğa...
 
.../
 
Mekke fethedildikten sonra Kâbe’nin içindeki bin bir çeşit putun kırıldığı gibi, nefsimizle savaşı kazanıp içimizdeki putları kırmadıkça gerçek mutluluğu bulmamız mümkün değildir. Nefis şer dolu ve talep ettikçe isteğini artıran bir çaba içindedir. Aldıkça fazlası yok mu diye isyan eder. Çocuk, eş, araba, mal… Sevgisi ile yaşayan binlerce bunun gibi put var kalbimizde. Her sevgisine doyamadığımız bu gibi şeyler bizi dünyaya bağlıyor ve bu yüzden ölüm bize acı geliyor. O sevilesi güzelliklerin sonu geldiğide, acı veren dünyalıktan ayrılması bize zor geliyor. Dünyalık her şeyden ayrılmamak için karşılığı günah olan tavizleri etrafımızda düşünmeden, bıkmadan, utanmadan sergiliyoruz. Oysa kalpte yalnızca Allah olmalıdır ki, kalıcı huzur ve mutluluk dolsun ve kul gerçek özgürlüğüne kavuşsun.
 
Neden Kâbe var? Neden içindeki putlar kırıldı? Neden dışındaki örtü siyah? Neden etrafında insanlar her saniye dönerler huşu ve safi iman içinde? Bu gibi soruları sormak ve çoğaltmak mümkündür.
 
İlahi terapi yeri, bozuyor mabet ezberi
Prova yapıyor insanlar görmeden önce mabedi
Maşallah!
 
.../
 
Bana göre Kâbe, Allah’a kullukta en yüksek mertebeye eren safi ve nurani insanı tasvir eder. Mekke fethedilmeden önce Kâbe içindeki her put korkunç bir görünüm sergilemekte ve onlara dokunan günahkâr kişilerin kirli elleri ile dokundukları için maddi ve manevi görünümleriyle kokar derecede pislik içindeydi. Tıpkı, insanın yanlış ve haram yolda oluşu gibi… İçinde zerre kadar Allah’a imanı olmayan kişinin görüntüsü, kokusu ve davranışları ne kadar kötüdür böyle.
 
Etrafında tavaf edenler içindeki safi iman ile nurani bir çembere nokta olurlar ve Bu çemberin her noktasına  sıkıca sarılırlar. Artan noktalarla meydana gelne çember, etrafında dönülen siyahlığa dışarıdan hiçbir leke bulaştıramaz. Renginin siyah seçilmesi de bu safi zenginliğini artırmaktadır zaten. Yanına yaklaştıkça o siyahlığın nurani görüntüsü karşısında şaşırıp kalırsınız. İçindeki nur gözlerinizi kamaştırır. Öylesi etkiler ki, gözünüze, kalbinize, kulağınıza, gönlünüze gelen yansımalar sizin ayağınızı yerden keser ve tavaf esnasında uçar gibi hissedersiniz. Samanyolu’nda sonsuzu hissedersiniz, tıpkı ölümden sonraki baki yaşam gibi…
 
Umre ya da hac ile Kâbe’den ayrılıp evine dönen kişiler bu yansımalardan ve çemberdeki noktalardan koptukça-halka zayıfladıkça yavaşça dünya eksenine ve nefsin azgınlığına mahzar olurlar. Kalpten dudağa doğru çıkar safi yaşama isteği. Dil söyler ama kalpte izleri azalır, belki de hiç kalmaz. Dilden çıkan zikir bir vicdan rahatlaması haline dönüşür. Zamanla hatıraları bile silikleşir. O tadı unuttukça günahlara ve nefsin hükümranlığına geçiş hızlanır. Bu yüzden sıklıkla bu mukaddes beldeye giderek var olan bu hissi tazelemek gerekir. Safi örnek modele dokunmak ve yeniden ona sarılmak ruhu bahar gibi yeniden yeşertecektir. Eskiye oranla, bu kadar fitnenin yaşandığı günümüzde  mukaddes şehre güç yettiğince, gitmeye gayret etmelidir. İmkânlar o kadar arttı ki, üç saatte Cidde’ye varıyorsunuz güvenle. Etrafınızda ne eşkıya ne de yolunuzu kesen var. Eskiden böyle miydi ki… Gidip gelmek altı ayı alıyordu. Gidip ölmekte mümkündü. Aşırı sıkıntılıydı. Bu yüzden buraya çokça gidenleri eleştirmemek gerekiyor bana göre.
 
Kıblemiz Kâbe’dir. Yani safi ruh modelinden yansıyan güzelliğine ışınlanarak, ona doğru secde ediyoruz. Biz bu safi kulluk içinde Namaz kılarken diyoruz ki, "Ya Rab yalnızca sana secde ediyoruz. Bizim modelimiz Kâbe’nin ruhudur, şekli değil...." Bunu hissettikçe kalbimiz titriyor, gözümüzden inci taneleri hemen dökülüveriyor.
 
Allah evinde misafir ediyor güzel şekilde
Tövbesine şahit olur, melekler olur vekilde
İnşallah...
 
.../
 
Peki, fakir ne yapacak ya da gidemeyenler… Fakir kişi, eğer iman noktasında kalben yaşamışlığın içindeyse, yokluğun etkisiyle nefis isteklerine cevap veremez haldedir. Zaten içimizdeki putları kırmakla yokluğu tadıyoruz. İnsan bu dünyadan vazgeçmedikçe, yokluğu anlaması mümkün değildir. Fakir bunu en doğal şekliyle yaşamaktadır. Zaten Mevla’m insanlara kaldıramayacağı yükleri yüklemeyeceğini vaat etmektedir. Zengin azgın bir nefisle uğraşırken, kumar masasında tükenir gibidir. Fakir yoklukla uğraşırken, aza kanaat edip imanını tazelemektedir. İkisi de zor sınavdır. Zaten acının hissedilmediği bir yaşam insanı gaflete götürür, Rabbine yönelemez ve nihayetinde azgın bir elemle karşı karşıya kalır. Fakir, Kâbe’ye gidemez ama Kâbe’yi o yokluğunda hissederek yaşar… Kâbe’den alınacak hazzı bu yokluğun içinde kolayca hisseder ve yaşar. Kim bilir, bu samimi yaşam içinde, Allah bir şekilde  Kâbe’yi görmeyi de lütfeder fakire de… Ol denilince olduran Allah değil mi?
 
Kansere kanser olmadan çare aramak gerekir.
Kanser olduğunda kula, ölüm nihai erektir,
Maalesef…
 
Saffet Kuramaz
Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da
ahmetmaral375
Ahmet Maral7 years ago
İyi bir şiir veya yazı emek ve bilgi ile ortaya çıkıyor. Kutlarım
saffetkuramaz877
Saffet Kuramaz7 years ago
@saffetkuramaz877 | Sağ olasınız!
gayeseyhan343
Gaye Seyhan7 years ago
. Paylaşıma tebrikler size de selam olsun. .
saffetkuramaz877
Saffet Kuramaz7 years ago
@saffetkuramaz877 | Sağ olasınız!