Piri
reis hüzünlenerek
-Çok
doğru hazin son kaptanıderya babam! Mısır Kaptanı sen Piri Reis 1552′de Umman
ve Basra üzerine 30 gemiyle çıktığın seferde, Hürmüz Kalesi’ni kuşatmıştın.
Portekizlilerden aldığın haraç karşılığı kuşatmayı kaldırdın ve donanmasıyla
Basra’ya döndün. Tamire muhtaç donanmayı orada bırakıp ganimet yüklü üç gemi
ile Mısır’a döndün, gemilerden birisi yolda battı. Donanmayı Basra’da bırakman
kusur sayıldığı için Mısır’da hapsedildin. Basra valisi Kubat Paşa’ya
ganimetten istediği haracı vermeyince, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın politik
hırsı yüzünden hakkında padişaha olumsuz rapor verildi ve dönemin padişahı
Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı üzerine 1554′ de boynun vurularak idam
edildin. İdam edildiğinde 80 yaşının üzerinde olan sen Piri Reis’in terekesine
devletçe el konuldu.(1)
-Hazin
olan, hayatımın idamla son bulması evladım. Doymak bilmeyen nefislerin ve
arzularının esiri olan, Basra valisi Kubat Paşaya hakkı olmayan bir hakkı,
vermemenin bana yakışır bir duruşla, karşı çıkmam sonucunda idam edildim. Beni
gönüllerde ve tarihte ölümsüz bir hayatının olduğu gerçeğini altını çizmiş ve
bu idama götüren yolda dönemin Padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman'a karşı
konmaz, hırs ve nefis peşinde koşanların raporu ile idam edildim; aslında
kendilerini tarihte ve gönüllerde idam edilerek ben piri reisin gönüllerde taht
kurmasına neden olmuşlardır.
-Günümüzde
“Piri Reis haritası” olarak bilinen senin çizdiğin harita, 1513 yılında yapıp
1517′de padişaha sunduğun dünya haritasının halen mevcut olan bir parçası
olarak duruyor. Bu parça, Amerika’nın doğu kıyıları, Atlantik Okyanusu, Afrika
ve Avrupa’nın batı kıyılarını gösteren haritandır.
-Benim
çizdiğim Amerika haritası ve kıtasını, kolomb ben buldum diye sahiplense de, bu
tamamen gerçek dışıdır evladım.
-Bende
böyle biliyorum kaptanıderya. Orijinali Topkapı Sarayı’nda olan haritan, deve
derisi üzerine 9 renkte boyanıp resimlenmiş olup 86cm boyundadır. Üst kısmı
61cm, alt kısmı 41 cm ve sağ yanı boydan boya kopmuştur. Üzeri efsanevi ve
gerçekçi resimlerle süslüdür. Haritada üçü küçük, ikisi büyük 5 rüzgârgülü
bulunur. Haritanın oluşumu, keşif tarihi ve çeşitli efsaneler hakkında notların
haritada yer alır. Osmanlı Sultan’ına sunulacak olması nedeniyle görselliğe çok
önem vererek hazırlamışsın. Sunulan haritana göz atan Yavuz Sultan Selim “Dünya
ne kadar da küçük” demiştir ve haritayı ikiye bölerek “Biz doğu tarafını
kontrol edeceğiz” şeklinde devam etmiştir. Haritanın diğer yarısı hala
bulunamamıştır. Trigonometri Bilmecesi Rus tarihçi Sergey Manukov ise
sizin1513′de çizdiğiniz haritanın benzerini hazırlamanın ancak dünyanın uydudan
çekilmiş fotoğraflarıyla mümkün olduğunu söyledi. Rus uzman, ” Aslında harita
da fotoğrafa çok benziyor. Sanki bir uydu aracı çizimi yapılan bölgenin üzerinde
dolaşarak fotoğrafını çekmiş. Özellikle güney yarım küre inanılmaz ayrıntılı”
dedi.
-Evladım
bunda şaşacak ne var ki? İnsanı mükemmel hücreler içinde yaratan ALLAH ben
kuluna nurundan bir parça vererek ilim sahibi yaparak, yarattığı akılla
çizmemem vesile oldu.
-İşin
içine ve hayatlarına âlemlerin Rabbi olan Allah'ı katmayınca her şeye hayret
ederler. Bu konuda yerden göğe kadar haklısınız. Hatta Manukov, senin
trigonometri bilmeden böyle bir harita hazırlamanın mümkün olmadığını, ancak
trigonometrinin 18′inci yüzyılda kullanılmaya başlanmasının şaşırtıcı bir durum
olduğunu söyledi. Komsomolskaya Pravda Gazetesi , “Günümüzde bazı haritalardaki
yanlışlıkların senin haritana bakılarak düzeltildiği biliniyor. Türk amiral
ölümünden yüzyıllar sonra hâlâ konuşuluyor” diye yazdı.
-Evladım
Allah'ın hikmetidir bu başka bir şey değil. Şimdi benim idam edilerek başımın
vurulmasına gelelim evladım. Bizler Hazreti Muhammed (s.a.v) ümmetiyiz. Peygamber
efendimiz kendisine zülüm edenleri, taşlayan taifelileri nasıl merhamet
göstererek afetmişse, rahmet peygamberi olmuş ise; biz padişahlarda ve âlimlerde
halifelerde Rahmet peygamberi olan peygamberimizi örnek alarak adaletli olarak
karar vermeliyiz. Peygamberimiz zamanında hiçbir suçlunun kafası kesilmemiştir
veya ilk defa hırsızlık yapanın eli kesilmemiştir. Hep merhamet nazari ile
onları yargılamış hüküm vermiştir. Hırsızlık yapana neden yaptın diye sorar o
da geçim için yapacağım bir şey yoktu derdi ve hemen hırsızlığa giden yolları
hemen kapatarak bir daha olmasına engel olur ve de hırsızın pişmanlığındaki
samimiyetini görür bir daha yapmaması söyler için af ederdi. Şimdi benim
dönemimdeki padişahımız Kanuni sultan Süleyman'ın, Peygamberimizin MİNBERİ OLAN
SANCAĞI VE HALİFELİĞİNİ koltuğuna otururken Peygamberimizin bu vasfından bi
habersiz olduğu için veya nefsine uyarak beni kötü anlatan paşada” kendisini
görüp görmediğini düşünmeden ve kendisi de oturduğu makama oturmadan önce
peygamberimizi adaletini görüp diğerlerine öğretirken bu Allah’ın hikmeti olan
hikmetinde saklı olan sayılardaki hikmetindeki hikmeti takip edemediği veya
takip ederken gözünden kaçırdığı için” adaletten ve vicdandan habersiz paşanın
raporuna dayanarak hüküm vermesi vicdansızlığını gözler önüne sermiştir.
1552'de Umman ve Basra üzerine 30 gemiyle çıktığım seferde, Hürmüz Kalesi'ni
kuşatmıştım. Portekizlilerden aldığım” Bu bölgede bulunan Müslüman halkın
Portekizlilere yardım etmeleri beni çok kızdırdı. Bu kızgınlıkla askerlerine
şehri yağmalattım. Bu arada Portekizlilerin büyük bir donanma ile bölgeye
yaklaştığı ve Basra körfezini kapatmayı planladıkları haber alındı. Ben bakım
ve onarım yapılan donanmamın hazır olmadan denize açılmasını istemedim. Bölgede
mahsur kalmamak için donanma ve askerleri geride bırakarak acil olarak üç gemi
ile sıkıntılı bir şekilde Süveyş tersanesine donanma merkezine döndüm haraç
karşılığı kuşatmayı kaldırdım ve donanmamla Basra'ya döndüm. Tamire muhtaç
donanmamı orada bırakıp ganimet yüklü üç gemi ile Mısır'a döndüm, gemilerimden
birisi yolda battı. Donanmayı Basra'da bırakmam kusur sayıldığı için Mısır'da
hapsedildim. Niyetimin yanlış anlaşılmış ve padişaha bunu izah edemeden,
adaletli yargılanmadan”. Basra valisi Kubat Paşa'ya ganimetten istediği haracı
hakkı olmadığı için vermediğimde, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa'nın politik
hırsı yüzünden hakkında padişahımız Kanuni Sultan Süleyman'a olumsuz rapor
verdi ve dönemin padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman'ın fermanı üzerine
1554'te boynum vurularak idam edildim. Bizler insanların gönüllerini
sevgilerini ganimet olarak aldık. Ömrü hayatımda yaptığım en büyük hata
padişahım kadim dostum pargalı İbrahim paşayı ve evladı şehzade oğlu Mustafa'yı
ve sultan beyazı dı katl ederek öldürmesinin, derin yarası nedeni ile oradaki
Müslümanların kendilerine zülüm eden zalimlerce birlik olup bizlere tuzak
kurması sonucu onlara zara vermeden sadece mallarını yağmaladım.
-Sultan
Süleyman, pargalı İbrahim ile nasıl tanıştı?
-Osmanlı
Devletinin en ünlü Devlet adamlarından biri. Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci
Sadrazamı. Osmanlı tarihinde “Pargalı, Frenk, Makbul, Maktul” gibi isimlendirmeler
ile tanınır. Yunanistan’ın Parga şehrinde doğmuş. Bir balıkçının oğludur. Küçük
yaşta Türk korsanlar tarafından kaçırılıp Manisa’da dul bir kadına satılır.
Kadın onun iyi bir eğitim almasını sağlar. Keman çalmada çok yeteneklidir. O
sıralar Kanuni Sultan Süleyman, Şehzadeliğindedir ve Manisa Sancak Beyi olarak
görev yapmaktadır. Pargalı İbrahim 9-10 yaşlarındadır. Bir tesadüf sonucu
geleceğin Osmanlı Sultanı Süleyman ile tanışır ve hayatı değişir. İbrahim bir
gün kemanını konuştururken oralardan geçen Şehzade Süleyman müzikten etkilenir
ve hemen kemanı çalanın getirilmesini ister. Saraya alınan İbrahim’in eğitimine
burada devam edilir. Kısa sürede Şehzade Süleyman’ın dostluğunu da kazanmıştır.
Tarih ve coğrafya ile ilgileniyor, Türkçenin yanında çok iyi Yunanca, farsça ve
İtalyanca biliyordu. Yavuz Selim öldükten sonra yerine geçen Sultan Süleyman
ile İstanbul’a geldi. Bilgisi ve becerisi sayesinde Kanuni ile dostluğunun da
etkisi ile Osmanlı Devletinde hızla yükseldi.
Kapı
Ağalığı, Şahinci Basılığı, Has odabaşı derken, Vezir Ahmet Paşa’nın entrikaları
ile Sadrazamlıktan alınan Piri Paşa’nın yerine teamüllerin dışına çıkılarak
Sadrazamlığa kadar yükseldi. Aynı zamanda hem Anadolu beylerbeyi hem de Rumeli
Beylerbeyliği verilmişti. Bu durum Osmanlı tarihinde nadir görülen bir olaydı.
Vezir
Ahmet Paşa, Sadrazamlık beklerken, hızla yükselişinden rahatsız olduğu Pargalı
İbrahim onun yerine Sadrazamlığa getirilmişti. Ahmet Paşa Mısır Valiliğine
atanmış, atanır atanmaz isyan etmişti. Ahmet Paşa’nın isyanını yıldızı hiç
barışmadığı yerine Sadrazam olan Pargalı İbrahim bastıracaktır.1523 yılında
Kanuni’nin kız kardeşi Hatice Sultan ile evlenerek Saraya Damat oldu. Artık
Damat İbrahim Paşa idi. Düğünleri 15 gün sürmüş, düğün şaşalı şekilde
Kanuni’nin kendisi için yaptırdığı İbrahim Paşa Sarayında yapılmıştı.
Belgrat’ın fethinde, Rodos’un alınmasında, Ahmet Paşa ve Kalender Şah
isyanlarının bastırılmasında önemli rol oynamış, Osmanlı için önemli olaylarda
en önlerde yer alması ününe ün katmıştı. Bu durum aynı zamanda devlet içindeki
otoritesini de arttırmıştı. Mısır isyanını bastırdıktan sonra Mısır Beylerbeyi
unvanını da almıştı.
1526
Mohaç Meydan Savaşının kazanılmasında da önemli rol oynamıştır. Ünü ve gücü
biraz şımarmasına sebep olmuş, Kanuni’nin sorgusuz dostlunu suiistimal etmeye
başlamıştı. Bu durum onu çekemeyenler için bulunmaz bir fırsattı. Hakkında
çıkan, aslında Müslüman değil bir Hıristiyan, derdi hükümdar olmak gibi birçok
söylentinin üzerine Mohaç zaferinden sonra Avrupa’dan dönüşte, birçok heykelle
İstanbul’a gelmesi kendisine olan şüpheleri iyice arttırmıştı. Resim ve heykele
verdiği önemi, İslam düşmanlığı olarak yansıtmaya çalışıyorlardı. Kanuni’nin
onayı ile heykelleri sarayın bahçesine ve At meydanına koydurttu Hakkında
çıkarılan dedikodulara Kanuni başlarda hiç aldırış etmiyor, gönülden bağlı
olduğu dostuna çok güveniyordu. Bu karışık dönemde ailesinin Yunanistan’dan
gelmesi, babasının Müslüman olup Yunus adını almasından sonra Sancak Beyliğine
getirtmesi de hakkındaki dedikoduları iyice arttırmıştı. (Haşim Şahin)
Avrupalı
elçiler ile o görüşüyor, kritik anlaşmalarda Osmanlının gücünü diplomatik
olarak da gösteriyordu. Kanuni’nin gözünde saygınlığı en üstlerde çıkmıştı.
Kanuni, Damat İbrahim Paşa’nın gelirini 3 milyon akçeye çıkardığını tüm devlet erkânının
huzurunda duyurarak kadim dostunun onurunu okşamak istediğinde, bulunduğu mevki
ve gücünün etkisi ile 3 milyonu beğenmeyip “Fatih Sultan Mehmet, Sadrazam
Mahmut Paşa’ya 4 milyonluk haslar verdiğini” söyleyerek şımarıklığını belli
edecek, Kanuni’de altta kalmayıp, “Onlar İstanbul’u fethettiler, Onlar ile
kendimizi bir tutmak haddimiz değil” diyerek cevap verecekti. İbrahim Paşa
askeri başarılardan sonra görüştüğü elçiler ile devletin kudretinden
bahsettikten sonra bulunduğu mevkiinin yüksekliğini vurguluyor, “Padişahın iki
mühründen biri bende. Devleti ben idare ediyorum, benim tas diklemediğim hiçbir
iş olamaz” devlet içindeki, nüfusu ile böbürleniyordu. Avusturya ile yapılan
1533 İstanbul Antlaşmasında, Avusturya Kralının Osmanlı Sadrazamına (yani
kendine) denk sayılması, İbrahim Paşa’yı iyice gururlandırmış, kendini Krallar
ile Sultanlar ile denk olarak görmeye başlamıştı. 1534’deki Saf eviler üzerine
yapılan Irak Seferi İbrahim Paşa için ikinci bir dönüm noktası idi. “Serasker
Sultan” unvanı verilmişti. Bu unvanı alan ilk kişi idi. Artık kendi adına
fermanlar yazıyor, “Sultan İbrahim” diye imzalıyordu. Paşa’nın Irak seferi
sırasındaki asıl amacının İran’ı ele geçirip, Osmanlıya bağlamak başına da
kendisinin geçmek istediği düşünülüyordu. Nitekim başlangıçta seferin yönü
Bağdat iken orduyu Tebriz’e yönlendirmiş, alt yapı hazırlığı yapılmadan yapılan
uzun yürüyüş, orduyu yıpratmış, İran Şah’ı yaklaşınca da Erzurum’da bulunan
Kanuni’den yardım istemek zorunda kalarak amacına ulaşamadığı düşünülüyordu.
Yanında
bulunan ancak ters düştüğü Defterdar İskender Çelebiyi öldürtmesi, sarayda ona
karşı olan muhalefetin sesini iyice yükseltmesine sebep olmuştu. Bu tepkilerden
artık Padişah ta etkilenmeye başlamış, kadim dostu ile arasına mesafe koymaya
başlamıştı. Damat İbrahim Paşa’nın bir de Şehzade Mustafa’yı desteklemesi belki
de ona en büyük düşmanını kazandırmıştı. Hürrem Sultan’ı. Hürrem Sultan bütün
gücü ile Paşa’nın aleyhinde çalışıyordu. Paşa’nın Hatice Sultan ile
ilgilenmediği, bazı cinayetleri gizlediği, hediye gönderilen Kuranı Kerimleri
kabul etmediği, gizli Hıristiyan olduğu, devletin parasını müsrifçe harcadığı
söylentilerine artık Kanuni de inanmaya başlamış ve eski dostu ile ayrılmanın
vakti geldiğini düşünerek onu öldürtmeye karar vermişti.
1536’nın
Mart ayında iftar için saraya çağrılan İbrahim Paşa, iftardan sonra bir odaya
çağrılarak, daha sonra Şehzade Mustafa’yı da boğdurtmakta kullanılacak dört
sağır ve dilsiz cellat tarafından boğdurulacaktır.1553'de Şehzade Mustafa olayı
yaşandı. Mustafa, I. Süleyman'ın Mahi devran Sultan'dan olan ilk çocuğudur.
Şehzade Mustafa yetişkinliğe ulaşınca Osmanlı geleneğine uyarak Amasya'ya vali
olarak gönderildi. Yine gelenek olduğu üzere annesi Mahi devran, Sultanda; oğluyla
birlikte Amasya 'ya gitti. Şehzade Mustafa'nın I. Süleyman'ın en büyük oğlu
olması ve sevilen bir şehzade olması nedeniyle babasından sonra tahta çıkması
bekleniyordu. Ancak Mustafa, babasına bir süre sonra ayaklandı. Bir süre sonra
büyük bir tehlike haline gelirken 1553 yılında Ereğli ovasında boğduruldu.
Devrin ikiyüzlü vezirlerinin kışkırtması, teşviki ile padişaha asi olan Kanuni
Sultan Süleyman’ın oğlu Sultan Bayezid, Doğu Anadolu’da gönderilen orduya
yenilerek, on bin askeri ile İran’a sığınmıştı. İran Şahı Tahmasp, kendisine
sığınan bu Türk Şehzadesini, önce çok iyi karşılayıp ağırlamıştı. Daha sonra
Padişah Kanuni Sultan Süleyman, çok değerli hediye vaat ettiği mektupla, Tahmasp
’tan, oğlunun katledilmesini istemişti. İran Şahı Tahmasp önceleri Beyazıt’ın
eline geçmesini büyük fırsat olarak görür ve Kanuni’den taviz üstüne taviz
kopartır. Şah, Kanuni’den oğlunun idamı için bin türlü istekte bulunur, örneğin
Kars’ı dahi ister. Gönderilen hediyeler ve Kanuni’nin baskısı ile en sonunda,
kendisine sığınan Şehzade Beyazıt’ı, oğlu Orhan’ı ve on bin askerini katletti. Padişah
Kanuni Sultan Süleyman, oğlunu öldüren Tahmasp’a bir teşekkür ifadesi olarak,
üç kere yüz bin altın, yüz bin miktarı tam ayarlı altın ve çeşitli hediyeler,
seçkin pişkerler, hesaba gelmez şeyler hazırlanarak vezir vükela ile Tahmasp’a
verilmek üzere Başkent Kazvin’e ulaştırıldı.(5)Tüm bu anlattıklarını bir bir
hissederek ve yaşayarak tekrardan yaşıyordu piri reis. Hüzün çöktü. Oturdu
kayanın üstüne gözlerinde akan yaşları kolları ile sildi.. Şimdi Allah'ın
hikmetini ve hikmetini ortadan kaldıran gidişattaki bozuk olan düzeni düzeltmek
için feda ettiğim benim hayatımı ve idam edilmemde ki sonucu harmanla ve
sonucunu kendin çıkar evladım. Aslında onlar beni değil, kendilerini ve adalete
olan değerlerini hiçe sayarak kendilerini idam ettiler, ben hakkı olmayan
ganimetten pay isteyen paşaya vakarlı ve adaletsizliğe olan adaletli, duruşumu
hazım etmemesi sonucunda beni acımasızca idam etmişlerdir. Beni gönüllerde
unutulmayacak bir yere getirmişlerdir. Şimdi sen git bunları hazırlayacağın
tezine yaz ve insanlara anlat, eğriyi ve doğruyu bilsinler bende mezarımda
kemiklerim sızlamadan yatayım evladım.
Kaptanıderya
bir anda gözden kayboldu. Adanın etrafını defalarca dönen ve arayan seyit han
ondan ayrılmanın üzgünlüğü ve aradığı gerçeği ve tezi için bulduğu bu altından
kıymetli gerçeği bulmanın hazzı içinde gördüğü rüyadan ve uykudan uyandı. Gülücükler
açan yanağındaki güllerle, masadaki kâğıt ve kalemi alarak gerçekleri ve tezini
yazmaya başladı
”Birbirinizi
sevmedikçe; iman etmiş olmazsınız, iman etmedikçe; cennete giremezsiniz” ALLAHU
EKBER diyorum, başka diyecek bir şey demiyorum.[Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]
hadisini Bilimsel olarak açıklaması budur, tabi anlayana diyerekten ve en son
noktayı koydu.
Kaynak:
https://www.metin1.net/piri-reis-ve-haritaları/)
İslam
Ansiklopedisi (cilt 9, sayfa 503, MEB 1964)
Osmanlı
Tarihi (Ord.Prof. İsmail Hakkı Uzun çarşılı, cilt II, sayfa 397, TTK 1983)
https://www.rehberim.net/forum/tarih-rehberim-217/872177-kanuni-sultan-suleymanin-pargali-ibrahimi-oldurme-sebebi.html#ixzz2KpXzTmeO
https://www.shodb.gov.tr/pirireis/oturumlar/bilim_adami_yonu_piri_reis.htm
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın