Kara Kitap ( Suat Derviş) Hakkında Konu Özet İnceleme

01.05.2019
 
Kara Kitap adlı roman Türk Edebiyatının önde gelen kadın yazarlarından olan  Suat Derviş (d. 1903, İstanbul - ö. 23 Temmuz 1972) ilk baskısı 1921 yılında henüz 17 yaşında iken yazmış olduğu bir romanıdır.
 
Aristokrat bir ailenin Tıbbiye müderrislerinden- Dr. İsmail Derviş'in kızı olan Suat Derviş, Alafranga bir eğitimle büyümüş, özel öğretmenler ve mürebbiyeler ile yetişmiş Fransızcayı ana dili gibi öğrenen aldığı bu eğitim sayesinde henüz 17 yaşında ilken Kara Kitap adlı ilk romanını bitiren bir yazardır.  Suat Derviş,  “Bir Köşkte başlayan mutlu çocukluk günlerinden yalnızlık içinde öldüğü güne kadar, 69 senelik yaşamında birçok eser yazmış, birçok kez evlenip boşanmış ve birçok ilke imza atmış, “hem komünist, solcu hem de kadın yazarlık mücadelesi veren”  renkli bir kadın yazarımızdır”
 
Edebiyata şiirler ile giren Suat Derviş’in ilk şiirleri ise komşularının oğlu olan Nazım Hikmet sayesinde yayınlanır. Nazım Hikmet, Suat Derviş’in şiirlerini ondan habersiz olarak dergilere göndermiş böylece yazarın yayınlan ilk şiirleri kendisinin bilgisi olmadan Alemdar gazetesinde yayınlanan şiirleri olmuşlardı.[1]
 
“ Ölmekte olan bir genç kızı, Şadan'ı anlattığı Kara Kitap, konusuyla da anlatımıyla da ilgi çekmiş, esin kaynağının Batı edebiyatından bir roman olup olmadığı tartışılmıştı." (Sennur Sezer) [2]
 
Suat Derviş ş, Kara Kitap adlı romanından sonra, Ne Bir Ses Ne Bir Nefes(1923),Hiçbiri(1923), Ahmet Ferdi(1923), Behime’nin Talipleri(1923), Buhran Gecesi (1924) Fatma’nın Günahı(1924), Gönül Gibi(1928)... Hiç,  Çılgın Gibi,  Aksaray’da Bir Perihan, Fosforlu Cevriye, Ankara Mahpusu gibi romanlarında daha ziyade kahramanları kadın olan karakterleri öne çıkarmış bir yazardır.
 
Yazıları sansüre uğrayan ve bir ara TKP davası nedeniyle tutuklanmış olan Suat Derviş, toplumsal-gerçekçi bir yazar olarak tanındı.  Adını en çok  "Fosforlu Cevriye" adlı romanı ile duyuran Suat Derviş, 1972’de İstanbul'daki evinde yapayalnız öldüğünde artık tanınmış bir romancıydı.
 
Kara Kitap adlı romanı batı edebiyatından esinlenilmiş bir eser olarak kabul edilmiş fakat bu eseri Mehmet Rauf tarafından “ geleceğin romancısının ilk romanı “ olarak kabul edilmişti. [3]
Roman ölmekte olan Şadan’ın bakış açısıyla anlatılır. Romanın diğer kahramanı olan Hasan ise onun halasının oğludur. Kambur ve cüce bir genç olan Hasan’ın kendisine olan duygularının farkında olan Şadan, Hasan’ın iç dünyasını da okumakta,  kambur ve cüce olarak yaratıldığı için yaratılışa karşı olan iç isyanlarını da sezmektedir.
Roman, acı sonla bitmesi,  kahramanlarının marazi kimlikler olması, zıtlıklardan faydalanması, şiddetli duyguları öne çıkarması nedenleri ile romantizmin özelliklerini taşımaktadır. Roman, kendisini bir hilkat garibesi gören Hasan’ın fiziki özellikleri ve Şadan’ın gördüğü kâbusların nitelikleri ile de hem gotik hem de fantastik unsurlar taşır
 
 
 
KONUSU
 
Ölmek üzere olan ve hasta yatağında yatan güzel, ince ruhlu, hayalperest, hassas bir genç kız olan Şadan hayata bağlı kalabilmek için son ânına kadar yaşamla ölüm, gerçekle kâbus arasında gidip gelerek ölüme direnmektedir. Halasının oğlu kambur ve cüce bir genç olan Hasan ise ona derin bir aşkla bağlıdır ve Şadan’ın hayatta kalma savaşını çaresizce izlemekte, hilkatine karşı bir isyan duymaktadır.
 
ÖZET
 
Verem hastalığına tutulduğu işaretleri verilen Şadan ölümle cebelleşmektedir. Hastalığı günbe gün ilerlemekte Şadan’da ölümün yakın olduğunu bile bile canhıraş direnmektedir.
 
Ölüm korkusu ve yaşama arzusu arasında kalan Şadan , çok acılar veren kabuslar da görmekte , gördüğü bu kabuslar ile gerçeği de bir birine karıştırmaktadır.
 
Halasın oğlu Hasan ise ölümcül olmasa da ruhen ve bedenen Şadan’dan daha da mustarip ve derin acılar içindedir. Hasan’ı iyi tanıyan Şadan, Hasan’ın kendisine âşık olduğunun da farkındadır. Fakat Hasan hem cüce hem de kambur bir gençtir. Bunun acısını yaşamakta olan Hasan, sürekli olarak karamsarlık duyan,  hayatından, fiziki durumundan dolayı kendisini bir hilkat garibesi olarak gören biridir. Böyle yaratılmasındaki suçu yaratana bağlayan Hasan, kaderine karşı bir hınç ve öfkenin içindedir.
Şadan’a delicesine âşık olan Hasan’ın iç çatışmaları Şadan’a kendisini hiç yakıştıramaması nedeni ile daha da alevlenmiş,  böyle yaratıldığı için de hilkate isyankâr hale gelmiştir. Kambur ve cüce olarak doğmasından dolayı uğradığı adaletsizlik Şadan’ın ölüme doğru gidişi çizgisinde isyanını daha da belirgin bir hale getirmektedir.
Hasn , Şadan’ın etrafından ayrılamamakta ama karmaşık düşünceleri, isyankar,  öfkeli hınç dolu cümleleri ile Şadan’ı da üzmektedir. Şadan, Hasan tarafından kendisine yazılan şiirleri de bulup okumakta ama Hasan’ın bu şiirlerinde de, kin, garez, hınç ve öfkeyi bulmaktadır.
 
Genç kız, ateşler, terler, öksürükler ile gelen nöbetleri ve geceleri üzerine yüklenen kâbusları ile adım adım ölüme gittiğini hissetmekte ama hayata tutunmak için var gücüyle de direnmektedir.  Her şeye rağmen evin dışındaki hayata katılmak istemekte, hayatın tüm güzelliklerinin ortasında olmak ve onlarla birlikte yaşamak istemektedir.
Hasan için ölmek kurtuluş haline gelmiştir. Çünkü, ancak öldüklerinde Şadan ile yakışmak ve kavuşmak şansı vardır.
 
[2] SENNUR SEZER, Eğemedim bu kadının başını', https://www.radikal.com.tr/, Radikal Kitap / 23/04/2004
[3] HÜLYA SOYŞEKERCİ, SUAT DERVİŞ’İN İLK ROMANI “KARA KİTAP”IN ÖZELLİKLERİ, https://docplayer.biz.tr/20987867-Suat-dervis-in-ilk-romani-kara-kitap-in-ozellikleri.html
 
 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar