Hatice, bu şehre ve okula yeni geldi. O küçük bir kız. Küçük kız. Küçük…
Yanıltmasın, küçük olan sadece kendisi. Gözlerindeki ateş parçası umut değil.
Sarı saçlı, zayıf yüzündeki ifade ile çelimsiz bedeni ve yokluk, Hatice'nin kaderi mi? Bilmiyorum... Dilerim olmaz.
Hatice okulunda yüzlerce öğrenciden sadece biri. Sadece bir örnek. Aynı yokluğu yaşayan binlerce kız çocuğundan sadece bir örnek. Okula yeni geldi. Diğer beş kardeşi ile beraber okula yazılmış. Çokluğun içinde sesini duyurmanın zorluğunu çeken bir çocuk.
Adının ne olduğunun da bir önemi yok aslında. O da tüm insanlar kadar büyük umutlara ve dahi yüreğe sahip. Çünkü çocuk kalbinde saklanan yoksulluğu gizlemeyi o kadar çabuk öğrenmiş ki…
Beni şaşırtan, bu saklanıştaki masumluk ve doğallıktı. Doğal olmayan ne varsa gerçekte Hatice’nin katlanmak zorunda kaldığı ve kendi rızası dışında kalan şartlar değil miydi?
Bir çocuk düşünün, kendi sınıf arkadaşları beden dersi için bahçede oynarken, O sınıfta kalmayı tercih ediyor!.. Tercih etmiyor aslında mecbur kalıyor... Kendi sınıf arkadaşları bahçede top oynayıp, güler eğlenirken O, sınıfta beden dersinin bitmesini okuldan, dersten kaçan bir suçlu gibi bekliyor. Bir suçlu, bir mahkûm gibi...
Neden acaba?
Bunu merak eden Teyzem Nurcan, sorunun karşılığında alacağı cevabın mahkûmiyetini bilmeden soruyor;
" Neden sen de diğer arkadaşların gibi bahçede top oynamıyorsun?" diye soruyor Hatice’ye
Hatice şöyle cevap veriyor: "Benim eşofmanım yok ki..."
Bu cevapla Hatice’nin ses tonundaki vurgu, şunu söylemek istiyor:
" Evet, ben beden dersine katılmadım ama eşofmanım olmadığı için. Eşofmanım olsaydı katılırdım..."
Bu cevapla bir şeyleri de inkâr ediyor Hatice... Eşofmanının olmayışını suçuymuş gibi görüyor.
Onu sahiplenmiyor. Eşofmanının olmayışını sahiplenmek istemiyor. Bunu bir çocuk kalbiyle yapmak zorunda kalıyor...
Bu beden dersi boyunca eşofmanının olmayışını yok saymaya çalışan Hatice için sınıfta mahkum gibi geçen dakikalar ne anlama gelir?
Ve ona beden dersine neden katılmadığının sorulması gibi korkuyla beklediği dakika bu sorunun sorulması ile bu sorunun cevabının nasıl verileceği duygusu, bu çocukta ne anlam ifade eder?
Nereye gider de çöreklenir? Yutulmaz, düğümlenir.
Onun neden beden dersine katılmadığını soran Teyzem Nurcan, Hatice’ye ertesi gün bir eşofman ve spor ayakkabıları ile gidiyor hediye etmek için.
Hatice her zamanki gibi yine ürkek bakışlarla soran gözleriyle karşılayınca Teyzem:
“Sana hediyeler getirdim” diyor.
Hatice, Pembe spor ayakkabılar ile eşofmanları görünce şaşırıyor. Ve soruyor
“Bunlar benim mi!”
“Evet” diyor Nurcan Teyzem; “Artık bunlar senin”
Gözlerine inanamayan Hatice’nin yüreği bir kuş misali heyecanlı;
“Teşekkür ederim”
“Çok teşekkür ederim” diyor.
Ve sevinçle yeni eşofmanı ile ayakkabılarını utanarak giyiyor.
Teyzem Nurcan, Hatice’den daha mutlu belki ama bunu saklıyor.
Yüreğinde belki de geçmişinden bir anıyı hatırlayan çocuk gözyaşlarını ise içine akıtarak evine dönüyor… Ama mutlu bir çocuk kalbinin sevincini de taşıyarak..
Mehmet Aluç
9 years ago
Şahamettin Kuzucular
9 years ago