Suratları bir karış anılarımdır;
Oturmuşlar, adı konulamayan mevsimin orta yerine,
Kulaklarıma üflemekteler unutulmuş bir türküyü.
Bölük-pörçük nefeslerimden bana fayda yok.
Bulamıyorum, kaybettim yollarını.
Zaten adresini terk etmiş, o güzelim aşk büyüsü.
Bir bit yeniğinin olduğu muhakkak;
Durup dururken, nereden çıktı bu umutların göz kırpmaları.
Ateş gibi yanıyor, ensemdedir hüznün şaplağı.
Kırıtarak önümden geçen
Yalancı sevgilerin fener alayını.
Kendinden bi haber, bakire duygulardır, seyrediyorlar pencere kenarında.
Sonbahar yağmurlarının dallarından kopartıp,
Üzerime yapıştırdığı kuru yapraklardır,
Yıldızlı apolet oldu, hüzünlü omuzlarımda.
Bu saatten sonra, kapımı çalan kimdir hışımla.
Bomboş sokakların içlerini doldurdu, kimsesizlerin sigara dumanları.
Bilinmeyen adımlar, sanki engerek yılanının hışırtısı.
Gecenin geç saatleri,
İpini kopartmış duygulara zorla dinletiyorlar
Derbederlik senfonisini.
Oturmuş tahta masasına, gerinerek yudumluyor kallavi kahvesini,
Yalnızlığımın en katmerlisi.
Kafanı kaldır da, deformeli yüzüme bak,
Biraz dertleşelim Piyer-Loti Kahvehanesi.
Sırılsıklam sarhoş, darmadağınık notalarını ipe sermiş
Ağır aheste akşam ile kucaklaşıyor, Hicaz Peşrevi…
(14 Ocak 2012 - 10.Şiir Kitabımdan)
Sibel Cihan
8 years ago
Şahamettin Kuzucular
8 years ago