Kars İli Tarihi,Kültürel Değerleri ve Doğal güzellikleri

19.05.2013



KARS HAKKINDA GENEL BİLGİLER


Kars ili, Doğu Anadolu Bölgesi'nin, Erzurum - Kars Bölümü'nde yer alır. Kuzeyinde; Ardahan, doğusunda; Ermenistan'la, güneyinde; Iğdır ve Ağrıyla, batısında ise Erzurum'la çevrilidir.

 

Coğrafi şekilleri:


Rakımı ortalama 2000 m'yi bulan Kars ili topraklarının büyük bölümü yaylalardan oluşur. Akarsu vadileriyle yer yer parçalanan ilde yaylalar dalgalı düzlüklerden oluşur. Kars ilinde yer alan önemli yükseltiler şunlardır: Allahuekber Dağları, Kısır dağı, Akbaba, Aladağ ve Aşağıdağ. Aras Nehri ve Kura Nehri şehir topraklarından geçerek Hazar Denizi´ne dökülmektedir.

 Kars, tarihi, kültürel ve kış turizmi potansiyeli açısından gelecek vadeden bölgenin başlıca illerinden birisidir. Hayvancılık, kaşar peyniri, bal, tereyağı, süt ve  diğer süt ürünleri bakımından zengin bir potansiyele sahiptir. Kars'ta en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Çayır ve otlak alanlarının geniş yer kaplaması küçük ve büyük baş hayvancılığı geliştirmiştir. [1]Kümes hayvancılığı da oldukça gelişmiştir. Ayrıca hayvan ürünleri de halkın en büyük geçim kaynaklarındandır. Zavod[3] denilen mandıralarda bu ürünler işlenerek Türkiye'nin dört bir yanına dağıtılır. Özellikle, Kars Kaşarı ve Kars Balı'na Türkiye genelinde ciddi talep vardır. Kars Kaşarı, İzmir Enternasyonal Fuarı'nda yine burada üretilen gravyer, beyaz peynir ve kreması ile birlikte 1937'den 1950'ye kadar Türkiye birincilik ödülünü almıştır. Kars, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2023 yılı için Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Turizm Stratejisi Eylem Planı kapsamına alınan 15 ilden birisidir. [2]

Yüzölçümü: 18.557 km² Nüfus: 349.437 (1992)

 

Kars adı nereden geliyor: 

Kaşgarlı Mahmut eserlerinde Kars kelimesi için: deve veya koyunyününden yapılan elbise ve karsak derisinden güzel kürk yapılan bir hayvan, bozkır tilkisi, olarak söz eder. Bir kaynağa göre Kars adı, M.Ö. 130-127 tarihleri arasında Kafkas Dağlarının kuzeyinden gelen Bulgar Türklerinin Velentur boyunun Karsak Oymağı'ndan gelmektedir. Türkiye'de bundan daha eski Türkçe isim taşıyan bir şehrin daha olmadığı sanılmaktadır.[3]

 

Etnik yapı :

Kars, çeşitli etnik gruplarını ve mezhepleri barındıran zengin ve renkli bir kültüre sahiptir. Kars'ın toplumsal yapısı çeşitli etnik gruplarının kültürel gelenekleriyle harmanlanmıştır. Bu özelliğiyle de etkileyici bir kent durumundadır. Çok-kültürlülük sayesinde yörenin zengin bir folkloru ve şive ağız özellikleri bulunmaktadır. Kars'ın nüfusunu Terekemeler,Yerliler, Azeriler, Türkmenler ve Kürtler oluşturmaktadır.

Din ve mezhep yapısı:

Kars'ta yaşayan Müslümanların bir kısmı Şii ve bir kısmı Sünni'dir. Azerilerin büyük bir bölümü şehirde yaşayan Türkmenlerle birlikte kentin Şii (Caferi) nüfusunu oluşturmaktadır.[kaynak belirtilmeli] Çok az sayıdaki Rus Malakanlar ve Almanlar ise Hıristiyan dinine mensup küçük bir azınlığı oluşturmaktadırlar.

 

KARS İLÇELERİ:

Kars ilinin ilçeleri ;

Digor: 

il merkezine 42 km. uzaklıktadır. 
Ünlü Türk şairi Dede Korkut'un Digor'da yaşadığına inanılmaktadır. 
Çevrede Orta Çağdan kalma kiliseler bulunmaktadır. 

Bunların içinde Digor yakınlarında bulunan Beş Müzesi (Beş Kilise) ve Karabağ Köyü yakınlarında bulunan, iyi korunmuş Karabağ Müzesi'ne (Müren Kilisesi) araba ulaşımını takiben yürüyerek gidilebilir. 

Kağızman: 
il merkezine 75 km. uzaklıktadır. 
Ayrıca Kağızman'ın kuzeyinde bulunan ve batıdan doğuya doğru akan Aras Nehri Kanyonu vahşi, doğal güzelliklerle doludur. 
Bu kanyondaki güzellikler, Kağızman ve Tuzluca yolu izlenerek görülebilir. 
Ayrıca Tunç Kaya (Keçivan) Kalesi, Köroğlu Kalesi ve Çengim Kilisesi gibi ilçeleri yapılar da mevcuttur. 

Sarıkamış: 
Kış sporları ve kış turizmi bakımından Türkiye'nin önemli merkez lerinden biri olan Sarıkamış, 2200-2900 m. yüksekliğinde bir plato üzerinde yer almaktadır. 
Doğal güzelliği ve modern kayak tesislerinin yanı başında açılmaya başlayan oteller Sarıkamış'ın önemli bir turizm tarihçesi i olmasını sağlamaktadır. 
Sarıkamış'ta, en uygun kayak mevsimi 20 Aralık-20 Mart tarihleri arasındadır. 

Susuz: 
il merkezine 24 km uzaklıktaki ilçe yakınlarında yer alan Susuz Şelalesi, görülmeye değerdir. 
Ayrıca yine ilçe tarihçesi i yakınlarındaki Susuz Kaplıcaları da romatizma hastalıklarına iyi gelmektedir. 

Akyaka: 
il merkezine 54 km. uzaklıkta olan Akyaka ilçesi sınırları içinde ilçeleri Ocaklı (Ani) kenti bulunmakta ve ziyaretçilerin ilgi odağı olmaktadır. 

Arpaçay: 
Doğusunda Ermenistan toprakları ve Akyaka İlçesi, Güneyinde Kars İli bulunmakta olup, Kuzeyinde Çıldır İlçesi ve Batısında da Susuz İlçesi toprakları ile çevrilidir. 

Selim: 
İlçe Doğu Anadolu bölgesinin en yüksek yaylaları üzerinde yer alır. [4]

 

 

 



TARİHİ:

Kars’ın bilinen ilk sakinleri Hurrilerdir. Daha sonra Hititlerin hâkimiyetine girmişlerdir. Hurriler bölgeye “yüksek ülke” veya “yukarı eller” demişlerdir. Bölge, daha sonra Urartuların işgaline uğradı. M.Ö. 8. asırda Kimmerler buradan geçtiler. Asurlar ve Babiller buraya hâkim olamadılar. İskitler M.Ö. 7. asırda bu bölgeye hâkim oldular. M.Ö. 6. asırda Perslerin istilâsına uğradı. Dârâ, Kafkasya Seferini buradan geçerek yaptı. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek burasını ele geçirdi. Partlar ve bunlara bağlı Ermeni derebeylikleri zaman zaman bölgeye hâkim oldular. M.Ö. 1. asırda Pontos Krallığını yıkan Romalılar bu bölgeye yaklaştı. 

M.S. 2. asırda Romalıların eline geçti. Daha sonra Partlar ve onların yerine geçen Sâsânîler ile Romalılar arasında el değiştirdi. M.S. 395’te Roma ikiye bölününce bu bölge, bütün Anadolu gibi Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bu bölge, Bizans ile Sâsânîler arasında sık sık el değiştirdi ve buradaki derebeyleri bâzan İran bâzan da Bizans’a tâbi oldular. 

M.S. 7. asırda İslâm orduları bu bölgeyi fethedince Ermeni derebeyleri, Abbâsî halifelerine tâbi oldular. Bölge ahâlisi, kütleler hâlinde İslâmiyetle şereflenerek, İslâmiyet, Kars ve civarında hızla yayıldı. Türk Sâcoğulları ve onların yerine geçen Şeddâdiler bu bölgeye hâkim oldular ve Ermenilerle mücâdele ettiler. Onuncu asrın ortasında Kars’a 50 km mesâfede Ani şehrini başşehir yapan Ermeni derebeyleri 1044’te Bizanslılar tarafından bölgeden kovuldular. Yirmi senelik Bizans hâkimiyetinden sonra büyük Türk Hakanı Selçuklu Sultanı Alparslan 1064’te Ani’yi fethederek Bizanslıları buradan attı. Kars, Anadolu’nun Türkler tarafından fethedilen ilk parçası oldu. Bu fetih 1071 Malazgirt Zaferinden yedi sene önce olmuştur. 

Türkiye Selçukluları Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şahın babası Kutalmış Bey, 1049 ve 1053 Anadolu akınlarına giderken Kars’tan geçti. 1058 akınında Selçuklu şehzâdelerinden Yakuti Kars’ın dış mahallelerini fethetti. Sultan Alparslan, 1068’de Ardahan’ı fethetti. Alp Arslan’ın oğlu SultanMelikşah, Kars’ı geri almak isteyen Bizanslıları 1080’de yenerek bu bölgeyi Erzurum’u merkez yapan Saltukoğullarına verdi. 1124’te Gürcüler, Ani ve Kars’ı ele geçirince, Saltukoğulları 1153’te Kars’ı geri aldı. 

1226’da Celâleddin Harezmşah, Ani’yi kuşatmış fakat alamamıştır. Tiflis’i fethetmiştir. 1239’da Moğollar Kars ve Ani’yi alarak, Gürcüleri buradan uzaklaştırmışlardır. Sırasıyla İlhanlılar, Celâyirliler, Tîmûrlular, Karakoyunlular ve Akkoyunlular bölgeye hâkim oldular. Tîmûr Han, 1394, 1400 ve 1403’te Kars’tan geçti. Safevîler, Akkoyunlu İmparatorluğunu yıkınca, mîrasına konarak Kars’a hâkim oldular. Bu sırada Osmanlı Devletinin sınırları da Kars’a dayanmıştı. Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran Seferinden dönerken Kars Kalesi yakınında konakladı. Kars ve çevresi, 1534’te Kânûnî Sultan Süleyman Hanın ilk yıllarında Safevîlerden Osmanlılara geçti. [5]

Osmanlı Devleti ile Safevî Devleti arasındaki stratejik çarpışmalar, Kars bölgesinde cereyan etti. 1548’de Sultan Süleyman Han, Kars Kalesini tahkim ettirdi. Safevîler, zaman zaman Kars’a saldırdılar. Sultan ÜçüncüMurâd Han, 1579’da birkaç hafta içinde Kars şehrini yeni baştan inşâ ettirip, kale, sur, câmi ve her türlü tesisleri yeniden yaptırdı, böylece 16. asırda Türk ordusunun istihkâm sınıfı burada parlak bir imtihan verdi. Kars, Osmanlıların askerî bir üssü ve serhat şehri oldu. 1604’te Safevîler, âni bir hücumla Kars’ı işgal ettilerse de tekrar çıkarıldılar. 1616’da Kars Kalesi yeniden geniş ölçüde tahkim edildi. Sultan Dördüncü Murâd Han, Revan Seferinde buradan geçti ve Kars’ı yeniden îmâr etti. On yedinci asırda Kars ve Çıldır, iki ayrı beylerbeyliğin merkezleri oldular. 29 Mayıs 1664’te başlayan ve bir hafta devam eden zelzele büyük zarar verdi. 1734’te Nâdir Şah Avşar, Kars’ı iki defa, 1744’te üçüncü defa kuşattı ise de alamadı. 1807’de Ruslar, Kars’a kadar yaklaştı fakat Osmanlı ordusu, Rusları yenerek, Tiflis’e geri çekilmek mecburiyetinde bıraktı. 1821-1823 arasında İranlılar, Kars topraklarına akınlar yaparak Osmanlıları yıprattılar. Sonra da Ruslar, saldırarak 15 Temmuz 1828’de Kars’ı işgal ettiler. 8 ay sonra Edirne Muâhedesi ile Kars’ı terk ettilerse de Kars’ın üçte ikisini ve târihi bütün eserlerini, câmi ve türbeleri imhâ ettiler. 1853-1856 Kırım Harbinde bu bölgede büyük savaşlar oldu. Rusların 29 Eylül 1855 taarruzu Kars halkının (genç, yaşlı, erkek, kadın ve hatta çocukların) desteği ile Müşir Mehmed Vâsıf Paşa emrindeki Türk ordusu tarafından geri püskürtüldü. Bu zaferin hatırası olarak altın, gümüş ve bronz“Kars 1272” madalyaları bastırıldı ve Kars şehrine “Gâzi” ünvanı verildi. Halk üç sene vergi ve askerlikten muaf tutuldu. Ruslar, 1856’da Paris Antlaşması ile bu bölgede 5 ay kaldıktan sonra geri çekildiler. Kars çevresinin ikinci Rus işgali böylece sona erdi. 

Doksanüç Harbi denen 1877-1878 Türk-Rus Harbinde Kars çevresinde dünyâ çapında önem taşıyan muhârebeler olmuştur. Bu târihte Kars 20 bin nüfuslu ve 25 câmili bir kale şehriydi. Müşir Gâzi Ahmed Muhtâr Paşa, sayıca üstün Rus kuvvetlerini üç meydan muhârebesinde yendi. Bunun üzerine komutanını Rus Çarı azletti. Müşir Gâzi Muhtâr Paşa dördüncü bir savaşa girmedi. Osmanlı ordusu kazansa bile ordunun zâyiâtı ile bütün doğu bölgesi Rusları durduracak bir güçten mahrum kalacaktı. Böyle stratejik sebeplerle orduyu Erzurum’a geri çekti. Bu sebeple Kars, 18 Kasım 1877’de üçüncü defa işgal edilmiş oldu. Ruslar, üç gün üç gece Kars’ı yağma ettiler. Bütün câmi, türbe ve târihî eserleri imhâ ettiler ve Müslüman Türk halkını korkunç bir katliam ile öldürdüler. Kars’ı, Tiflis’te bulunan Kafkasya Umûmî Vâliliğine bağladılar. 1878-1881 arasında üç yıl içinde 82.000 Türk, Kars’ı terk edip, Erzurum çevresine yerleşti. Bunun 11.000’i Kars’ın içindendi. Ruslar, Kars’a Ermeni, Rum, Süryânî, Eston ve hattâ Ukraynalı yerleştirdiler. 1897’de Kars’ta yüzde 51 Türk kaldı; 1914’te Türklerin miktarı yüzde kırka indi. Birinci Dünyâ Harbinde Ruslar, Kars Türklerini Osmanlı ordusuna yardım ediyor diyerek katlettiler. Bu katliamdan sadece 22.000 Türk kurtularak Bakü’deki Müslüman Cemiyetinin himâyesinde yaşadılar. Azerbaycanlı Türkler soydaşlarına sâhip çıktılar. 

1918 başında Osmanlı ve müttefiklerine yenilen Rusya, silâhlarını bırakıp, Brest-litovsk Muâhedesi (Antlaşması) ile Kars, Artvin ve Batum’uOsmanlı Devletine terk etmiştir. Az sonra İngiltere ve müttefikleri gâlip gelince, İngilizler bu antlaşmayı kabul etmeyip, Ruslar ve İngilizler Kars’a Ermeni doldurup, Kars’taki bütün Türkleri katlettirdiler. Bu katliamdan sâdece üç Türk kurtuldu. Posof ve Ardahan’ı Gürcüler işgâl ettiler. 

Türk İstiklâl Harbinde 15’inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 30 Ekim 1920’de Kars’ı kurtardı. Kars Kalesine şanlı Türk Bayrağını 34. Alay subaylarından Yüzbaşı Abdurrahman Bey “Besmele-i şerif” ile yeniden çekti. Rusya 16 Mart 1921 Moskova Muâhedesi ile Batum hâriç olmak üzere, Kars ve Arvin’in Türkiye’ye iâdesini kabul etti. Bu muâhede, 13 Ekim 1921 Kars Muâhedesi ile Ermenistan ve Gürcistan tarafından da kabul edildi. Hıristiyan azınlıklar Kars’ı boşalttılar. Şehrin eski sakinleri yurtlarına yerleştiler. İkinci Dünyâ Harbinden sonra Rus devlet başkanı Stalin, Kars ve Ardahan’ı istedi ise de, bu arzusunda ısrar edemedi. 

Ermeni terör teşkilâtlarının Türkiye aleyhtarı faaliyetlerinin hedefi Türklerin Anadolu’da ilk fethettikleri bu toprakları Rusya’nın işgaline yeniden sokmaktır. Kars, buram buram Türklük kokan, gâzi, kahraman bir serhat şehridir. Şanlı bir târih ve o derece sıkıntılı günler yaşamıştır. Ruslar üç işgal ile Kars’ı tamâmen imhâ ederek, harâbe hâline getirmişlerdir. Kars yeniden gelişmekte olan bir ilimizdir.[6]




TARİHİ MEKANLAR:

Kars kalesi:
Bazı kaynaklar 12. Yüzyılda Saltuklular tarafından yapıldığını belirtir. Bazı kaynaklarda da yapım tarihi 10. yüzyıla kadar inmektedir. 1579 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından onarımı yapılırken, dört köşe mermer kitabe bulunmuş dış surların kapısına koydurulmuştur. Bu kitabeye göre 1152 yılında Sultan Melik İzzetin’in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kaleyi 1386 yılında da Timur yerle bir etmiş, 1579 yılında tekrar III. Murat’ın emriyle Lala Mustafa Paşa yeniden yaptırmıştır. 

Bundan sonra 1616 ve 1636 yıllarında iki kere onarımdan geçmiş, şehir merkezine bazı eserler eklenmiştir. Kaynaklara göre Merkez Kale dışında dış surlar 27.000 metre uzunluğunda olup, 220 burçtan meydana gelmiştir. Dış surlar üzerinde önemli üç kapı bulunmaktadır. 

  • 1. Sukapısı veya Çeribaşı kapısı (batıda) 
  • 2. Kağızman kapısı (Ortakapı)
  • 3. Behram Kapısı veya Bayrampaşa kapısı

İnkaya -Micingirt Kalesi:Kale kayalık bir tepenin üzerine kurulmuş olup, çevresinde bulunan Urartu kaya mezarları ile Sarnıç buranın Urartu dönemine kadar inen bir yerleşme olduğunu düşündürmektedir. Kalenin taş işçiliği ise mevcut yapının yaklaşık 13. YY’da Saltuklular tarafından inşa edildiğini göstermektedir.


Micingirt Kümbeti:14.YY Selçuklu yapısı olan Kümbet, kalenin doğusunda yer almaktadır. Dıştan 12 köşeli, içinden daire planlı olup, düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir. 

Sürgütüs - Zivin Kalesi:

Zivin köyünün doğusunda sarp kayalar üzerinde kurulmuş kale kaba bir yamuğu andırmaktadır. Kale çevresinde bol miktarda Urartu Seramik parçaları bulunmaktadır. Kalenin Urartu döneminde kurulmuş, Selçuklular döneminde genişletilerek, Osmanlı döneminde de kullanıldığı sanılmaktadır. 

 

Surlar: 

Kuzey surları ilk defa 972'de yapılmıştır. 977-990 yıllarında doğu surları eklenerek, güçlendirilmiştir. Kuzeyde yer alan üç giriş kapısı görülmeye değerdir.12. yy.da Selçuklular tarafından hastane olarak kullanılan Ejderha Kulesi Anadolu'nun en eski hastanelerindendir.[8]


KÖROĞLU KALESİ: 

Köroğlu Köyünün Kuzey Doğusunda Kartal yuvasını andıran doğal kayalık üzerine, arazinin yüksek noktasına inşa edilmiş olan kale yanındaki vadiye ve Köroğlu Köyüne hakim bir konumdadır. Mahalli söylentilere göre M.481 - 510 yıllarında yaşayan ve oğuzların, ateşe tapan İranlılara' a karşı savaşları sırasında Acem Şahı ile mücadeleleriyle ünlenen Köroğlu adli milli kahramandan adını alan kalenin kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Kalenin çevresinde yer yer geçmiş dönemlere ait yerleşim alanlarının kalıntıları mevcuttur. Doğal kayalığın etrafı, alttan çepeçevre oyularak bir savunma hendeği meydana getirilmiş. Kuzey yönden çıkılabilen kalenin doğal bir kayanın üzerinde olması etrafının hendekle kazınması durumu iyi bir savunma yapılacak konumunu güçlendirmektedir. Kuzey tarafındaki giriş kapısı, iki yandan burçlarla takviye edilmiş. Kalenin üst burçlarının yıkılması sonucu bu çıkış tamamen kapanmış. Güneydoğu köşesindeki dikdörtgen kaideli taşının ana burç olduğu, burcunun içerisinin de barınma amacıyla kullanıldığı bellidir. Kuzeyde Çakırbaba sırtından Bardız Kalesine , Batıda Zivin kalesine bakarken; Güneyde Micigert Kalesi’nden her an duyar gibi olduğu Savaş naraları dolu yankıları şimdi Türk diyarındaki eski bir izi taşıyan özelliği ile buluşturmuş gibidir. Tarihin içinde ve yerini almışcasına, eteğinde yer aldığı Soğanlı Dağlarının Şehitlerle dolu bağrı ise Köroğlu Kalesinin Sanki Meşhur Köroğlu ile olan kıstası… Kale yıpranmışta olsa geçmişi hala anlatacak kadar dinç ve tarihle içiçedir. Civari ise vatan uğruna şehitlerle dolucasına… Eteğinde kurulu olduğu Soğanlı Dağları’ndaki göğe baş kaldırmış çamların yeşili kadar murat dolu gizemi çok sırları olduğuna şahit gibi. Çevresindeki Kalelere uğrayan süvarilere ait aynı at naralarını tanınmışlığı ise şüphesizdir. Kale çevresine boğaz dediğimiz vadiden künk taşlarından yapılmış oluklarla su temin edilmiş.[7]

 

ANİ HARABELERİ:

Kars İline 42 km uzaklıktaki Ocaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan Anı Ören Yeri Türkiye – Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehrinin batı yakasında Türkiye sınırları içerisinde volkanik bir tüf tabakası üzerine kurulmuş bir ortaçağ şehridir.

Doğu Anadolu'nun belki de ülkemizin en önemli Antik kalıntılarından biridir. Ani kenti kalıntıları Urartu, Ermeni, Bizans ve Selcuklu eserleri, bulunduğu doğal konumun ilginçliği, kalıntılarının pek çoğunun günümüze kadar taşınmış olması, çok sayıda tarihi yapıyı muhafaza ediyor olması sebebiyle çok önemli, bir kültür mirasıdır. Kentin üç tarafı derin vadilerle yarılmış yürek şeklindeki doğal bir plato üzerinde kurulmuş olması ve dış surları ile birlikte iç kalesi ve onlarca tarihi mekanı görkemli bir şekilde koruyor olması önemini arttırmaktadır. Doğu ve Ermenistanla Türkiye'yi ayıran derin vadi Ani'nin kent dekorunu muhteşem bir güzellikle arttırmaktadır. [9]

Ören yeri Anadoluya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğundan aynı zamanda bir ticaret merkezidir. Antik kentin zenginliği de buradan gelmektedir. Ören yerinin en eski tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Tarih öncesi dönemde ören yerindeki yerleşim bostanlar deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardan oluşmuştur. Bu günkü ören yerini oluşturan iç kale M.S. 4. yy’da Kars Şehrine ismini veren Karsak’lılar tarafından yaptırılmıştır. Ören yerinin dış cephe surları Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlanmış daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini yaptırmış 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslanın Ani’yi feth etmesinden sonra anı beyi olan Ebul Menucehr tarafından 1064 – 1072 arasında 3. sur sistemini yaptırmıştır. Kale surları deve tüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan Harcı ile yapılmıştır. Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla ücgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır. Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer beş mt. Yüksekliğe kadar oluşan surların dış cephelerinde Haç Motivleri, Aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, çini süslemeler mevcuttur. Ören yerinin ana giriş kapısı olan aslanlı kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı kapının bulunduğu surların Doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Sultanı Alparslanın şehri 1064 yılında feth etmesini belgeleyen dört satırlık Kufi İslami Kitabe mevcuttur.


ANI ÖRENYERİ GİRİŞİNDE DE BULUNAN ANTİK KENTİN TARİHİ GELİŞİM:

  • Anı Harabelerinde ilk yerleşme M.Ö. 5000-3000 yıllarında Kalkolitik Çağda başlar.
  • M.Ö. 3000 - 2000 Eski Tunç Devri yerleşmesi
  • M.Ö. 2000'de Demir Çağında Hurri yerleşmesi
  • M.Ö. 900-700 yılları arasında Urartu Devleti yerleşmesi,
  • M.Ö. 650 yıllarında Kimmeri Hakimiyeti,
  • M.Ö. 626-149 Saka Türkleri (İskit) hakimiyeti
  • M.Ö. 350-300 yıllarında şehir eski Oğuz Boylarından Arsaklıların Kamsarakan soyundan Karampart tarafından yeniden kurulmuştur.
  • M.S. 430-646 yılları arasında Sassani Hakimiyeti,
  • M.S. 646 yılında Halife Hz. Ömer devrinde Anı ve çevresi arapların eline geçmiştir.
  • M.S. 732 yılında Bağratlı Beyliği egemenliğine geçmiştir.
  • M.S. 966 yılında Bağratlı III Aşot tarafından şehir surları yaptırılarak Anı Krallık Merkezi olmuştur.
  • M.S. 1045 yılında şehir Bizanslıların eline geçmiştir.
  • M.S. 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından şehir alınarak Şeddat Oğulları Beyliğine verilmiştir.
  • M.S. 1199 yılında Anı Gürcü Atabeylerin eline geçmiştir.
  • M.S. 1226 yılında Harzemşah Devletine tabi olmuştur.
  • M.S. 1235 yılında Moğol İstilasına uğrayarak şehir tahrip edilmiş ve sonra eyalet merkezi olmuştur.
  • M.S. 1339 - 1344 yılları arasında İlhanlılar egemenliğine geçmiştir.
  • M.S. 1406-1467 yılları arasında Karakoyunlu Devleti hakimiyeti altına girmiştir.
  • M.S. 1467 - 1516 Akkoyunlular Devleti Hakimiyeti,
  • M.S. 1516 - 1534 yılları arasında Afşar Türkleri hakimiyeti,
  • M.S. 1534 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.
  • M.S. 1878 yılında Ruslar tarafından istila ile 40 yıl Anavatandan ayrı kalmıştır.
  • MS. 1921 yılında İstiklal Harbi sırasında Ruslardan geri alınmıştır.


ANİ ANTİK KENTİ SURLAR:

Bugünkü Ocaklı Köyünün bitişiğinde Arpaçay Nehrinin batı yakasında Bostanlar Deresi ile Mığmığ Deresi arasında kalan 5 hektarlık bir arazi üzerinde bulunan ANI ÖREN YERİ'ndeki mimari kalıntılar Sassani, Ermeni, Selçuklu kültür ve sanatının etkilerini taşımaktadır.

Kenti kuzey ve doğudan çevrine surlar Kral III. Sambat tarafından yaptırılmış, 11. yüzyılda ise ŞEDDADLI Beyliği tarafından 3.sur sistemi yapılmıştır. Antik Kente 7 giriş kapısı açılmaktadır. Bunlardan Arslanlı Kapı kentin ana kapısı durumundadır. Arslanlı Kapının sağındaki kufi SELÇUKLU kitabesi ŞEDDADLI Beyi Ebul Menucehr tarafından yaptırılmıştırl. Tüf taşından yapılan surlar 4500 m. uzunluğunda olup, sık aralıklarla yerleştirilen kulelerle güçlendirilmiştir.

Kentin güneyindeki Orta Anı surları ise. 10. yüzyılın başında Kral Aşot III tarafından yaptırılmıştır.


ASLANLI KAPI:

Anı Örenyeri'nin dış cephe surlarını çevreleyen surların yavşan düzüne bakan kısmında bulunan ana giriş kapısının bircçi surlar sisteminin arkasındaki ikinci sur sistemi üzerinde Selçukluların 1064 yılında Anı'yı fethetmesinden sonra ana giriş kapısına Selçukluların simgesi olan Arslan kabartmasını yapmışlardır. 1.50 x 1 mt. Ebadındaki Arslan kabartması ayakta yürür vaziyette resmedilmiştir. Mimari çağı 11. yüzyıldır.[10]

Diger Kapıları ise

Divin Kapısı, Bey Sekisi Kapısı, Mığmığ Kapısı, Acemağılı Kapısı, Hıdırellez (Santrançlı)Kapısı, Çiftebeden (Kars) Kapısı, Eğribucak Kapısından oluşmaktadır.


Dış Surlar:

Anı Ören Yerinin ilk kurulduğu 8. yüzyıl başlarında Bağratlı Krallığı tarafından başkent ilan edildikten sonra Anı şehrinin etrafı Kral II. Sembat tarafından tek sıra surlarla çevrilmiştir. Tamamı Tüf taşından yapılan surların yüksekliği 7-8 mt.'dir. 1064 yılında Selçuklular'ın Anı'yı fethetmesinden sonra surlar ikinci bir sur sistemi ile yeniden desteklenmiştir. Mimari çağı 9. yüzyıldır. Dış cephe surları 1995 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış olup halen devam etmektedir.

 

CAMİLER:

Büyük Katedral (Fethiye Camii):

Yazıtlara ve tarihçilere göre kilisenin temelleri Bagratlı Kralı II. Sembat tarafından M.S. 990 yılında atılmış ancak Kral Sembat öldükten sonra kiliseyi eşi kraliçe KATRANİDE tarafından 1001 yılında bitirilmiştir. Kilisenin mimarı aynı yüzyılda İstanbul Ayasofya Kilisesinin tamiratını yapan TİRİDAT ustadır. 

Kilisenin planı haç şeklinde olup ortadaki alan kemerleri taşıyan dayanıklı sütunlar ile sınırlandırılmıştır. Yarım daire şeklindeki apsis kilisenin diğer kısımlarından yüksek olup, heykel oyukları ile süslenmiştir. Apsisteki bu süsleme biçimi 11. yy. kilise mimarisinin tipik bir örneğidir. Bazilikal haç planlı binanın üç giriş kapısı mevcut olup bu kapılardan batıdaki halk kapısı, kuzeydeki patrik kapısı, güneydeki de kral kapısıdır. Kilise kemerli dar ve yüksek pencereler ile aydınlatılmıştır. Kilisenin cephe duvarları kemerlerle bölünmüş olup bu kemerler sütunlarla birleştirilmiştir. Kilisenin apsis bölümünde iç mekandaki fresklerin 13. yy.'da yapıldığı tahmin edilmektedir. Kırmızı renkli tüf taşından inşa edilen katedral basamaklı bir zemin üzerine kurulmuş olup kubbesi ve çan kulesi kuzey cephesindeki duvarın bir kısmı ile birlikte yıkılmıştır. Katedral 1064 yılında Sultan Alparslanın Anı'yı feth etmesinden sonra camiye çevrilmiş ve ilk fetih namazı kılınmıştır. Bu sebeple büyük katedrale Fetihiye Camii'de denilmektedir.


KİLİSELER:

Tigran Honents (Resimli) Kilise:

Anı Ören Yerinin kuzey doğusundaki mığmığ deresinin Arpaçay Nehrine karıştığı yer üzerinde yükselen seki biçimindeki bir arazi üzerine kurulan kilise 1215 yılında Anılı bir tüccar olan Tigran Honents tarafından inşa ettirilmiştir. Haç planı ile yapılan kilisenin zemin katının iç mekanı dört büyük sütunla kubbeye bağlanmıştır. Yarım daire şeklindeki apsis sağ ve soldaki iki katlı günah çıkarma odaları ile çevrilmiştir. Kilisenin çevresi dikdörtgen planlı olup cephelerin çatı alınlıklarında rölyef hayvan figürleri ile süslenmiştir. Bu kilise özellikle iç mekanındaki fresklerle dikkat çekicidir. Kilisenin iç cephe duvarları ile kubbe kısmında Hz. İsa'nın doğumundan ölümüne kadar geçen olayları sembolize eden freskler mevcuttur.


Abukhamrents (Polatoğlu) Kilisesi:

Ören yerinin kuzeybatısında Bostanlar deresinin üzerindeki surlara yakın plato üzerinde kurulan kilise M.S. 980 yılında Prens Pahlavuni tarafından yaptırılmıştır. Silindirik bir yapıya sahip olan kilise sekizgen kubbeli olup kubbenin temeli derin yüzeyi ayıran birbirine geçmiş ince sütunların desteklediği6 kenar sütun üzerinde durmaktadır. Güneydoğuya açılan tek kapısı bulunan kilisenin sekizgen kubbesinin her köşesinde birer pencere mevcuttur. Kilisenin apsisinin bulunmayışı bu kilisenin bir aile mezarlığı anısına anıt mezar binası olarak kullanıldığı sonucu doğurmaktadır. Kilisenin güney cephe duvarında oyma tekniği ile yapılmış bir güneş saati dikkat çekicidir. 


Aziz Prkich Kilisesi:

Anı ören yerinin güney doğusunda büyük katedrale yakın bir noktada inşa edilmiş olan kilisenin yarısı sonradan yıkılmıştır. Kilise M.S. 1036 yılında yapılmış olup zemini daire planlıdır. Kilise mimarisi kubbeli ve iki kısımdan oluşmuştur. İç mekanda sekiz köşegen mevcut olup doğu istikametindeki yarım kubbe diğer kubbeden daha geniştir. İki düzlemden meydana gelen sütunlar bu bölümü de ayırır 1036 yılında kral III. Sembat tarafından yaptırılan kilise 1291 ve 1342 yıllarında Atabekler tarafından restore ettirilmiştir. 1930'lu yıllarda ise bir yıldırım düşmesi sonucu kilisenin yarısı yıkılmıştır.



Genç kızlar kilisesi:

Türkiye Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehri Vadisinin batı yanında bulunan kilise ören yerine ulaşan kervan yolunun başlangıç noktasında inşa edilmiştir. Mimari yapısı ve süslemeleri dikkate alındığında 13. yy.'ın karakteristik özelliğini taşıyan kilise silindirik bir plana sahip olup üzerindeki kubbe çadır görünümündedir. Giriş kapısı kervan yoluna bakan kuzeybatı istikametinde bulunan kilisenin dış cephe duvarları üzerinden kabartma geometrik süslemeler mevcuttur. Altı bölmeli dış cephe duvarının kemerleri arasında bulunan pencereler içeriyi aydınlatmaktadır. Kilisenin etrafı sur duvarları ile çevrili olup kuzey istikametteki sarp kayalıklara doğru uzayan kervan yoluna kilise bir galeri ile bağlanmıştır. Üzeri kemer tonozlu olan galerinin önemli bir kısmı yıkılmıştır.[11]

Gagik Kilisesi:

Anı Örenyeri'nin güney - batısında Bostanlar deresine inen yol üzerinde dairevi planlı olarak yapılan binanın cephe duvarları ve kubbesi tamamen çökmüştür. Kilisenin yanlızca temel duvarları ve iç mekanda üç sütun ayakta kalabilmiştir. Mimari çağı 10. yüzyıldır. Ortaçağda o dönem mimari yapılarının en önemlilerindendir.[12]


Rahibeler Manastırı :

Türkiye Ermenistan sınırının ne uç noktasında Arpaçay Nehri'nin aktığı derin vadi üzerindeki sarp kayalıklar üzerine kurulan bu kilisenin yapım tarihi belli olmamakla birlikte M.Ö. 10. yy. sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bazilikal planlı manastır özel bir ibadet yeri olup manastırın kuzey ve güney cephe duvarları yarım daire şeklindeki kemerlerle batı yönündeki galeriye ulaşmaktadır. Manastırın diğer bir kapısı olan batı kapısı ise diğer kapıya göre daha küçük olup sarp kayalıklara doğru açılmaktadır. Manastır Ören Yerindeki ulaşılması en zor olan sarp kayalıklar üzerine kurulduğundan günümüze sağlam bir şekilde ulaşmıştır.[13]



ANTİK KENT SELÇUKLU SARAYI:

Orijinal Adı: Bilinmiyor

Bilinen Adları: Selçuklu Sarayı, Sultan Sarayı, Tacirin Sarayı, Pahlavuni Sarayı, Baron Sarayı, Aşağı Şehir Sarayı, Ebu’l Muammeran Sarayı, Kale

Yapım tarihi ve Banisi: Kitabesi olmayan yapının inşa tarihi ve banisi bilinmemektedir. Ancak mimari özellikleri ve taçkapı düzenlemesine göre 12. yüzyıla tarihlendirilmektedir.Yeri: Şehrin kuzeybatı köşesinde, Boston Deresi’ne bakan yamaç üzerinde yer almaktadır.


Mimari Tanıtım:

Düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapı, iki katlıdır. Yamaç eğimine bir bodrum katı yerleştirilmiştir. Zemin kat duvarlarının üst seviyesindeki hatıl yuvaları, üst katın ahşaptan yapıldığına işaret etmektedir ve bu kat günümüze ulaşamamıştır.

Bodrum katında, batıda tonozla örtülü biri eyvan olmak üzere 2, doğuda yan yana yerleştirilmiş 3, güneyde iki, kuzeyde ise iç içe düzenlenmiş büyük bir mekan ve kayalara oturan üçgen kısım bulunmaktadır. Bu kattaki mekanlar ve eyvan içte ortak bir koridora açılmaktadır. Beşik tonozla örtülü koridor, üst katın doğu tarafında tabanına açılmış iki delikten kısmen aydınlatılmıştır. Odalarla çevrili alt katın orta bölümünde, üstteki katın üzerine oturtulduğu içi boş iki bölüm halinde üst kata kadar uzanan bir ayak bulunmaktadır. Bu kısım da üst kata açılan küçük bir delikle aydınlatılmıştır. 

Üst katta girişin karşısında bir eyvan ile yanlarda alt kattaki mekanların üzerinde, aynı tarzda düzenlenmiş mekanlar yer almaktadır. Mekanların açıldığı salonun zemini beyaz sal taşları ile kaplanmıştır. Yapının kuzeyindeki büyük odanın batı ve güney duvarlarında birer küçük niş görülmektedir. Mekanın batı tarafında duvara dayalı olarak yapılmış, büyük bir kurnaya benzeyen, ancak yüzeysel biçimde oyulmuş, içinde yanık izleri bulunan bir blok taş mevcuttur. Diğer odalarda da hemen kapının bulunduğu kısımda yer alan bu unsurlar, ocak olarak kullanılmış olmalıdır. 

Yapının kuzey tarafında kapıları salona açılan iki mekan daha bulunmaktadır. Küçük boyutlu olanında aşağıya doğru inen bir kanal tespit edildiğinden, bunlar muhtemelen ıslak mekanlardır. Bu mekanları takiben, kapısı doğuda yer alan, güney duvarı önünde seki ve üst seviyede bir niş bulunan büyük bir mekana geçilmektedir. 

 Salonda, giriş eyvanının doğu tarafındaki duvarda, sivri kemerli bir niş yer almaktadır. Niş kemerinin alınlığı kırmızı zemin üzerine kakılan siyah renkli altıgen biçimli taşlar ve bunların arasında oluşan altı kollu yıldız kompozisyonlarıyla süslenmiş, etrafı da zencirek bezemeli bir bordürle kuşatılmıştır. Büyük bir salon içinde yer alan böyle görkemli bir nişin özel bir fonksiyonu olmalıdır.

Sarayın kuzeyinde, oda ve ıslak mekanlardan sonra, Bostanlar Deresi’ne doğru uzanan ve yapıya yamuk bir şekil kazandıran, zemini taş döşeli mutfak kısmı yer almaktadır.

Yapının doğusunda yer alan ve eyvana açılan büyük taçkapıdan zemin katına girilmektedir. 

Taçkapı profilli bir silme ile iki bölüme ayrılmıştır. Alt bölüme yarım daire kemerli alınlığa sahip lentolu ve söveli kapı açıklığı yerleştirilmiştir. Alınlık ve kapının etrafı kırmızı renkli taşlardan oluşturulan sekiz kollu yıldız ile bunların arasına yerleştirilmiş siyah renkli haç biçimli taşlarla süslenmiştir. Üst kısma sivri kemerli bir alınlığa sahip pencere açılmıştır. Alınlık ve pencerenin etrafı da kırmızı ve siyah renkli eşkenar dörtgenlerle bezenmiştir. 

İç mekan kare planlı bir avlunun etrafına yerleştirilmiş farklı boyutlardaki mekanlara sahiptir. Batı yönde, eksende bulunan mekan da eyvan şeklinde düzenlenmiştir. Ana mekana girişin güney duvarında üst kata çıkışı sağlayan merdiven basamaklarının oturtulduğu yuvalar görülmektedir.

Saray, 1994 yılında geniş çaplı bir onarım geçirmiştir. Statik problemlerin ortaya çıkması nedeniyle yapısal güçlendirme projeleri, Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün hizmet alımı kapsamında yaptırılmış olup, 2009 yılında ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na değerlendirme ve onay için sunulacaktır.(6)


İPEK YOLU KÖPRÜSÜ:

Anı Örenyeri Türkiye - Ermenistan sınırını belirleyen Arpaçay nehrinin aktığı vadi üzerinde kurulduğu için karşı kıyı ile ulaşımı sağlamak amacıyla nehir üzerinde 10. yüzyılda Bagratlı Krallığı dönemide yapılmış olup, günümüze sadece köprü ayakları kalmıştır. 


Köşevenk Örenyeri :

Anı(Ocaklı) Köyünün 6 km doğusunda Arpaçay nehrinin aktığı vadinin üzerinde kurulmuştur. Bağratlı krallığına bağlı bir prenslik olarak kurulan Köşevenk içerisinde üç adet kilise ve bir gözetleme kulesi bulunmaktadır.

Eserlerin tümü düzgün kesme tüf taşından merkezi haç planlı olarak inşa edilmişdir. Bu eserlerin bazıları sağlam olup bazıları tahribata uğramıştır. Mimari çağı 9. yüzyıldır.[14]


Tarihî Rus evleri: 

Rus mimarisinden bir örnek. Eski belediye sarayı

Kars, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından 40 sene boyunca Rus egemenliği altında kalmıştır. Ruslar bu yıllar içerisinde şehir merkezinde yeni imar çalışmaları başlatmışlardır. Kars'ta bulunan Kars Çayı'nın batısındaki yerleşim yerlerini terkederek bugünkü Yusufpaşa, Ortakapı ve Cumhuriyet Mahalleleri'ne yerleşmeye başlamışlardır. 1890 yılında Hollandalı mühendisleri getirten Ruslar yeni şehir planında birbirini dik kesen ızgara planlı geniş caddeler yapmışlardır. Ancak yıllar içerisinde gelişme gösteren kentin büyümesiyle yapılan yeni caddelerde bu hususa dikkat edilmemiştir. Bu geniş caddelerin üzerine kırk yıl içerisinde Baltık mimari tarzında düzgün kesme bazalt taşından tek-iki ve üç katlı binalar yapılmıştır.[15]

Bu tarihi binaların giriş cephelerinde sütunlar, bordür kabartma taşlarla süslenmiştir. Bu binaların içinde uzun koridorlar etrafında iç içe açılan oda ve salonlar bulunmaktadır. Yine iç mekanda şömine biçiminde peç adı verilen ısıtma sistemleri vardır. Bu binaların duvarlarının içine monte edilen borularla binaların tamamı ısıtılmaktadır. Bugün bu binaların 101 adeti tescil edilerek koruma altına alınmış ve büyük bir kısmı kişisel mülkiyete konut olarak bırakılmıştır.[16]

 

 

KARS MÜZESİ

Kafkaslardan Anadolu'ya girişte ilk yerleşim merkezi olma özelliğini taşıyan Kars Şehri bir çok uygarlığın geçişine tanıklık etmesi sebebi ile binlerce yıldan bu yana iskan edilmiş antik bir yerleşim merkezi özelliğine sahiptir. İpek yolu üzerinde yer alan antik Anı Ören Yerinin ve bölgedeki yoğun Arkeolojik yerleşmenin oluşturduğu taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının korunması ihtiyacını karşılamak üzere ilk olarak 1959 yılında Vilayet konağında Müze Memurluğu kurulmuş, daha sonra bölgeden toplanan eserlerin çoğalması sebebiyle 1964 yılından 1978 yılına kadar Kümbet camii olarak da bilinen "Havariler Kilisesi" Müzeye dönüştürülerek sergileme yapılmış, nihayet 1978 yılında İstasyon mahallesinde yeni yapılan modern Müze binası 1981 yılında hizmete açılmıştır. Modern Kars Müzesi günümüzde Arkeolojik, Etnografik ve Taş eserlerin sergilendiği önemli Müzelerimiz arasında yer almaktadır.https://www.kars.gov.tr/trz_kars. .html

 

Üniversite :

Kars'ta 1992'ye kadar bulunan tek yükseköğrenim kurumu Atatürk Üniversitesi'ne bağlı olan Kars Veterinerlik Fakültesi'ydi[3]. 1992 yılında 3837 sayılı kanunla kurulan Kafkas Üniversitesi hızla gelişip büyümekle, Kars merkez ilçesinin ve civar ilçe ve illerin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine önemli ölçüde katkılar sağlamaktadır.

Kafkas Üniversitesi'nde eğitim ve öğretim faaliyetleri önlisans, lisans ve lisansüstü düzeylerinde yürütülmektedir. Üniversite bünyesinde; 5'i Kars'ta olmak üzere 6 fakülte, 2'si Kars'ta olmak üzere 3 yüksekokul, 5'i Kars'ta olmak üzere 8 meslek yüksekokulu, 3 enstitü, 4 araştırma ve uygulama merkezi ve bir de Devlet Konservatuvarı mevcuttur.

Kültür :

Azerbaycan oyunlarından Gaytağı
Kars, kültürel yönden köklü temellere dayanmaktadır. MÖ 9000 yılına kadar uzanan tarihi geçmişi olan topraklar üzerinde birçok uygarlık hüküm sürdü. Bunların izleri günümüze kadar gelmektedir. Anadolu’ya açılan kapı özelliğini taşıması ile Saka - İskit devrinden günümüze kadar bir kültür mozaiğine sahiptir.

Gelenekler, görenekler, halk hikâyeciliği, maniler, türküler ve dengbejler kültürü zengindir. Bu zenginlik Kars’ın eski bir yerleşme merkezi olması, çeşitli kavimlerin çeşitli zamanlarda bu bölgede yaşamasından kaynaklanmaktadır. Bugün, Kars’ta derlenmiş olan halk edebiyatı verileri dışında; derlenmiş orijinal gelenek, görenek, ve kıyafetler de vardır.


Gelenekler:

Halk oyunları :

Kars'ta halk oyunları başta davul-zurna olmak üzere saz, balaban, tar, tulum, tütek, garmon, akordeon ve klarnet eşliğinde oynanır. Bu çeşitlilik yöredeki çeşitli etnik yapıların çok olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin Azeriler, barlarında akordeonla eğlenirken, Kürtler halay çekerken davul zurna ile oynarlar. Kars'ta yüzün üzerinde oyun sergilenir. En yaygın olan halk oyunları alaca barı, sarhoş barı (hızlı), üç ayak, çepki (hızlı ve estetik) ve bagidir. Bu oyunlarda küçük parmaklar birbirine takıla­rak el ele tutuşulur. Oyunun gerekleri­ne göre eller omuzlara konabilir, kollar gerilebilir, kol kola girilebilir. Bu oyunlardan en dikkat çekici olanı ise Kafkas danslarıdır. Bu dansları yapanlar Kafkasya yöresine uygun kıyafetler giyerler. Halay ve dansın yanı sıra Azeri Oyunları diye bilinen oldukça hareketli bir türde yörede birçok insan tarafından ilgiyle oynanır. Kars'ta okuyan ilk ve ortaöğretim öğrencileri bölgesel ve yurt geneli yarışmalara katılarak burayı temsil etmektedirler.

Aşıklar geleneği: 

Kars'ta, aşıklar geleneği çok eskilere dayanır. Âşıklar, deyişlerini ve birbirleriyle olan atışmalarını saz ve kopuz ile yaparlar. Geçmişi Dede Korkut hikâyelerine ve Manas Destanı'na dayanan sözlü gele­nekler aşıkların anlatımları ile yayıldı. Kars Belediyesi´nin resmi internet sitesine göre Türkiye´de en çok aşık Kars doğumludur. Buna göre 450 aşıktan 200'e yakını bu şehirde doğmuştur.[17] Murat Çobanoğlu ve Şeref Taşlıova, Kars'ın yetiştirdiği en önemli aşıklar arasındadırlar. Murat Çobanoğlu'nun ölümüyle birlikte burada her sene Türkiye Mu­rat Çobanoğlu Âşıklar Bayramı düzenlenmektedir. Yusufpaşa Mahallesi'nde bulunan bir kıraathanede yerli aşıklar saz çalarak deyişlerini ve atışlarını dinleyicilerine dinletirler. Merkezdeki işlek caddelerde bulunan kasetçiler ise her sabah aşıkların türkülerini dinletirler.[18]


Sanat :


Halı dokumacılığı: 

Kars'ta hayvancılığın önemli bir yer tutması halıcılığında gelişmesine katkı sağlamıştır. Burada halı, kilim ve keçe dokumacılığı yapılır. Büyük bir çoğunluğu Kirman ipi ile yapılan halılarda motif olarak geometrik ve bitkili desenler kullanılır. Halıların bordürleri yani kenar işlemeleri yöredeki çok kültürlülüklerden etkilenerek değişik motiflere sahiptir.


Heykeller :

Kars, Türkiye'de en çok heykele sahip şehirdir. Kentte özellikle 90'lı yılların sonlarından bu yana heykel yapımına büyük önem verilmektedir. Şehirdeki işlek caddelerde ve yol kenarlarında, tüm meydan ve parklarda heykeller bulunmaktadır. Ne yazık ki bu heykellerin bir kısmı vandalizme uğramaktadır.[19]

Kars'ta bulunan heykellerden bazıları

  • Leyla ile Mecnun heykeli
  • Dört mevsim kadın heykeli
  • Meyve toplayan kadın heykeli

Türkiye'nin en büyük heykelinin inşası yine bu şehirdedir. Yapımına 2006 yılında başlanan İnsanlık Anıtı, Kars Kalesi'nin simetriğine, heykeltraş Mehmet Aksoy tarafından yapıldı. Bu heykelin amacı tüm Dünya'da barış ve hümanizme katkıda bulunmaktır. Heykel, 2000 m²lik bir alanda 35 metre genişliğe ve 30 metre yüksekliğe sahip olup Ermenistan'dan da görülecek biçimde tasarlandı.


KARS KUYUCUK  GÖLÜ VE KUŞ CENNETİ:

Kuyucuk Gölü, Kars şehir merkezinin yaklaşık 30 kilometre kuzeydoğusunda, Akyaka ilçe merkezinin yaklaşık 15 kilometre batısında yer alır. 

Kuyucuk Köyü, göle yaklaşık 1 km. uzaklıktadır.

 

Kars’ın en önemli sulak alanlarından biri olan ve Kars – Akyaka platosunda yer alan Kuyucuk Gölü 219 hektarlık bir alanı kaplar.

Denizden yüksekliği 1627 metredir.

Uluslararası Önemli Doğa Alanı (Key Biodiversity Area) ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahası statüsüne sahiptir.

2009 yılında RAMSAR statüsüne kavuşan Kuyucuk Gölü, yine aynı yıl Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa’nın Seçkin Turizm Cenneti (EDEN) olarak ilan edilmiştir.

Kuyucuk Gölü: Kuşların ve Kuş Gözlemcilerinin Cenneti: 

Kuyucuk Gölü Türkiye’nin 13., Doğu Anadolu’nun ise ilk ve tek RAMSAR alanıdır.

Dünyanın en önemli sulak alanlarının tescillenmesi amacıyla belirlenen RAMSAR kriterlerinden beşini karşılayan bölge, ayrıca Avrupa’nın Seçkin Turizm Cenneti (EDEN) (European Destination of Excellence-EDEN) ödülüne de sahiptir.

Kuyucuk Gölü, kuşlar açısından bölgedeki en önemli alandır.

Türkiye’nin nesli tehlike altında kuş türü olan dikkuyruk (Oxyura leucocephala) ördeğinin ve sibirya kazının (Branta ruficollis) yanı sıra* en az 220 türden on binlerce kuşu barındırmaktadır. * *

Göl, büyük doğa turizm potansiyeline sahip olan zengin kuş toplulukları, özellikle de bayrak tür niteliğini taşıyan angıt (Tadorna ferruginea) ördekleri açısından çok önemlidir.

Bu türlerin 148 tanesi ilk kez göldeki Kars-Iğdır Doğal Zenginlik Projesi kapsamında (2004-2011 yılları arasında) belirlenmiştir.

Bir gün içinde dünya angıt (Tadorna ferruginea) nüfusunun yaklaşık %12’si (20,000 üzeri kuş) 2004 Eylül ayında proje ekibi tarafından göl üzerinde gözlenmiştir. ( kuyucuk.org/index.php/kuyucuk-goelu)


ÇILDIR GÖLÜ:

Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ikinci gölü olan ve tatlı su gölleri arasında ise ilk sırada yer alan Çıldır Gölü, Kars ve Ardahan illerinin içinde yer alır. Akbaba Dağı ve Kısır Dağı arasında kalır.

 1965 metre yükseklikteki göl 123 km2 büyüklüğündedir. En derin noktası 42 metredir.Kış aylarında büyük ölçüde donar.

Gölde büyük adacıklar vardır. Bunlardan birisi olan Akçakale’nin tarihi MÖ. 8000 yılına kadar uzanır.

İlkbahar ve sonbahar aylarında kuş göçü için önemli bir uğrak yeri olma özelliğine sahiptir.

Çıldır Gölü, kuş gözlemi için önemli bir noktadır. İlkbahar ve sonbahar aylarında kuş gözlemi yapabilir, Tepeli Pelikan, Angıt ve Van Gölü Martısı gibi kuş türlerini gözlemleyebilirsiniz.

Eğer ziyaretiniz yaz mevsimine denk geliyorsa, gölün inanılmaz temiz sularında yüzmenin keyfini çıkarabilirsiniz. Ancak göl kenarının dik ve kayalık olduğunu ve çevrede plaj olmadığını unutmamalısınız.

Kış mevsiminde ise buz tutan gölün üzerinde atlı kızaklarla gezerek farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Kış mevsiminde buzu kırarak avlanan balıkçıları izleyebilir, gölden taze tutulmuş balıkların tadına bakabilirsiniz.

Sayıları az sayıda olmakla beraber gölün çevresindeki salaş balık lokantalarında balığınızı yerken, müthiş manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.

Yaz mevsiminde mutlaka gölde gün batımını seyretmelisiniz. Ancak akşam saatlerinde havanın serinleyeceğini düşünerek yanınıza sizi sıcak tutacak giysiler almanız gerektiğini unutmayın.[20]



KARS'TA YAZ:

Kars çevresi kuş çeşitliliğiyle gözlemciler için bir cennettir. 2-4 Ekim tarihlerinde düzenlenen Kuş Gözlem Günü etkinliklerine katılarak Kuyucuk Gölü'nde yüzlerce çeşit kuş gözleyebilirsiniz.  

Eylül ayında Kuyucuk’ta 20 bin angut kuşunu bir arada görebilirsiniz.

Çıldır Gölü’nde kano ve yelken sporları yapabilirsiniz. Balıkçılığa meraklıysanız gölün temiz sularında balık avlayabilirsiniz.

Susuz ilçesinin geniş düzlüklerinde dağ bisikletçiliği, ata binme ve doğa yürüyüşü yapmanın keyfini yaşayabilirsiniz.

Eylül-Ekim aylarında hasat zamanı Kars’a yapacağınız bir gezide, meşhur Kars gravyerinin üretimini, kazların kurutularak kışa hazırlanma ritüelini görebilirsiniz.

Eğer boz ayılar ve kurtları merak ediyorsanız, Sarıkamış Ormanları’na gözlem turu yapabilirsiniz.

Ziyaretiniz yaz mevsimine gelirse Sarıkamış’ın büyüleyici sarıçam ormanları arasında piknik yapabilirsiniz.

Kağızman ilçesinde her yıl 15 Haziran günü düzenlenen Kayısı Festivali etkinliklerine katılabilirsiniz.

Yaz sonunda şehrin mahallelerinde kış hazırlıkları yapan kadınları izleyebilir, kurutulması için tellere asılan erişteleri bile görebilirsiniz.


KARS'TA KIŞ:

Benzerine sadece Alp Dağları’nda rastlayabileceğiniz kristal karı ile ünlü Sarıkamış’ta kayak ve snowboard başta olmak üzere çok sayıda kış sporu etkinliğini yapabilirsiniz.

Mart ayının ilk Pazar günü Sarıkamış’ta düzenlenen Kar Festivaline katılarak kar güreşi, kar voleybolu gibi ilginç ve keyifli aktiviteleri izleyebilirsiniz.

Donmuş Çıldır Gölü üzerinde atlı kızaklarla dolaşabilir, buzu kırarak avlanan balıkçıları izleyebilirsiniz.

Baharın gelişini kutlamak için her yıl 21 Mart günü düzenlenen Nevruz Bayramı etkinliklerini izleyebilir, o gün için özel olarak hazırlanmış yemeklerin tadına bakabilirsiniz.

Her yıl 24 Aralık-7 Ocak tarihleri arasında I. Dünya Savaşı sırasında Sarıkamış Allahuekber Dağları’nda donarak yaşamını kaybeden 90.000 askerimizi anmak amacıyla düzenlenen Sarıkamış Şehitlerini Anma Günü etkinliklerine katılabilir, Sarıkamış Şehitliğini ziyaret edebilirsiniz. [21]



FESTİVALLER:

  • Uluslararası Kafkas Kültürleri Festivali, Kars        
  • Uluslararası Altın Kaz Film Festivali, Kars  
  • Geleneksel Sarıkamış Kar Festivali, Sarıkamış      
  • Türkiye Murat Çobanoğlu Aşıklar Bayramı, Kars 
  • Akyaka Eğitim Kültür Dayanışma Ve Hayvancılık Festivali, Akyaka [22]


KARS MUTFAĞI:

İlin coğrafi konumu ve iklim şartları yöre mutfağını da etkilemiş. Besin kaynakları arasında özellikle hamurişleri, tahıl ürünleri ve hayvansal gıdalar ilk sıralarda yer alıyor.

  • Erişte aşı 
  • Piti kebabı (Bozbaş) 
  • Kurze
  • Kaz etli pilav 
  • Kars ketesi
  • KARS PEYNİRLERİ:
  • Kars kurutu :

Bir çeşit sertleştirilmiş çökelek peyniridir. Yoğurt yayıktan geçirilerek yağı alınır. Geriyekalan ayran ısıtılır ve çökelek elde edilir. Çökeleğin suyu süzdürülüp tuzlanır ve patates büyüklüğünde yuvarlanır. Güneşte kurutularak tüketilir.


Kars kaşarı :

Kars, Erzurum ve Muş gibi illerimizde altışar kiloluk kalıplar halinde üretilen kaşarpeynirinin kabuk yüzeyleri daha küflü olur. Son yıllarda Kars'ta inek ve koyun sütü karıştırılarak kaşarpeyniri üretildiğinden geleneksel sarı rengi iyice koyulaşmakta.


Kars lor (şor) peyniri :

Makineden ya da yayıktan geçirilen peynirin kaymağı alınır. Yağın altında kalanlar kaymakaltıyla pişirilir ve içine maya eklenir. Elde edilen yağsız taze peynir lor ya da yerel adıyla şor peynirdir.


Çeçil peyniri: 

İnek, koyun ya da keçi sütünden yapılan yağsız bir tel peynir olan çeçil, çeşitli yörelerde saçak, çiçal ve iplik peyniri olarak bilinir. Süt makinede çekilirken makine altında kalan ayranın mayalanmasıyla yapılır. Hanak telli peyniri Hanak ilçesinde yavan inek sütünden yapılan bu peynir,


 Çökelek peyniri :

Tereyağından arta kalan yayıkaltı ya da yavan sütten yapılmış peynirden kalan peyniraltı suyu önce ısıtılır, sütlü kısmı dibe çöker. Sonra gerekirse mayalanır ve tuzlanır. Tuluma basıldığında uzun süre saklanan çökelek peyniri yörede börek harcı ve salatalarda kullanılır.


Kars gravyer peyniri: 

Bir süre Çarlık Rusya'sının işgalinde kalan Kars'ta yabancı ustaların öncülüğünde gravyer peyniri üretilmeye başlanmış. Yörede tam yağlı inek sütünden yapılmakta.(13)



SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ:

Sarıkamış Şehitleri Hikayesi:

Yıl 1914...Yer Sarıkamış... 

Sarıkamış'ta 60 bini donarak olmak üzere 78 bin şehit vermiştik. 

1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars'ı Ruslardan geri almak için harekata katılan 60 bin asker donarak öldü. 

Başkumandan vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars'ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti. 

Allahuekber dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı. 

Sarıkamış'ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey "Sarıkamış" adlı kitabında şöyle anlatıyor: 

"Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevketmek istedim. Beni hiç görmedi. zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik". 

Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış'ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş:

"İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar... İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kainattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler... Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda...Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah'larına teslim olmuşlardı."

Allahuekber dağları, 37 bin şehit verilerek aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış kuşatma harekatı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915'de sona erdi. 

Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 78 bin şehit verdi. Rus birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti.[23]





KAYNAKÇA:




  • [1] https://www.karsardahanigdir.net/karskasari.htm
  • [2] r.wikipedia.org/wiki/Kars
  • [3] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/51-serhat_karsi_gezelim_mi?.html
  • [4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kars#Gelenekler
  • [5] https://www.cografya.gen.tr/tr/kars/tarihce.html
  • [6] https://www.cografya.gen.tr/tr/kars/tarihce.html
  • [7] https://www.korderizmir.com/index.php?option=com_content&task=view&id=21&Itemid=5
  • [8] https://www.gezikolik.com/tr/Gezelim_Gorelim/Genel_Bilgiler/Turkiye/KARS/Kars_Kalesi/e_1803.aspx
  • [9] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/50-ani_kentini_gezelim.html
  • [10] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/50-ani_kentini_gezelim.html
  • [11] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/50-ani_kentini_gezelim.html
  • [12] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/50-ani_kentini_gezelim.html
  • [13] https://www.kars.gov.tr/trz_ani.htm
  • [14] https://www.kars.gov.tr/trz_ani.htm
  • [15] https://www.kars.gov.tr/trz_kars_ev.html
  • [16] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kars#Gelenekler
  • [17] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kars
  • [18] http://www.kars.bel.tr/kars.php?icerik_id=37
  • [19] https://www.mimdap.org/w/?p=39108 Dev heykel Kars'ı böld
  • [20] https://www.visitkars.com/doga-ve-macera/cildir-golu/17
  • [21] https://www.visitkars.com/karsta-yapilacaklar/karsta-kis/97
  • [22] https://www.neredennereye.com/turkiye/kars/festivaller/
  • [23] -https://egitimedair.net/index.php/illerimiz/343-sarikamis-sehitleri-hikayesi


Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar