Kasriye – Dâriye Nedir ve Kasriyye Örnekleri
Kasr, kelime anlamı olarak saraydan küçük ama küçük saray niteliği taşıyan görkemli binalardır. Arapça kökenli bu kelimenin sözlük anlamı ise: büyük köşk, taştan veya kâgir olarak yapılmış, görkemli ve yüksek bina, küçük saray şeklindedir.
Kasriye veya diğer adı ile dâriye ise Divân şiirinde Memduh’un yeni yaptırdığı kasr (köşk) ile ilgili olarak yazılan yapılan köşkü tasvir ederken bu vesile ile köşkü yaptıran devlet büyüğünü de övmek amacını taşıyan kasidelere denir.
Kasriye -bir devlet büyüğü, vezir, sadrazam, kazasker vb tarafından - yeni yaptırılan kasr veya köşkleri tasvir etmek, yaptıran kişiyi de bu vesile ile anmak, övmek, dua etmek için yazılan ve kaside nazım şekliyle kaleme alınan kasidelerdir.
Kasriye, kasidelerin nesip bölümünde yeni yaptırılan kasırdan bahseden kasideler e de dendiği gibi kaside nazım şekli ile müstakil olarak yazılmış kasideler de olabilmektedir
KASRİYE ÖRNEKLERİ
Târîh-i Kasr-ı Müstesnâ Der-Sahil-serây-ı Mustafâ Pâşâ
Hidîv-i pür-himem dâmâd-ı ekrem âsaf-ı efham
Vezîr-i a‘zam İbrâhîm Pâşâ-yı Felâtun-râ
Keremde ma‘deletde merhametde cûd u re'fetde
Nazîrin görmemişdir bâz olaldan dîde-i dünyâ
Dırahş-ı şemse-i eyvânı rûy-ı şemsden lâmi‘
Ferâz-ı târem-i iclâli tâk-ı arşdan bâlâ
Edüp deryâ-yı surh İran zemîni hûn-ı düşmenden
Kızılbaşı garîk-i lücce-i hûn etdi ser-tâ-pâ
Gelüp bir gün o nûr-ı bîniş-i devlet sa‘âdetle
Dü çeşmi iftihâr-ı sıhr-ı hâsın kıldı nûr-efzâ
Temâşâ ederek sâhil-serây-ı nüzhet-âbâdın
Bu mevki‘ oldu manzûr-ı nigâh-ı âsaf-ı dânâ
Buyurdu sıhr-ı âlî-şânına ol dâver-i âlem
Revâ mı olmamak bu müntezehde kasr-ı müstesnâ
Hevâsı bî-bedel mevki‘ güzel …… Nedim Şiirleri
MACİT, Muhsin, Nedîm Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara 1997.
Târîh-i Kasr-ı Vezîr-i Mükerrem Kapudân Mustafâ PâşâDer-Bağçe-i Vefâ
Şehenşâh-ı cihan Sultân Ahmed Hân Gâzî kim
Der-i devlet-me'âbı mültecâ-yı Husrev ü Dârâ
Hudâvend-i Ferîdun-şevket ü İskender-ârâyiş
Sezâ olsa selâtîn âstânında cebin-fersâ
Varup tâ dûş dûş u rû-be-rû olmuş dü-peykerle
Çıkup ser-mehçe-i râyâtı tâk-ı çarhdan bâlâ
Fürûğ-ı re'yi âfak-ı cihâna saldı bir pertev
O pertevdir o kim subhun cebîninden olur peydâ
Sehâb-ı keffi kim bir feyz bahş etm......... Nedim Şiirleri
MACİT, Muhsin, Nedîm Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara 1997.
Der-Vasf-ı Kasr-ı Muhammed Efendi Emîn-i Defter-i Hâkânî
Ey âlem-i misâlin seyyâh-ı hûşyârı
Hiç kasr sûretinde gördün mü nev-bahârı
Gel görmedinse seyr et ammâ sakın galatdan
Tâbende gurre sanma ol cüft-i zer-nigârı
Ebrûların zer-endûd etmiş arûs-ı feyzin
Meşşâta-i kemâlin kilk-i hucestekârı
Bak ol zemîn-i hûb u dil-cûy u müşk-bûya
Seyr et o sakf-ı pâki pür-nakş u pür-nigârı
Gûyâ edüp tabî‘at gûy-ı zemîni tastîh
Tübbet aşağı düşmüş Çîn ü Hoten yukarı
Ol denlü sahâsında feyz ü neşât var kim
Olsaydı ger zamânın âsâyiş ü karârı
118
Derdim ki gelmiş anda tarh-ı ikâmet etmiş
Cemşîd-i kâmkârın eyyâm-ı hoş-güvârı
Dîvâr-ı tâbdârın zann eyleme münakkaş
Düşmüş behiştin ona aks-i şükûfezârı
Oldu aceb aceb kim terkîb-i hulde kâbil
Biz böyle bilmez idik bu unsûr-ı çehârı
Bir yana lâlezârı keşt-i piyâle-i Cem
Bir yana gülsitânı kânın hazînedârı
Bir yana çeşme-sârı etmiş beyâna âgâz
Evsâf-ı tab‘-ı sâf-ı Vassâf-ı rûzgârı
Ol hâce-i cihan kim zâtiyle oldu pür-zîb
Menşûr-ı izz ü câhın unvân u iftihârı
Hem-nâm-ı fahr-ı âlem kim nâmı ile oldu
Mihrin felekde mensûh İncîl-i iştihârı
Gûyâ gelir utârid teslîs-i müşterîye
Aldıkça geh benâna kilk-i sühan-güzârı
Ol kilk-i ter-zeban kim güftârı bahşiş eyler
Dünyâya hûşe hûşe lü'lü-i şehvârı
Tîrin zeban-şinâsı mahdûmu üstâdı
Bircisin akl u fikri hem-râzı müsteşârı
Hem-vâre tâ ki kasr-ı çarhın ola müzeyyen
Hışt-ı zer-i mihirden dîvâr-ı üstüvârı
Nazm-ı Nedîm gibi yümn ü sa‘âdet ile
Mısrâ‘-ı bâbın ede dâ'im güşâde Bârî
Cârûbu zülf-i havrâ ferrâşı bâd-ı cennet
Derbânı izz ü devlet ikbâl perdedârı Nedim Şiirleri