KategorilerEL SANATLARIMIZHalı Kilim Giysi DokumaKavukların Türleri Şekilleri ve Anlamları

Kavukların Türleri Şekilleri ve Anlamları

21.08.2016

 

Sadrazam Halil Paşa, kabri ve Kavugu

Kavuk nedir sorusuna cevap olarak: Bir çeşit başlık. Eskiden kullanılan serpuşlardan birinin adı... Kavuk, beyaz renkte pamuk ipliğinden örülmüş olan kumaştan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı... Çevresine uzun sarık sarılmış, pamuktan yapılma erkek başlığı... Sarık dolanmasıyla elde edilen Osmanlı devri serpuş şekli... Gibi tariflere rastlarız. Kavuk hakkında yapılan tariflerin birçoğunda fesin etrafına sarılan kumaş parçasından söz edilir. Kavuklar, çeşitli şekillerde yapılmış bir fesin üzerine dolanan veya sarılan kumaşla bütünleşen bir  başlıktır. Kavuğun şekilleri ve türleri kavuk saran kişilerin sarma yöntemleri ile şekillenirdi

Kavuk Kavuklar ekseriya keçeden yapılır, yukarı doğru daralan dikey şeritlerinin içine pamuk doldurulurdu. Eni fazla, uzunluğu az olan sarık ile etrafına birkaç parmak genişliğinde sargı yapılırdı. Şekli, rengi ve ismi sınıflara göre değişirdi. (1)

Kavuğun estetik görünüşü, kullanılış pratiği ve hiyerarşide temsil ettiği basamaklara göre çok değişik biçim ve rengi oluyordu. Bu biçimler renkler ve özellikler kişilerin görevlerini makamlarını mesleklerini belirtecek özellikler taşıyordu.  Osmanlı imparatorluğu zamanında giyen kişinin sosyal sınıfına göre kavuğun şekli ve rengi değişirdi. Örneğin Yeniçeri kavuğu uzundu ve sarıksız da olabilirdi. Padişahın, vezirlerin, ulemanın, tarikatların vb. özel kavukları vardı.  Sadrazam ve devlet erkânı üstü dar silindir prizma şeklinde tepesi kırmızı renkte olan ve pamuk sargılı mücevveze denilen bir kavuklar kullanırdı. Orta dereceli memurlar ise çubuk başlıklı yukardan aşağıya kalın çizgiler uzanan veya baklava dilimlerine benzeyen  dikimler taşıyan kavuklar giyerlerdi.

Sarıkları yanlardan şişkinlik yapacak derecede olan  kavukları, daha çok saraylılar giyiyordu. Bu tip kavuklar, çubuk başlıklı ve kafes dilimli kavuklar olmak üzere ikiye ayrılıyordu.  Aşağıdan yukarıya doğru daralan gösterişli Kallâvi kavukları ise  sadrazam, kubbe altı vezirleri ve kaptanı derya tarafından kullanılmaktaydı. (3)

Kavuklar kişilerin meslekleri yanında meşrepleri, cemiyette gördükleri saygının da bir ifadesiydi. Osmanlı toplumunda insanlar, inanç ve meşreplerine göre farklı başlıklar giyebiliyordu. Bir tekke veya zâviyede vazifeli şahıs, vazifesine uygun  bir başlık giyerek konumunu belli ediyordu.  Meselâ Mevlevilerin uzun külâhları vardı ve bu külahlar onların birer Mevlevi olduğunun en bariz işaretiydi.  Başlık, Külah, sarık vb giymemek de statüyü, mesleği, meşrebi veya konumunu gösterebilmekteydi söz gelimi " Üryan gelip üryan gitmek isteyen , " Melamiler ve Kalenderiler  belli bir serpuş takmazdı.

 

Osmanlılar zamanında Kavukların şekilleri  meslekî ve sosyo-politik açıdan farklılık arz edecek ve belli edecek şekilde yapılır ve takılırdı.  Ümera, börk üzerine sarık; asker ağaları, kuka; subaylar kalafat; neferler keçe ve hartavî kavuklar giyerlerdi. Bilim adamları tepeli kavuk; kâtipler, Katibî tarzında kavuk; hocalar Horasanî kavuk kullanırlardı.

 

Eskiden hükümdarlar ve devlet adamları“örf” denilen kürevi şekilde kavuklar kullanırlardı. İlk defa Fatih Sultan Mehmed Han tac yerine Horasani denilen ve üzerine burma tülbent sarılan kavuk kullanmaya başladı. Eski Osmanlı şehzadelerinin ve diğer bazı devlet adamlarının mermerden yapılmış mezar taşlarındaki serpuşlar da aşağı yukarı buna benzemektedir. Sultan Bayezid Hanın kullandığı ise “mücevveze” adı verilen kavuktu. Mücevveze ağzı yukarısına nazaran daha dar üstüvani şekilde, tepesi kırmızı renkte çıkıntılı bir kavuk olup, etrafına tülbend sarılıydı. Padişahlar sadrazamlar, devlet erkanı ve diğer bazı memurlar uzun zaman resmi olarak mücevveze giymişlerdir. (2) Yavuz Sultan Selim zamanında kendi ismine izafetle “Selimi” serpuş ihdas edildi. Bu yeni serpuş, mücevvezeden uzun olup, boyu altmış beş santimdi. Üzerine bez ve tülbent sarılırdı. On sekizinci yüzyılda da Osmanlı padişahları hem mücevvezeyi ve hem de Selimiyi giymişlerdir. Seliminin değişik bir şekli olup, Yusufi adı verilen kavuğu da ilk defa, Kanuni Sultan Süleyman taç olarak giydi. Sonra gelen padişahlar bunu yalnızca cülus merasimlerinde tahta oturdukları sırada giydiler. Yusufi, Selimi uzunluğunda ise de düz olmayıp üzerinde tepesi daha genişçeydi. Tepesi az görünmek üzere üzerine tülbend sarılır ve önüne iki sorguç takılırdı. Vezirlerin giydikleri kavuklara “kallavi”, şeyhülislamların, kazaskerlerin, ulemalardan yüksek rütbe almış olanların giytiği kavuğa “örf”, katipler sınıfında bulunan devlet memurlarının giydiği kavuğa (sakır şeklinde) “katibi”, ilmiye sınıfında olanlanların giydikleri kavuğa “molla kavuğu”, şeyhlerin giydiği her çeşit kavuğa ise “taç” adı verilirdi. (1)

Kavuklar, dış yüzü çuhadan, içi bez astar ile kaplı ve arasına pamuk tepilen bu başlıkların üzerine, farklı desenler oluşturacak şekilde dikilmekteydi  Kavukları, sarıklardan ayıran yegâne özellik, sarığın sarıldığı iç başlığın büyük bir kısmının görülebiliyor olmasıdır. Bu sebeple de sarıklarda iç başlık bir hayli süslü olarak hazırlanmaktaydı.

Molla kavuğu, tepeli kavuk, telli kavuk, Horasani kavuk, ışkırlak kavuk, kallavi, mücevveze murabbaı, mücevveze gibi pekçok çeşidi olan kavuklar, 1842’de fes giyilmeye başlanmasından sonra büsbütün terk edildi. II. Mahmut döneminde, kavuğun yerini fes aldı (1826 1842 yılında fes giyilmeye başlandıktan sonra kavuk giyimi terk edilmiştir.

 

Kavukların şekillerinin  mevki , makam, rütbe hatta cinsiyet belirtmesi sebebiyle Osmanlı mezar taşları ölen kişinin  rütbesini, mevkisini veya mesleğini belirtmek için mezar taşlarındaki en önemli fiğür olarak kavuklarını yerleştirmişlerdir. Ölen bir kişinin mezarına ve mezar taşındaki kavuğuna bakarak,asker, müderris, esnaf, derviş, vezir, vb olduğu bu şekilde belirtilirdi.

 Osmanlı mezar taşlarının başlarındaki kavuklar ve  üzerlerindeki diğer desenler ve diğer işaretler  o mezarlarda yatanlar hakkında bize bilgi vermektedir. Erkek mezarları kavuklu kadın mezarları ise ince ve hotoz başlıklı olarak yapılırdı. Kadın mezarlarının taşları üzerinde çiçek desenleri, alınlıklar ve kolyeler  bulunurdu. Erkek mezar taşlarının züerindeki kavukların şekilleri o kişinin mesleği, yaşı, konumu, rütbesi  ve hayatının en önemli hususlarını ifade eden özelliklerini gösterirdi. Duvak şeklinde yapılmış, hotozlu, madalyonlu, çiçekli madalyonlu, alınlıklı mezarlar ise kadınlara ait olurdu. Buna rağmen erkeklerin mezarları  çok daha çeşitliydi.  Erkek mezarların çok çeşitli oluşu büyük ölçüde de kavuk ve serpuşların çeşitli olmasından kaynaklanıyordu.  Her meseleğe göre bir kavuk ve serpuş giyilmesi  bu çeşitliliği birebir etkileyen bir faktördü. Bu mezar taşı başlıklarını kendi içlerinde en sâde şekliyle; sarıklı, kavuklu, başlıklı ve fesli olarak dörde ayırılıyordu. (3)

 

KAYNAKÇA

https://www.osmanlikostumleri.com/kavuklar.html

Rehber Ansiklopedisi

https://www.izafet.com/genel-kultur/203514-osmanli-mezar-taslarinin-dili.html
 

 

Padışah-kavuğu ve Kallavi Kavuk- Sadrazam        


Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da