Kayıp Cennet John Milton

27.10.2014


 

 

 ESER VE YAZAR HAKKINDA

Özgün İngilizce adıyla Paradise Lost  olan ve Türkçe ’ye  Kayıp Cennet  adıyla çevrilen eser 17. yüzyıl İngiliz şairi John Milton’un yazdığı   epik bir şiir kitabıdır.

Eser İlk kez 1667 yılında on kitap halinde basılmış, daha sonra 1674 yılında on iki kitaplık ikinci bir basımı yayımlanmıştır.[1] Milton, I. Kitap’ta kitabın yazılış amacının “Tanrı’nın yollarını insanlara kanıtlamak” [2][3] ve Tanrı’nın sonsuz öngörüsü ile özgür irade ihtilafının aydınlatılması olduğunu belirtmiştir. Fakat eser birçok açıdan tepki görmüş İngiliz Edebiyatına en çok kelime kazandırdığı kabul edilen Milton, monarşiye karşı Cromwell’i desteklemiş, monarşi tekrar kurulduğunda hapse atılmış hapiste iken de kör olmuştur.  Siyasi tercihleri nedeniyle hapse düşen ve hapiste iken kör olan şair [4] bu eserini hapiste iken yazmıştır.

İngiliz edebiyatının Shakespeare’den sonra en büyük şairi kabul edilen John Milton bu manzum romanında  “Şeytan’ı demokratik bir lider olarak resmettiği için eleştirilmiştir.”  Eserde Tanrı, monarşiyi; Şeytan ise hükümdeki yeniliği temsil etmektedir. Havva’yı narsisist  bir karakter olarak yansıtan yazar onun cinsiyetini öne çıkaracak yorumlardan da kaçınmamıştır.  Havva  aldatılmış ve ahmak  olarak anlatılır. Âdem ise Havva’ya olan aşkının  Tanrı aşkına üstün geldiğini fark ettiğinde, sonuçlarını değilse bile, meseleyi kesinlikle anlamıştır.

Eserin 1674 tarihli on iki kitaptan oluşan ikinci nüshası  eserin aslı kabul edilir. .Çağdaş nüshalar da bu ikinci yayını  esas kitap olarak kabul etmektedirler. Eser on iki kitap veya bölümden oluşur. Yazar her bölümün başında bölümün özetini vermiştir.

Kafiyesiz ve  on iki bölümden oluşan bu manzum romanın konusu  Musevi ve Hıristiyan  anlayışına göre İnsanın ortaya çıkışı, melek Lusifer yani Şeytanın Adem veHavva’yı  yoldan çıkarması, Adem ile Havva’nın Eden Bahçesi yani cennetten çıkarılışı ve Mikail’in öğütlerini anlatmaktadır.

Kendi zamanının kör Homeros’u olarak adlandırılmış Milton, Şeytanı yaratıcısına meydan okuyan, hırslı, gururlu bir yaratık olarak betimlemiş, şeytan üzerinde oldukça durmuş,  Şeytan’ı demokratik bir karakter olarak ele almıştır. Şeytan Cennet’te isyan etmeyi seçer ve kötü olmayı tercih eder şeklindeki yaklaşımları  William Blake  tarafından şu şekilde yorumlanmıştır. William Blake : “Milton gerçek bir Şair idi, ve bilmeden Şeytan’ın mezhebindendi” demiştir.[5]

Milton.  Yunanca, İtalyanca ve Latince öğrenmiş, teolojiyle ilgilenmiş,   teolojiye olan bu ilgisi ona  Kayıp Cennet  eserini yazdırmıştır.

 

ESERİN KONUSU

Eser, Cehennemin Prensinin konseyi toplayarak fikir alışverişinde bulunmasıyla başlar. Ardından insanların temsilcilerini bulması, Yılanın Havva’yı baştan çıkarıp yasak meyveyi yedirme çabası ve insanların atalarının Cennet’ten kovulmasıyla gelişen  olay zinciri Mikail’in Âdem’e geleceği göstermesi ve çocuklarına iletmesi gereken uyarıları vermesi ile sona erer.

ESERDEN ALINTILAR  [6]

“Havva… Sonra  dala  uzandı, meyveyi

Daldan kopardı ve yedi; toprak yarayı hissetti ve Doğa derin bir iç çekti,

Her şeyin bittiğini işaret etti. Suçlu yılan hemen çalılıkların arasına kaçtı,

Süzülerek kayboldu, Havva yasak meyvenin tadını aldı,

Başka yere bakmadı, şimdiye kadar böyle tatlı meyve yememişti;

Bilgi sahibi olup olmayacağını bilmiyor,

Ama Tanrıyı da aklından çıkaramıyordu. Büyük bir iştahla

Sonuna kadar yedi yedi meyveyi ve ölüm yemediğini biliyordu.

Sonunda doydu ve sanki şarap içmiş gibi neşelendi.”

İkinci alıntı ise Havva yasak meyveyi yedikten sonra Âdem’in Havva’ya bağlılığının anlatıldığı bölümden:

‘Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının 

Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey,

 Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini,

 Soldun ve ölüme yaklaştın?  Yasağı nasıl ihlal ettin,   

Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın?  Seni lanetli bir düşman kandırdı,

 Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum.

 Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim

 Sensiz nasıl yaşarım?  Senin tatlı konuşmandan,  

Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda   

Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı  

Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam.

Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim 

Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarla ayrılamayız biz.’

 


[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

[3] Milton 1674, 4:26)

[4] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

[5] Blake 1793

[6] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

 

 

 

Özgün İngilizce adıyla Paradise Lost  olan ve Türkçe’ye  Kayıp Cennet  adıyla çevrilen eser 17. yüzyıl İngiliz şairi John Milton’un yazdığı   epik bir şiir kitabıdır.

Eser İlk kez 1667 yılında on kitap halinde basılmış, daha sonra 1674 yılında on iki kitaplık ikinci bir basımı yayımlanmıştır.[1] Milton, I. Kitap’ta kitabın yazılış amacının “Tanrı’nın yollarını insanlara kanıtlamak” [2][3]ve Tanrı’nın sonsuz öngörüsü ile özgür irade ihtilafının aydınlatılması olduğunu belirtmiştir. Fakat eser bir çok açıdan tepki görmüş İngiliz Edebiyatına en çok kelime kazandırdığı kabul edilen Milton, monarşiye karşı Cromwell’i desteklemiş ,monarşi tekrar kurulduğunda hapse atılmış hapite iken de kör olmuştur.  Siyasi tercihleri nedeniyle hapse düşen ve hapiste iken kör olan şair[4] bu eserini hapiste iken yazmıştır.

İngiliz edebiyatının Shakespeare’den sonra en büyük şairi kabul edilen John Milton bu manzum romanında  “Şeytan’ı demokratik bir lider olarak resmettiği için eleştirilmiştir.”  Eserde Tanrı, monarşiyi ; Şeytan ise hükümdeki yeniliği temsil etmektedir. Havva’yı narsisist  bir karkater olarak yansıtan yazar onun cisiyetini öne çıkaracak yorumlardan da kaçınmamıştır.  Havva  aldatılmış ve ahmak  olarak anlatılır. Adem ise Havva’ya olan aşkının  Tanrı aşkına üstün geldiğini fark ettiğinde , sonuçlarını değilse bile, meseleyi kesinlikle anlamıştır.

Eserin 1674 tarihli on iki kitaptan oluşan ikinci nüshası  eserin aslı kabul edilir. .Çağdaş nüshalar da bu ikinci yayını  esas kitap olarak kabul etmektedirler. Eser on iki kitap veya bölümden oluşur. Yazar her bölümün başında bölümün özetini vermiştir.

Kafiyesiz ve  on iki bölümden oluşan bu maznum romanın konusu  Musevi ve Hıristiyan  anlayışına göre İnsanın ortaya çıkışı, melek Lusifer yani Şeytanın Adem veHavva’yı  yoldan çıkarması, Adem ile Havva’nın Eden Bahçesi yani cennetten çıkarılışı ve Mikail’in öğütlerini anlatmaktadır.

Kendi zamanının kör Homeros’u olarak adlandırılmı Milton, Şeytanı yaratıcısına meydan okuyan, hırslı, gururlu bir yaratık olarak betimlemiş, şeytan üzerinde oldukça durmuş,  Şeytan’ı demokratik bir karakter olarak ele almıştır. Şeytan Cennet’te isyan etmeyi seçer ve kötü olmayı tercih eder şeklindeki yaklaşımları  William Blake  tarafından şu şekilde yorumlanmıştır. William Blake : “Milton gerçek bir Şair idi, ve bilmeden Şeytan’ın mezhebindendi” demiştir.[5]

Milton.  Yunanca, İtalyanca ve Latince öğrenmiş, teolojiyle ilgilenmiş,   teolojiye olan bu ilgisi ona  Kayıp Cennet  eserini yazdırmıştır.

 

ESERİN KONUSU

Eser, Cehennemin Prensinin konseyi toplayarak fikir alışverişinde bulunmasıyla başlar. Ardından insanların temsilcilerini bulması, Yılanın Havva’yı baştan çıkarıp yasak meyveyi yedirme çabası ve insanların atalarının Cennet’ten kovulmasıyla gelişen  olay zinciri Mikail’in Adem’e geleceği göstermesi ve çocuklarına iletmesi gereken uyarıları vermesi ile sona erer.

ESERDEN ALINTILAR [6]

“Havva… sonra  dala  uzandı, meyveyi

Daldan kopardı ve yedi; toprak yarayı hissetti ve Doğa derin bir iç çekti,

Her şeyin bittiğini işaret etti. Suçlu yılan hemen çalılıkların arasına kaçtı,

Süzülerek kayboldu, Havva yasak meyvenin tadını aldı,

Başka yere bakmadı, şimdiye kadar böyle tatlı meyve yememişti;

Bilgi sahibi olup olmayacağını bilmiyor,

Ama Tanrıyı da aklından çıkaramıyordu. Büyük bir iştahla

Sonuna kadar yedi yedi meyveyi ve ölüm yemediğini biliyordu.

Sonunda doydu ve sanki şarap içmiş gibi neşelendi.”

İkinci alıntı ise Havva yasak meyveyi yedikten sonra Adem’in Havva’ya bağlılığının anlatıldığı bölümden:

‘Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının 

Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey,

 Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini,

 Soldun ve ölüme yaklaştın?  Yasağı nasıl ihlal ettin,   

Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın?  Seni lanetli bir düşman kandırdı,

 Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum.

 Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim

 Sensiz nasıl yaşarım?  Senin tatlı konuşmandan,  

Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda   

Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı  

Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam.

Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim 

Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarla ayrılamayız biz.’

 


·         [1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

·         [2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

·         [3] (Milton 1674, 4:26)

·         [4] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

·         [5] Blake 1793

·         [6] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

 

Özgün İngilizce adıyla Paradise Lost  olan ve Türkçe’ye  Kayıp Cennet  adıyla çevrilen eser 17. yüzyıl İngiliz şairi John Milton’un yazdığı   epik bir şiir kitabıdır.

Eser İlk kez 1667 yılında on kitap halinde basılmış, daha sonra 1674 yılında on iki kitaplık ikinci bir basımı yayımlanmıştır.[1] Milton, I. Kitap’ta kitabın yazılış amacının “Tanrı’nın yollarını insanlara kanıtlamak” [2][3]ve Tanrı’nın sonsuz öngörüsü ile özgür irade ihtilafının aydınlatılması olduğunu belirtmiştir. Fakat eser bir çok açıdan tepki görmüş İngiliz Edebiyatına en çok kelime kazandırdığı kabul edilen Milton, monarşiye karşı Cromwell’i desteklemiş ,monarşi tekrar kurulduğunda hapse atılmış hapite iken de kör olmuştur.  Siyasi tercihleri nedeniyle hapse düşen ve hapiste iken kör olan şair[4] bu eserini hapiste iken yazmıştır.

İngiliz edebiyatının Shakespeare’den sonra en büyük şairi kabul edilen John Milton bu manzum romanında  “Şeytan’ı demokratik bir lider olarak resmettiği için eleştirilmiştir.”  Eserde Tanrı, monarşiyi ; Şeytan ise hükümdeki yeniliği temsil etmektedir. Havva’yı narsisist  bir karkater olarak yansıtan yazar onun cisiyetini öne çıkaracak yorumlardan da kaçınmamıştır.  Havva  aldatılmış ve ahmak  olarak anlatılır. Adem ise Havva’ya olan aşkının  Tanrı aşkına üstün geldiğini fark ettiğinde , sonuçlarını değilse bile, meseleyi kesinlikle anlamıştır.

Eserin 1674 tarihli on iki kitaptan oluşan ikinci nüshası  eserin aslı kabul edilir. .Çağdaş nüshalar da bu ikinci yayını  esas kitap olarak kabul etmektedirler. Eser on iki kitap veya bölümden oluşur. Yazar her bölümün başında bölümün özetini vermiştir.

Kafiyesiz ve  on iki bölümden oluşan bu maznum romanın konusu  Musevi ve Hıristiyan  anlayışına göre İnsanın ortaya çıkışı, melek Lusifer yani Şeytanın Adem veHavva’yı  yoldan çıkarması, Adem ile Havva’nın Eden Bahçesi yani cennetten çıkarılışı ve Mikail’in öğütlerini anlatmaktadır.

Kendi zamanının kör Homeros’u olarak adlandırılmı Milton, Şeytanı yaratıcısına meydan okuyan, hırslı, gururlu bir yaratık olarak betimlemiş, şeytan üzerinde oldukça durmuş,  Şeytan’ı demokratik bir karakter olarak ele almıştır. Şeytan Cennet’te isyan etmeyi seçer ve kötü olmayı tercih eder şeklindeki yaklaşımları  William Blake  tarafından şu şekilde yorumlanmıştır. William Blake : “Milton gerçek bir Şair idi, ve bilmeden Şeytan’ın mezhebindendi” demiştir.[5]

Milton.  Yunanca, İtalyanca ve Latince öğrenmiş, teolojiyle ilgilenmiş,   teolojiye olan bu ilgisi ona  Kayıp Cennet  eserini yazdırmıştır.

 

ESERİN KONUSU

Eser, Cehennemin Prensinin konseyi toplayarak fikir alışverişinde bulunmasıyla başlar. Ardından insanların temsilcilerini bulması, Yılanın Havva’yı baştan çıkarıp yasak meyveyi yedirme çabası ve insanların atalarının Cennet’ten kovulmasıyla gelişen  olay zinciri Mikail’in Adem’e geleceği göstermesi ve çocuklarına iletmesi gereken uyarıları vermesi ile sona erer.

ESERDEN ALINTILAR [6]

“Havva… sonra  dala  uzandı, meyveyi

Daldan kopardı ve yedi; toprak yarayı hissetti ve Doğa derin bir iç çekti,

Her şeyin bittiğini işaret etti. Suçlu yılan hemen çalılıkların arasına kaçtı,

Süzülerek kayboldu, Havva yasak meyvenin tadını aldı,

Başka yere bakmadı, şimdiye kadar böyle tatlı meyve yememişti;

Bilgi sahibi olup olmayacağını bilmiyor,

Ama Tanrıyı da aklından çıkaramıyordu. Büyük bir iştahla

Sonuna kadar yedi yedi meyveyi ve ölüm yemediğini biliyordu.

Sonunda doydu ve sanki şarap içmiş gibi neşelendi.”

İkinci alıntı ise Havva yasak meyveyi yedikten sonra Adem’in Havva’ya bağlılığının anlatıldığı bölümden:

‘Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının 

Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey,

 Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini,

 Soldun ve ölüme yaklaştın?  Yasağı nasıl ihlal ettin,   

Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın?  Seni lanetli bir düşman kandırdı,

 Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum.

 Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim

 Sensiz nasıl yaşarım?  Senin tatlı konuşmandan,  

Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda   

Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı  

Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam.

Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim 

Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarla ayrılamayız biz.’

 


·         [1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

·         [2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

·         [3] (Milton 1674, 4:26)

·         [4] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

·         [5] Blake 1793

·         [6] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

 

Özgün İngilizce adıyla Paradise Lost  olan ve Türkçe’ye  Kayıp Cennet  adıyla çevrilen eser 17. yüzyıl İngiliz şairi John Milton’un yazdığı   epik bir şiir kitabıdır.

Eser İlk kez 1667 yılında on kitap halinde basılmış, daha sonra 1674 yılında on iki kitaplık ikinci bir basımı yayımlanmıştır.[1] Milton, I. Kitap’ta kitabın yazılış amacının “Tanrı’nın yollarını insanlara kanıtlamak” [2][3]ve Tanrı’nın sonsuz öngörüsü ile özgür irade ihtilafının aydınlatılması olduğunu belirtmiştir. Fakat eser bir çok açıdan tepki görmüş İngiliz Edebiyatına en çok kelime kazandırdığı kabul edilen Milton, monarşiye karşı Cromwell’i desteklemiş ,monarşi tekrar kurulduğunda hapse atılmış hapite iken de kör olmuştur.  Siyasi tercihleri nedeniyle hapse düşen ve hapiste iken kör olan şair[4] bu eserini hapiste iken yazmıştır.

İngiliz edebiyatının Shakespeare’den sonra en büyük şairi kabul edilen John Milton bu manzum romanında  “Şeytan’ı demokratik bir lider olarak resmettiği için eleştirilmiştir.”  Eserde Tanrı, monarşiyi ; Şeytan ise hükümdeki yeniliği temsil etmektedir. Havva’yı narsisist  bir karkater olarak yansıtan yazar onun cisiyetini öne çıkaracak yorumlardan da kaçınmamıştır.  Havva  aldatılmış ve ahmak  olarak anlatılır. Adem ise Havva’ya olan aşkının  Tanrı aşkına üstün geldiğini fark ettiğinde , sonuçlarını değilse bile, meseleyi kesinlikle anlamıştır.

Eserin 1674 tarihli on iki kitaptan oluşan ikinci nüshası  eserin aslı kabul edilir. .Çağdaş nüshalar da bu ikinci yayını  esas kitap olarak kabul etmektedirler. Eser on iki kitap veya bölümden oluşur. Yazar her bölümün başında bölümün özetini vermiştir.

Kafiyesiz ve  on iki bölümden oluşan bu maznum romanın konusu  Musevi ve Hıristiyan  anlayışına göre İnsanın ortaya çıkışı, melek Lusifer yani Şeytanın Adem veHavva’yı  yoldan çıkarması, Adem ile Havva’nın Eden Bahçesi yani cennetten çıkarılışı ve Mikail’in öğütlerini anlatmaktadır.

Kendi zamanının kör Homeros’u olarak adlandırılmı Milton, Şeytanı yaratıcısına meydan okuyan, hırslı, gururlu bir yaratık olarak betimlemiş, şeytan üzerinde oldukça durmuş,  Şeytan’ı demokratik bir karakter olarak ele almıştır. Şeytan Cennet’te isyan etmeyi seçer ve kötü olmayı tercih eder şeklindeki yaklaşımları  William Blake  tarafından şu şekilde yorumlanmıştır. William Blake : “Milton gerçek bir Şair idi, ve bilmeden Şeytan’ın mezhebindendi” demiştir.[5]

Milton.  Yunanca, İtalyanca ve Latince öğrenmiş, teolojiyle ilgilenmiş,   teolojiye olan bu ilgisi ona  Kayıp Cennet  eserini yazdırmıştır.

 

ESERİN KONUSU

Eser, Cehennemin Prensinin konseyi toplayarak fikir alışverişinde bulunmasıyla başlar. Ardından insanların temsilcilerini bulması, Yılanın Havva’yı baştan çıkarıp yasak meyveyi yedirme çabası ve insanların atalarının Cennet’ten kovulmasıyla gelişen  olay zinciri Mikail’in Adem’e geleceği göstermesi ve çocuklarına iletmesi gereken uyarıları vermesi ile sona erer.

ESERDEN ALINTILAR [6]

“Havva… sonra  dala  uzandı, meyveyi

Daldan kopardı ve yedi; toprak yarayı hissetti ve Doğa derin bir iç çekti,

Her şeyin bittiğini işaret etti. Suçlu yılan hemen çalılıkların arasına kaçtı,

Süzülerek kayboldu, Havva yasak meyvenin tadını aldı,

Başka yere bakmadı, şimdiye kadar böyle tatlı meyve yememişti;

Bilgi sahibi olup olmayacağını bilmiyor,

Ama Tanrıyı da aklından çıkaramıyordu. Büyük bir iştahla

Sonuna kadar yedi yedi meyveyi ve ölüm yemediğini biliyordu.

Sonunda doydu ve sanki şarap içmiş gibi neşelendi.”

İkinci alıntı ise Havva yasak meyveyi yedikten sonra Adem’in Havva’ya bağlılığının anlatıldığı bölümden:

‘Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının 

Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey,

 Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini,

 Soldun ve ölüme yaklaştın?  Yasağı nasıl ihlal ettin,   

Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın?  Seni lanetli bir düşman kandırdı,

 Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum.

 Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim

 Sensiz nasıl yaşarım?  Senin tatlı konuşmandan,  

Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda   

Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı  

Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam.

Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim 

Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarla ayrılamayız biz.’

 


[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kay%C4%B1p_Cennet#CITEREFMilton1674,

[3] (Milton 1674, 4:26)

[4] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

[5] Blake 1793

[6] Adnan Şerifoğlu, Kaybolmuş Cennetimiz, https://indigodergisi.com/2014/01/kaybolmus-cennetimiz/

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da