KAYIP HUZUR

11.09.2019

KAYIP HUZUR

Bir Temmuz günüydü. Güneş açmış gözlerini, dik dik bakıyordu tepemden... Vakit  öğle sıraları idi... Ellerim cebimde, kederli ve dalgın bir şekilde yürüyordum.

Orta işlek bir caddede ağırca ilerlerken kaldırımın hemen kenarında bir şey dikkatimi çekti. Yanına yaklaşıp eğilip baktığımda, onun bir "huzur" olduğunu farkettim.

Anlaşılan biri huzurunu düşürmüştü. Onu kendime alsam olur mu acaba? diye şöyle bir düşündüm. Evet... huzura çok ihtiyacım vardı ve onu almalıydım!

Önce, beni gören birileri var mı diye sağa sola bakındım. Kimsenin beni farketmediğinden iyice emin olduktan sonra, eğilip yerden aldım ve usulca gönlüme koydum...

Bir süre tesir etmesini bekledim, fakat hiç bir etkisi olmamıştı. Bu huzur benim içime oturmamıştı... Aksine anlam veremediğim bir şekilde daha fazla huzursuz olmaya başlamıştım.

O an bunun nedenini düşündüm: Bu huzur bana ait değildi ve kimbilir kaybedenin ne kadar ihtiyacı vardı diyerek, etrafta gördüğüm insanlara sormaya başladım.

Az ilerde pejmürde kıyafetli, yüzündeki derin izlere  bakıldığında pek bir dertli olduğu anlaşılan, orta yaşlı biri vardı. Gözlerinden hüzün akıyordu sanki... Yanına yaklaşıp yavaşca gönlümü açtım ve bulduğum huzuru göstererek sordum:

- Afedersiniz, acaba bu huzuru siz mi kaybettiniz?

Adam bir huzura, bir de yüzüme tuhaf tuhaf bakarak, sert bir şekilde:

- Sen aklını kaçırmış olmalısın... Bende huzur ne arar. Olmayan bir şeyi nasıl kaybedeyim? Var git işine kardeşim! diyerek beni tersledi. 

Haklıydı. Belli ki hayat ona hep sert yüzünü göstermişti. Sormakla hata ettiğimi anlayıp: "Kusura bakmayın yaranızı deştim" diyerek fazla uzatmadan sessizce yanından ayrıldım.

Yolun hemen sağ köşesinde, giyimi kuşamı, hal ve hareketleri ile keyfinin yerinde olduğu anlaşılan ve yüzündeki ifadelere bakıldığında oldukça mutlu görünen biri vardı. Oturmuş, keyifle sigarasını tüttürüyordu. Yanına yaklaştım ve huzuru gösterek ona da sordum:

- Afedersiniz bu huzuru siz mi kaybettiniz?

Adam yüzüme bakıp o an büyük bir kahkaha attı.

- İlahi, eğer ben kaybetmiş olsam, bu kadar keyifli nasıl olabilirim? Huzurum çok yerinde, hiç bir eksiğim yok. Fakat görünen o ki, senin ona çok ihtiyacın var. Sahibini arayıp durma. Bence onu kendine al!

Diyerek bir de akıl vermeyi ihmal etmemişti. Gerçi biraz imrenmiş ve biraz da utanmıştım. Fakat yine de insanları huzurlu görmek güzeldi. Her hangi bir izahate gerek duymadan, teşekkür ederek yanından uzaklaştım.

İşime yaramayan bu huzurla ne yapacağım diye düşündüğüm sırada, bir adam farkettim. Yolun başından bana doğru ilerliyordu. Gözleri yerde ve sağa sola bakarak kendi kendine konuşuyordu.

Telaşlı ve üzgün bir haldeydi. Huzurunu kaybeden kişi, o olabilirdi... Ben de ona doğru ilerledim ve sordum:

- Hayrola, bir şey mi kaybettiniz?

Adam o ana kadar beni farketmemişti. Ben seslenince başını kaldırmış ve yüzüme bakmıştı:

- Sormayın, az önce buradan geçmiştim. Bir huzurum vardı onu düşürmüşüm. Geldiğim yoldan araya araya tekrar buraya kadar geldim. Hala bulamadım. Halbuki ona kavuşmayı yıllarca bekledim.. Henüz daha bir kaç saat evvel gönlüme gelmişti. Eyvahlar olsun! Ne yapacağım ben şimdi?

Adamın durumuna üzülmüştüm. Aslında, ona ait olduğu aşikardı. Fakat nedense yine de sordum: "Nasıl bir şeydi?" Diye...

Bir kederle anlatmaya başladı:

- İnsanın yaşama sevincine, umuda, mutluluğa benziyordu. Neşeye, keyife ve aklıma gelmeyen bir sürü sürur verici hallere sokuyordu beni. 

Artık zamanı gelmişti. Gönlümü açıp huzuru gösterek sordum: 

- Bu olabilir mi?

Adam kaybettiği huzuru görünce çok sevinmişti. Dua, teşekkür ve minnet içerisinde bana sarılıp, sevinç gözyaşları dökmeye başlamıştı. Ben de onun bu mutluluğuna ortak olup ona sarıldım. 

Sanki sihirli bir el değmiş ve bütün kederim o anda gitmişti. İçimde tarifsiz bir huzur ve mutluluk doğmuştu. O, yolda bulduğum huzur, şimdi hem sahibinin hem de benim olmuştu...

Anlaşılan o ki; huzur, paylaşıldıkça ve hak edildikçe vardı. Herkesin huzuru kendine göreydi ve huzur ile hüzün bir arada olunca anlamlıydı.

 

 

Dert çekmeden huzurun hak edişi olmaz yarın bak;

Var sen gel bugün huzuru, yeterince hak etmeye bak.

 

 

Cemil Baştürk

 16.9.2016

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar