Kırıkkale İli Tarihi, Kültürel ve Doğal Güzellikleri

04.06.2013








KIRIKKALE

 


GENEL BİLGİLER:

  • Yüzölçümü : 4.365 km²
  • Nüfus : 383.508 (2000)
  • İl Trafik No : 71

Kırıkkale Orta Anadolu, Orta ve Doğu Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin kavşak noktası konumunda olması itibariyle önemli bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Zengin tarihsel ve kültürel bir geçmişi olan yöre bir turizm kenti olma potansiyeli taşımaktadır.[1]

 

Coğrafi yapı:

İlin kuzeyinde Çamlıca, Karakaya ve Kırıkkale tepeleri bulunur. Topraklarının denizden ortalama yüksekliği 700 m. olup kuzeybatıdan güneydoğuya doğru Koçu Dağı uzanmaktadır. Bu dağ, 4 × 7 km boyutlarındadır. Yığlıtepe, deniz seviyesinin 1278 m. üstündedir. Güney-güneydoğuda Denek Dağ Sırası bulunmaktadır. Bu dağ sırası Çoruhözü Vâdisi'nin güneyinde uzanmaktadır.

İl yüzölçümünün küçük bir bölümünü ovalar oluşturur. Kuzeydeki Çamlıca ve Karakaya tepeleriyle güneydeki Denek Dağı’nın arasında Kırıkkale Ovası uzanmaktadır. Kırıkkale ilinde yerleşimin önemli bölümü buradadır. Ovanın en geniş yeri, Çoruhözü Deresi’nin Kızılırmak’a aktığı noktadır. İl sınırları içerisindeki yaylalar, deniz seviyesinin 1200-1600 m üzerindedir.[2]

 


TOPOĞRAFYA – MORFOLOJİK YAPI

 

DAĞLAR

İl toprakları kuzeyindeki Çamlıca, Karakaya ve Kırıkkale tepelerinin ovaya indikleri meyil üzerinde bulunmaktadır. İl topraklarının denizden ortalama yüksekliği 700 m. dir. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan Koçu Dağı 4 km genişlik ve 7 km uzunluğa sahip olup en yüksek noktası Yığlıtepe’dir (1278 m.) dir. Güney ve güneydoğuda Denek Dağ sırası Çoruhözü Vadisinin güneyinde Keskin ile İzzettin Köy arasında uzanmaktadır. En yüksek noktaları; Gavur Tepesi (1742 m.) ile Bozkaya Tepesi (1577 m.)‘dir. Bölgenin en uzun, en geniş ve en yüksek kütlesini oluşturur, uzunluğu 44 km, genişliği 30 km’dir. Kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan Küre Dağ’ının en yüksek yeri Küre Tepesi (1450 m.) dir.

 

OVALAR

İl sınırları içinde ovalık alanlar çok azdır. En önemli Kırıkkale Ovasıdır. Kırıkkale Ovası; kuzeyde Çamlıca ve Karakaya tepelerine, güneyde de Denek Dağı’nın batısına kadar uzanmaktadır. Kuzeydeki tepeler ovaya meyilli bir şekilde inerek birleşir. Kırıkkale yerleşimin çekirdeği bu meyilde oluşmuştur. MKE Kurumu Fabrikalarının bulunduğu alan ise, Denek Dağı’na doğru daha dik olarak yükselmektedir. Kırıkkale Ovası doğudan batıya, yani Kızılırmak’ a doğru gittikçe genişler; en geniş yeri Çoruhözü Deresi’nin Kızılırmak’ a yaklaştığı yerde bulunur, buranın yüksekliği 750 m civarındadır.

Kırıkkale Ovası’ndan başka, akarsular boyunca düzlükler görülürse de jeoformatik bakımdan pek önemli değildir. Bunun nedeni akarsu yatakları ile tepelerin yükselti farkının fazla oluşudur. Dağlar her yönden aşılmak suretiyle açılmış derin vadilerle ve parçalanarak yuvarlak ve bazen de sivri tepeler halinde gelmişlerdir. Bu tip tepelerin dağlara yaklaştıkça fazlalaştıkları görülmektedir.

YAYLALAR

Kırıkkale ili sınırları içerisinde, yükseklikleri 1200-1600 m arasında değişen yaylaları bulunmaktadır. Küre Dağı’ndaki Hodar, Bedesten, Kamışlı, Sarıkaya; Koçu Dağı’ndaki Koçu, Denek dağlarındaki Gümüşpınar, Pehlivanlı, Suludere, Yeşilkaya, Azgın yaylaları en önemlileridir.

 


FLORA VE FAUNA

Bitki Örtüsü : İlde hakim bitki topluluğu steptir. Yüksek kısımlarda tahripten kurtulmuş, Kuzeyde Koçubaba, Güneyde Denek Dağı’nda bodur meşelerinden ve kısmen de ardıçtan oluşan ormanlık alanlar mevcuttur. Yöredeki bitkilerin büyük bölümü kurakçıl ve tozcul özelliktedir. İl topraklarında; Yavşan otu, susam, karanfil, papatya, haçlıçiçek, pelin, karadiken, sığır kuyruğu, sütleğen, çağ çiçeği, keven, üzerlik otu, nane, böğürtlen, ısırgan, hatmi, meyan otu, çöven otu, kuşburnu, madımak, ebe gömeci, hardal ve kekik kendiliğinden yetişen bitkilerin başlıcalarıdır.

Yaban Hayatı: Dağlık ve ormanlık alanların il genelinde büyük alan kaplamaması, yaban hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Koyun, keçi, sığır ilde yetiştirilen hayvan varlığını oluşturmaktadır. Av hayvanı olarak keklik ve yaban ördeği yaygındır.[3]

 

https://www.kirikkaleminsesi.com/fotoalbum/2/kirikkale


Akarsular:

 

Kızılırmak: 

İldeki en önemli akarsu Kızılırmak’tır. Sivas’ın Zara İlçesi’nin 

doğusundaki dağlardan doğan Kızılırmak, il topraklarına güneyde Çelebi İlçesi’nden girer; 

kuzey yönünde akarak merkez ilçede kuzeybatıya yönelir, il topraklarından çıkıp kuzeyde 

Çankırı-Kırıkkale il sınırını oluşturur. Hasandede-Hacılar arazileri içinde Kızılırmak üzerinde 

Kapulukaya Barajı kuruludur.

 

Delice Çayı: 

Kızılırmak’ın en önemli kollarından biri Delice Çayı’dır. Yozgat sınırı 

boyunca bir müddet aktıktan sonra Delice İlçe merkezine yaklaşır. Daha sonra tekrar bu iki 

ilin sınırı boyunca güneydoğudan il topraklarını terk eder. Çayın il içerisinde kalan kesimi 

yaklaşık 50 km. uzunluğundadır.

Çoruhözü Deresi: Kızılırmak’a doğrudan karışan bir koldur. İzzettin Köyü’nün 

yukarı kısımlarından doğar. İzzettin-Balışeyh arasında demiryoluna paralel olarak merkez 

ilçeden geçer ve Kızılırmak’a karışır. Derenin güzergahı dahilinde tarım alanlarına büyük 

katkısı vardır. Dere üzerinde sulama amacıyla motopomplar yer almaktadır. Uzunluğu 48 

km.’dir.

 

 

Okun Deresi: 

Elmadağ’ın güney eteklerinden akan suların meydana getirdiği Balaban 

ve Sarılıöz Çayları, Kılıçlar Kasabası yakınlarında birleşerek Okun Deresi’ni meydana 

getirirler. Yaklaşık 13 km. uzunluğa sahip olan dere, Irmak Kasabası yakınlarında 

Kızılırmak’a kavuşur. 

Bu akarsulardan başka yaz aylarında kuruyan bazı dere ve çaylar da vardır.

 

Göller

Kırıkkale İl sınırları içinde doğal göl bulunmamaktadır. Kızılırmak üzerinde kurulan 

Kapulukaya Baraj Göleti ildeki en büyük yapay göldür. Kapulukaya Baraj Göleti’nin alanı 

20,7 kilometrekaredir. Enerji temini ve içme-kullanma ayrıca sanayi suyu temini amacıyla 

kurulan Kapulukaya Barajı’nda göl hacmi 282 hm3’tür. Ayrıca Ahilli’de bulunan Çipi Göleti 

sulama amacıyla yapılmıştır. 304,000 m3 su hacmi ile 46 ha.’lık alan sulanmasında kullanılmaktadır.[4]

 

 

Kırıkkale Adı Nerden Geliyor:

 Kırıkkale Osmanlı arşiv belgelerinde "Kırık Kal'a" olarak geçmekte olup yöreye 16. yüzyıldan itibaren Oğuzlar -Türkmen boyları iskan edilmiştir. Kırıkkale Kırık köyü arazileri üzerine kurulmuştur.Kırıkkale adını tarihi kayıtlardan almakta olup halk arasında rivayet edilen "Kırık" ile "Kale" adını irleşmesinden oluştuğu; bunun da Kaletepe'den kaynaklandığı fikri doğru değildir.Kırık köyü köy statüsünü kaybetmiş olup bugün Kırık köyü Mahallesi adıyla varlığını sürdürmektedir.[5]

 

KIRIKKALENİN İLÇELERİ:

 

Kırıkkale’nin biri merkez olmak üzere 9 ilçesi vardır. 

 


Merkez: 

1990 sayımına göre toplam nüfûsu 206.688 olup, 185.431’i ilçe merkezinde, 21.257’si köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dağlıktır. Doğusunda Koçubaba Dağı, güneydoğusunda Dinek Dağları, güneyinde Kızılada Dağları, güneybatısında Kösedağı yer alır. [6]

 

Bahşili:

Bahsili Ilçesi Kirikkale sehir merkezine 5 ,Ankara'ya 80 ,Ankara-Kayseri yoluna ise 3 km mesafede,Türkiye'nin en uzun nehri olan Kizilirmak'a 11 km . kiyisi bulunan 243 km2 yüzölçümüne sahip 700 rakimli bir yerlesim birimidir.

Ilçe kuzeyde Yahsihan,Güneyde Karakeçili ,Doguda Kirikkale ve Keskin ,Batida ise Ankara'nin Elmadag Ilçeleri ile çevrilidir. Ilçeye bagli Karaahmetli Beldesinde bulunan Kizilirmak nehri üzerinde kurulu Kapulukaya Baraj gölünden içme ve kullanma amaçli yararlanilmasi düsünülmektedir.

Bahsili ilçesi engebeli bir arazi üzerinde kurulmustur. Ilçenin batisinda yer alan Küre daginin yüksekligi 1552 metre olup, ( 1774 m . Rakimli) Denek dagindan sonra yörenin en yüksek dagidir.[7]

 

 

Balışeyh:

İlçe adını Oğuz Kayı Beyi Ertuğrul Gazi’nin yakın arkadaşı Şeyh Edebali’ nin diğer adı olan Balı-Şeyh’ten almıştır. Yerleşim tarihi 1230 -1258 yılları arasındadır. İlçede 13.yy. Selçuklu dönemine ait caminin bulunması bu tarihi doğrulamaktadır.

İlçemiz kuzeyde Sulakyurt İlçesiyle 24 km., güneyde Keskin İlçesiyle 12 km., doğuda Delice İlçesiyle 35 km. ve batıda Kırıkkale Merkez İlçesiyle 47 km. mülki sınırları ile çevrilmiş olup, toplam 136 km. mülki sınırlara ve 615 km2 yüzölçümüne sahiptir.  [8]

 

Çelebi:

Konumu itibariyle Çelebi dağı eteklerine kurulmuştur. Çelebi tepesinden bakıldığındaova görünümünü vermektedir. Batısında Bala ve Karakeçili ilçelerikuzeyinde Keskin ilçesidoğusunda ve güneyinde Kaman ilçesi ile sınırdır. Ankara’ya 115 km. Kırıkkale’ye 57 km. Kayseri yolu kavşağına (Keskin ilçesine doğru) 27 km mesafesi vardır. İlçenin yüzölçümü 180 km2 Rakımı 1275 metredir.

İklimi İç Anadolu bölgesinin tipik kara iklimine sahiptir. Kışları oldukça sert ve kar yağışlıhava sıcaklığı kış boyunca genelde sıfırın altında seyreder. Yazları ise sıcak ve kurudur. İlkbahar mevsimi çok kısa sürer. Yağışlar az olduğundan yaz mevsiminde bitki örtüsü bozkır görünümünü alır. Yağışlar çoğunlukla sonbahar ve kış mevsiminde düşer.[9]

 

 

Delice:

İlçemiz  doğuda Sungurlu (Çorum) ve Yerköy (Yozgat) İlçeleri, batıda  Balışeyh (Kırıkkale) güneyde Keskin  İlçesi ve  Kırşehir İli , Kuzeyde ise Sulakyurt İlçesi ve Çankırı İli   ile çevrilidir.  750 Km2’lik bir alana sahip olan Delice İlçesi 34 derece doğu boylamı ile 40 derece kuzey enleminin kesiştiği noktada yer almaktadır. Yüksekliği 750 metredir.

İlçenin iklimi, yazları sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve nispeten yağışlıdır. Devlet Meteoroloji İşletmesi verilerine göre 1963-1997 yılları arasındaki  ortalama yağış 388 mm, ortalama sıcaklık 12 derecedir. İlçe genelde engebeli bir topografya ya sahiptir. Bu engebe , kotun yükseldiği kuzey ve kuzey doğu kesimlerine doğru artmaktadır. Güney bölgeler ve Delice Irmağına yakın bölgeler düz ova görünümündedir. İlçenin en yüksek noktaları kuzeyde Tokuş Dağının zirveleri, (1385 Metre), Elmalı köyü doğusundaki Sarı Tepe (1291 Metre) ve Kuzeydoğuda Üç Dede Tepesidir. (1289 Metre) İlçenin orta ve güney bölümü ekili ve çıplak arazilerle kaplıdır. Özellikle Jipslerle kaplı tuzlu arazilerde bitki yetişmemektedir. Kuzey bölgelerin yükseklikleri seyrek  ormanlarla kaplıdır. İlçe sınırları içerisinde Delice Irmağı dışında yüzey suyu kaynakları çok sınırlıdır. Her mevsim akışı olan Delice Irmağından az da olsa sulama yapılmaktadır. Ancak, Delicenin yan kolları gerek havzaların küçüklüğü, gerekse yağışlardın yetersizliğinden yaz aylarında kurumaktadır. Bu yan kollardan kuzeydeki Büyükavşar’ dan gelen  ve güneyde Çongar’ dan Tavaözü’ne doğru akan Çongar Özü Deresi (Kılıçözü Deresi)kaynaklarla beslenmektedir. Bu kaynaklardan sulamada yararlanılmaktadır.[10]

 

Karakeçili:

İç Anadolu Bölgesi’nde, Kırıkkale İli’ne bağlı bir ilçe olan karakeçili, kuzeyinde Bahşılı, doğusunda Keskin ve Çelebi ilçeleri, güneyinde Bala ilçesi ile çevrilidir. Bozkır görünümünde düz bir alanda kurulmuştur. Kırıkkale’ye 35 km, Ankara’ya 95 km. uzaklıktadır. Denizden 1.100 m. yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 225 km2, 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre 8.296’dır.[11]

 

Keskin:

Keskin, Kırıkkale ilinin bir ilçesidir. Daha önce Ankara iline bağlı olan Keskin, Makina Kimya Endüstrisi Fabrikaları ve Tüpraş Rafinerisi ile gelişerek ülkemizin önemli sanayi şehirlerinden olan Kırıkkale iline bağlanmıştır. Keskin şuanda merkezde dahil olmak üzere tüm ilçelerden yüzölçümü bakımından büyüktür.


Tarihçe

1850 yılına ait Osmanlı arşiv belgelerinden edinilen bilgiye göre Keskin halkının kökeni Türkmenistan kökenli olup Erzurum’dan gelmektedir.

1690-91 yıllarında kurulmuştur. Keskin ilçesi tarih boyunca Keskin Sancağı olarak adlandırılmıştır. İlçe ve köylerinin halkı çoğunlukla en yakın komşusu Bala ilçesi gibi Bozulus Türkmenleridir. Başta Bala olmak üzre Keskin’de de bir çok köyler kurmuşlardır.

Bozulus Türkmenlerinin en büyük oymaklarından biri olan Cerid, Küçüklü, Yabaltun,Tecerlü, Harbendelü, Karaca, Araplu, Danişmendlü, Şeyhlü aşiretlerine mensupturlar.Bu Türkmen aşiretleri yaylak-kışlak hayatı bırakıp Erzurum'dan göçerek bugünkü Keskin ilçesi topraklarına gelmişlerdir. Böylece Bozulus Türkmenlerinin Keskin'e yerleşip kurmaları 1690 yılında gerçekleşmiştir. İlçeye Keskin ismi verilirken Bozulus aşireti isimindin esinlenerek verilmiştir.[12]

 

Sulakyurt:

İlçemiz 15. Yüzyılda Kalecik Nahiyesine bağlı köy olarak Şeyh Şami tarafından kurulmuştur.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, 

"Orada ilerde Şeyh Şami köyüne geldik. Bu Çankırı toprağı Sivas Eyaleti arasında keskin için; Kalecik Nahiyesinde 200 evli mamur ve güzel bir köydür. Ama yine evleri toprağın içindedir." demiştir.

Evliya Çelebi Şeyh Şami için ise;

"Asıl adı Hamza'dır. Hamzavi Tarikatı ondan kalmıştır. Nice kerametleri görülmüştür.' Diyerek onu methetmiştir. Yaptığı camiyi ve türbesini uzun uzun anlatarak konuya şöyle başlamıştır. 

Bu tekkede akla şu beyit geldi; Hazreti Şeyh Şami'yi gelüp ziyaret eyledik; Çok şükür Hakka yine hüsn'i ibadet eyledik.

İlçemizin Şeyh Şami ismi kuruluşundan 1940 yılına kadar sürmüş olup, 1940 yılında Konur ismini alarak Bucak merkezi haline gelmiştir. İlçemiz 27 Haziran 1957'de yayınlanan 9644 Sayılı ve 7033 Sayılı kanun ile Ankara'ya bağlı ilçe olmuştur. 1956 yılında Belediyemiz kurulmuş ve 1960 yılında SULAKYURT adıyla Ankara İline bağlı İlçe merkezi olmuştur.

3578 Sayılı Yasa ile 1989 yılından itibaren ANKARA İlinden ayrılarak KIRIKKALE İline bağlanmıştır.

Bölgemiz 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türk toprağı olmuştur. Fetihten sonra önceleri Karatekin Bey'in idaresinde kalan bölge; Danişment Oğulları Beyliğinin kontrolüne girmiş daha sonrada tamamen Anadolu Selçuklu Devleti'ne bağlanmıştır. Bu Devletin 1308'de yıkılmasından sonra İlhanlı'ların kontrolüne girmiştir. İlhanlılar'dan sonra Eretnaoğulları ve Kadı Burhaneddin'in idaresinde kalmıştır. Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra kısa bir süre Timur'un kontrolüne girdiyse de Çelebi Sultan Mehmed zamanında yeniden Osmanlı toprağı olmuştur. 

Karagüney Dağının kuzey eteklerinde kurulu olan İlçemizin; yüzölçümü 741 Km. kare olup, denizden yüksekliği 830 metredir. İl Merkezine 52. Km, Ankara'ya ise 130 Km'dir.  İlçemizin yıllık ortalama sıcaklığı 11 C. derecedir. Ortalama yağış miktarı ise 410 mm.dir. 

İlçemizin nüfusu 2560 olup, köyler dahil 19.505'dir.İlçemize kara iklimi hakim olup, tabi bitki örtüsünü bozkırlar teşkil eder. Akarsuları Kızılırmak ve Sulakyurt Çayı'dır.

İlçemize bağlı köylerimizin tamamına yakını asfaltlanmış olup, ulaşım rahatlıkla sağlanmaktadır.[13]

 

Yahşihan:

 Yahşihan coğrafi konumunun önemi nedeni ile Cumhuriyet devrinde tam teskilatli bir nahiye merkezi haline gelmiştir. 680 rakımlı olan ilçenin arazileri Demirlibel, Ardıçlı tepeleri ile Küre ve Delikli dağları ile çevrilmiştir. Arazisi oldukça verimli olup, kaynak suları çoktur. Yahşihan Kızılırmak nehrinin sağ doğu kıyısında, Kara Güney dağının Güney eteklerinde kurulmuştur. Kızılırmak araziyi ikiye bölmektedir.

     Ankara-Kırıkkale karayolu asfaltı ilçemiz içerisinden geçmekte olup, ilçemizin il merkezine olan uzaklığı 6 km , Ankara iline olan uzaklığı ise 70 km. dir. Ayrıca Kayseri Demiryolu da ilçemiz sınırları içerisinden geçmekte olup, Kırıkkale´ye 6 km , Ankara´ya ise 86 Km´lik bir demiryolu ağı ile bağlı bulunmaktadır.

     Yahşihan coğrafi konum itibariyle 680 rakımlıdır. İlçemizin Güneyde Bahşili ilçesi, Doğuda Kırıkkale il Merkezi, Batıda Elmadağ ilçesi, Kuzeyde Kalecik ilçesi ile çevrilidir.[14]

 


KIRIKKALENİN TARİHÇESİ:

 

KIRIKKALE’NİN ESKİÇAĞ TARİHİ:

Kırıkkale ili ve çevresinin eskiçağ tarihini aydınlatacak bir arkeolojik kazı henüz yapılmamıştır. Ancak bölgenin tarihi coğrafyasına ışık tutacak bazı bilimsel çabalar da yok değildir. Kırşehir Kaman Kalehöyükte arkeolojik kazılar yapmakta olan Japon bilim heyetinin ilimiz sınırları içerisinde kalan alanda yapmış olduğu yüzey araştırmaları dikkate değer bulgular ortaya koymuştur.

 

KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN KALKOLİTİK ÇAĞI:

Japonların 1990-91 yılları arasında Kırıkkale il merkezi ve ona bağlı ilçe ve köyleri kapsayan yüzey araştırmalarında toplam 21 höyük ve düz iskan saptanmıştır. Bu merkezlerden toplanan seramik örneklerinin değerlendirilmesi sonucu bölgenin Kızılırmak kavsi dışında kalan alanda Neolitik Çağ ve sonrası, Kızılırmak kavsi içinde kalan alanda ise bu dönemi takip eden Kalkolitik Çağı, Eski Tunç Çağı, Assur Ticaret Kolonileri Çağı Hitit İmparatorluk Çağı (zayıf), Frig ve Hellenistik-Roma Çağları ile Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yerleşim birimleri ve bu dönemlerin kültürlerini yansıtan kalıntılar saptanmıştır.

 

KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN KALKOLİTİK ÇAĞI:

Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili Delice ilçesi Yeniyapan köyünün doğusunda doğal bir tepeden, Delice ilçesi Çongar köyünün 3.5 km doğrultusunda yer alan 8.5 m yüksekliğindeki Kültepe’den Keskin ilçesi Cinali köyünün 2 km kuzeybatısında yeralan 8 m yüksekliğindeki Sulucatepe’den ve Kırıkkale ili merkez ilçe sınırları içinde kalan Kuzeren köyünün 3.5 km güneybatısında yer alan 8.5 m yüksekliğindeki Kuzeren höyüğünden derlenen çanak çömlek parçaları Kalkolitik döneme tarihlenmiştir.

Kalkolitik çağ genelde MÖ 5000-3000 yılları arasına yerleştirilmektedir. Maden aletlerin yanında taş aletlerin kullanılmasından ötürü bu devire tarihçiler Taş Maden Devri anlamına gelen Kalkolitik Çağ adını vermişlerdir. Bu kültürün önde gelen iki özelliği bakır aletlerin giderek taşın yerine geçmeye başlaması ile kökleri Neolitik Çağ’a uzayan boya bezemeli çanak-çömleklerdir. Anadolu’yu Erken Kalkolitik Çağ’ın sonralarında farklı bir etnik grup muhtemelen Trakya’dan gelen bir kavim istila etmiş, birçok yerleşim yerini yakıp yıkmışlardır. Erken ve geç kalkolitik dönemler arasında bir ara evre özelliğini gösteren Orta Kalkolitik çağı konusunda fazla bir bilgi yoktur. Hatta böyle bir evrenin varlığı bile tartışma konusudur. Uzun süreli bu karanlık ara dönemi izleyerek kabaca MÖ 4. bin yıla tarihlenen Kalkolitik Çağın son evresine gelinir. Bu dönemde Anadolu’ya Balkanlar üzerinden gelen göçmen kafileleriyle ilişkili olarak nüfus ve yerleşme yerlerinin sayısında da artış olmuştur. Orta Anadolu’da Çorum dolaylarındaki Büyük Güllecek ve Alacahöyük, Yozgat yakınlarındaki Alişar ve Ankara yakınlarındaki Yazırhöyük bu yeni dönemde Anadolu’ya yayılmaya başlayan Kuzey Ege ve Balkan etkili merkezler arasındadır. Kırıkkale ve çevresindeki kalkolitik merkezler de bu etki alanında değerlendirilmelidir. Bu dönemde gittikçe büyüyen köyler birara surla çevrilerek tahkim ettirilmiş, madenin kullanımı ve beraberinde getirdiği ekonomik sosyal canlılığa paralel olarak yeni mesleklerin ortaya çıktığı ve dolayısıyla değişik etnik grupların bir arada yaşamaya başlaması, günlük yaşamın birçok alanına mutfak kültürün, dini yaşam, yarı mimarisi vs. yenilikler getirmiştir.

 

KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN ESKİ TUNÇ ÇAĞI:


Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili Delice ilçesi Yeniyapan köyünün doğusunda, doğal bir tepeden (Yeniyapan) aynı ilçenin Çongar köyünün 3.5 km doğusundaki 110m çapındaki ve 8.5 m yüksekliğindeki Kütlepe’den, Keskin ilçesi Efendi köyünün 2 km güneyinde, Kılıç Özü’ nün dere yatağı kenarında kurulmuş olan 91 m çapında 10 m yüksekliğindeki Alibaz’ dan, aynı ilçenin Kavurğalı köyünün 2 km güneydoğusundaki 210 m çapında,15 m yüksekliğindeki Kavurğalı’ dan, Keskin ilçesi Armutlu köyünün 1.5 km güneydoğusundaki 200 m çapında 13 m yüksekliğinde Armutlu’ dan, aynı ilçenin Cinali köyünün 2 km kuzeybatısındaki 100 m çapında, 7 m yüksekliğindeki Sulucatepe’ den, Keskin ilçesi Köprü köyünün 500 m kuzeybatısında, Kızılırmak’ ın hemen kenarında yer alan 280 m çapında 32 m yüksekliğindeki Büyükkaletepe’den aynı ilçeye bağlı Ceritkale köyünün 2 km güneyinde, Ömer Kuru Dere yatağında yer alan 170 m çapında ve 6 m yüksekliğindeki Yaşar Çayır’ dan, yine Keskin ilçesine bağlı Karağıl köyünün 1 km güneydoğusunda, Dinek dağının batı Kıyıhalil İnceli köyünün 2.5 km kuzeybatısında Kızılırmak’ ın yatağında yer alan 155 m çapında ve 8.5 m yüksekliğinde Tepe (Kıyıhalil İnce) ‘den aynı ilçenin Bıyıkaydın’dan Çatal Sögüt höyüğünde derlenen seramik parçaları Eski Tunç Çağına tarihlenmiştir.

 

KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN ORTA TUNÇ ÇAĞI:

a) Assur Ticaret Kolonileri Evresi: Kırıkkale ili Delice ilçesi, Çongar Köyü Kültepe höyüğünden, Keskin ilçesi Efendi Köyünün Alibaz höyüğünden aynı ilçenin Kavurgulı köyü höyüğünden, Armutlu höyüğünden, Balışeyh ilçesinin öz höyüğünden ve merkez ilçeye bağlı Çatal Söğüt höyüğünden derlenen seramiklerin bir kısmı Assur Ticaret kolonileri evresine tarihlendirilmiştir.

Orta Tunç Çağı MÖ 2000-1400 yılları arasına tarihlenir ve Assur Ticaret Kolonileri ile Eski Hitit Dönemlerini kapsar. Orta Tunç Çağı Anadolu’sunun en çarpıcı özelliği Mezopotamya ile başlayan çok sıkı ve örgütlü bir ticaret ilişkisi bunun sonucunda da yazının öğrenilmiş oluşudur.

Assurlu tüccarlar 200-250 merkepten oluşan kervanlarıyla Anadolu’nun silah yapımında gereksinim duyduğu kalay madeni ile güneyin beğenisine göre dokunmuş ince kumaşlar getirip karşılığında ise altın, gümüş ve değerli taşlar götürüyorlardı. MÖ 1925 yıllarında bu yeni ticari düzenle ilişkisi olarak Anadolu’da Assurca karum (liman) denen pek çok pazar yeri kurulmuştu. Bunlardan en ünlüsü ise Kaneş karumuydu. Bugün Kayseri yakınlarındaki Kültepe de yer alan Kaneş aynı zamanda güçlü bir Hitit Beyliğinin de merkeziydi. Orta Anadolu’da daha sonraları Hitit Devleti’nin başkenti olacak Hattuş’a (Boğazköy), Alişar, Aksaray yakınlarındaki Acemhöyük ve Konya yakınlarında Karahöyük’te de Karumlar oluşturulmuştu. Assur’dan Orta Anadolu’ya uzanan yol üzerinde ise Assurca Wabartum (Konuk-konak) denen küçük konaklama birimleri oluşturulmuştu. Anadolu’daki Karum ve Wabartumların hukuki ve siyasi konumları bilim adamları arasında tartışmalı bir konudur. Kimi bilim adamına göre sömürgelerin idari merkezi, kimilerine göre de yerli beylere vergisini ödeyen serbest ticaret bölgeleridir. Koloni Çağı’nın son evresinde Kültepe (Kaneş) Pazar (Karum’u) yeri, Orta Anadolu’daki pek çok yerleşme yeriyle birlikte MÖ 1725 yıllarında bir yangınla son buldu. Muhtemelen yerli beylerin bir iç hesaplaşması sonucu bu olaylardan sonra Hitit Devleti belirmeye başladı.

 

b) Eski Hitit Devleti Evresi: Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili, Sulakyurt ilçesi, Kıyıhalilincili köyü höyüğünden ve Keskin ilçesi, Köprü köy Büyükkaletepe höyüğünden derlenen seramik parçalarından bir kısmı Eski Hitit Çağına tarihlenmiştir.

Assur Ticaret Koloniler evresinde Anadolu’nun irili ufaklı bir sürü beylik tarafından paylaşıldığını daha önce belirtmiştik. Bu beyliklerden adını bilemediklerimiz içinde önemlileri şunlardır. Neşe (Kaneş), Hattuş, Mama, Puruşhanda, Kuşşara, Zalpa. Ancak kökeni Kuşşara’ ya dayanan Pithana oğlu Anitte (MÖ 1750) lie Orta Anadolu’ da merkezi bir devlete doğru ilk adım atılmıştı. Neşe, Zalpa ve Hattuş’u eline geçiren Anitte kendisini (Gal Lugul) Büyük Kral unvanını taşıyacak kadar güçlü hissediyordu. Anitte’dan 100 yıl kadar sonra, aynı soydan gelen Kuşşara’lı Labarna’nın Hattuş’u başkent yapıp, kente Hattuşa, kendisinede Hattuşalı anlamına gelen Hattuşili (MÖ 1650-1620) adını vermesiyle Hitit Devleti resmen kurulur.

Yerli Anadolu oldukları kabul edilen Hattili Beylere karşılık Hint-Avrupalı Hititlerin kökeni konusunda fazla bilgi yoktur. Anadolu’ya bir göçle dışardan mı geldiler? Bu göç nereden ve hangi tarihte oldu. Bu soruların yanıtları doyurucu belgeleriyle verilebilmiş değildir. I. Hattuşili’nin Hattuşa’yı başkent yapmasıyla birlikte Eski Hitit Devleti hızlı bir biçimde gelişmeye başladı. İçte otoriteyi sağlayan I.Hattişuli, ilk hedef olarak Suriye yi seçmişti.Kızılırmak ı Kırıkkale’nin güneyinde ordusuyla birlikte geçen I.Hattuşili,Suriye’nin önemli şehirlerinden Alalah’ı ele geçireceği sefere çıkıyordu.Alalah’ı ele geçirerek daha ileri harekatlar için büyük bir avantaj elde etti .Sefer dönüşünde Fırat’a doğru ilerleyerek Malatya yakınında ırmağın karşı kıyısına geçti. Batı Anadolu’daki Arzava ülkesi zapt edildi. Bunu izleyen I.Murşili döneminde Halep Hitit Devleti ‘nin sınırları içine sokuldu.Babil fethedildi.( MÖ 1594). Böylelikle Hitiler kısa bir sürede yakın Doğu’nun etkin siyasal güçlerinden biri olarak adlarını duyurdular. Eski Hitit Devleti’nin genişlemesi I.Murşili’nin,Babil seferi dönüşünde bir entrika sonucu öldürülmesiyle son buldu.

İlimiz sınırları içinde kalan alanda bu çağa ait yerleşim yerlerinin çok sınırlı merkez olması dikkat çekicidir. Ancak herhalukarda bu dönemin bölgemizde de temsil edilmesi, ilimiz eski çağ tarihi açısından önemli bir bulgudur ve aynı zamanda yukarıda anlatılan kültür dokusu çerçevesinde değerlendirilmesidir. Dönemin Anadolu tarihi açısından önemi dikkate alındığında, bölgemizde bir arkeolojik kazının yapılmasının değeri daha kolay anlaşılmaktadır.

 

KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN GENÇ TUNÇ ÇAĞI:

Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda, Kırıkkale ili Delice ilçesi, Çongar köyü, Kültepe höyüğünden, Delice ilçesi Harekli Köyü Beşiktepe mevkiinden ve merkeze bağlı Balışeyh kasabasının 4.5 km kuzeydoğusundaki Öz höyüğünden derlenen seramik parçaları arasında bazı örnekler Hitit İmparatorluk çağına tarihlenmiştir.

Hitit İmparatorluk çağı kültürü hemen her yönüyle temelleri daha koloni çağında atılan Eski Hitit kültürünün devamı niteliğindedir. Hitit imparatorluk çağının en görkemli anıtı bizzat başkentleri Hattuşa’nın kendisidir. Hitit uygarlığının en önemli merkezlerinden ikincisi ise, başkentin yakınlarındaki Alacahöyük’tür. Kabartmaları Önasya dünyasının ilk anıtsal örnekleri olmaları bakımından büyük önem taşırlar. Zile yakınlarındaki Maşathöyük, Yozgat yakınlarındaki Alişar, Çorum yakınlarındaki Ortaköy, Malatya yakınlarındaki Aslantepe, Elazığ Altınova’da Korcutepe, Güneyde Tarsus-Gözlükule ve Mersin-Yümüktepe önde gelen öteki Hitit merkezleri arasındadır.

İlimiz sınırları içinde kalan merkezlerin aynı kültür geleneğinin temsilcileri oldukları kesin olmakla birlikte, bu kültürün içindeki konumu ve katkıları ise bir arkeolojik kazı sonucunda açıklık kazanacaktır.

MÖ 1200-800 yılları arasındaki zaman diliminde Anadolu’da herhangi bir kültür kalıntısına rastlanmadığında “Karanlık Dönem” olarak adlandırılmaktadır. Hitit İmparatorluğunun yıkılışına neden olan kavim veya kavimlerin bir süre 400 yıl gibi göçebe yaşadıkları ve sadece hayvancılıkla uğraştıkları var sayılmaktadır. Dolayısıyla bu döneme ilişkin herhangi bir kültür kalıntısının günümüze kadar gelmeyişi bu şekilde yorumlanmaktadır.

İLİN VE ÇEVRESİNİN DEMİR ÇAĞI:

Kırıkkale ili ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarda Kırıkkale ili Delice ilçesi, Çongar köyü, Kültepe höyüğünden, Delice ilçesi Harekli Köyü Beşiktepe mevkiinden, Keskin ilçesi Kavurgalı Höyüğünden, Armutlu köyü Armutlu höyüğünden, Köprü Köyü Büyüktepe höyüğünden, Ceritkale Köyü Yaşçayır Höyüğünden, Karağıl Köyü Horpağan Tepeden, Kevenli Köyü Acıözü, Çifteli Köyü Höyüktepeden ve Kaldırım Köyü Sarımusalı höyüklerinden, Sulakyurt ilçesinin Bıyıkaydın Höyüğünden, Hasandede Kasabası Çatal Söğüt Höyüğünden derlenen seramiklerin bir kısmı Demir çağına tarihlenmiştir.

Bu çağın Demir çağı diye adlandırılmasının temel nedeni, dönemin silah ve diğer aletlerinin çoğunun demirden üretilmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra MÖ 9. Yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’nun yeniden MÖ 3 bin yılının sonlarında olduğu gibi bir çok irili ufaklı güç arasında paylaşmış olması böyle bir adlandırmaya gidilmesinin diğer bir nedenidir. Bu çağla birlikte bölgemizdeki iskanın yeniden yoğunlaşması dikkat çekici bir durumdur. Anadolu’daki Hitit çekirdek sahasının hemen her merkezde Hitit yerleşmesinin üzerine Frig yerleşmesin kurulmuş olması dönemin nüfus yoğunluğunu yansıtması açısından da önemli bir durumdur. Japonlar, Kırıkkale ili ve çevresindeki höyüklerden derledikleri seramiklerin bir bölümünü demir devri seramiği olarak tanımlamışlardır ve Friglere bağlamışlardır.

Frigler MÖ 1200’lerin başlarında Truva savaşı sırasında boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelmiş ve ancak MÖ 8.yy’ın ikinci yarısında merkezi Polatlı yakınlarındaki Gordion olan bir devlet kurabilmişlerdir.

İlimiz sınırları içinde kalan Büyükkaletepe höyüğünün konumu büyüklüğü ve yüzeyinden ele geçen geyik motifleriyle tipik Frig seramiği dikkate alındığında bu merkezin Friglerin önemli bir yerleşim birimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu höyükte yapılacak bir arkeolojik kazının ilimiz eskiçağ tarihinin aydınlatılmasına büyük katkılar sağlayacağı şüphesizdir.

 


KIRIKKALE İLİ VE ÇEVRESİNİN ROMA VE BİZANS DÖNEMİ:

Kırıkkale ili Keskin ilçesi Cinali köyü Sulucatep’den, Ortasöken köyü düz yerleşmesinden, Haydardede köyü Kılıç mevkii düz iskanından, Çelebi ilçesi Kaldırım köyü, Sarı Musalı Höyüğünden ve Karaağıl köyü Hopağan tepeden; Sulakyurt ilçesi Bıyıkaydın köyü höyüğünden, İlimize bağlı Kazmaca köyü Öküztepe düz yerleşmesinden, Merkez ilçe Hacılar Kasabası Asar höyüğünden, Merkez ilçesi Kızıldere köyü, Kuzeren höyüğünden ve Hasandede Kasabası Çatal Sögüt höyüğünden derlenen seramik parçalarından bir kısmı Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenmiştir.

Roma ve Bizans dönemlerine ait çanak-çömlek parçaları, Kızılırmak yatağında yer alan düz yerleşim yerlerinde özellikle Kırıkkale’den güneye doğru uzanan bölgede bulunan höyüklerde bol miktarda derlenmiştir. Bu tür çanak-çömlek parçalarının çok sayıda ele geçtiği höyüklerde ve düz yerleşim yerlerinda prehistorik malzemelere rastlanılmamıştır. Bu Roma ve Bizans döneminde yeni yerleşim yerlerinin kurulduğunu kanıtlamaktadır. Dikkati çeken ayrı bir özellikte höyüklerden çoğunun doğal tepeler üzerine kurulmuş olmasıdır. Ayrıca genel kaideye uyularak, bu höyüklerin büyük bir çoğunluğunun yanında da akar suyun veya su kaynağının varlığıdır.

Anadolu’da Roma İmparatorluğunun egemenliği MÖ 129 yılında Pergamon Krallığının ilhakıyla başlamışlardır. Pergamon Devleti’nin arazisi Anadolu’da ilk Roma eyaleti olan Provinicia Asia olrak yeniden düzenlendi. Bu eyalete başkent olarak da Ephesos seçildi.

Kesin olarak belirlenmiş olmamakla birlikte Kapadokya’nın bir Roma eyaleti olarak Roma’ya vergi vermeye başladığını tarih genelde MÖ 63 yılı kabul edilmektedir. Kapadokya Eyaletinin sınırları Kuzeyde Samsun (Amisos)’dan doğuya doğru Karadeniz (Pontus Euxens), doğuda Fırat ve Büyük Ermenistan, Doğuda Toros dağları, batıda Galatia ve Pamhylia ile çevrili olan bu eyaletin başkenti Kaisareia (Kayseri) idi. MÖ 395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesinden sonra Kapadokya Eyaleti Doğu Roma sınırları içerisinde kaldı.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen ve Sulakyurt ilçesinde bulunan tarihi paraların tetkikinden yörede M.Ö. Romalıların yaşadığı tespit edilmiştir.

Türklerden Sonra : Malazgirt Zaferinin 1071'de kazanılmasından sonra Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış, buralar hızlı bir şekilde Türk-İslam diyarı haline getirilmiştir. İşte o dönemlerde Kırıkkale ili dahilinde bulunan bazı yerlerinde ilk fethedilen İslam beldelerinden olduğu görülmektedir.

Bu konuda Prof. Dr. Beşir ATALAY’ “Kırıkkale ve çevresinin özel bir konumu vardır; yani Orta Anadolu’nun ortasındadır. Çok korunmuş, dışa geç açılmış ve yine de az açılmış bir bölgedir. 1071 yılında Malazgirt Muharebesi ile Müslüman Türklerin Anadolu’ya açılışından itibaren yerleşilen, badireli günlerde dahi hiç işgal görmemiş bir özelliğe sahiptir. Etnik dağınıklığı az olan fazla karışmamış bir bölgedir. Dini homojenlik ise çok belirgindir. Türkiye’nin en az kültür değişmesi geçiren bölgesidir. Denilebilir ki kültür safiyeti önemli oranda korunmaktadır. “ demektedir. (1995 Dünya “Hoşgörü-Manas-Abay Yılı” VII. Uluslar arası Edebiyatı Semineri ve I. Uluslar arası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildirileri , S-159-161)

Prof. Dr. Sadık TURAL da “Ankara, Kırşehir, Konya, Çorum, Çankırı, Yozgat ve bugünkü Kırıkkale ilimizin sınırları içinde olan arazi Türklerin çok benimseyip yurt edindiği, yaylak ve kışlak yerleri olmak üzere seçtiği coğrafya alanlarıdır. “ (Ahmet Yesevî’den Hasandede’ye Gönül Erleri YY-1997, S- 215)

11. yüzyıldan sonra Kırıkkale yöresine Oğuz-Türkmen boyları yerleştirilerek iskana açılmıştır. Bu konuda Prof. Dr. İsmail ÖZÇELİK “Kırıkkalelinin Karakeçili ilçesinde yaşayan Karakeçililer, Anadolu’nun diğer yerlerinde yaşayan Karakeçililerle akrabadırlar. Karakeçililer Osmanlı kayıtlarında Ulu Yörük şeklinde anılan ve diğer bazı boylarıda ihtiva eden birliğin koludur. “ demektedir. (Tarihten Günümüze Karakeçililer, YY-2003, S-95)

Kırıkkale yöresi ile ilgili Prof.Dr. Faruk SÜMER (Oğuzlar ), Prof. Dr. Cengiz ORHONLU (Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskanı), Prof. Dr. Fuat KÖPRÜLÜ (Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar), Prof. Dr. Hikmet TANYU (Ankara ve Çevresindeki Adak Yerleri) vs. eserler mevcuttur.

Türk ve İslam aleminin büyük mutasavvıfı ve evliyası Hoca Ahmet Yesevi'nin oğlu Haydar Sultan'da Anadolu'daki bu mücadelede de yer almıştır.

Bu mücadelenin, Kırıkale'nin en yüksek dağlarından biri olan Behrek Dağı eteklerinde ve civarında Konur Kasabası, Haydar Sultan ve Halil Dede köylerinin bulunduğu mahallerde yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Hatta Haydar Sultan'ın yaptığı savaşta, kafirlere esir düşerek, bugün aynı isimle anılan bu köydeki kuyuya hapsedildiği ve kabrinin de burada bulunduğu ve bu zatın Hoca Ahmet Yesevi'nin oğlu olduğu kaynaklarda geçmektedir.

Diğer taraftan, Balışeyh ilçesinin de o dönemlerde, yani Anadolu'da ilk kurulan Türk yerleşim alanlarından olduğu bilinmektedir. Buradaki taştan yapılmış eski cami ve türbe Selçuklular tarafından 1121 yılında inşa edilmiştir.

Aslında Kırıkkale bölgesi tarihini Ankara tarihiyle birlikte düşünmek, incelemek ve araştırmak uygun olur. Çünkü çok yakın olması nedeniyle buralar, eskiden beri Ankara'ya bağlı bir yöre olarak kalmıştır. Ankara'nın Türklerin eline ilk olarak 1073 yılında geçtiği dikkate alınırsa, Kırıkkale bölgesinin de- genel olarak- aynı yıllarda Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladığı kabul edilebilir. Bazı Haçlı seferleri sırasında buralar tekrar Bizanslıların eline geçmiş olmasına rağmen XII. Yüzyıldan itibaren Selçukluların hakimiyetine kesin olarak geçmiştir. Daha sonraki asırlarda Orta Asya'dan, Anadolu'ya göç eden Oğuz Türk boylarından pek çok aşiret ve cemaat Kırıkkale bölgesinde iskan edilerek, buralar bütünüyle Türk ve İslam diyarı haline getirilmiştir.


Cumhuriyet Döneminde Kırıkkale:

Bilindiği gibi Kırıkkale temelleri 1925'lerde atılan bir Cumhuriyet şehrimizdir. 70 Yıllık gelişmesi, büyümesi ve bugüne taşınması MKEK ile olmuştur. Kırıkkale'nin kurulduğu arazi Kırıkköyü arazileriydi. Kırıkköyü 1925'ten önce 12 hanelik küçük bir köy idi. Kaletepe ise 3-4 km.ötede, aslında bilinen anlamda bir kale olmayıp boz toprakların oluşturduğu bakımsız ve ağaçsız bir tepeydi. 1960 yılından itibaren ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştır.

Kırıkkale şehrini ortaya çıkaran esas sebebin; 1921 yılında buralarda İmalatı Harbiye Fabrikası'nın kurulmasına karar verilmesi ve 1925 yılında top ve mühimmat fabrikalarının temellerinin atılmış olmasıdır. O tarihlerde Kırıkköyü'nün muhtarı olan Hüseyin Kahya ile Yahşihan köyü öğretmeni Hüseyin Avni Bey'in bu olaylarda yardımcı oldukları bilinmektedir.

Şehrin kurulması ve gelişmesi ile ilgili Prof. Dr. Beşir ATALAY “Kırıkkale’nin tarihini 1925’li yıllarda başlatmak mümkündür. Şehrin çekirdeğini oluşturan fabrikaların temeli 1925 de açılmıştır. Kurtuluş Savaşından sonra yeni devletin yeni yönetimi Orta Anadolu’da savunma sanayi kuruluşu için bir yer aramıştır. Başkent olarak da Ankara seçildiği için Başkente de yakın bir yer aranmıştır. Belki Orta Anadolu bu tür bir sanayi için güvenli bir bölge olarak görülmüştür. İşte Kırıkkale’nin bulunduğu boş tarlalar heyetin dikkatini çekmiştir. Arazi sahiplerinin özellikle Kırık köylü Hüseyin Kahya’nın heyete yakın ilgisi bu bölgenin seçilmesine etkili olduğu söylenir.[15]

1925 yılında Top ve Mühimmat Fabrikası'nın temellerinin atılması, Kırıkkale'nin şehirleşmesinin çekirdeğini oluşturur. Aynı kuruma bağlı fabrika sayısı arttıkça personel ve işçi sayısı da artar. Görülmemiş biçimde nüfus artışı görülür. Yeni gelen işçilerin konutları ve halka halka mahalleler çevreye yayılır. Demiryolu, fabrikalarla yerleşim bölgesi arasında sınır oluşturulur.

İlk aşamada, fabrikaların teknik ve idari personeli için yapılan sosyal tesisler ve az sayıda lojman da hemen tren istasyonu civarında yapılır. Fazla konut yoktur. Çünkü çalışanlar, yani işçiler askerdir ve kışlada kalırlar. Sonraları sivil işçilerin işe alınmasıyla konut bölgeleri genişlemiş burası kentin merkezi olmuş, İstasyon Mahallesi adını almıştır. Sanayi kesimine ait sosyal tesis ve işletmelerde aynı yerde genişleyerek Fabrikalar Mahallesi adını almıştır.

1931-1941 yılları dönemi Kırıkkale'nin gelişmesinde ikinci aşamayı oluşturur. Hizmete açılan fabrika sayısı hızla çoğalmış, buna bağlı olarak da işçi ihtiyacı artmıştır. Kırıkköyünden ve çevre köylerden akın akın işçiler gelmiştir. Bu dönem şehre rastgele bir yerleşmenin de başladığı dönemdir. Bu dönemde 6 mahalle daha oluşmuştur. Ovacık, Yenidoğan, Hüseyin Kahya, Tepebaşı, Gürler ve Kurtuluş Mahalleleri, Devlet daireleri ve okulların bir bölümünün kurulma ve açılması bu dönemdedir

1929'da Belediyelik, 1944 yılında da ilçe olan Kırıkkale, küçük bir kasaba görünümünü alır. Kentin bir sanayi şehri olarak öneminin artması ve artan nüfusun baskısıyla, Çallıöz, Güzeltepe ve Sanayi Mahalleri kurulmuştur.

1945 ve 1950'lerdeki nüfus artışı ve hızlı göç olayı ile sadece yakın çevredeki köylerden değil; Orta, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgesi illerinden hızlı bir nüfus akışı olmuş ve Kırıkkale büyümüş ve gelişmiştir. 1955'lerde konut alanları Samsun Karayolu üzerine, kuzeye doğru taşmış ve doğya da genişlemiştir. Karyaka ve Kızılırmak mahalleleri de bu dönemde oluşmuştur.

Şehrin gelişmesi ile ilgili Prof. Dr. Sadık TURAL ise “Bize göre şahrin asıl önemli ve incelemeye değer yanı milli bütünleşmenin örneği olmasıdır. Öncelikle çevre illerden (Kırşehir, Çankırı, Çorum, Yozgat) daha sonra da hemen hemen Türkiye’nin her ilinden bir aile mutlaka Kırıkkale’de yaşamıştır. Gerek bürokratik , gerekse bedeni hizmet alanlarında 1934-1964 döneminde Kırıkkale’ye uğramamış pek az insan vardır. Sonra fabrikanın nüfusu yerinde saydı. İlk emekliler geldi önce, 1968 ve 1969; sonra 1970-1980 döneminde Makine Kimya Fabrikalarında çalışan idealist ustalar emekli oldular. Emekli olanlardan bir kısmı geldikleri kasaba veya köylere, bir kısmı başka şehirlere göçtü. Göç veren bir şehir oluverdi Kırıkkale... Emekliler için Mahmutlar veya Balışeyh yahut Yahşihan veya uygun bir köy- kasaba (uydu kent) haline getirmek için hiç kimsenin aklından geçmedi.” diyor.

1960'lı yıllarda Kırıkköyü ve Yuva köyünü mahalleleri içine katan Kırıkkale, 1970'li yıllardan itibaren hızlı nüfus artışıyla birlikte mahallerini de artırmıştır. 1925'lerde 12 hanelik bir köyden 2001'de 25 mahalleli ve 205.208 nüfuslu bir yerleşim alanı ortaya çıkmıştır.

 

İL OLUŞU:

Kırıkkale 21 Haziran 1989 tarih ve 3578 Sayılı yasa gereğince merhum Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL (Başbakan iken) tarafından yapılan törenle İl olmuştur. İlk Valisi Fikret GÜVEN 17 Ağustos 1989 tarihinde yapılan törenle İl Valiliği görevine başlamıştır.[16]

 

 


https://www.kirikkaleminsesi.com/fotoalbum/2/kirikkale



İLİN TARİHİ VE TURİSTİK MEKANLARI:

 

 

Hasan Dede Türbesi: 

Hasan Dede Camisi’nin batı duvarı bitiGiğinde yan yana duran iki türbedir. Bu türbelerin 

camiye bitiGik ve büyük olanında geyh Hasan Dede diğerinde ise evlatları Mustafa, Halil 

İbrahim ve Ümmühan’ın sandukaları bulunur. Kesme taG duvarlı ve sekiz köGe duvar üzerine oturtulmuş kubbeden oluşur. Camiinin hemen önünde yeşillikler içinde bir şadırvan 

Bulunmaktadır. Güllerle süslenmiş bahçenin içinde ise Hasan Dede torunlarının mezarları 

Bulunmaktadır. Türbenin girişinde bulunan onarım yazıtı Hicrî 1312(1894) tarihlidir. Hasan 

Dede Camii Kanuni Süleyman zamanında Mimar Sinan’a Hasan Dede tarafından 

yaptırılmıştır. Caminin kasabaya bakan giriş kapısının yanında duvarda Hacerü’l- esved’in 

Parçasıdır denilerek el sürülen ve öpülen Mekke taşı bulunur. 15 25 santim boyutunda olan 

bu taş rengi ve parlaklığıyla diğer taşlardan ayırt edilir. Ayrıca bir Alman mühendis tarafından 

pirinç çerçeve içine de alınmıştır. Bu tasın gelişine dair çeşitli efsaneler vardır. Bunlardan en 

yaygın versiyonu şöyledir:

“ Hasan Dede Kasabasının eşraflarından Ömer Ağa Hacca gitmeden önce Hasan Dedeye  uğrar. Hasan Dede evinde inşaat olduğu için Hacca gidemeyeceğini söyler ancak Mekke 

şerifine verilmek üzere bir çıkın verir. Ömer Ağa yolda iken Hasan Dedenin vermiş olduğu  çıkını merak eder ve içine bakar. Çıkını açtığında iki karpuz çekirdeği ve bir kömür parçası  görür. Bunun üzerine Mekke’ye ulaştığında çıkını Mekke şerifine vermeyi istemez. Ancak 

Hac borçlarını yerine getirdikten sonra dönüş hazırlığına giriştiği vakit Mekke şerifi dellel  çıkartarak Rum diyarından bir emanetinin olduğunu söyletir. Bunun üzerine Ömer Ağa 

Mekke şerifinin huzuruna çıkar ve çıkını açar. Yere dökülen karpuz çekirdekleri birer büyük  karpuza, kömür parçası ise kara koyuna dönüşür. Bunun üzerine Mekke şerifi de Hasan 

Dede’ye verilmek üzere bir emanet verir. Dönüş yolunda çıkını merak eden Ömer Ağa çıkını  açtığında çıkın içinde bulunan taş güvercin olur ve camii inşaatında bir türlü taş tutmayan bir oyuğa gelerek yerleşir ve tekrar taş kesilir.”[17]

 

Şeyh Şamil Camii ve Türbesi:

Sulakyurt İlçe merkezinde bulunan cami Şeyh Şamil tarafından yapılmıştır. İlçenin kurucusu olan Şeyh Şamil'e ait türbe bu caminin yanında yüksekçe bir yerde bulunmaktadır.[18]

 

Ballı Camii ve Türbesi:

14.Yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilen yapının kim taraf4ından yaptırıldığı bilinmiyor. Caminin tavan örtüsü ağaç işçiliğinin karakteristik özelliklerini taşır. Vakıfbank Genel Müdürlüğü tarafından özellikleri korunarak restore edilmiştir.

 Koçubaba Camii ve Türbesi 

Koçubaba Camii ve Türbesi;

Evliya Çelebi (16.11.1618) Seyahatnamesi'nde şunları söylemektedir: "Yine kuzeye giderek Akçakoyunlu" köyüne geldik. 100 evli Türkmen köyüdür. Buradan da "Koçu Baba" durağına geldik. Bu da Kalecik kazası (bugün Koçubaba, Sulakyurt ilçesine bağladır.) Toprağında 200 evli Türk köyüdür. Ama görünürde asla ev yoktur. Hapsi de yer altında ahırlı, mutfaklı, süfhalı, misafirhaneli evlardir. Buraya Keskin içi derler. Gayet mamur yerdir. Kışı sert olduğundan evleri toprak altındadır. Ama damlarının üstü çayır çimendir. Evlerin birer bacaları vardır. Yumuşak beyaz taşı istedikleri gibi oyup kesip biçerek evler yapmışlardır. İçine bin adam girse kaybolur. Bu köyde "Koçubaba" ziyaretgâhı vardır. Bu zat Bektaşi halifelerindendir. Türkmen yaylasında bu babaya çok inanırlar.

 

Haydar Sultan Camii ve Türbesi:

"Kırıkkale'nin Keskin ilçesine 22 km. uzaklıkta bulunan Haydar Sultan köyünde Böyrek Dağları'nın eteklerinde köye 500 m. kadar köye 500 m.kadar uzaklıkta yer almaktadır. Geç Roma ya da Erken Bizans dönemlerinde varolan muhtemel bir manastır üzerine inşa edilen Haydar Sultan Külliyesi Camii, Türbe, Hazire, Çeşme ve Kuyu'dan ibarettir. Yapılan onarımlarla asıl hüviyetini kaybeden külliyeden günümüze Deliler Kuyusu adı verilen kuyular ile iki adet kitabe kalmıştır."

"Keskin'e Haydar Dede köyündeki kuyu ve türbenin o eski yere giden bir tarihçesi ve anlatılan menkıbesi vardır. Buna göre Haydar sultan ve kuyu hakkında anlatılan ve yazılanlar büyük Türk mutassıfı ve evliyası Hoca Ahmet Yesevi'nin oğlu Haydar'ın Kırıkkale-Keskin bölgesinin Müslümanlaştırılmasında ve bunların Türk yurdu olmasında en büyük yardım ve hizmeti ifa ettiği fikrini bizde kuvvetlendirmektedir. Öyle ki, buradaki türbenin onun olması ihtimali oldukça güçlüdür."

Deliler kuyusu camiinin yanında etrafı duvarla çevrili avludadır. 50 cm.çapında bir kuyu bileziği, onun altı ise 60x60 cm'lik kare bir kuyudur.

Kuyu ağzı beton kaplamalarla yükseltilmiş olup zeminden derinliği 1,5 m.kadardır. Kuyu suyu soğuk olmasına karşılık kaynıyor ve buhar çıkartıyor görünümündedir.

Suyun kükürtlü olması ona böyle bir görünüm kazandırmış olmalıdır. Topraktan çıkan gazlarla birlikte fokur fokur kaynak görünümdedir.

Yörede pek çok türbe de bulunmaktadır. Küçükafşar Türbesi, Tokuş Baba Türbesi (Delice İlçesi Çatallı köyü ile Kayakköyü arasında) Halil dede Türbesi (Çelebi İlçesi Halildede köyüne 1 km.uzaklıkta) gibi türbeler halk tarafından ziyaret edilen yerlerdir.[19]

 

Tarihi Çeşnigir Köprüsü:

Kırıkkale’de Kızılırmak üzerinde bulunan bu köprünün Selçuklular zamanında, XIII.yüzyılda yapıldığı bilinmektedir. Ankara Savaşı sırasında Timur’un orduları bu köprüyü kullanmışlardır. Köprü Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında yeniden yapılmıştır. 

Günümüzde Kapulukaya Barajından ötürü yol güzergahı değişmiş ve köprünün ayak kısımları baraj suları içerisinde kalmıştır. 

Köprü 110 m. uzunluğunda, 6 m. genişliğinde olup, kayalık bir zemine oturmuştur. 12 gözden meydana gelen köprü simetrik olarak yapılmamıştır. Kemerlerin biri geniş, diğeri dardır. Bazıları daha yüksek, bazılardı daha alçaktır. Sivri kemerlerinin üzerinde daha küçük olarak tahfif kemeri bulunmaktadır. Menbaa tarafında köşeli ve sivri külahlı selyaranları bulunmaktadır. Gezginlerden öğrenildiğine göre köprü başında taştan yapılmış bir arslan heykeli bulunuyordu. Ancak bu arslandan günümüze hiçbir iz gelememiştir. 

Köprünün yanında XIII. yüzyılda yapılmış bir han olduğu bilinmektedir. Ancak bu handan herhangi bir iz günümüze gelememiştir."[20]

 

Kozlu Yöresi Antik Kenti :

 Sulakyurt ilçe merkezine 7 km. uzaklıkta bulunan eski bir kent kalıntısıdır. Yüzey araştırmalarında kentin Roma dönemine ait olduğu tespit edilmiştir.

 

Ceritkale Kaya Mezarları: 

Bölgenin en eski yerleşimlerinden birisi, Keskin ilçesinin güneybatı tarafında, ilçe merkezine takriben 9-10 km. uzaklıkta olan Ceritkale köyü yakınlarındadır. Demir Çağı’na tarihlenebilecek bu kaya yerleşmeleri, Ceritkale köyüne 3 km. mesafede, bir vadi içinde ve vadinin doğuya bakan yamaçlarında yer almaktadır.[21]

 

 

KIRIKKALEDEKİ MÜZELER:

Silah Sanayi Müzesi :

MKE Silahsan Hafif Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren bir müzedir. 15 Temmuz 1990 tarihinde faaliyetine başlayan müze, daha geniş bir mekânda yeniden düzenlenerek 2 Kasım 1993 yılında yeniden ziyarete açılmıştır. Müzedeki eserlerin büyük bölümü 2. Dünya Savaşı yıllarında Karadeniz Bölgesi halkından devlet tarafından toplanmıştır. Bir kısmı da koruma altına alınmak üzere, İstanbul-Tophane’de bulunan silah fabrikasından gönderilmiştir. Savaş sırasında çelik malzeme sıkıntısı çekildiğinden bu silahların büyük bir bölümü çelik fabrikasında eritilerek, namlu çeliği üretilmiştir. Müzede halen 299 adet eser sergilenmekte olup, eserler 14’üncü yüzyıldan günümüze kadar kronolojik sırayla teşhir edilmektedir.[22]

 

Kırıkkale üniversitesi:

 

Kırıkkale Üniversitesi Hakkında Genel Bilgiler

3 Temmuz 1992 tarihinde kurulan Kırıkkale Üniversitesi, kuruluş kanununa göre Fen-Edebiyat, İktisadi ve idari Bilimler, Mühendislik ve Veteriner Fakülteleri; Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri ve Sağlık Bilimleri Enstitüleri ile Ankara Üniversitesi'nden devralınan ve faal durumdaki tek birim olan Kırıkkale Meslek Yüksekokulu'ndan oluşmuştur. Kırıkkale Üniversitesi, kuruluşunu takip eden 1993-1994 eğitim-öğretim yılına, 3 fakültede 6 bölüm, 1 yüksekokulda 10 program; 2 enstitüde ise 8 anabilim dalıyla başlamıştır.

1994-1995 öğretim yılı başında Keskin'de 3 programlı bir yüksekokul daha açan, Kırıkkale Üniversitesi'ne 3 Ocak 1995 tarihinde Tıp, Hukuk ve Eğitim Fakülteleri; 12 Ağustos 1998 tarihinde de Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu eklenmiştir. Bu birimlerden Hukuk ve Eğitim Fakültelerine 1997-1998, Tıp ve Veterinerlik Fakültelerine 1998-1999 öğretim yılında öğrenci alınmıştır. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ise 1999-2000 öğretim yılında eğitime başlamıştır. Tıp Fakültesi'ne bağlı Süleyman DEMiREL Araştırma ve Uygulama Hastanesi de 2001 yılında açılarak hizmete girmiştir. Ayrıca Diş Hekimliği Fakültesi'nin kuruluşu 24/06/2002 tarihinde Bakanlar Kurulunca onaylanmıştır ve poliklinik hizmeti vermektedir. Güzel Sanatlar Fakültemiz, 06.06.2005 tarihinde kurulmuştur.

Sağlık Bilimleri Fakültemiz ise; Milli Eğitim Bakanlığı'nın 26.11.2008 tarihli ve 27338 sayılı yazısı üzerine 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanunun ek 30. maddesine göre, Bakanlar Kurulu kararınca 19.12.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak kurulmuştur. Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Üniversitemizdeki fakülte sayımız 10'a ulaşmıştır.[23]

 


Kırıkkale Kültür ve Sanatı-Kırıkkale Kültürü-Kırıkkale Yöresel Sanatları:

 

DOKUMACILIK:

İlimizde eskiden halı ve kilim dokumacılığı çok yaygındı. Ancak günümüzde sosyal ve ekonomik gelişmenin neticesinde bu gelenek unutulmaya yüz tutmuştur. Karakeçili Keskin Balışeyh Sulakyurt ilçelerimizde hâlâ eski dokuma tezgahları olmakla birlikte pek kullanılmamaktadır. Yörede yapılan araştırmalarda eski halı ve kilimlerin döşeme sedir ve divan gibi yerlere serilerek kullanıldığı tespit edilmiştir. Yöre halı ve kilimlerinde öne çıkan bir renk ve desen yoktur. Genelde 4 ana renk kullanılmış desenlerle süslenmiştir. Karakeçili halı ve kilimleri tercih edilen dokumalardır. Halı yastık heybeseccade yolluk halı gibi dokumalar ilgi gören ürünlerdir.

 

EL SANATLARI:

İlimizde el sanatları çok yaygın olup özellikle Halk Eğitim Merkezleri’nin yörede yaptığı çalışmalarla yaşatılmaya çalışılmaktadır. Açılan kurs ve sergilerde iğnemekik tığ ve filkete gibi aletlerle yapılan el sanatları sergilenerek her tekniğin kendine has güzel örnekleri tanıtılmaktadır . İğne oyalarını ulamalar hotoz oyaları taç oyaları dal oyaları saksı ve kır çiçekleri gibi bölümlere ayırmak mümkündür. Oyalarda genelde doğal güzellikler kopya edilmekte geometrik şekillerin yanında doğadaki tüm renkler kullanılmaya özen gösterilmektedir. Boncuk oyalarında ise ip ve renkli boncuklar kullanılmaktadır.

Bu oyalar özellikle bayanların giydiği yemenilerde bazı folklorik giysi başlıklarında  yatak masa ve sehpa takımlarında örtü veya evin bir köşesinde aksesuar olarak kullanılmaktadır.

 

 

ESKİ EVLER:

Yöremizde Osmanlı Dönemine ait eski evler ve konakların bir kısmı hâlâ korunmaktadır. İlçe kasaba ve köylerimizde orjinal yapısı muhafaza edilen evler mevcuttur. Bu evler genelde 2 katlı olup büyük bir salondan odalara geçilmektedir. Taş ve kerpiç yapıların pencere kapı ve tavanları ağaç işlemedir. Yüklük adı verilen bölümlerde bulunan bölümlerde ağaç işlemeciliğin güzel örneklerini görmek mümkündür. Yontma oyma kakma kaplama silmetorna yakma yaldızlama teknikleri ile yapılmış ve süslenmiş ağaç işlemeciliğinin özellikle Balışeyh-Ballı Camii’nde Beyobası Pehlivanlı KonağıKeskin’de Osmanlı dönemi dini ve sivil mimarı da kullanıldığı tespit edilmiştir.[24]

 

Yayla Turizmi :

Kırıkkale ili sınırları içerisinde, yükseklikleri 1200-1600 m. arasında değişen yaylaları bulunmaktadır. Küre Dağı’ndaki Hodar, Bedesten, Kamışlı, Sarıkaya; Koçu Dağı’ndaki Koçu, Denek dağlarındaki Gümüşpınar, Pehlivanlı, Suludere, Yeşilkaya, Azgın yaylaları en önemlileridir.

Karakeçili ilçe merkezi ve Balışeyh ilçesine bağlı İzzettin, Hüseyinbeyobası ve Kılevli köylerinde her yıl yaz aylarında Türkmen şölenleri düzenlenmektedir. Bu kapsamdaki etkinliklere Çevre yerleşim birimleri halkının yanı sıra Kırıkkale dışında yaşayan hemşehrileri de katılmaktadır. Kurulan kıl çadırlarda yöresel kıyafetler içinde yemekler ikram edilmekte, halk oyunu ve halk müziği gösterilerinin yanı sıra yarışmalar sergilenmektedir. Ayrıca il dışında bulunan hemşehriler yaz tatillerini bu etkinliklerin yapıldığı süreye denk getirerek tatillerini köylerindeki yayla evlerinde geçirip memleket özlemlerini de gidermektedirler.[25]

 

Mağara Turizmi :

Sulu Mağara:

 Mağara Kırıkkale ili, Keskin ilçesi, Arzu Bayırı mevkiinde yer almaktadır. Yatay olarak gelişmiş, yarı doğal-yarı yapay, düden konumlu bir mağaradır. Büyük bir bölümü maden ocağı olarak açılan Sulu Mağara’nın doğal bölümü birbirine bağlı üç kattan meydana gelen Pliyosen rölyef sistemine aittir. Toplam uzunluğu 285 m’dir. Üç kattan oluşan yapay galerilerde kurşun işletmesi yapılmıştır. Gerek doğal gerekse yapay bölümleri birbirine bağlayan dar geçitler Erken Hıristiyanlık döneminde yapılmış taş duvarlarla örtülüdür. Hidrolojik olarak vadoz zonda yer alan Sulu Mağara yağışlı dönemlerde tavandan damlayan sular dışında bütünüyle kurudur. Bu suları toplamak için eski dönemlerde derinliği 2 m’yi bulan havuzlar yapılmıştır. Mağara kuru ve sıcak bir havaya sahiptir. Mağara turizm amaçlı değerlendirilebilir.[26]

 


KIRIKKALE MÜZİK KÜLTÜRÜ

HALK ŞAİRLERİ:

Kırıkkale’de yetişmiş pek çok ünlü halk ozanı bulunmaktadır. Tanınmış ilk ozanlarından birisi Hasandede Kasabasında meftun bulunan Aşık Hasan Dede’dir (?-1607). Şairin Türkçe yanında Farsça ve Arapça bildiğine dair bilgiler mevcuttur. Şiirlerinden saz çaldığı anlaşılan Hasan Dede aynı zamanda bir ordu şairi olarak da ün yapmıştır. Yine 18. yüzyılda yaşadığı bilinen Budala Hüseyin’de Hasan Dede soyundan tanınmış halk ozanlarından birisidir. Yesarı mahlasını kullanan Cemal Kandemir (1984-1971) Keskinli Aşık Yunus, Aşık Uzun, Ozan Haydari (Kaya Özlük 1931), Dede Aydemir, Mustafa Yılmaz gibi halk şairleri yöremizin tanınmış ozanlarıdır. Bozlak, uzun hava türlerinde tanınmış halk ozanları da yetişmiştir. En tanınmışları Keskinli Hacı Taşan (1930-1983) ve Ekrem Çelebi’dir. Yörede yetişen halk ozanları arasında Aşık Dede Bekar, Bilal Tombak, Nuh Aygün, Kamil Abalıoğlu, Cevdet Babacan, Vedat Cöke, Erol Tambak, Ekrem Aydostlu, Aşık Çevik, Seyit Çevik, Kudret Taşan, Seyfettin Taşan, Erol Çöke gibi isimleri sayabiliriz. Yörede davul, zurna ve bağlama kullanımı çok yaygındır. Kaval çobanlar tarafından çalınırken; def daha çok kadın oyunlarında kullanılır. Bağlama milli bir çalgı olarak bozlak ve kırık havalarda kullanılmaktadır. ŞİİRLER (destanlar, türküler, maniler, tekerlemeler, ninniler, ağıtlar vb.)

 

MANİLER

1- Ey dağlar ulu dağlar Çeşmeli sulu dağlar Burda bir yiğit ölmüş Gök gürler bulut ağlar 2- Mendili işledim Ucunu gümüşledim Sevdiğimin adını Mendilime işledim 3- Hey oynayan yavrular Ağaçta kuş yavrular Ellerin derdi biter Benim derdim yavrular 4- Suyu verdim soğana Gönlüm düştü oğlana Oğlan beni almazsa Bıçaklara doğrana 5- Arıktan atladım geçtim Cebini yokladım geçtim Efkarım evlenmek değil Adını yokladım geçtim 6- Su diyor geleyim mi? Taş duvar deleyim mi? Sen orda ben burda Hasretten öleyim, 7- Atladım indim bağa, Alnım değdi toprağa. Yarden evvel ölürsem, Girmem kara toprağa. 8- Dama çıktım dam değil Penceresi cam değil Yâr içinde ölürsem, Bu da bana gam değil. 9- Asmada üzüme bak Betime benzime bak Ne kadar hain yarsın Gülerek yüzüme bak 10- Bahçede iğdemidir Dalları yerdemidir Her güzeli seversin Sendeki midemidir. 11- Harman yerin süpürdüm Bağdaş kurdum oturdum Yazıklar oldu bana, Nazlı yâri yitirdim 12- Saçların kara yârım Her sabah tara yârım Tellerinin içinde Gönlümü ara yarim 13- Tohumlar ekilmiyor, Yapraklar dökülmüyor Nazın bu kadarı da Doğrusu çekilmiyor 14- Patlıcan oymadın mı? Tadına doymadın mı? Ana beni kınama Sen cahil olmadın mı? 15- Elma attım kızlara Yuvarlandı düzlere Sende pişman olursun Söylediğin sözlere 16- Ay doğar ışık gider Gölgesi şaşık gider Sevdiğini almayan Gözleri açık gider 17- Çiçeğim açtı solmaz Çilem bir türlü dolmaz On beşinde yâr seven Ölürde iflah olmaz Bir Bozlak Örneği : Aman Dinek Dağı da yeni geldim Gurbetten Başım ayık gitmiyor da beladan Dertten Kemlik mi gelir de mert oğlu mertten Kötülerin gölgesi olmaz dalı olmaz Çıkaydım da Dinek dağı salına, salına Mal kataydım da mal yemezin malına Sıtkı bütün arkadaşın yoluna Biz kelleyi seve seve verenlerdeniz.

 

OYUN HAVASI ÖRNEKLERİ:

 Mor Koyun Mor Koyun meler gelir Dağları deler gelir Hakikatli yar olsa Uykuyu böler gelir Mor koyun kuzusuna Can kaynak bazısına Ne deyim de ağlayım Alnımın yazısına. Misket Güvercin uçuverdi Kanadın açıverdi El oğlu değil mi Sevdi de kaçıverdi A benim hacı yarim Başımın tacı yarim Eller bana acımaz Sen bari acı yarim.

 

SÜRÜLER İÇİNDE SÜRMELİ KOYUN

Sürüler içinde sürmeli koyun Şafaklar atıyor serhoşum uyu acanım gel uyu Son kadehte yaptın bana bir oyun Niyandasın sürmeli palazım niyanda hadaman niyanda Ellerim saz çalar gözüm ihvanda hadaman ihvanda Aşağıdan gelir gelinin göcü Gelinmi ettiler canımın içi acanım gel içi Beş sene sakladım verdiği Niyandasın sürmeli palazım niyanda hadaman niyanda Ellerim saz çalar gözüm ihvanda hadaman ihvanda İki çeşme yaptım altun oluklu Suyunu bağladım ala balıklı acanım balıklı Bir yar sevdim oda benden yanıklı Repertuar No : 72 Türü : Uzun Hava Yöresi : Kırıkkale – Keskin Kaynak : Hacı Taşan Derleyen : Hacı Taşan

 

BEN GİDİYOM EMANETİM ALLAH’A ( BOZLAK )

 Ben gidiyom emanetim Allah’a Kara gözlüm bu ellerde kal gayrı Attı kısmet gurbet ele gidiyom Dost elinden ayrı gider yol gayrı Benim arzumanım kaşı kemindır Dost elinden zalım halim yamandır Gidiyom geleceğim gümandır Halelleşek nazlı yarim gel gayri Repertuar No : 73 Türü : Uzun Hava Yöresi : Kırıkkale – Keskin Kaynak : Hacı Taşan Derleyen : Hacı Taşan Derleyen : TRT Müzik Dairesi BEN ÖLÜRSEM KARALARI BAĞLAMA ( BOZLAK ) Ben ölürsem karaları bağlama Görmedim yarim diye ağlama Küstüğünü kimselere söyleme Adam dostun bir çift sözüne küser mi Seher vakti bir yel eser ekseri Gözümün yaşı da deler mermeri Küstün mü sevdiğim gelsene beri Adam dostun bir çift sözüne küser mi Yöresi : Kırıkkale – Keskin Kaynak : Hacı Taşan Derleyen : Hacı Taşan BİZE GAM ÇEKTİRDİ DE SEHPAYI HİCRAN Aman... Bize gam çektirdi de sehpayı hicran Gidem mi bu ayrılık başaca böyle of of Yoksa dert böğrümden eyledim noksan vay noksan Acep tecelli kader mi (böyle)2 oy oy... Aman... Yoksa dert böğrümde eyledim noksan Acep tecelli kadar mi (böyle)2 oy oy Aman... Beri dön beri de sıtkı bütünüm Havaya çekildi benim tütünüm of of Elleri koynunda ben bir (yetimim)2 Yoksa tecelli kader mi (böyle)2 oy oy... Aman... İki eli koynunda ben bir (yetimim)2 Yoksa tecelli kader mi (böyle)2 oy oy. Yöresi : Kırıkkale – Keskin Kaynak : Hacı Taşan Derleyen : Hacı Taşan BİZİM ELDEN GEÇTİM’OLA OBALAR (BOZLAK) Bizim elden geçtim’ola obalar Üzerine giymiş türlü libalar Bir daha yar seversem olsun tövbeler Mestane gözlü yar gidenden sonra Dünya zindan oldu bir gaflet geldi Ayrılık okudur sinemi deldi Yürü fani dünya sende nem kaldı Mestane gözlü yar gidenden sonra Yöresi : Kırıkkale – Keskin Kaynak : Ekrem Çelebi Derleyen : Ekrem Çelebi

 

BU NASIL TALİHTİR BU NASIL KADER BOZLAK – AĞIT

 Bu nasıl talihtir bu nasıl kader Yüreğimi yaktı sızın kardaşım Anam feryat eder ağlıyo peder Niye açılmıyo gözün kardaşım Zalım gurbet mekanımız yerimiz Daima ağlamak bizim karımız Gitti ümidimiz gönül varımız Ne yatıyon biraz gezin kardaşım Yürümüyor kırılası dizlerim Hiç görmüyor kör olası gözlerim Bayramlar gelse de gene özlerim Düğününü yaptın güzün kardaşım Yöresi : Kırıkkale – Keskin Kaynak : Hacı Taşan Derleyen : Hacı Taşan CERİD’İN ATLARI SÖKÜN EDİNCE ( CERİT BOZLAĞI ) Aman... Cerid’in atları sökün edince Açılsın Urum’a yolu Ceridin Kırıldı kanadı kolu Ceridin Sinsi bir oğlu Fettah Bey’in ölünce Kırıldı kanadı kolu Cerid’in Aman... Sineği çoktur Nizip ovasına varmayın Pusu vardır şer dallar girmeyin Mürseloğlu kız istiyor vermeyin Kohuldatman gülün ele Cerid’in oy Aman... Ali Bey’in pek tatlıdır dilleri Fettah Bey’in fincan gibi gözelleri Burnu hızmalı Cerid kızları


TURNAM

 

Açtım perdeyi de turnamı gördüm

Dost yüzünden artıyor efkarım, derdim
Yaradan aşkına bir selam verdi
Turnam ben mahkumum avcı değilim

Turnam varırsanız bizim ellere

Selam söylen orda açan güllere
Söyleyin derdimi esen yellere

Turnam ben mahkumum avcı değilim

Turnam ötmez misin sıla dışında

Hasretlik gurbetlik vardır başımda
Giymişim cezamı şu genç yaşımda

Turnam ben mahkumum avcı değilim

Yel vurdukça açılıyor sırmalar

Mor zülüfler ak gerdanı tırmalar
Katar katar olmuş gider turnalar

Turnam ben mahkumum avcı değilim

Bir çift turna gördüm gökte yorulmuş

Avcı vurmuş kanatları kırılmış
O da benim gibi yarden ayrılmış

Turnam ben mahkumum avcı değilim

Beri gel beri de Sıtkı bütünüm

Yanarım yanarım çıkmaz tütünüm
Elleri koynunda ben bir yetimim

Turnam ben mahkumum avcı değilim

Bazen efkar gelir bazen gam gitmez

Sılamın üstünde turnalar ötmez
Ele düğün bayram ben de gam bitmez

Turnam ben mahkumum avcı değilim

AVŞAR BOZLAĞI

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız kirmani

Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın, dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur

Öter tüfek, davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.



BÜTÜN AHBAPLARI ANSIN ADINI

Bütün ahbapları ansın adını

Anlayan alırdı onun tadını
Emmisi dayısı garip kadını

Döşeyin evleri Hacı geliyor

Bir garip ölümü acı geliyor

Hizmet için nice dağlar aşanı
Keskinli bilirler Hacı Taşan’ı

Bunca yıllık hizmetleri boşa mı

Açılsın meydanlar Taşan geliyor

İnsan hizmetine koşan geliyor
Var mıdır insandan daha üstünü

Bir bilirdi düşmanını dostunu

(Ayırmazdı düşmanını dostunu)

Diksinler Keskin’e onun büstünü

Ayrılsın meydanlar Hacı geliyor
Bir garip ölümü acı geliyor

Anam Keskinlidir, babam Kırşehir

Gönülden geldi de eyledim kahir

Saygım var insana evveli-ahir
Açılsın meydanlar Taşan geliyor

İnsan hizmetine koşan geliyor



NAHNÜ KASEMNA’DA TAKSİMDE MEVLA

Nan ü kasemnada taksimde Mevla

Perişan kısmeti bana mı verdin
Aleme gösterdin zevki ile sefa

Tükenmez davayı bana mı verdin

Bilmem ne tecelli bilmen ne hikmet

Aleme gösterdin dane-yi kısmet
Yeter gayrı felek çektiğin zahmet

Derd ile mihneti bana mı verdin.[27]

 

 

 

KIRIKKALEDE GELENEK VE GÖRENEKLER:


DÜĞÜN

Düğün öncesinde hazırlıklar yapılır. Ev eşyaları ve gelinlik alınır. Bunlar kızın sandık içi çeyizi ile birlikte kız evinde sergilenir.Oğlan babasının en yakın arkadaşı "Düğün Kahyası" oğlanın en yakın arkadaşı da "Sağdıç" olarak seçilir.Yöremizde düğünler genellikle Cuma günü namazdan sonra başlar Cuma namazından çıkanlar yanlarında cami imamı olmak kaydıyla düğün evine gelirler. "Bayrak Yemeği" diye adlandırılan yemek yenir.Yemekten sonra bir sırık ucuna takılmış Türk Bayrağı ile bayrağın üzerinde bulunan ayna ve elma evin çatısına(damına) dikilir. Bayrak sırığın ucuna asılmadan önce imam tarafından dua edilir. Bayrağın asılmasına yörede halk tarafından "Bayrak Kaldırma" denir.Davul ve zurnalar çalmaya başlamadan önce köyde ve çevrede cenazesi olan aile varsa davul ve zurna ile birlikte düğün sahibi ile birlikte bu aileye "yas alma"ya giderler. Yas alma aynı zamanda düğünün başlaması davul zurnanın çalması için bu aileden izin almak anlamına gelir.Aynı günün akşamı okuntular yani davetliler gelir. Davetlilere yemek ikram edilir. Okuntular gelirken haber verirler. Davul zurnacı davetlileri karşılamaya çıkar. Davetliler düğüne güçleri oranında hediye getirirler. Bu hediyeler; ev eşyası para düğün için yiyecek zahiredüğünde kesmek için etlik küçük baş hayvan olabilir.

 

KIZ KINASI: 

Cumartesi akşamı düğün kız kınasının yapılması ile devam eder. Üzerinde çeşitli renkte yanan mumlar olduğu halde büyükçe bir tepsinin içine çerez şeker kına ve Antep fıstığı; geneline hediye olarak elbise ayakkabı hazırlanıp bir çocuğun başı üzerinde kız evine varılır. Kız evinde kadınlar gelin kızın yanına giderler ve kına türküleri söyleyerek kızın kınasını yakarlar. Düğün alayı oğlan evine döner davul zurna kız evinde kalır. Bir müddet sonra kız evi davul zurna eşliğinde "oğlan kınası" nı getirir. Kına yine mumlarla süslenmiş üzerinde çerez ve hediyeler olduğu halde bir tepsi üzerindedir. Yanında sağdıç olduğu halde oğlanın eline bu kına yakılır.

 

GELİN ALMA: 

Düğünün son günüdür. Bu genellikle Pazar günü sabahta hazırlıklar yapılır. Gelini almaya gelenlere babası kızını teslim eder. Kız eğer varsa bir erkek kardeşinin koluna girmiş olarak evden dışarı çıkar. Oğlan evinden gelenler o anda sevinç gösterileri yaparlar. Düğünün kız evi açısından en dramatik anı bu zamandır. Gelin oğlan evine girerken eline bir parça yağ verilir. Bu yağ gelin eve girerken tavana sürülür. Bu da " Yağ gibi yapışsın kalsın" demektir. Ayrıca gelin oğlan evine gelirken beraberinde kaşık çivi bıçak. gibi şeyleri de getirir. Bu da gelinin "bereketiyle gelmesi " anlamına gelir.[28]

 

Kırıkkale-Halk Oyunları ve Giyim:

 

Kırıkkale insanının giyim kuşamı, gelenekselliğini yörelere göre kısmen sürdürmektedir.

Kadınlarda : 

Ayakta papuç, işlemeli, yün örgülü çorap, üç etek çembere, başta yemeni ve üstünde de fes veya başlık dikkati çeker. Bazı yörelerimizde üç eteğin yerini çok renkli şalvar almaktadır.

Kimi yörelerimizde de renkli poşu, oyalı yazma, sırmalı dolamalar, önü altın sırmalı kofiler, çene ve boyun bağları, baştan iki yana sallıntılı kırmızı, yeşil, mavi ziliflik kadın başına güzellik veren süslerdir. Sırtta bürümcük işlik, üstüne şetarı yelek giyilir. Bele ibrişim ya da şal kuşak da süslü giyimi tamamlayan ögelerdir. Varlıklı olanlar bellerine gümüş şavatlı, kabartma tokalı kemer takarlar. Genellikle ipek alaca önlük ya da üç etek giyilir. Ayaklarda tiftikten örülmüş çorap, tongurdaklı kundura ya da altı yumuşak papuçlar vardır.

 

Erkeklerde : 

Kinot pantalon, sivri burun ayakkabı, yelek, yakasız işlik (gömlek) ve ceket giyilir.

Ne var ki gerek kadın ve gerek erkeklere özgü ve geleneksel giysiler her geçen gün kaybolmakta ve yerini çağımızın getirdiği çağdaş ve daha basit giysiler almaktadır.

 

KIRIKKALE HALK OYUNLARI

Kırıkkale, halk oyunları yönünden komşu Ankara, Kırşehir, Çorum illeriyle benzerlik gösterir. Halaylar, kaşıklı oyunlar yaygındır. Zeybek bilinmez. Karakeçili ilçesinde halay olarak; Köprüden Geçti Gelin, Oy Pambığım, Pambığım (Bugün Ayın Işığı), Üç Ayak, Yeldirme, Kaşıklı Oyun olarak da Konyalı, Gel, Gel, Süpürgesi Goruhdan, Ay Doğar Bedir Allap meşhurdur. (ÖZÇELİK 1995; 186-191, yılmaz 1996; 239-240). Ateş etrafında geceleri oynanan Sinsin, bu ilde de yaygındır. Cirit ve Tura oyunları da davul-zurna eşliğinde oynanır.

 

a- Halay

Kırıkkale yöresinin hakim oyunu halaydır. Halay çekilirken halay türküsü değişik türlerde olabilir. Bir halayın başından sonuna kadar tamamlanması süreye bağlı değildir. Bir saat bile sürdüğü olur. Düğün, şenlik gibi günlerde çekilir. Bu halaylar, kadınlarca da zılgıt ile süslenerek ayrı bir ahenk kazanır.

Halay davul-zurna eşliğinde ağırlama, ikileme, üçleme şeklinde üç aşamada çekilmektedir. Keskin yöresi halayları daha çok ayak ve bel hareketlerine dayanır. Ağır fakat gösterişlidir. Yahşihan, Karakeçili ve Delice halaylarında ise Keskin yöresine göre bazı farklılıklar gözükür. Bu nedenle yörede Keskin halayı daha yaygındır. 

b- Sinsin

Sinsin köy meydanlarında yakılan ateş üzerinde atlama oyunudur. 

Köy meydanında bir ateş yakılır, ateşin etrafını köy halkı sarar. Delikanlılar kendi aralarında gruplar oluşturur, bu ateşin üzerinden atlarlar. Her defasında ateşin yüksekliği artırılır. Oyuncuların ateşin yüksekliğinden cesaretleri kırılıncaya kadar oyun devam eder.

Gruplardan biri pes edince diğer grup galip ilan edilerek ödüllendirilir.Sinsin oyunu tehlikeli, tehlikeli olduğu kadar da, cesaret geliştirici bir oyundur.

 

c- Cirit

Geleneksel bir Türk oyunudur. Bölgemizde bahar, yaz mevsimlerinde ve düğünlerde oynanırdı. Yetiştirilen iyi cins atlar iki gruba ayrılır. Oyuncular ellerine bir metre uzunluğunda onar adet cirit alıp atlara binerler. Gruplar arasındaki mesafe 50 m. kadardır.

Gruplar karşı karşıya gelerek eşleşirler. Oyunculardan herhangi birisi rakibi üzerine at koşturup, uygun bir mesafeden ciritini atar. Rakip oyuncu, kendisine atılan bu ciritten atın sağına veya soluna eğilmek suretiyle sakınır. Cirit rakibe değmiş ise oyuncu oyundan çıkar, eğer değmemiş ise ciriti atıp kaçan oyuncuyu, cirit atılan oyuncu atı ile takip ederek ciritini fırlatır, eğer değerse oyuncu çıkar, eğer değmemiş ise yerlerine geçerler, sıra diğer oyunculara gelir. Böylelikle oyunda tek kişi kalıncaya veya gruplardan birisi tüm oyuncularını kaybedinceye kadar oyun devam eder. Galip gelenler köy halkı tarafından ödüllendirilir. 

d- Semah

Semah Hasandede, Haydar Sultan, Koçubaba ve Hamzalı kasabalarında yaygındır. Bağlama ve keman çalgılarıyla nefesler, deyişler, demeler söylenir, semah dönülür. [29]

 

 

KIRIKKALE MUTFAĞI:

Kırıkkalenin Yöresel MeşhurYemekleri

Etli – Mercimekli Bulgur Pilavı: Et ve pilav ayrı pişirilir. Kuyruk yağı eritip içine önceden terbiye edilen etleri bir tencereye konur ve ocağa oturtulur. Suyu çekince ve yağı kalana kadar kavrulur ve sonra kavrulan etin üstü kapatılır. Mercimeği (haşlanmış) suyla 4-5 defa yıkadıktan sonra su dolu bir tencereye koyarak avuç arasında iyece bastırıp ovuşturarak yüzeyde beliren kabukları atılır. Pilavı pişirilecek tencereye tereyağı konularak pembeleşinceye kadar eritilir. Daha önce yıkamış olduğumuz bulgur tencereye konur. Tuzunu ve soğanı ilave ettikten sonra bulgur tane tane oluncaya kadar kavrulur. Daha sonra haşlanmış mercimeği ekleyip bir miktar daha kavurarak sıcak suyunu ilave edip kırmızıbiberini ekleyerek pişirmeye bırakılır. Pişen pilav dinlendirilir ve üzerine nane atarak karıştırılır. Sonra geniş bir tabağa pişen pilav dökülür ve yaygın hale getirilir. Kavurma yöntemiyle pişirilmiş olan kuşbaşı et pilavın üzerine yayılır. Soğan Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler maydanoz Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler sumak karışımı olan söğüşü kenarlarına dizilir. Biber turşusu ve salatalık turşusu etlerin üzerine serpiştirilir. Sıcak olarak servis yapılır.

Yeşil Mercimek Çorbası: Mercimekle yarma karıştırılarak suda kaynatılır Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler üzerine yağda kavrulmuş un ilave edilir.

Sızgıt: Kesilmiş et küçük parçalara bölünerek etin yağı ile kavrulur ve kurutulur.

Ekmek Aşı (Guymak) : Yufka ekmeği ufalanarak yağda kavrulur. İçine su ile birlikte salça Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler sızgıt ve biber ilave edilerek hazırlanır.

Madımak: Toplanan madımaklar bulgur Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler salça ve etle birlikte pişirilir. Üzerine tereyağı eritilerek Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler sarımsaklı yoğurt ile birlikte dökülerek hazırlanır.

Pelte: İçine pekmez katılmış una su ilave edilerek pişirilir.

Su Böreği: Unun içine yumurta kırılır Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler su ile yoğrularak yufka şeklinde açılır. Açılan yufkalar su içinde haşlanır. Haşlanmış yufkalar tepsiye dizilerek üzerine taze yağ dökülür. Peynirle maydanoz karışımı serpilerek pişmeye bırakılır.

Mantı: Yufka halinde açılan hamun küçük kareler halinde kesilir. Bu kareler içine biberKırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler soğan Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler kıyma Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkaleye Özgü Yemekler maydanoz karışım konulmak suretiyle suda pişirilir.

Sarığı Burma: Un yağda kavrulur Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler hazırlanmış yufkalar üzerine serpilir. Yufkalar üzerine serpilir. Yufkalar rulo şeklinde dürülür ve tepsiye dizilir. İki saç arasında kızartılır. Küçük parçalar halinde kesilip Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler üzerine kaynatılmış şerbet ilave edilerek hazır hale getirilir.

Sütlü: Sütün içine pirinç ve şeker katılarak kaynatılır.

Pekmez: Üzümler bağbozumu denilen zamanda toplanır. Şırahane adlı odanın içinde bir üzümlağ olur. Toplanan üzümler bunun içine dökülür. Üzümlağ betondan yapılmış havuzdur. Üzümler ayakla çiğnenerek şıra haline getirilir. Bu şıra havuzun altındaki bir delikten "bolum" denilen başka bir havuza akıtılır. Buradan alınan şıra da kazanlar izinde ocaklara konulur.

Üzüm çiğnenirken içine beyaz toprak konulur. Bu şırayı kestirmek içindir. Ayrıca şıra kestirildikten sonra tekrar kaynatmak için ocaklara konan şıra içerisine yoğurt da ilave edilir. Kıvama gelene kadar karıştırılarak pişirilir.

Ekşi: Hazırlanan pekmezin toprak konulmadan yapılmış halidir.

Çalma: Çöğen denilen bitkinin kökü kaynatılarak çıkarılır. Bu su Kırıkkale Yöresel Yemekleri-Kırıkkale’ye Özgü Yemekler hazırlanmış pekmeze ilave edilir. Karıştırılarak katılaşması beklenir. Çalma'nın siyahı ve beyazı vardır.[30]

 

KIRIKKALE FESTİVALLERİ:

  • Karakeçili Uluslararası Kültür Şenliği
  • Orta Anadolu Hasandede Kültür Festivali
  • Koçubaba' yı Anma ve Kültür Şenliği, 
  • Ahilik Kültür Haftası, Kırıkkale       
  • Nevruz Kutlamaları, 
  • Hıdırellez Kültür Bahar Bayramı,     
  • Kırıkkale Kültür ve Sanat Günleri

 

 

 

Yapmadan dönme:

  • Yöreye özgü kilim ve heybe almadan,
  • M.K.E.K Silah Fabrikası Silah Müzesini gezmeden,
  • Karakeçili Uluslar Arası Kültür Şölenini (15-16-17 Eylülde) seyretmeden...
  • Dönmeyin[31




KAYNAKÇA



  • [1] https://www.kirikkalekulturturizm.gov.tr/belge/1-33897/eski2yeni.html
  • [2] https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1r%C4%B1kkale_(il)
  • [3] https://www.kirikkalekulturturizm.gov.tr/belge/1-33903/cografya.html
  • [4] https://www.kirikkaletarim.gov.tr/dosyalar/istatistiki_Bilgiler.pdf
  • [5] https://bayburtkoyleri.blogcu.com/kirikkale-ismi-nereden-geliyor/13230190
  • [6] https://www.cografya.gen.tr/tr/kirikkale/ilceler.html
  • [7] https://www.bahsili.gov.tr/default.asp?islem=tarihce
  • [8] https://www.baliseyh.gov.tr/cografya.asp
  • [9] https://www.maxihayat.net/maxiforum/kirikkale/68232-kirikkale-ili-celebi-ilcesi-hakkinda-genel-bilgiler.html
  • [10] https://www.kirikkaletarim.gov.tr/sayfa.asp?islem=delice
  • [11] https://bayburtkoyleri.blogcu.com/karakecili-genel-bilgi/13230795
  • [12] https://tr.wikipedia.org/wiki/Keskin
  • [13] https://sulakyurt.gov.tr/ilcemiz.asp
  • [14] https://www.yahsihan.bel.tr/icerik/1690/17/cografi-tanitimi
  • [15] “1995 Dünya “Hoşgörü-Manas-Abay Yılı” VII. Uluslar arası Edebiyatı Semineri ve I. Uluslar arası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildirileri , S-159-161
  • [16] https://www.kirikkale-bld.gov.tr/web/?islem=bolum&id=5&detay=36
  • [17] https://www.hbvdergisi.gazi.edu.tr/ui/dergiler/09-101-103.pdf
  • [18] https://www.sabah.com.tr/kirikkale
  • [19] https://www.kirikkale.gov.tr/default_b0.aspx?content=1031
  • [20] https://www.gezenbilir.com/index.php?topic=62678.0#ixzz2VFUFH7gd
  • [21] https://www.tgdturkey.com/tr/kirikkale/aktiviteler/kirikkale-oren-yerleri.html
  • [22] https://www.kirikkalekulturturizm.gov.tr/belge/1-57287/muzeler-ve-orenyerleri.html
  • [23] https://www.kku.edu.tr/unvgenelbilgi.php
  • [24] https://www.maxihayat.net/maxiforum/kirikkale/69169-kirikkale-kultur-ve-sanati-kirikkale-kulturu-kirikkale-yoresel-sanatlari.html
  • [25]https://www.kentselhaber.com/V11/Pg/InfoDetail/InfoID/1041/CityName/Kirikkale/CityCode/71/KIRIKKALE-YAYLA-TURIZMI
  • [26]https://www.kentselhaber.com/V11/Pg/InfoDetail/InfoID/1042/CityName/Kirikkale/CityCode/71/KIRIKKALE-MGARALAR
  • [27]https://www.kentselhaber.com/V11/Pg/InfoDetail/InfoID/1036/CityName/Kirikkale/CityCode/71/KIRIKKALE-MUZIK-KULTURU
  • [28] https://www.bakimliyiz.com/orf-ve-adetlerimiz/9701-kirikkale-gelenek-ve-gorenekleri.html
  • [29] https://www.turkish-media.com/forum/topic/175841-kirikkale-halk-oyunlari-ve-giyim/
  • [30] https://www.maxihayat.net/maxiforum/kirklareli/174777-kirikkalenin-yoresel-yemekleri.html
  • [31]https://www.kentselhaber.com/V11/Pg/InfoDetail/InfoID/1043/CityName/Kirikkale/CityCode/71/KIRIKKALE-YAPMADAN-DONME



 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar