Kişileştirme Teşhis ve İntak Sanatı
Osmanlıca yazılışı: teşhis : تشخیص
Osmanlıca yazılışı; intak : انطاق
Teşhis Nedir Kökeni ve Sözlük Anlamları
Teşhis kelimesi Arapça kökenlidir. Bu sözcük, şekil, suret, kişi anlamlarında sözcükler türeten “ şhs “yükselmek, uzaktan görünmek” anlamındaki şuhûs kökünden gelir. Dolayısı ile şahıs, şahs, şahsen, müşahhas, eşhas, sözcükleri ile aynı kökten türemiştir. Teşhis sözcüğü sözlük anlamları ile bu nedenlerle:
İntak Nedir Kökeni ve Sözlük Anlamları
İntak sözcüğü Arpça kökenlidir ve Arapçada konuşan, konuşma, konuşma ile alakalı sözcükler türetilen “ ntk “ kökünden gelir bu nedenle, intak; nutuk, natık, natıka, nutk sözcükleri ile aynı kökten gelmiştir. İntak sözcüğünün Osmanlıca sözlüklerdeki anlamları :
Edebiyatta Terim ve Söz Sanatı Teşhis ve İntak
Teşhis kelimesi yukarıdaki anlamlarından hareketle edebiyatta söz sanatlarında terim anlam da kazanmış, edebiyattaki terim anlamı ile “ cansızları kişileştirme “ sanatı olarak anlaşılmıştır. İntak ise cansız varlıkları konuşturma anlamında terim anlam kazanan bir söz sanatıdır. Sözcük anlamları ile düşündüğümüz zaman teşhis; cansız varlıklara insan kişiliği kazandırmak anlamına gelirken; intak ise, cansız varlıkları insan gibi konuşturmak manasında bir terimdir.
Teşhis ve İntak sanatı en kısa tarifi ile cansız varlıkları insan gibi kişileştirmek, cansız varlıkları insan gibi konuşturmak sanatıdır. Bu söz sanatları nsan dışı varlıkları insan gibi davrandırarak insan gibi konuşturarak insan dışı varlıkları insani düşünme, davranma, tavır ve insan gibi konuşma yeteneği kazandırmayı temel amaç edinen sanatlardır.
Şu halde teşhis, insan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insan gibi düşünen davranan varlıklar haline getirme sanatı iken, intak ise insan dışındaki canlıları, hayvanları, bitkileri insan gibi konuşturma sanatıdır.
Teşhis ve intak sanatına en çok masallarda, fabllarda, hayvan masallarında ve şiirlerde başvurulmuş olur.
Şemîm-i kâkülün almış nesîm gülşende
Demiş ki sünbüle sende emânet olsun bu Figânî
(Sabah yeli gül bahçesinde senin kâkülünün güzel kokusunu almış ve sünbüle demiş ki, sende emanet olsun bu -koku-.”
Bu beyitte sabah yeli insan gibi davranarak gülün kokusunu almış ( teşhis) , sabah yeli gül ile konuşarak gül ve sabah yeli insan gibi konuşmuşlardır. ( İntak )
İstiare, mecâz-ı mürsel veya teşbih sanatları kısmen teşhis ve intak ile alakalı söz sanatlarıdır Teşhis ve İntak en çok kapalı istiare ile karıştırılır. Bu nedenle kapalı istiareye İstiâre-i mekniye’de denilir. Fakat kapalı istiarede insan dışındaki çeşitli varlık ve kavramlara da benzetilme söz konusudur.
Ayrıca kapalı istiarede varlıkları konuşturma olayına rastlanılamaz. Ayrıca İstiarede benzetme maksadı kesin iken teşhis de benzetme amacı olmadan kişileştirme vardır. , Örneğin : “Aslanlarımız maçı kazandı” cümlesinde aslanlar ile teşhis yapılmıştır denilemez. Buradaki kişileştirme teşhis amaçlı değil benzetme amaçlı olduğu için istiaredir.
Her teşhiste bir istiare vardır denilebilir lakin her kapalı istiarede teşhis bulunmaz. Teşhis ve İntak hayale dayalı söz sanatları içinde değerlendirilir.
O zümrüt tahta oturdun, semavi bir saltanat kurdun
Cihanın yurdu çiğnense hep çiğnenmez senin yurdun M. Akif ( Teşhis)
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yok imiş kurtaracak bahtı kara mâderini N. Kemal ( Teşhis)
ül gülşeni terkeyledi sohbet sana kaldı
Bülbül yine meydân-ı muhabbet sana kaldı Nabi ( Teşhis)
Ey suyun sesinden anlayan bağlar
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi. Faruk Nafiz ( Teşhis)
Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
İçimde kanayan yara gibisin. ( Teşhis)
Tıfl-ı dil kaddiñ görüb aşka elîfden başladı
Rabbi yessir lâ tu'assir rabbi temmim bi'l-hayır (İbn Kemâl) ( Teşhis)
Gelir deyü cihânın şehriyârı bezm-i gülzâra,
Temaşa etmek için yasemenler çıktı divara -Nedîm-( Teşhis)
Melul mahzun duran şu hazin dağlar ( teşhis )
"Nerde kaldın" diye çıkışır Efem! ( İntak ) Şahamettin Kuzucular
Tilki dedi ki Efendiciğim!
Sultanı sayılırsın bu bahçenin Orhan Veli ( İntak )
Bülbül ne susarsıñ elemiñ saklama gülden
Kul kul diye dök derdi kızıl câma derinden ( İntak ) -Bâni-
Deniz ve mehtap sordular seni; “neredesin? “
Ey benim sarı tamburam sen ne için inilersin.
İçim oyuk, derdim büyük anun içün inilerim ( İntak )
Gül bülbüle sormuş kanın nerede
Dikenin bağrımda kanım da sende ( İntak )